HACCIN EDEBLERİ
Hacc gitmeye niyyet eden mükellef'in; borçlarını ödemesi esastır.
Bilhassa üzerinde Zekât ve Öşür borcu varsa, mutlaka bunları edâ etmelidir.
Dürri'l Muhtar'da "Haccın nevileri" üzerinde durulurken: "Hacc bir defa
farzdır. Çünkü onun sebebi Beytullahtır. O ise birdir." Birden ziyadesi nafile
olur. Bazen de vacib'tir. Nitekim Mik'atı ihramsız geçerse böyledir. Çünkü ileride
izah edeceğimiz vechile o kimseye iki ibadetten biri vacip olur. Eğer haccı tercih
ederse, vücûbla vasıflanır. Bazen haram olmakla da vasıflanır. Haram malla hac
böyledir. Kerahetle vasıflandığı da olur. İzni gereken kimseden izinsiz hacca gitmek
böyledir. Nevazil'de beyan edildiğine göre, çocuğun henüz sakalı bitmemişse
sakalı bitinceye kadar babası haccına mani olabilir" hükmü beyan edilmektedir.
İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Haram malla hac böyledir. Bahır'da da böyle
denilmiştir. Bunu riya için yapılan haccla temsil etse dahi iyi olurdu. Zira denebilir
ki: Haccın kendisi mekânı mahsus'u ziyarettir ve haram değildir. Haram olan, haram
malı harcamaktır. Bunların arasında ise telâzüm yoktur. (Birinden diğeri lâzım
gelmez). Nasıl ki, gasbedilen yerde namaz kılmakla farz yerine geçer. Haram olan
gasbedilmiş yerin meşgul edilmesidir, fiil namaz olduğu için haram edilmiş değildir.
Çünkü farzın haramla vasıflanması mümkün değildir. Burada da öyledir. Zira haddi
zatında hacc emredilmiş bir ibadettir. Haram olması sarfiyat cihetiyledir. Galiba ona
"Haram" denmesi, malın haccda dahlü tesiri olduğundandır. Hacc, bedenin
ameli ile maldan mürekkeptir. Nitekim arzetmiştik. Onun için Bahır sahibi "Hacca
giden kimse helâl nafaka toplamaya çalışır. Çünkü haram malla hacc kabul edilmez.
Nitekim Hadis'te beyan buyurulmuştur." buyurmaktadır. Sonuç olarak; Hacca niyet
eden mükellef'in, sırf Allahû Teâla (cc)'nın rızasını gözetmesi ve helâl malla
yola çıkması esastır. Zekâtı ve öşürü edâ edilmemiş mal, hacc ibadeti için
elverişli değildir.
Feteva-ı Hindiyye'de: "Haccın edebleri" beyan edilirken,
"Hacca gidecek olan mükellef; borçları varsa ödemelidir. Haccla ilgili olarak,
akıl ve rey sahibi olan kimselerle istişare etmesi gerekir. Yol arkadaşları ve vasıta
hususunda istihare etmelidir." Hacc yolculuğu esnasında; her türlü gösteriş ve
riyadan sakınmalı, ihlâs hususunda titizlik göstermelidir. Kendisinde hakkı bulunan
kimselerin, haklarını ödemeli ve helâlleşmelidir. Beraber çalıştığı (Mesai
arkadaşlarıyla) kimselerle de helâlleşmesi gerekir. Fethû'l Kadir'de de böyledir.
İbadetlerindeki (Namaz, zekât, öşür vs.) noksanlıkları kazâ etmeli, bunlardan
dolayı (Kazaya bıraktığı için) pişman olmalı ve bir daha yapmamaya kat'i olarak
niyyet etmelidir. Bahru'r Raik'te de böyledir. Bir ameli başkası görsün, başkası
işitsin diye yapmaktan, övünmekten ve her türlü ihtişamdan sakınmalıdır, tevazû
içinde olmalıdır. Bu sebebledir ki; bazı alimler hacc yolunda mahmil'e (Deve üzerinde
iki kişinin oturabileceği süslü oturak) binmeyi kerih bulmuşlardır. Ancak
"Riya" ve "gösterişten uzak olursa mahmile binmek mekruh değildir"
diyenler de vardır. Tam helâl olan bir nafaka ile haccetmelidir. Çünkü haram mal ile
yapılan hacc makbûl olmaz. Zoraki alınmış bir mal ile hacceden kimsenin üzerinden
hacc farizası sakıt olmakla birlikte, böyle yapmak haramdır. Fethû'l Kadir'de de
böyledir. Yenabi'de: "Hacca giden kimse, ailesinin nafakasını noksansız olarak
bırakır, hac yolculuğuna temiz bir nefs ile çıkar. Her yerde (açık ve gizli),
bilhassa hac yolculuğunda Allahû Teâla (cc)'dan daha fazla korkar. Allahû Teâla
(cc)'yı bol bol zikreder. Öfkelenmez, işlerini vakarla ve sükûnetle yapar. Lüzûmsuz
konuşmayı ve boş şeyleri terkeder" denilmiştir. Tatarhaniyye'de de
böyledir" denilmektedir. Esasen hacca giden kimsenin evinden çıkarken; tıpkı
dünyadan çıkıyormuş gibi hareket etmesi ve dünyevi endişeleri bir kenara
bırakması lâzımdır.