KENDİ
YERİNE BAŞKASINI HACCA GÖNDERMEK
Bilindiği gibi hacc ibadeti; hem mali, hem de bedeni olan
"Mürekkep" bir ibadettir. Dolayısıyla "üzerine hacc farz olan bir
mükellef; vücût sağlığı noktasından aciz hale gelirse nasıl amel edecektir?"
suali çerçevesinde, farklı ictihadlar ortaya çıkmıştır. Hanefi fûkahası:
"Mükellef; hacc ibadetini bizzat edâ etme hususunda acze düşerse, vekâlet
(bedel) caiz olur. Ancak kudreti olursa caiz olmaz. Kendi yerine bir başkasını hacca
göndermenin cevazı için; ölüm veya ölene kadar acizliğin devamı şart
kılınmıştır." hükmünde ittifak etmiştir. Dürri'l Muhtar'da: "Zikredilen
acz şartı farz olan hacc içindir. Nafile için değildir" hükmü kayıtlıdır.
İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Acz şartı farz hacc içindir. Çünkü
Lübab'tan naklen yukarıda söylediklerimizden biliyorsun ki; şartların hepsi farz hacc
için şarttır. Nafile hacc için değildir. Nafile hacc için; İslâm, akıl ve
temyiz'den başka şart yoktur. Yukarıda beyan edildiği vecihle, kiralanmamış olmak da
şarttır" hükmünü zikreder. Şimdi hacc'da niyabetin (vekâletin) caiz
olmasının şartları üzerinde duralım.
Hacc ibadetinde niyabetin (Vekâlet'in) caiz olmasının şartları
şunlardır:
Birincisi: Kendi adına hacc yapılacak olan mükellef; malı olduğu halde bizzan
haccı edâ etmekten aciz olmalıdır.
İkincisi: Kendi adına hacca vekil gönderen mükellef'in bu aczinin, ölüm
anına kadar devam etmesi şarttır. Bedai'de de böyledir. Hasta iken kendi adına bir
başkasını hacca gönderen mükellef; bu hastalık sebebiyle ölürse, yapılan hacc
caiz olur. Ancak bu hastalıktan kurtulursa ve sıhhat bulursa; hacc hükümsüz kalır,
tekrar hacca gitmesi icabeder.
Üçüncüsü: Hacca bedel gönderen kimsenin; bedel olarak (Niyabeten) giden
kimseye, kendisi için haccetmesini emretmiş olmalıdır. Herhangi bir emir sözkonusu
olmadan haccetmek caiz olmaz. Ancak varis olan kimselerin, varisi oldukları şahsın emri
olmaksızın, onun adına bir başka şahsı hacca göndermeleri caizdir.
Dördüncüsü: Hacca vekil olarak gönderilen kimsenin ihrama girerken niyyet
etmesi gerekir. Bu niyyet esnasında efdal olan o kimsenin,
"Allahümme innî ürîdül hacce feyessirhü lî vetekkabbelhü minnî ve min
fülâmin"
"Yâ Rabbi, ben Haccetmek istiyorum. Bunu bana kolay kıl ve bunu benden ve
fülândan kabûl et" demesidir. Ayrıca telbiye getirirken "Lebbeyk an
fülânin (Yani .......için telbiye ettim, falan için ihrama girdim" demesi
efdaldir.
Beşincisi: Me'murun (Bedel olarak hacca gönderilen kimsenin) hacc ibadetini
Amirin (Kendisini hacca gönderen kimsenin) malından yapması esastır. Me'mur; Amir'in
malı ile haccetmez de, kedi malı ile haccederse, bu hacc bedel olmaz.
Altıncısı: Memur (Naib, bedel, vekil) haccı binekli olarak edâ etmelidir.
Kendi adına hacca bir başka mükellefi gönderen kimsenin; dikkat
edeceği önemli hususların başında, "Hacc ibadetini en iyi bilen kimseyi"
seçmek gelir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Kirmani'de "Efdal olan hacc işlerini en
iyi bileni göndermektir" denilmiştir. Bedel olarak gönderilen kimsenin; hür, akil
ve bülûğa ermiş olmasıdır. Gayetü's Sürûci, Şerhu'l Hidaye'de de böyledir"
hükmü kayıtlıdır. Malûm olduğu üzere mükellef'in içinde bulunduğu hal ile
ilgili ilimleri tahsil etmesi farzdır. Dolayısıyla gerek Amir (Haccın yapılmasını
emreden kimse), gerek me'mur; bu konu ile ilgili bütün ilimleri tahsil etmek
durumundadır.