Namazı
Terketmenin Hükmü
Namazın akıllı, buluğ çağına girmiş, hayız ve nifastan
temizlenmiş her müslümana farz olduğu konusunda görüş
birliği vardır. Namaz ve oruç gibi bedenî ibadetlerde vekalet ve niyabet geçerli
değildir. Namazın farz olduğunu inkar eden dinden çıkar. Çünkü namaz kesin ayet,
hadis ve icma delilleriyle sabittir. Tembellik veya umursamazlık sebebiyle namazı
terkeden asî ve fasık olur.
Namazı kılmamak dünya ve ahirette azaba sebep olur. Ahiretteki
azapla ilgili olarak Allah Teala şöyle buyurur:
"Onlar suçlulara sorarlar: Sizi Sakar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular
şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik" (el-Müddessir,
74/40-43). "Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve
heveslerine uydular. Onlar bu taşkınlıklarının cezasını yakında göreceklerdir.
Fakat tövbe edip, iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır" (Meryem,
19/59, 60). "Vay o namaz kılanların haline ki, onlar kıldıkları namazdan
habersizdirler" (el-Maûn, 107/4-5). Hz. Peygamber (s.a.s)'de şöyle buyurmuştur:
"Bilerek namazı terkeden kimseden Allah ve Resulunün zimmeti kalkar" (Ahmed b.
Hanbel, IV, 238, VI, 461). Kim ikindi namazını terkederse ameli boşa gitmiş olur"
(Buharî, Mevakît,13, 34; Nesaî, Salat, 15). Kim, önemsemeyerek üç cuma namazını
terkederse, Allah Teala onun kalbine mühür vurur" (Nesaî, Cuma, 2; Tirmizî, Cuma
7; İbn Mace, İkame, 93).
Hanefilere göre, tembellik yüzünden namazını terkeden kimse,
namazı inkar etmediği sürece dinden çıkmaz, ancak günahkar, fasık olur. Kendisi bu
konuda uyarılarak tevbeye , kötü örnek olmaması için toplumdan tecrid edilir ve
te'dib amacıyla dövülür. Ramazan orucunu terkeden kimse de bunun gibidir (İbn
Abidîn, Reddül-Muhtar, Mısır, t.y, l, 326; eş-Şürünbülalî, Merakıl-Felah,
Mısır 1315, s. 60; ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslamî ve Edilletuh, Dimaşk 1985, l,
503).
Hanefiler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, namazını
özürsüz olarak terkeden kimse, mürted'de olduğu gibi İslam toplumuna karşı gelmiş
sayılır ve tövbe etmezse en ağır şekilde cezalandırılır (İbn Rüşd,
Bidayetül-Müctehid, Mısır t.y, l, 87; eş-Şirazî, el-Muhezzeb, el-Nalebîtab'ı, l,
51; İbn Kudame, el-Muğnî, 3. baskı, Ka-hiret.y, II, 442-447; ez-Zühaytî, a.g.e.,
1.503, 504; Krş. et-Tevbe, 9/5; Buharî, Diyat, 6; Müslim, Kasame, 25, 26).
Namazını unutarak, uyanamayarak veya tembellik yüzünden zamanında
kılamayan bunu kaza eder. Hadis-i şerifte; "Kim uyuyarak veya unutmak suretiyle
namazını kılmamış otursa, hatırladığında hemen kılsın " (Ebû Davûd,
Salat, 11; İbn Mace, Salat,10; Nesaî, Mevakît, 53) buyurulur. Fakihlerin büyük
çoğunluğuna göre; uyumak veya unutmak gibi bir özür sebebiyle namazını vaktinde
kılamayanın kaza etmesi gerekince, özürsüz olarak, tembellik yüzünden kılmayana
öncelikle kaza gerekir. Namazı vaktinde kılamadığından dolayı da Allah'a ayrıca
tevbe ve istiğfar etmesi gereklidir. Cenab-ı Hak, kendisine ortak koşmanın dışında
kalan günahları affedebilir. Namazı da içine alabilen bu affın kapsamıyla ilgili
çeşitli nasslar vardır.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Şüphesiz Allah, kendisine
ortak koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği kimseyi affeder" (en-Nisa,
4/48).
Ubade b. es-Samit'in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur:
"Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek,
eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teala cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu
namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse
bağışlar" (Ebû Davûd, Vitr, 2; Nesaî, Salat, 6; Darimî, Salat, 208; Malik,
Muvatta', Salatül-Leyl, 14). Ebû Hureyre (r.a)'ın naklettiği bir hadiste de şöyle
buyurulur: "Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır.
Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir:
"Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?" Eğer nafile namazları
varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı
şeyler yapılır" (Tirmizî, Salat, 188; Ebû Davûd, Salat, 145; Nesaî, Salat, 9,
Tahrîm, 2; İbn Mace, İkame, 202).
Bu duruma göre, farz namazların eksisini sünnet ve diğer nafile
namazlar tamamlamaktadır. Farz, vacib veya sünnet ayırımı yapılmaksızın
ibadetlerin yerine getirilmesi müminin gayesi olmalıdır. Çünkü bu, dünyevî huzur
ve manevî mutluluk kaynağı olması yanında, ahiret için de en büyük hazırlıktır.