Namaz
Vakitleri
Farz namazlar ile bunların sünnetleri, vitr, teravih ve bayram
namazları için vakit şarttır. Farz namazlar; sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı
namazlarından ibarettir. Cuma namazı da öğle namazı yerine geçer. Namazın
yükümlüye gerekli olması ve kılındığında da geçerli sayılması kendisine
bağlı olan "namaz vakitleri"ni bilmeyi gerektirir. Bu vakitler Kitap ve
Sünnetle belirlenmiştir:
1) Sabah Namazının Vakti:
İkinci fecrin doğmasından güneşin doğmasına kadar olan süre,
sabah namazının vaktidir. İkinci fecir; sabaha karşı doğu ufkunda yayılmaya
başlayan bir aydınlıktan ibarettir. Bununla sabah vakti girmiş, yatsı namazının
vakti çıkmış ve oruç tutacaklar için bu ibadet başlamış olur. Bu yüzden buna
"fecr-i sadık" denir. Bunun karşıtı, birinci fecirdir. Bu, doğu ufkunun
ortasında yükseklere doğru, iki tarafı karanlık ve uzunlamasına bir hat şeklinde
yayılan bir beyazlıktır. Bu beyazlık kısa bir süre sonra kaybolur ve kendisini bir
karanlık izler. Bundan sonra ikinci fecir doğar. Bu birinci fecre, sabahın gerçekten
girdiğini göstermemesi ve yalancı bir aydınlık olması yüzünden "fecr-i
kazib" adı verilmiştir. Bu fecir gece hükmündedir. Bununla ne yatsı namazı
çıkmış ve ne de sabah namazı vakti girmiş olmaz. Oruç tutacakların bu süre
içinde yiyip içmeleri de caizdir.
Zira Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Fecir (şafak)
iki tanedir. Birincisi yemeyi içmeyi haram kılan ve kendisinde namaz kılmayı helal
kılan fecirdir. İkincisi ise, sabah namazını kılmak caiz olmayan, fakat yemek içmek
helal olan fecr-i kazibtir" (es-San'anî, Sübülüs-Selam, 2. baskı, t.y., 1,115).
"Sabah namazının vakti ikinci fecrin doğmasından, güneşin doğuşuna
kadardır" (Buharî, Mevakît, 27; Ebü Davûd Salat, 2; İbn Mace, Salat, 2; Nesaî,
Mevakît,15; Ahmed İbn Hanbel, II, 210, 213, 223).
2) Öğle Namazının Vakti:
Öğle vakti, güneşin gökyüzünde çıktığı en yüksek noktadan
batıya doğru meyletmesiyle başlar ve her şeyin gölgesinin bir misli uzamasına kadar
devam eder. Cisimlerin, güneş tam tepe noktada iken yere düşen gölgesi (fey-i zeval),
bunun dışındadır. Öğlenin bu vaktine "asr-ı evvel" denir. Bu, Ebû Yusuf,
İmam Muhammed, Şafiî, Malik ve Ahmed b. Hanbel'in görüşüdür. Ebû Hanîfe'ye göre
ise, öğlenin vakti, fey-i zeval dışında, cisimlerin gölgesi, iki misli uzayıncaya
kadar devam eder. Bununla öğle namazı vakti çıkmış, ikindi vakti girmiş olur. Buna
"asr-ı sanî" denir.
Hac farizasını yerine getirmek için dünyanın her tarafından
Mekke'ye gelen müslümanlar, namazlarını Harem-i Şerifte kılmaya özen gösterirler.
Cisimlerin gölgesinin mislini hesaplamada, zeval vaktinde bu
cisimlerin sahip oldukları gölge, uzunluğu itibar etmede uzayan gölgeye ilave edilir.
Çoğunluk fakihlerin delili şu hadistir: Cebrail aleyhisselam, Hz.
Peygamber'e namaz vakitlerini öğretirken, ikinci gün her şeyin gölgesi bir misli
olduğu zaman öğle namazını kıldırmıştır (Ebû Davûd, Salat, 2; Tirmizî,
Mevakît,1; Nesaî, Mevakît, 6, 10,15; İbn Hanbel, l, 383, III, 330; Malik, Muvatta',
Salat, 9).
Ebû Hanîfe'nin delili ise, Hz. Peygamber'in şu hadisidir:
"Öğle namazını hava serinlediği zaman kılınız. Çünkü öğle vaktindeki
sıcaklığın şiddeti, cehennemin sıcaklığını andırır" (Buharî, Mevakît,
9, 10, Ezan, 18). Arabistan yöresinde sıcağın en şiddetli olduğu zaman, her şeyin
gölgesinin bir misli olduğu zamandır. Bu yüzden öğleyi yazın serine bırakmak
(ibrad) müstehap sayılmıştır (el-Mevsilî, el-ihtiyar, l, 38, 39; Zühaylî, a.g.e.,
l, 508).
Cuma namazının vakti de, tam öğle namazının vakti
gibidir.
3) İkindi Namazının Vakti:
İkindi vakti, öğle vaktinin çıktığı andan itibaren başlar ve
güneşin batması ile son bulur. İkindi vakti; çoğunluk müctehidlere göre, her
şeyin gölgesinin bir misli, Ebû Hanîfe'ye göre ise, iki misli olduğu andan itibaren
başlar ve ittifakla güneşin battığı zamana kadar devam eder. Zira Hz. Peygamber
(s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Güneş batmadan önce, ikindi namazından bir rekata
yetişen kimse, ikindi namazına yetişmiştir" (Malik, Muvatta', Vükût, 5; Ebû
Davûd Salat, 5; İbn Mace, Salat, 2; İbn Hanbel, II, 236, 254).
Çoğunluk müctehidlere göre, ikindi namazını güneşin sararma
vaktine kadar geciktirmek mekruhtur. Çünkü Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"Bu vakitte kılınan namaz münafıkların namazıdır. Münafık oturup güneşi
bekler. Güneş şeytanın iki boynuzu arasına girdiği (batmaya yüz tuttuğu) zaman,
çabuk olarak ikindiyi dört rekat kılar, Allah'ı çok az anar" (Malik, Muvatta',
Kuran, 46).
İslam alimlerinin büyük çoğunluğuna göre Kur'an-ı Kerim'de
sözü edilen "orta namaz", ikindi namazıdır. Delil, Hz. Aişe (r.anha)'nin
naklettiği şu hadistir: "Hz. Peygamber (s.a.s); "Namazlara devam edin, orta
namaza da devam edin" (el-Bakara, 2/238) ayetini okudu. "orta namaz ise ikindi
namazıdır" buyurdu (Ebü Davûd Salat, 5; İbn Hanbel, V, 8; İbn Kesîr, Muhtasaru
Tefsirî İbn Kesîr. thk. M. Ali es-Sabunî, Beyrut 1981, l, 218). İkindi namazına
"orta namaz" denmesi iki adet geceye ait, iki adet de gündüze ait namazın
arasında bulunması yüzündendir.
4) Akşam Namazının Vakti:
Akşam namazının vakti, güneş yuvarlağının tam olarak
batmasıyla başlar ve şafağın kaybolması ile sona erer. Ebü Hanîfe'ye göre,
şafak, akşamleyin batı ufkundaki kızartıdan sonra meydana gelen beyazlıktır. Ebû
Yusuf, İmam Muhammed ve Hanefiler dışındaki diğer üç mezhep ile Ebû Hanîfe'den
başka bir rivayete göre ise şafak, ufukta meydana gelen kızıllıktan ibarettir. Bu
kızıllık gidince, akşam namazının vakti çıkmış olur. Delil, İbn Ömer'in;
"Şafak, ufuktaki kırmızılıktır" (es-San'anî, Sûbûtüs-Selam, l, 106)
sözüdür. Hanefilerde fetvaya esas olan görüş Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'in
görüşüdür.
5) Yatsı Namazının Vakti:
Yatsının vakti, kırmızı şafağın kaybolduğu andan itibaren
başlar ve ikinci fecrin doğmasına kadar devam eder. İkinci fecir doğunca yatsının
vakti çıkmış olur. Delil, İbn Ömer (r.a)'den rivayet edilen şu hadistir:
"Şafak kırmızıdır, Şafak kaybolunca namaz kılmak farz olur" (es-Sananî,
a.g.e.; 1,114). Başka bir delil, Ebü Katade hadisidir: "Uyku halinde kusur yoktur.
Kusur ancak, diğer namazın vakti gelinceye kadar namazı kılmayandadır" (Müslim,
Mesacid, 311).
Yatsı namazını gecenin üçte birine kadar geciktirmek
müstehaptır. Gecenin yarısına kadar geciktirmek mübah, bir özür bulunmadıkça
ikinci fecre kadar geciktirmek ise mekruhtur. Çünkü bu durumda namazı kaçırmaktan
korkulur.
Vitir namazının vaktinin başlangıcı, yatsı namazından
sonradır. Vitrin sonu ise, ikinci fecrin doğmasından biraz önceye kadardır.
Vitir namazını, uyanacağından emin olmayan kimse için uyumadan
önce kılmak, uyanacağından emin olan kimse için ise, gecenin sonuna kadar geciktirmek
daha faziletlidir.
Teravih namazının vakti, tercih edilen görüşe göre, yatsı
namazından sonradır, sabah namazının vaktine kadar
devam eder. Teravih, vitir namazından önce de, sonra da kılınabilir. Ancak yatsı
namazı kılınmadan önce teravih namazı kılınsa, iadesi gerekir. Bayram
namazlarının vakti, güneş doğup, kerahet vakti çıktıktan sonra başlar,
güneşin gökyüzünde en yüksek noktaya çıkışına (istiva) kadar devam eder.
Ramazan bayramı namazı, bir özür sebebiyle birinci gün istiva zamanından önce
kılınamazsa, ikinci gün istiva zamanına kadar kılınır, artık özür bulunmasa da
üçüncü gün kılınamaz. Kurban bayramı namazı ise, bir özür sebebiyle, birinci
gün kılınamazsa ikinci gün kılınır, ikinci gün de bir özür sebebiyle
kılınamazsa üçüncü gün istiva zamanına kadar kılınır. Bu namazları bir özür
bulunmaksızın böyle ikinci veya üçüncü güne bırakmak ise çirkin bir ameldir. Bu
bayram namazları, istiva zamanından veya zeval vaktinden sonra ise hiç bir halde
kılınamaz. Kazaları da caiz değildir (namaz vakitleri için bk. İbnül-Hümam,
Fethul-Kadîr, l, 151-160; İbn Abidîn, Reddül-Muhtar, l, 321-342; el-Meydanî,
el-Lübab, l, 59-62; eş-Şîrazî, el-Mühezzeb, l, 51-54; İbn Kudame, el-Muğnî, l,
370-395; ez-Zühaylî, a.g.e., l, 506 vd.).
6) Kutuplarda Namaz Vakitleri:
Bu konuda iki görüş vardır.
a. Vakit, namazın bir şartı olduğu gibi, farz olmasının da
sebebidir. Bu yüzden bir yerde, namaz vakitlerinden bir veya ikisi gerçekleşmezse, o
vakitlere ait namazlar, o yer halkına farz olmamış olur. Mesela, bazı yerlerde,
yılın bir mevsiminde daha akşam namazının vakti çıkmadan sabahın ikinci fecri
doğarak sabah namazının vakti girmektedir. Artık bu gibi yerlerde yatsı namazı
düşmüş olur. Bu konuda, abdest organlarından bir veya ikisini kaybeden kimsenin bu
organları yıkama yükümlülüğünün düşmesine kıyas yapılarak namazın da
düşeceğine fetva verilmiştir.
b. Araştırmacı bazı fakihlere göre, bu gibi yerlerdeki
müslümanlar da beş vakit namazla yükümlüdürler. Bulundukları yerde bu namazlardan
herhangi birinin vakti gerçekleşmezse, o namazı kaza olarak kılarlar veya o beldeye en
yakın olup, beş vakit namazların vakitleri tam olarak gerçekleşen beldenin
vakitlerine göre, takdir ederek namazları edaya çalışırlar. Her ne kadar vakit,
namazın bir şartı ve bir sebebi ise de, namazın asıl sebebi Allah'ın emri oluşudur.
Bu yüzden bütün müslümanlar, bu beş vakit namazı kılmakla yükümlüdürler.
İmam Şafiî'nin görüşü de bu şekilde olup, ihtiyata uygun olan
da budur.
Güneşin uzun süre doğmadığı veya batmadığı kutup bölgeleri
ve yakınlarında da yukarıdaki esaslara göre amel edilir. Bu gibi yerlerde yaşayan
müslümanların, oruç ve zekatları konusunda da bu şekilde bir takdir uygun düşer.