Cuma Namazı
ile ilgili Bazı Meseleler
Birçok köylerde cuma namazı kılınmasına öteden beri izin
verilmiş olduğundan, beldelerde olduğu gibi, köylerde de cuma namazı
kılınagelmiştir. (Mescidlere ait hükümler bölümüne bakılsın!..)
Bir köylü, cuma günü bir şehire gidip cuma vaktine kadar orada
durmak niyetinde bulunsa, kendisine cuma namazı farz olur. Fakat cuma vaktinden, önce
şehirden çıkmaya niyet ederse, ona cuma farz olmaz. Sahih kabul edilen bir görüşe
göre, cuma vaktinin girmesinden sonra şehirden çıkmaya niyet ederse, yine cuma farz
olmaz.
Cuma günü zeval vaktinden sonra, cuma namazını kılmadan sefere
(yolculuğa) çıkmak mekruhtur. Zeval vaktinden önce çıkmak ise mekruh değildir.
Özürlü ve tutuklu olanların cuma günü şehirde öğle namazını
cuma namazından önce kılmaları mekruh olduğu gibi, cuma kılındıktan sonra da
cemaatla kılmaları mekruhtur. Bunların öğle namazlarını cuma namazı kılındıktan
sonra kılmaları müstehabdır; çünkü o vakte kadar özürlerinin kalkabileceği
umulur.
Bir kimse, cuma günü özrü bulunmadığı halde cuma namazını
kılmadan öğle namazını kılacak olsa, bu namazı sahih olursa da, cuma namazını
terk ettiğinden günaha girmiş olur. Fakat böyle bir kimse, daha sonra cuma namazını
kılmak için -daha cuma namazı kılınmadan- camiye yönelse, kıldığı öğle namazı
nafile yerine geçer. Cuma namazına ister yetişsin, ister yetişmesin ve ister
niyetindcn vazgeçsin, ister geçmesin. Bu itibarla cuma namazına yetişemezse, öğle
namazını yeniden kılması gerekir. İki İmama göre, gidip cuma namazına
başlamadıkça, kılmış olduğu öğle namazı batıl olmaz.
Cuma için tekbir almak, yıkanmak, misvak kullanmak, güzel ve temiz
elbiseler giyinmek, hoş koku sürünmek müstahabdır. Minarede ezan okununca da başka
işlerle uğraşmayıp hemen camiye gidilmesi vacibdir.
Cuma günü camiye erkence gitmek, iki rekat
"Tahhiyyetü'l-mescid" namazı kılmak, Kehf sûresini okumak veya dinlemek
mendubdur.
Camiye giden kimse, eğer hutbeye başlanmamışsa, başkalarını
rahatsız etmemek şartı ile hatibe yakın yere kadar gidebilir, değilse bulabildiği
yerde oturur. Fakat yer bulamaz ve ilerdeki saflarda boşluk bulunursa, zaruret gereği bu
boş yerlerden birine gidebilir.
Hatib minbere çıkınca, cemaatın dinleyip susması,
selamlaşmaması, nafile namaz kılmaması gereklidir. Öyle ki, hutbede Peygamber
Efendimizin mübarek isimleri anılınca, cemaatın "Salat ve Selam"da
bulunmaları ve dinlemekle yetinmeleri daha faziletlidir. İmam Ebû Yusuf'dan bir
rivayete göre, bu durumda gizlice Salat ve Selam getirilir.
Cumanın başlanılmış ilk sünneti, hatibin minbere çıkması
halinde, namazın vaciblerine riayet edilerek hemen tamamlanmalıdır.
Cuma namazını, hutbe okuyan şahsın kıldırması daha faziletlidir.
Cuma namazı henüz bitmeden imama uyan kimse, bu namazı tamamlar.
İmamı teşehhüdde veya sehiv secdesinde bulsa da hüküm aynıdır. İmam Muhammed'e
göre, ikinci rekatın rüküundan sonra gelip imama uyan kimse, cuma namazını değil,
öğle namazını tamamlar.