Bayram ve
Bayram Namazları
Bayram, bir neş'e ve sevinç günü demektir. Arabçası
"Îyd"dir. Çoğulu "A'yad" gelir. Bayram tebriklerine
"Ta'yîd", bayramlaşmaya da "Muayede" denir.
Peygamber Efendimiz Medine-i münevvereyi şereflendirince, ora
halkının senede iki defa bayram yaparak eğlendiklerini öğrenince, onlara şöyle
buyurmuş: "Yüce Allah o iki bayram günlerine karşılık onlardan daha hayırlı
iki bayram günlerini size ihsan etmiştir." O günlerin Ramazan ve Kurban Bayramı
günleri olduğunu müjdelemiştir. Bunlara Arabçada "Îyd-i Fıtır ve Îyd-i
Adha" denir.
Bu günlere "İyd" denilmesi, bunların birer neş'e ve
sevinç günü olmaları, hayra yorumlanmaları veya Allah'ın bu günlerde pek çok
ihsanlarda bulunması bakımındandır. Ramazan Bayramı üç gün, Kurban Bayramı da
dört gündür.
Kendilerine cuma namazı farz olanlara, cuma namazının vücub ve eda
şartları içinde, Ramazan ve Kurban Bayramı namazları vacibdir. Yalnız Bayram
namazlannda hutbeler vacib değildir. Bu namazlardan sonra hutbe okunması sünnettir.
Bayram namazlarının ilk vakti, işrak zamanıdır. Güneşin
görünüşüne nazaran ufuktan bir veya iki mızrak boyu (*) kadar yükselip kerahet vaktinin
çıktığı andır. Bu andan itibaren istiva veya zeval vaktine kadar kılınması
caizdir. (Mekruh vakitler bahsine bakılsın!.)
Bayram namazları ikişer rekattır. Cemaatle aşikare olarak
kılınırlar. Ezan ve ikamet yapılmaksızın imam, iki rekat Ramazan veya Kurban
bayramı namazına niyet eder. Cemaat da böyle iki rekat bayram namazı kılmak için
imama uymaya niyet eder." Allahü Ekber" diye iftitah tekbiri alınır, eller
bağlanır. Hep birlikte gizlice "Sübhaneke" okunur. Sonra imam yüksek sesle,
cemaat da gizlice "Allahü Ekber" diye üç tekbir alırlar. Tekbirlerde eller
yukarıya kaldırılıp ondan sonra yanlara salıverilir, her tekbir arasında üç
teşbih mikdarı durulur. Üçüncü tekbirden sonra eller bağlanır, imam gizlice
"Euzü-Besmele" çektikten sonra, aşikare olarak Fatiha suresi ile bir mikdar
daha Kur'an-ı Kerimden okur. Aşikare "Allahü ekber" diyerek bilindiği gibi
rüku ve secdelere gider. Cemaat da gizlice tekbir alarak imama uyar. Sonra yine tekbir
alınarak ikinci rekata kalkılır. İmam gizlice "Besmele"den sonra yine
aşikare olarak Fatiha suresi ile bir mikdar daha Kur'an okur. Tekrar üç defa eller
kaldırılarak birinci rekatta olduğu gibi üç tekbir alınır. Ondan sonra imam yine
aşikare, cemaat ise gizlice "Allahü Ekber" diye rükua ve secdelere varırlar.
Sonra oturulup gizlice "Tahiyyat, Salli-Barik ve Rabbena atina" duaları hep
birlikte okunur ve iki tarafa selam verilerek namaz tamamlanır.
Bu halde bayram namazlarının her rekatında üç fazla tekbir
bulunmuş olur ki bunlar da vacibdir. (Hanbelî mezhebine göre birinci rekatta altı,
ikinci rekatta beş tekbir alınır ve her iki rekatta da tekbirler kıraattan önce
yapılır, İmam Malik ile İmam Şafiî'ye göre, birinci rekatta yedi, ikinci rekatta
beş tekbir alınır ve tekbirler her iki rekatta da kıraattan önce alınır.
İmam bayram namazını kıldırdıktan sonra hutbe okumak için
minbere çıkar. Cuma'da olduğu gibi iki hutbe okur. Ancak bu bayram hutbelerine tekbir
ile başlanır. Cemaat da bu tekbirlere hafifçe katılır. Hatib, Ramazan Bayramı
hutbesinde cemaata Fıtır Sadakası üzerinde, Kurban Bayramı Hutbesinde Kurban ve
Teşrîk tekbirleri konusunda bilgi verir.
Cuma hutbelerinde sünnet olan şeyler, bayram hutbelerinde de
sünnettir. Mekruh olanlar da aynen mekruhtur. Bayram hutbelerinin namazdan önce
okunmaları caiz olmakla beraber mekruh sayılmıştır.
İmam birinci rekatta bayram tekbirlerini unutup da Fatihanın bir
kısmını veya tamamını okuduktan sonra hatırlarsa tekbirleri alır. Fatiha'yı
yeniden okur. Fakat Fatiha'dan sonra bir mikdar Kur'an okuduktan sonra, tekbirleri alır,
kıraati iade etmez.
Bayram namazlarında, birinci rekatın rüküuna varmış olan bir
imama yetişen kimse, bu rükua kavuşacağını tahmin ediyorsa, hem iftitah tekbirini,
hem de Bayram tekbirlerini ayakta alarak ondan sonra rüküa varır. Rüküu
kaçıracağından korkuyorsa, îftitah tekbirinden sonra hemen rükua varır ve Bayram
tekbirlerini rüküda alır. Bu tekbirleri alırken ellerini kaldırmaz. Tekbirleri
tamamlayamasa dahi, imam kıyama kalkınca o da imamla kalkar, imamın alacağı
tekbirlerde imama uyar. İmam sünnete uygun olan tekbirlerin dışına çıkmadıkça,
imama tekbirlerde uyulur, sünnet dışında az veya çok almış olduğu tekbirlerde ona
uyulmaz.
Bayram namazının ikinci rekatına yetişen kimse, imam selam
verdikten sonra birinci rekatı kaza etmeye kalkınca, önce Besmele ile Fatiha süresini
ve ilave edeceği bir sureyi okur. Sonra gizlice tekbirleri alarak namazı tamamlar. Bu
şekilde mesbuk olanlar, kendi mezheblerinde alacakları tekbirleri getirirler, imamın
almış olduğu tekbirlerin sayısını gözetmezler.
Bayram namazına yetişemeyen kimse, kendi başına Bayram namazı
kılamaz. İsterse dört rekat nafile namazı kılar. Bu, bir kuşluk namazı yerine
geçer, sevabı büyük olur. (Şafiî'lere göre Bayram namazları Müekked
Sünnet'lerdir. Bir rivayete göre de, Farz-ı kifaye'dir. İslam alametlerinden
sayılır. Cemaatla kılınması daha faziletlidir. Yalnız başına da hutbesiz
kılınabilir. Bunu misafirlerde, kadınlarda yalnız başlarına kılabilirler. Güneşin
doğuşundan zeval vaktine kadar kılınabilir. Malikîlere göre Bayram namazı müekked
sünnettir. Bir görüşe göre de, Farz-ı kifaye'dir. Hanbelî mezhebinde de Farz-ı
kifayedir. İmam ile kılmayı başaramayanın bunu kaza etmesi sünnettir.)
Kurban Bayramı namazını ilk vaktinde kılmak, Ramazan Bayramı
namazını da biraz geciktirmek müstahabdır. Bayram namazı cenaze namazına ve cenaze
namazı da Bayram hutbesine takdim edilir (önce kılınır).
Bayram namazları bir şehirde herkesin toplanacağı bir yerde
(Namazgâhda) kılınabileceği gibi, birçok camilerde de kılınabilir.
Bayram günlerinde erken kalkmak, yıkanmak, misvak kullanmak,
gülyağı ve benzeri hoş koku sürünmek, giyilmesi mubah olan elbiselerden en güzel ve
temizini giymek, Yüce Allah'ın nimetlerine şükür için neş'e ve sevinç göstermek,
karşılaşılan mümin kardeşlere karşı güler yüz göstermek, elden geldiği kadar
fazla sadaka vermek, Bayram gecelerini ibadetle geçirmek müstahab ve güzel
bulunmuştur.
Ramazan Bayramında, Bayram namazından önce hurma gibi tatlı bir
şey yenilmcsi, Kurban bayramında ise namaz kılınmadıkça bir şey yenilmemesi
müstahabdır. Sahih olan görüşe göre, bu hususta kurban kesecek kimse ile kesmeyecek
kimse eşittir. Kurban kesecek kimsenin, keseceği kurban eti ile yemeğe başlaması daha
uygundur. Bununla beraber namazdan önce bir şey yenilmesinde de kerahet yoktur.
Kurban kesecek kimse, tırnaklarını ve saçlarını kesmeyi
geciktirir. Bunu yapmak mendubdur. Fakat bu geciktirme hoşa gitmeyecek bir durumu ortaya
koyacak bir zaman olmamalıdır. Bunun en uzun müddeti kırk gündür.
Faziletli olan, haftada bir defa tırnakları ve bıyıkların fazla kısmını kesmek,
ziyade tüyleri gidermek, yıkanmak suretiyle bedenin temizliğine bakmaktır. Bunlar hiç
olmazsa on beş günde bir yapılmalıdır. Kırk günden fazla bırakılmasında özür
kabul edilmez.
Bayram günü camiye bir vakar ve sükun ile gidilir. Ramazan
Bayramında namaza giderken gizlice, Kurban Bayramında ise açıkça tekbir alınması ve
namazdan sonra da mümkün ise başka bir yoldan eve dönülmesi mendubdur.
Kurban Bayramının birinci gününc "Yevm-i Nahir", diğer
üç gününe de "Eyyam-ı Teşrik" denir. Bu bayramdan önceki gün ise,
"Yevm-i Arefe"dir ki, Zilhiccenin dokuzuncu günüdür. Ramazan Bayramında
Arefe yoktur. Arefe gününün sabah namazından itibaren Bayramın dördüncü gününün
ikindi namazına kadar yirmi üç vakit farz namazın arkasından bir defa şöyle tekbir
alınır ki, bunlara Teşrîk Tekbirleri denir: "Allahü ekber,
Allahü ekber. La ilahe illallahu vallahu ekber. Allahü ekber ve lillahilhamd." Memleketimizde
bunun tercümcsi bir zaman şöyle okunmuştu: "Tanrı uludur, Tanrı uludur.
Tanrıdan başka Tanrı Yoktur. Tanrı uludur. Tanrı uludur. Hamd O'na mahsusdur."
Tekbirlerin bu mikdar okunması iki imamın görüşüdür, işlem de
böyle yapılmaktadır. İmamı Azam'a göre bu tekbirler Arefe gününün sabahından
ertesi günün ikindisine kadar olan sekiz vakit farz namazın arkasından alınır.
Teşrîk Tekbirleri, fıkıh alimlerinin çoğuna göre vacibdir.
Sünnet diyenler de vardır, iki İmama göre farz namazları kılmakla yükümlü olan
herkes için bu tekbirler vacibdir. Bu hususta tek başına namaz kılan, imama uyan,
misafir (yolcu) ile mukim, köylü ile şehirli, erkek ile kadın eşittir. İmamı Azam'a
göre ise, bu tekbirlerin vacib olması için mukim olmak, hür olmak, erkek olmak ve
namaz, müstahab şekilde cemaatle kılınan bir farz olmak şarttır. Buna göre,
misafirlere, kölelere, kadınlara ve tek başına namaz kılan kimselere bu tekbirler
vacib değildir. Fakat bunlar, kendilerine tekbir vacib olan cemaatle namaz kılanlara
uymaları halinde tekbir almaları gerekir. Cuma ve Bayram namazları kılınmayan
köylerde bulunanlara da vacib olmaz. Cuma günü öğle namazını kendi aralarında
cemaatle kılan özürlü kimselere de vacib olmaz. Kadınların da kendi aralarında
cemaatle namaz kılmaları, müstahab şekilde olan cemaattan sayılmaz.
Bir senenin Teşrîk günlerinde terk edilen bir namaz, yine o senenin
teşrîk günlerinden birinde kaza edilse, sonunda Teşrîk Tekbiri alınır. Fakat başka
günlerde veya başka bir senenin teşrîk günlerinde kaza edilecek olsa teşrik tekbiri
alınmaz.
Bir namazda sehiv secdeleri ile teşrîk tekbiri ve telbiye toplanacak
olsa önce sehiv secdeleri yapılır, sonra tekbir alınır. Ondan sonra da telbiyede
bulunulur. Eğer telbiye önce yapılırsa, sehiv secdeleri ve teşrik tekbiri
düşer.
Arefe günü, insanların bir yerde toplanarak Arafat'da bulunan
hacıları taklid eder bir durum almaları, hiç bir esasa bağlı değildir. Bunu mekruh
görenler de vardır.
Bayram günlerindc müslümanların birbirlerini tebrik etmesi,
görüşüp musafaha yapması ve birbirlerine: "Gaferellahu lena ve leküm = Allah
bizi ve sizi bağışlasın", yahut: "Takabbelellahu Tealâ minna ve minküm =
Yüce Allah bizden ve sizden kabul buyursun." şeklinde duada bulunması da
mendubdur.
(*) Orta boylu bir mızrak, on iki karış uzunluğundadır.