HAYIZ -
AYBAŞI - ADET GÖRME
Hayız -adet- aybaşı-kirlilik-namazsızlık... v.s. hep eş
anlamlıdırlar.
Hayız ilmini öğrenmek kadınlara farzı ayn'dır. Ve en önemli
mes'elelerindendir.
Çünkü; temizlik, namaz, Kur'an okumak, oruç, i'tikaf, hacc, buluğ,
cinsel münasebet, boşamak, iddet... v.s. birçok konular bununla ilgilidir. (İbn-i Abidin, İst. Şamil Y.C.1,S.459.).
Lügatte Hayız -adet-: Akıntı manasınadır.
Dinde Hayız: Küçük olmayan bir kadının döl yatağı
denilen rahminden bir hastalık veya çocuk doğurmak sebebiyle olmaksızın muayyen
(belirli) müddetler içinde gelen ve ibadetlere engel olan kandır. Buna "adet
hali" de denir. (İbn-i Abidin, İst. Şamil
Y.C.1,5.458. Fetevayı Hindiyye, Ank. Akçağ Y. C.1 ,S.129. Büyük islam ilmihali,
Ö.N.Bilmen, Bilmen Y.İst.S:68.).
Adet Kanı, kadının normal bir vücud fonksiyonudur. Ve gebeliğin
yokluğunda her ay belirli vakitlerde hazne dışına atılan kandır.
Aybaşı kanamasının temel işlevi, dölyatağının iç duvarını
döllenmiş yumurtanın yuvalanma imkanına hazırlamaktır. Yuvalanma olmayınca duvar
kendiliğinden bozulur ve döl yolundan dışarı atılır. Bu atım aybaşı kanaması ya
da adet görme olarak adlandırılır.
Adet Kanının Meydana Gelişi:
Rahim: Çocuğun tıpkı bir nebat gibi bittiği ve
doğuncaya kadar muhafaza edildiği yerdir. Rahim, hazneden sonra gelen iç organdır.
Rahmin iç yüzüne "Endometrium" adı verilir. Kadife gibi
görünen bir tabakadır. Bu tabaka, her ay yumurta döllenecekmiş gibi hazırlanırken
(her adet devresinde) de yumurtalıklardan birinde bir yumurta gelişir, olgunlaşır ve
döllenmeye hazır hale gelir. Eğer döllenme olmazsa (yani gebelik meydana gelmediği
takdirde) yumurta ve bununla birlikte rahmin en iç tabakası ölür ve kanama ile vücud
dışına atılır, yani kanama olur ve adet başlar.
Fiziksel Yönden Adet ve Yumurtlama Dönemi:
Her ay, kadının iki yumurtalığının her birinde bir yumurta
meydana gelir. Yumurtalık, döl yatağının her iki ucunda bulunan torbacıklara denir.
Yumurtalıktan bir yumurta çıkınca Fallop borusundan geçerek ilerler. Bu borular
yumurtalıkları dölyatağına bağlamaktadır. Yumurtanın teşekkül edip Fallop
borusunda ilerlemesine yumurtlama denir. Eğer bu sırada bir cinsel birleşme olurda
yumurta bir spermatozoit tarafından döllenirse, borudan inen yumurta, dölyatağına
tutunur kalır. Ondan sonra da yumurta gelişip büyür, dölüt yani bebek halini alır.
Yumurtanın beslenebilmesi için dölyatağının iç cidarına (duvarına) besleyici bir
kan birikmiştir.
Eğer yumurta döllenmezse bu besleyici kanlı sıvıya ihtiyaç
kalmaz. O zaman da vücut bunu dışarı atar. İşte kız ve kadınlarda her ay vuku
bulan kanamanın nedeni budur. Yani kadın vücudu her ay bir kere gebeliğe
hazırlanmakta, gebe kalmayınca da, bebek için besleyici kanlı sıvıyı dışarı
atmaktadır.
Her ay bu kanama bir kere olur. Kanamanın başlangıç günü de
süresi de, iki kanama arasındaki süre de çok değişiktir. Bütün genç kızlarda ilk
kanamalar düzensizdir. Bir kaç yıl içinde düzene girmezse doktora
danışılmalıdır.
Adetin Tıp İlmindeki Tarifi:
Adet; kadınların ergenliğinden itibaren kesilme zamanına kadar
geçen müddet zarfında her ay belli bir vakitte ve miktarda gelen kanamalardır. Bu
kanamalar, şahsa ve iklime göre değişir. Sıcak memlekette oturanlarda daha evvel,
hatta 9-10-11 yaşındaki çocuklarda adet görülür. (Ev Doktoru,S:167.).
Diğer bir tarifi:
Her dört haftada bir tekerrür eden, hiçbir şikayete sebeb
olmaksızın meydana gelen 2-7 gün süren 1-2 pet (normal bir el kalınlığında veya
büyüklüğündeki pamuk veya bez) kirletecek kadar olan kanamaya denir. Normal bir adet
esnasında kaybedilen kan miktarı çok değişiktir. 20 ila 80 cm3 arası olabilir.
Başka bir tabirle; normal bir adet kanamasında ortalama 40 milimetre kan kaybedilir. En
çok da 200 gramdır. Akan kanın yüzde 50'si kan hücreleri, diğer kısım ise döl
yolu nuhteviyatı, rahim iç tabakasından kopmuş parçalardır. (Cey Y. Cinsel Bilgiler Ansiklopedisi, C.2 S: 50).
Adetin İlk Sebebi -Menşei- ve İlk Adetin Oluşu:
Kur'an'da açıklandığı üzere, insanlığın babası Adem (a.s.)
ile Havva validemiz Cennet'te iken her nimetten faydalanmalarına Cenab-ı Hakk müsaade
buyurmuş, yalnız bir ağaçtan yemelerine, bir hikmetten dolayı izin vermemişti. Sonra
bunların düşmanı olan şeytan bir yolunu bulup Cennete girdi. Adem (a.s.)'ı o yasak
ağaçtan yemeye pek çok teşvik ettiyse de muvaffak olamadı. Sonra Havva validemize
müracaat etti. Ona yasak edilen ağacın meyvesinden yedirdi. Havva validemiz de muhterem
babamız Hz. Adem'i kandırdı, O da yedi. Nihayet bu hadise her ikisininde Cennet'ten
çıkmasına sebep oldu. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk, bir güç hal olmak üzere, Havva
validemizin gebelik, doğum gibi hallere uğramasına ve her ay kan görmesine hükmetti.
Artık bu hal kadınlar için ilahi bir nizam olup kaldı. Ve bu halin günahlarına
keffaret olacağı da zikrolunmaktadır. Ve bu hal kadınlarda kıyamete kadar devam
edecektir. (İbn-iAbidin, İst. Şamil Y.C.LS.460.).
Kızın Buluğa Ermesi ve İlk Adetinin Başlama Zamanı:
Kızın buluğa ermesi ve ilk adetinin başlama zamanı, Hanefî
ülemasında dokuz yaşından sonradır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Aişe ile
dokuz yaşındayken evlendi. Bunun zahirine göre Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Aişe (r.
anha) ile buluğa erdikten sonra evlenmiştir. (İbn-i
Abidin, İst. Şamil Y.C.1,5.458. Fetevayı Hindiyye, Ank. Akçağ Y. C. 1,S. 129). (Ülkemizde ise aybaşı yaşı 12-13 civarındadır. Soğuk
ülkelerde daha geç, sıcak iklimlerde daha erken olabilir).
Bir diğer görüşe göre de; Rasülüllah (s.a.v.)'in şu sözüyle
buluğ yaşı yedi yaş olarak takdir edilmiştir. "Yedi yaşlarına
ulaştıklarında onları namazla emredin" buyurmuştur. (Mebsut, Serahsi, C.3,5.149).
Kızlar ilk adet kanı ile buluğa girmiş olurlar ve mükelleftirler.
Namaz, oruç v.s. gibi ibadet ve amellerle yükümlüdürler. Kız 15 yaşını bitirince
(ayhali görmese de) hükmen buluğa ermiş kabul edilir. (Fetevayı Ali Efendi, C.2,S.208.). 18
yaşına gelmiş ve halen adet görmemiş, kimsede bazen de kızlık zarı tamamen kapalı
olduğu için, kişi adet görmesine rağmen, kan dışarıya akamaz. Bazen doğuştan
rahim kusurlu teşekkül eder. Netice olarak ta özellikle aybaşları esnasında
şiddetli sancılar olabilir...
Genç Kızlarda Ergenlik Dönemlerinde Regl (Adet) Sorunu:
Gençte cinsel duygunun gelişmesi oranında vücut ve duygusal
yapısında kaynaşmalar başlar. Anne ve babaların bu dönemde çocuklarına karşı
çok anlayışlı olmaları gerekir. Özellikle kız çocuklarda ergenlik çağına
girmeden önce ruhsal ve bedensel taşkınlıklara rastlanır. Genellikle anneler birden
kızlarının huyunun değiştiğini söylerler, onu çeşitli şekilde azarlayıp,
hırpalarlar. Cinsel bilgiden yoksun annenin çocuğuna ilk büyük darbesi genellikle bu
şekilde başlar çocuk büsbütün şaşkınlaşır. Zaten kafası karmakarışıktır.
Zaman zaman dalgınlaşıyordur. Bir çok şeyi hemen unutuyor, söylenenleri
anlamıyordur. Üstüne üstüne gidilen kız iyice bunalır ve bunun ileride çok geniş
ölçüde zararlarını görür. Ya içine kapanık kız olur ya da tam tersi asi
tavırlı, aksi ve huysuz biri olur.
Oysa anne bir parça anlayış gösterse, kız çocuğundaki o taşkın
hareketlerin bir süre sonra zamanla geçtiğini görecektir. Kadınlığın özelliği
nedeniyle ile kız çocuklarının ergenlik çağında son derece dikkatli olmak gerekir.
Kız çocuklarının ergenlik çağına geçişleri erkek çocuklarına oranla çok
değişik hatta riskli bir durum oluşturur. Kız çocuğunun erginlik çağına geçişi
ilk kanama ile başlar. Kan görmenin yaratacağı korkuya önceden hazırlamak gerekir.
Özellikle annelerin buna karşı hazırlıklı olmaları zorunludur.
Genç kızlar regl olmaya daha ilk çocukluk çağlarında karanlık
bir şekilde hazırlıklıdırlar. Annelerinin ayda bir geçirdikleri rahatsızlıklar
kız çocuğunun gözünden kaçmaz. İleride bir gün kendilerinin de başına böyle bir
şeyin geleceğini sezinlerler. Regl dönemine yaklaşırken genç kızda bir takım
taşkınlıkların görüldüğü belirtmiştik.
İlk reglden sonra da genç kızda değişik ruhsal bunalımlara
rastlanabilir. Bu daha çok annenin verdiği eğitim ile ilgilidir. Eğer kız çocuk kan
görmeye hazırlıklı değilse, ilk regl onda izi silinmez bir korku yaratabilir. Bu
kanamanın çarelerini aramaya başlar, kimseye bir şey söylemediği için de ölüm
korkusu içinde kıvranır durur. Neyse ki kızlar aynı yaştaki kız arkadaşlarından
kulaktan kapma bir şeyler öğrenirler. Eğer kız fazla sıkılgan ya da arkadaştan
yoksun ise bu konuda tamamen bilgisiz kalmış olabilir. Yalnız şurasını söylemek
doğru olur ki çok nadir durumların dışında kız çocukları ilk regl kanaması
hakkında çevrelerindeki arkadaşlarından hemen her zaman bilgi edinirler.
Regl hakkında az çok bir bilgisi olan kızlarda ise bu olay hiçte
korku yaratmaz. Tam aksine kız çocuğu o günü sabırsızlıkla bekler. Çünkü artık
genç kız olacaktır. Ancak ne kadar eğitilmiş olursa olsunlar reglin başlangıcında
duyulan ağrılar, kızda yine de bir hastalık korkusu yaratabilir. İlk regl sırasında
annelerin dikkat edecekleri bir durum da kızlarının cinsel eğilimlerini anlayışla
karşılamaktır.
Küçük kız regl olduktan sonra cinsel duyguları arttığı,
üstelik de erkeklerin dikkatini üzerine çekmeye başladığı için, reglden sonra kız
çocuklarının hareketleri titizlikle kontrol edilir.
Bazı yeni gelişen kızlar da dişiliklerini baskı altında tutar,
bundan utanır, içlerine kapanırlar. Sonradan Frijid, yani cinsel yönden hiç zevk
almayan kadın diye nitelendirilecek olan bir çok şanssız kadınların sorunu bu
yaşlarda uygulanan sıkı baskıdır.
Kızın İlk Kan Görmesi:
Bir kız çocuğu, ergenlik çağlarının başlangıcına varıp da
kendisinde henüz bir eser görülmemişken, üç gün peşpeşe kan görse o hayızdır
ki, onun ergenliğe ulaştığına işarettir. (Mebsut,
Serahsi, C.2.S.142.).
Burada anneye düşen görev, kızı adetini hünüz görmeden onu
uyarması ve kızı ile bir arkadaş gibi konuşup onun, günün birinde rahminden biraz
kan geleceğini, bunun gayet normal olduğunu, bundan korkmaması gerektiğini, çünkü
anne olacak her genç kızda belli yaştan itibaren bu kanın görüldüğünü ve bu
kanın gelmesi ile akil ve baliğ olduğunu güzelce anlatmalıdır. Annenin görevi,
adeti hakkında bilgi vererek ciğerparesini bu yeni döneme ruhen hazırlamak olduğu
gibi, bu andan itibaren namaz, oruç, tesettür (örtünme) v.s. bütün hükümlerin
artık kendisine farz olduğunu bildirmesidir. Böyle yapması annelerin üzerine
vaciptir. Şayet kendisi yapamıyorsa bilen birisine götürmesi gerekir. Veya bunları
öğreten kitaplar alıp okutması gerekir. Çünkü insan hem ruhî, hem de fizyolojik
bir varlıktır...
Anne yahut kız çocuğuyla ilgilenen kimse böyle yapmazsa ruhen
hazır olmayan çocuk, bu durumda şaşırıp şok bile geçirebilir. Yahut yanlış
kaynak ve şahıslardan yanlış şeyler öğrenerek uygulamaya kalkar. Bundan da anne ve
babalar mes'üldür.
Kız çocuğunun da şayet önceden annesi kendisiyle bu konuda
konuşmamış, ve ne yapması, nasıl davranması hakkında bilgi vermemişse, ilk
yapacağı annesine veya yakın bir büyüğüne durumunu açması olmalıdır.
Kızın İlk Adet Müddetinin Tesbiti:
Yeni yetişmiş bir kızın ilk gördüğü kan çok mühimdir.
Çünkü bu, o kızın hayatında kendisine adet olacak bir hadisedir. Bunun için çok
dikkat etmek lazımdır. Mesela, baştan kaç gün kan gelmiştir, kaç günde
kesilmiştir? Sonra bu temizlik tam mıdır, eksik midir? Onun için bunların hepsini
zaman ile, günlerin sayısıyla güzelce ve dikkatle takip edip bilmek ve bellemek
lazımdır. Bu haller (birbirini bozmadıkça) kızcağızın her zaman adeti
olacağından, ona göre hareket edecektir.
Kızın İlk Gördüğü Kan Hiç Kesilmezse, Adeti Nasıl
Tesbit Edilir?
Bir kız ilk gördüğü kanla ergin (buluğ) olmakla beraber, eğer bu kanı
devam edip kesilmeyecek olursa, yani normalden (2-7 günden) daha uzun kanama sürerse
anormallik vardır ve doktora başvurmalıdır. Ayın on gününü hayız, yirmi gününü
de temizlik hali kabul etmek lazımdır. Ve kan devam ettiği müddetçe her ay böyle
hesap edilir. Bu hal, onun hep adetidir ki, hayız kabul ettiğimiz on gün içinde
namazlarını kılmaz ve sonra da kaza etmez. Ramazan'a rastlarsa orucunu tutmaz, sonradan
o tutmadığı günleri kaza eder. Diğer hayız hükümleri de ona göre uygulanır.
Fakat temizlik hali saydığımız o yirmi gün içinde, özür sahibi gibi her namaz
vaktinde abdest alıp farz ve nafile olarak istediği kadar namaz kılabilir. Eğer bir
müddet sonra kan kesilecek olursa bu durumda kanın vaziyetine göre yeni bir adet
edinmek gerekir. (İbn-i Abidin, İst. Şamil
Y.C.1,5.465.).
Kızın ilk Gördüğü Kan 3 Günden Az Olursa?
Kızın ilk gördüğü kan 3 günden az müddette kesilirse, hayız
olmadığı anlaşılır, o zaman terkettiği namazlarını kaza etmesi lazım gelir. (İbn-i Abidin, ist. Şamil Y.C.1,5.463.).
Bir kız, ilk defa sahih kan ile hayız olsa, sonra da tam müddetince
sahih temizlik geçirse, hayız ve temizlik günlerini böylece tesbit etmiş olur. Daha
sonraki adetlerinde kan durmayıp aksa bile, önceki ilk adet ve temizlik halinde adet
süresi ne idiyse ona göre hareket eder. (İbn-i
Abidin, ist. Şamil Y.C.1,5.500.).
Hayız ve Nifasta (Doğum Yapan Kadında) Adet Süresi Tesbiti:
Bir defa ile tesbit edilip kararlaştırılır. Yani bir kadının ilk
hayız ve lohusalık zamanlarında kaç gün kan gelmişse işte o müddet onun adeti
olmuş olur. Mesela; bir kız ilk defa 7 gün adet gördükten sonra kan kesilirse, bundan
sonraki diğer hayızlarında adet müddeti 7 gündür. Kan devam ederse özürdür. (Kadın ilmihali, H.Cemal Öğüt, İst. Bahar Y.S:129.).
Bir kız ergen olduğu zaman ilk olarak sahih kan (en az 3 gün gelen
kan) ve sonra da sahih temizlik (en az 15 gün) görmeyip de, ilk kanı devamlı akar da
sahih temizlik görmezse, bunların hiçbirine itibar edilmez. Bu durumda kanın gelmeye
başladığı günün evvelinden başlayıp on günü hayız, yirmi günü de temizlik
hali hesap edilir. Mesela, bir kız on bir gün kan, 14 gün de temizlik gördükten sonra
kanı devam edip giderse, kan on günden fazla geldiği için fasid (gerçek değil)dir.
Temizlik de 15 günden eksik olduğu için o da fasiddir. Böyle durumda 10 gün hayız,
yirmi gün de temizlik hali kabul edilir. (Kadın
ilmihali, H.Cemal Öğüt, ist. Bahar Y.S:135.).
Adet (regl) Sancısı:
Adet vücudun tamamen doğal bir işlevi olduğundan sancı yapmaması
gerekir. Adet sancıları daha çok yeni yetme genç kızlarda, yaş dönemini geçiren,
yani adetten kesilmeye başlayan kadınlarda ve sinirli kadınlarda görülür. Demek ki,
daha çok psikolojik etkenlere dayanır. Bir de bağırsaklar düzenli boşalmazsa
yumurtalıklara baskı yapar ve bu da sancıya yol açar. Bağırsaklardaki aşırı gaz
da aynı sonucu meydana getirir. Adet sırasında sinir ve sindirim sistemi iyi
işlemelidir.
Doktorlar adet dönemlerindeki duygusal ve sinirli oluşu daha çok
hormon faaliyetlerinin bedende ve ruhta yarattığı dengesizliklere bağlarlar. Bir de
adet kanamasından önce kadın vücudu su biriktirmeğe başlıyor ve bu
"ödem" sinir uçlarında baskı yaptığından sinirlilik, hırçınlık,
aşırı hassaslık durumları yaratıyor. Genç kız ve kadın bu gerçekleri bilirse
kanamadan önceki günlerde kendini kontrol edip iradesini kullanarak ya da doktorunun
vereceği ufak tefek ilaçlarla, bu gergin dönemi rahat olarak geçiştirir.
Sancı ve Diğer Şikayetler:
Adet günlerinde kadınların kimi bedensel şikayetleri olur. Bunlar
başağrıları sırt ağrıları, belden aşağı bölümlerde kramplar, ateş, terleme
olarak görülebilir. Adet öncesi gerginliği ve rahatsızlıkları ilaçla önlenebilir.
En önemli şikayetleri aşırı sancılardan kaynaklanır.
Sancıların nedeni, adet kanaması sırasında rahim büzülür. Bu büzülme sancıya
neden olur. Sancıların aşırı olması biraz da kalıtımsaldır. Genellikle anneleri
sancılı adet gören kızların kendileri de sancılı adet görürler. Sancıyı ağrı
kesici ilaçlar azaltabilir veya tamamen yok edebilir. Bu arada sırta yapılacak masajlar
da ağrıyı hafifletir.
Sancılı Adet ve Sebepleri:
Normal kadında adet sancısız olabileceği gibi, her 10 kadından bir
tanesinin sancılı adete sahip olduğu kabul edilmektedir. Adetlerin çok çok aşırı
olmamak şartıyla sancılı olması normaldir. Genellikle bu sancı çeşitli sebeplere
bağlıdır. (Küçük rahim, geri dönük rahim, iltihaplanma v.s.)
Sancılı adet geçici olabildiği gibi, ömür boyu da devam edebilir.
Sancılı adet görüyorsanız, yatakta kalmanın hiç bir faydaşı yoktur. Hatta, yatmak
sancıyı artırabilir. Dolaşmak, egzersiz ve hafif ev işleri yapmak faydalı olur. Veya
sıcak içecekler için ya da ayaklarınızı sıcak suya koyun. Çok sancı varsa,
doktorunuzun tavsiye ettiği bir ağrı kesici almak ve yatarak karnın üzerine sıcak
kompres yapmak etkili olabilir.
Adet döneminde, her zaman olduğu gibi, kadının bireysel
temizliğine dikkat etmesi, yeterince uyuması ve dengeli beslenmesi önemlidir. Her zaman
yediği şeyleri yiyebilir ve yapması gereken günlük işlerine devam edebilir.
Sancı, ya adetten bir gün önce başlar ve adetin başlamasından
hemen sonra kaybolur veya adetten önce başlayan sancı, adetin birinci günü çok
şiddetlidir ve sonraki günler şiddetini azaltarak kaybolur. Bazı hallerde ağrının,
hastanın genel psikolojik durumunu ve sinir sistemini etkilediği görülür.
Kadınları, adetin ilk günlerinde çalışamaz hale getiren, yatakta yatmağa mecbur
bırakan şiddetli sancılar görülmektedir.
Böyle adeti ve hamileliği sancılı geçen kadınların, sinir
sistemleri veya ruhsal yapıları psikolojik duyguları alt-üst olabilir, normal
zamanlarda görülmeyen anormal hareket ve sözleri sarfedebilirler. Böyle anlarda bu
durumdaki kadınlara kocasının veya ailesinin daha hoşgörülü ve duygusal davranması
çok uygundur. Veya doktorun tavsiyesine göre hareket etmek daha uygun olur.
Cenab-ı Hak, adetli günlerinde kadınlardan ibadet mükellefiyetini
kaldırmış ve her adetli günlerince kadını izne ayırmıştır. Bu ilahî emre itaat
etmekle de adetli kadınlar sevap kazanmaktadırlar. Çağdaş olduklarını ve kadın
haklarını savunduklarını iddia eden beşerî sistemlerde böyle bir uygulama var
mıdır? Her ay 7 gün kadın Allah tarafından izne ayrılmaktadır. İslamın kadına
tanıdığı hakları beğenmeyen, çağdaş geçinen beşerî sistemlerde çalışan
kadınlar ise, bu günlerinde de her türlü işlerde çalıştırılmaktadırlar. Bu
mudur kadın hakları?!
Adet Kanının Renkleri Ve Tesbiti:
Adetin kendine has rengi ve kokusu vardır.
1- Bulanık: Bulanık suya benzeyendir.
2- Toprak rengi: Toprağa benzeyen bir nevi bulanık akıntıdır.
3- Kırmızı,
4- Siyah,
5- Yeşil,
6- Sarı: Bazıları ipek kozası sarılığında, bazıları saman renginde, daha
başkaları sarı diş gibi olduğunu bildirmişlerdir. Ama bu hususta itibar: İlk
gördüğü andaki rengidir. Değişme haline bakılmaz. Mesela, kadın beyaz renkte bir
akıntı görür de sonra kuruyarak sararabilir. Yahut kırmızı veya sarı görürde
kuruyarak beyazlaşabilir. (sonraki haline bakılmaz). (İbn-i Abidin, İst. Şamil Y.C.1,5.472. Fetevayı Hindiyye, Ank. Akçağ Y.
C.LS.130.).
Eğer kadın, bez üzerinde taze ve damlamakta olan, halis bir
beyazlık görmüş olsa ve bu da kuruduğu zaman sarılaşsa, onun hükmü beyaz
hükmündendir. (Fetevayı Ali Efendi,C.2,S.130).
Hayız kanlarının değişik renkte olması, herhangi bir hastalık
nedeniyle de olabilir.
Hayız müddetindeki kanların renklerinin hepsi de hayızı bildirir.
Hayzin bitiminde akıntının beyazlaşmasıyla hayız bitmiş olur.
Adetin Başlangıç Vakti Ve Tesbiti:
Adetin başlangıç vakti, kanın çıkışıdır. Kanın çıktığı
andan itibaren namazını bırakır.
İmam-ı Muhammed'den bir rivayete göre ise hayız, kanın döl
yatağından dahili ferce (hazneye) indiğini hissetmekle bilinir. (İbn-i Abidin, ist. Şamil Y.C.1,S.459,460.).
Rivayet edildiğine göre bir kadın, Hz. Aişe (r. anha)'ya şöyle
der: "Falan kadın kanı görebilmek için geceleri lambayla bekliyor. Hz. Aişe (r.
anha) şu cevabı verdi: Rasulullah (s.a.v.), zamanında hiçbirimize zorluk yüklemedi.
Bu ancak dokunmakla anlaşılır. Dokunma ise kanın çıkıp belirmesinden
sonradır." (El-Kasani, Bedai, C.1.S.39.).
Adetin Müddeti: Kanın, ilk çıktığı ve kesilip son
bulduğu bir zamandır. (İbn-i Abidin, ist. Şamil
Y.C.1,S.458. Fetevayı Hindiyye, Ank. Akçag Y. C.LS.129.).
Kanın ferc (hazne)'den dışarı çıkması lazımdır.
Temiz bir kadın kürsüf'ünde (kadınların kullandığı pamuk veya
bez) kan görürse, o kürsüfü tutunduğu andan itibaren, hayızlı olduğuna
hükmedilir. (Fetevayı Hindiyye, Ank. Akçağ Y.
C.1,S.129.).
Kadın için iç ve dış hazne olmak üzere iki hazne vardır. Pamuğu
dış hazneye koyduğunda, pamuğun iç tarafı ıslansa, dış yan tarafa nüfuz etmese
de bu hayız olur. Çünkü kanın bu kadar çıkmasıyla görünmüştür. Eğer pamuğu
iç hazneye koyar, pamuğun giren kısmının yan tarafı ıslanırsa hayız olmaz.
Islaklık dış yan tarafa nüfuz ederse, pamuk haznenin kenarından yüksekte veya aynı
hizada ise, yaşlığın çıkmasıyla hayız olur. Eğer haznenin kenarından aşağıda
ise hayız olmaz. Bunlar pamuğun düşmemesi halindedir. Pamuk düşerse, o hayızdır.
Islaklığın görülmesi yönünden içi veya dışının ıslanması arasında fark
yoktur. (Es-Serahsî, Mebsut. C.3,S.151.).
Hayızlı bir kadın, gecenin başlangıcında pamuğu koysa ve uyusa
sabahleyin pamuğa baktığında halis beyaz olduğunu görse yatsı namazı üzerine
borç olur. Çünkü pamuğu koyduğunda temizliği hakkında kesin bilgisi vardı. (Es-Serahsî, Mebsut, C.3,S.151.).
Temiz iken pamuk koysa ve uyusa, şafağın sökmesinden sonra uyansa,
pamukta ıslaklık bulsa, bu onu en yakın vakitlerde hayızlı kılar. Bu, fecrin
doğuşundan sonra (sabah namazının vakti) olduğuna göre ihtiyat, ve yakin alınarak
hayızlı olur. Şayet kılmamışsa, yatsı namazını kaza etmesi gerekir. (Es-Serahsî, Mebsut, C.3,S.151.152.).
Adetin Bitiminde Mükellefiyetin Başlaması:
Hayız bitince yıkanmak farzdır. (İbn-i
Abidin, İst. Şamil Y.C.1,S.475.).
Hayız müddetinin bitiminde namaz ve oruç gibi ibadetler yıkanmasa
da kadına farz olur.
Kan, hayzın az müddetinde (3 günde) kesilirse yıkanma zamanı
hayızdan sayılır. Zira kadın ancak yıkandıktan sonra temizlenir. Vaktin sonundan
yalnız yıkanmaya yetecek kadarına yetişirse, o namazı kaza etmesi lazım değildir.
Kadın vakit içinde hayızdan çıkmamıştır. Ama hem yıkanmaya, hem de namaz kılmaya
yetecek kadarına yetişirse iş değişir. Çünkü namaz temizlik devresindedir ve kaza
icab eder.
Kan, hayız müddetinin çoğunda (10 günde) kesilirse, kadın
açıkça hayızdan çıkar ve yıkanma zamanı temizlikten sayılır. Aksi halde hayız
müddetinin 10 günden fazla olması gerekir. Vaktin sonunda namaz kılacak kadarına
yetişirse kazası vacip olur. Velev ki, yıkanmaya imkan bulamasın. Çünkü hayızdan
çıktıktan sonra vaktin bir kısmına yetişmiştir. (İbn-i Abidin, İst. Şamil Y.C.1,S.489.).
İhtiyar Kadınlarda Adetin Kesilmesinin Tesbiti:
Adetten kesilmek bir müddetle sınırlı değildir. Adetin kesilmesi,
kadının öyle bir yaşa varmasıdır ki, o yaşta bu kadının emsali adet görmezler.
Kadın o yaşa varır da kan görmesi kesilirse adetten kesildiğine hüküm olunur. Ama
kesildikten sonra gördüğü kan (yaşı 55'i doldurmamış ise) yine adettir.
Bazıları, adetten kesilmenin elli veya elli beş ile
sınırlanacağını söylemişlerdir. Kolaylık için fetva buna göredir.
Kadın, emsallerinin adetten kesildikleri yaşa varır da, hala kendinden adeti
günlerinde kan gelirse hayızdan kesilmiş sayılmaz. (İbn-i Abidin, İst. Şamil Y.C.LS.505,506.. Fetevayı Hindiyye, Ank. Akçağ Y.
C.1,5.129.).
Adetten Kesilme Dönemi Ve Belirtisi:
Adet kanı umumiyetle 45-50-55 yaşlarında kesilir. Buna yaş dönemi
(menopoz) denir.
Kadınlar genellikle 48-52 arasında adetten kesilirler. 52 nin
üzerinde adetin devamı da seyrek olarak görülmektedir. Bir kadının 50 yaşın
üzerinde ne kadar geç adetten kesilmesi söz konusu olursa, rahim kanseri riski de
artmaktadır. 48-52 civarında bir yıl geçtiği halde adet görmüyorsa menopoza girmiş
sayılır. Menopozdan sonra yeniden kanama başlamasının gerisinde ciddi hastalık
sebepleri bulunabilir.
Menopozun Nedeni?
Kadın yaşlandıkça yumurtalıkları işlevlerini yerine getirmemeye
başladıklarından, yumurta oluşumu azalıp, hormon oluşumu ise durur. Adetler giderek
seyrekleşir ve son bulur.
Menopoz Döneminin Süresi:
Bu konuda belirli bir kural yoktur. 10 yıl, 5 yıl, ya'da daha az
sürer. Menopozun süresini etkiyelen başlıca unsurlar: Kadının psikolojik ve fiziksel
durumu, sürdürdüğü cinsel yaşam, sağlık durumu ile hormonlarının, sinir
sisteminin ve tüm organlarının işleyiş durumları ve evindeki mutluluğu, huzurudur.
Kadının bünyesine göre, bu yaşlardan evvel veya sonra da adet
kanı kesilebilir. Fakat kadının genellikle 55 yaşından sonra adeti kesilir. Gebe
kalmak ümit ve ihtimali kalmamış kabul edilir. Bu yaştan sonra kadından gelen kan,
şer'an hayız sayılmaz, istihaza (özür) dır.
Adet kesimine gelen kadında çeşitli organik ve psikolojik belirtiler
görülür. Kadınlar bazen ani olarak, fakat umumiyetle, aralarının uzaması şeklinde
adetten kesilir. Bu durumda bazan hiçbir belirti görülmeyebilir. Bazan da sıcak
basmaları, aşırı kanamalar, depresyon (ruhî bozukluk) görülebilir.
Kadında adetten kesildikten sonra görülecek kanama, acilen hekime
başvurulmasını gerektirir.
Normal bir şekilde adetten kesilen kadında depresyon (ruhi bozukluk)
görülmez, görülecek olursa hekim kontrolü gerekir. (Gurer ve Dürer, İst. Eser
Y.C.1,S.82.).
Kadın, Menopoza Karşı Psikolojik Tepkilerini Denetim Altına
Alabilir mi? Yoksa Bunlar Menopozun Kaçınılmaz Etkileri midir?
Aslında kadının menopoza karşı psikolojik tepkileri denetim
altına alınabilir. Gerçekte bu dönemdeki psikolojik bazı tepkiler, kadının
güzelliğini, gençliğini, cinsel çekiciliğini ve duyduğu cinsel hazzı yitirmekten
korktuğu için ortaya çıkmıştır. Bilgili ve sağlam iradeli bir kadın bütün bu
duygusal nedenlerin ve tepkilerin üstesinden gelebilir.
Menopoz dönemindeki bazı kadınlar, psikolojik veya duygusal acı
çektikleri için eşlerinin anlayış ve sevgisine ihtiyaçları vardır. Mutlu bir
evlilikte erkek, böylesine bir ilgiyi kendiliğinden gösterecektir. Fakat ne yazık ki,
pek çok kadın bu ilgi ve sevgiden yoksun kalırlar. Menepoz doğurgan bir kadını
kısırlaştırsa da, cinsel aşktan zevk almasını önlemez. Kadınlar, menopozla cinsel
yönden hiç birşey yitirmezler.
Menopoz Döneminde Bazı Kadınlarda Meydana Getirdiği Sinir
Bozukluklanndan Kurtulmanın Yolu:
En iyi kurtuluş yolu; kadını meşgul edici bir iş yada sosyal
hizmetler ile uğraşmak, bolca ibadet etmek, kitap okumak, torunlarla ilgilenmek... gibi
işlerde bulunmaktır. Boş kalmamalıdır. Can sıkıcı hadiselerden uzak kalmalıdr.
Menopoz Akıntısı: Yumurtalık faaliyetinin sona ermesinden
sonra oldukça sık görülen bir akıntı şeklidir. Menopozdaki kadınların % 45'inde
oluşmaktadır. Menopozda yumurtalık faaliyeti durmuş, dolayısıyle döl yolunda
hormonal olarak idare edilen yapım ve yıkım devreleri de ortadan kalkmıştır. Döl
yolu az kanlanmakla körelmeye başlamakta ve mevcut olması lazım gelen şekerin
yokluğundan dolayı mukavametini kaybetmekte ve dolayısıyle mikropların kolayca
üremelerine ve akıntıyı meydana getirmelerine sebebiyet vermektedir.
Bu arada döl yolunda kaşıntı ve idrar ederken yanma mevcuttur.
Hadise östrojen hormonunun yokluğundan kaynaklandığı için yine östrojen hormonu ile
tedavi edilecektir.
Hamile Kadın Hayız Görür mü?
Kadınlar gebe kaldıktan sonra patolojik durum olmadıkça adet
göremezler. Ancak, adet zamanında kanlar adet kanı sayılır. (Fetevayı Hindiyye, Ank. Akçağ Y. C.1,S.130.).