Hayızlı Ve
Nifaslıya (Doğum Yapan Kadına) Haram Şeyler:
1- Her türlü namazı kılamaz,
2- Her türlü orucu tutamaz,
3- Cami ve mescitlere giremez,
4- Kabe'yi tavaf edemez,
5- Kur'an'dan bir ayet bile okuyamaz,
6- Kur'an'dan bir ayete bile el süremez,
7- Cinsi münasebette bulunamaz,
8- Hayız ve nifaslı kadınların yasak yerlerine (göbekle diz
arası) kocaları çıplak dokunamaz.
Hayızlı Ve Nifaslıya Cinsi Münasebette Bulunmak Haramdır.
Kur'an-ı Kerim'de bu açıkça belirtilmektedir. Şöyle ki:
"Sana adet görmeden soruyorlar. Deki: "O eziyettir"
Adet halinde kadınlardan çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.
Temizlendikleri zaman Allah'ın emrettiği yerden onlara varın. Allah tevbe edenleri
sever, temizlenenleri sever." (Kuran-ı Kerim,
Bakara: 222.).
Hayızlı Kadınlarla Ailevî Münasebetin Yasaklığını Bildiren
Hadisler:
Hz. Peygamber (s.a.v.): "Bir kimse, hayız halinde olan kadına
şeriat bakımından da, tıp bakımından da zararlı olan, çocuk yatağından yakın
olsa, yahut bunun dışında başka bir yerden yaklaşsa, yahut gaibden haber veren bir
kahini -falcıyı- tasdik etse, (helal kabul ederek yaparsa) kendisini Kur'an ile
sünnetten, yani: Muhammed dininden uzaklaştırmış olur" buyurmuşlardır. (Feyzü'l-Kadir, Camiu's-Sağir Şerhi, C.6,S.23. Tac,C.l
,S.103.).
İslam bu konuda da aşırılıklardan uzak bir orta yolu öğretir:
Cahiliyet dönemindeki Araplar adetli kadınlara arkadan cima ederlerdi. Hrıstiyanlar
adetli kadınlara, bu hallerinde iken önden cima ederlerdi. Yahudilerle Mecusiler ise,
tam tersine, adetli kadından son derece uzak kalır, hatta adetleri bittikten sonra bir
hafta daha onlarla bir arada bulunmazlar, onlarla beraber yemezler, içmezler ve
oturmazlardı ve kitaplarındaki emrin bu olduğunu söylerlerdi. (Müslim, Hayız:16.). İlk
ikisi temizliğe dikkat etmeme ve sıhhat bozucu bir davranış, diğeri de kadınları
küçük düşürücü ve dışlayıcı bir uygulama idi.
İslam geldi, "hayız, eziyet verici bir haldir, dolayısı ile
hayızlı iken kadınla cima etmeyin..." (Kur'an-ı
Kerim, Bakara:222.) ayeti gönderildi. Hiç mi
yaklaşmayacağız diye soranlara, bunu Yahudilerden etkilenerek sormuş olabilecekleri
için, Peygamber Efendimiz; "her şeyi yapın fakat cima etmeyin" buyurarak, (Müslim, Hayız:16. Nesaî, Taharet:180. İbn Mace, Taharet:124.) kadının adetli iken kirli bir çaput gibi bir kenara
atılamıyacağını öğretti. Çünkü adetlilik, pislik demek değildi. Kur'an ondan
"pisliktir" diye değil, "eziyettir" diye söz etti. Yani adetli iken
kadınla cima, hem erkek için, hem de kadın için bir eziyettir ve sağlığa
zararlıdır.
Peygamberimiz bunu, uygulayarak da öğretti: O, annelerimiz olan
hanımları adetli iken göbekle dizkapağı arasını bir peştemal (izar) ile örtmesini
söyler ve geri kalan yerlerinden yararlanır, okşar ve ilgilenirdi. (Buhari, Hayız:5, Taharet:1 75.). Bunu elbette kendisi cinsel tatmin aramak için yapmazdı. Çünkü
hanımlarının hepsi bir anda adetli olmayacağına göre cinsel ihtiyacını adetli
olmayan hanımlarıyla normal yoldan giderebilirdi. Durum bu iken böyle davranmasının
iki önemli nedeni vardı:
1- Bunu yapmakla, bu konudaki batıl inançları yıkmış ve bunun
caiz olduğunu bildirmiş oluyordu.
2- Adetli iken bedensel ve psikolojik rahatsızlık duyan kadını,
itilmişlikten ve yalnızlık duygusundan kurtarmış ve ona eskisi gibi insan olmakta
devam ettiğini göstermiş oluyordu.
Çünkü Peygamberimizin bütün hanımları adetli iken kendilerine
böyle davranıldığını haber vermişlerdir. (Müslim,
Hayız:3.).
Bunu bir de onların, görüşüp konuştukları her kadına bunun
normal ve caiz olduğunu anlatmaları ve yaygınlaşması için yapıyordu.
Hz. Ömer (r.a.) Allah'ın Rasulü'ne geldi ve şöyle dedi:
-Mahvoldum ya Resulallah!
-Seni ne mahvetti (Ya Ömer!)
-(Ya Resulallah!) palanımı ters çevirdim; (döl yatağından fakat
arkadan yaklaşarak karımla münasebette bulundum).
Hz. Peygamber ona bir cevap vermedi. (Bu sırada) Bakara suresinin
ikiyüz yirmi üçüncü ayeti Allah'ın Rasülü'ne vahyedildi:
"Kadınlarınız (çocuk yetiştiren) tarlanızdır. O halde (ön
organ olan) tarlanıza ne şekilde isterseniz o şekilde varın. Nefisleriniz için
ileriye hazırlık yapın. Bir de Allah'dan korkun ve bilin ki siz, şüphesiz O'na
kavuşacaksınız. (Ey Peygamber! Haramlardan kaçınan kulları) müjdele."
(Bu ayeti tebliğ ettikten sonra Allah'ın Rasulü her bir mü'mini
muhatap tutarak şöyle buyurdu):
-"Önden (veya) arkadan yaklaş(arak fakat mutlaka döl
yatağından temasta bulun). Arka uzuvdan (anüs) ve adet (gören eşinle münasebette
bulunmak)dan sakın." (Sünen-i Tirmizi, K.
Tefsiril-Kur'an, Hn:2984.).
Başka bir hadiste'de şöyle buyurulmaktadır. "Kadınlarınızla
ay hallerinde cinsî temasda bulunmayınız. Ancak cinsî temasın dışında sevişme
dahil onlarla her türlü ilişkiye girebilirsiniz." (İbn Kesir, Bakara:222 (1/257).
Adet halinde cinsel temasta bulunmak Rabbimizin ve Peygamberimizin
buyruklarıyla yasaklanmış bulunduğu için eşler isterseler ve faraza bedenî ve ruhî
zararlarından korunabilmiş olsalar bile cinsel temasta bulunamazlar. Zira karşılıklı
anlaşma haramı helal kılmaz. Bu sebeble bu ilahî yasağı çiğneyen eşler günahkar
olurlar.
Adet (Regl - Hayız) Ve Lohusalık Halinde Cinsel İlişkide
Bulunmak:
İnsanları yaratan ve onların bedenî ve ruhî yapılarım en iyi
bilen yüce Allah, adet halinde cinsî temasda bulunulmasını şöylece yasaklamıştır:
"(Ey Muhammad!) Sana kadınların ay halini (hayız) soruyorlar.
De ki; o bir ezadır.
Ay halindeyken onlardan ayrılın; temizleninceye kadar onlara
yaklaş(ıp cinsî münasebette bulun)mayın. İyice temizlendikleri zaman Allah'ın
emrettiği yer (vagina)den onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah (her ay temizlendiklerinde
kadınlarına) dönenleri sever. (O) İyice temizlenenleri (ay halinde önden ve arkadan
cinsel ilişkiye girmekten kaçınanları da) sever." (Kur'an-ı Kerim, Bakara:222.)
Hiç şüphesiz Yüce Allah, bütün yasakları olduğu gibi adet hali
cinsî münasebet yasağını da zararlı olduğu için koymuştur. Üstelik bu zarar
vericilik sebebini diğer yasaklarından farklı olarak da "eza" sözcüğü ile
açıklamıştır: "... O, bir eza'dır..."
"(Helal görerek veya sakıncasız bularak) adet halindeki
karısıyla cinsel temasda bulunan kimse, ona arka organından temas eden kişi ve bir de
gelecekten haber verdiğini iddia eden adama bilgi almak için gelip de onun sözlerini
doğrulayan şahıs Muhammed'e indirilen Kur'an'a îman etmemiştir." (Nesaî: 2/87. Darimî: 2/408.)
Nifas halinde olan kadınla temasta bulunmanın haramlığı kıyasla
sabittir. Zira fakihler; hayız ile nifas illet ve sebep bakımından aynı olduğundan,
nifası hayıza kıyas etmişlerdir. Ayrıca bu haramlık alimlerin icmaı ile de
sabittir.
Bu haramlığın hikmeti ise, nefsi emmareyi, şer'an yasak ve bedene zararlı olan
şeylere düşmekten alıkoymaktır. Zira korunmuş bir yerin etrafında dolaşan kimsenin
oraya düşmesi muhtemeldir.
Müslümanın, dini ve sağlığı için ihtiyatlı olması gerekir.
Ahlakında, muamelelerinde ve diğer davranışlarında daima takva olanını tercih
etmelidir.
Adet halinde cinsel temasda bulunmak Rabbimizin ve Peygamberimizin
buyruklarıyla yasaklanmış olduğu için eşler isteseler ve -bilfarz- bedenî ve ruhî
zararlarından korunabilmiş olsalar bile cinsel temasda bulunamazlar. Zira karşılıklı
anlaşma haramı helal kılmaz. Bu sebeple bu ilahî yasağı çiğneyen eşler günahkar
olurlar. Allah'tan bağışlanmalarını dilememeleri ve verebilir durumda iken
günahlarını örtecek bir dinar (4.25 gr altın) sadaka vermemeleri halinde ilahî azaba
uğrayabilirler.
Zekat'ın nisabı 20 dinar= 85 gr. altın olduğuna göre bir dinar
4.25 gr. altındır. (Y. Kardavî Fikhüz-Zekati
1/257, 261.)
Adet Halinde Sevişmek İse Sünnettir.
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: Eşleri olan bizlerden biri adet
gördüğü zaman Allah'ın Resulü, (adet gören eşine göbekle dizler arasını örten)
genişçe bir örtü örtünmesini emreder, sonra da onun göğüslerine yönelirdi."
(Nesai: 1/189.)
Arzulanmaya ve şehvetsiz de olsa sevilmeye muhtaç olan kadın, her ay
belirli bir süre adetli günlerinde ilgisiz kalmaktan ve sevimsiz olduğu şeklindeki
üzücü şartlanmalardan ötürü bunalabilir. Onun için bu günlerinde kadınları
ilgisiz bırakmak doğru değildir.
Ay halinin başladığını kadının açıklaması lazımdır. Eğer
açıklamaz da cinsel temasda bulunulursa, bunun günahı yalnızca kadının olur.
Kadın, ay halinin başladığını bildirmemekle günaha girebileceği
gibi, bittiği halde bitmediği veya bitmediği halde bittiği izlenimini vermekle de
günaha girebilir.
Hele hele ay hali başlamadığı halde başladı diyerek kocasını
aldatan kadın, pek büyük bir günah işlemiş; ilahî la'net gölgesi altına girmiş
olur.
Adet hali ile ilgili olarak açıkladığımız bilgiler ve hükümler
aynen lohusalık için de geçerlidir. Lohusalık halinde cinsel ilişki haram, sevişmek
helaldir.
Adet ve Lohusalık sırasında cinsel birleşmeksizin sevişmek isteyen
çiftler, önce en azından cinsel organlarını ve ellerini yıkamalıdırlar. Böylece
mikrop kapma imkanı azalmış olur.
Kadının göğüslerinden kocasının ağzına yutulacak şekilde süt
gitmesinin dinî bir sakıncası yoktur. (Hanefî
müctehidlere göre iki buçuk, Şafiî müctehidlere göre iki yaşını aşmış
çocukların üst emmesiyle süt akrabalığı oluşmaz.)
Sezeryanla doğumlarda cinsel organlardan kan gelmemesi halinde kadın,
lohusalık hükümlerine tabi olmaz.
Anlaşılacağı üzere adet hali gibi lohusalık hali de cinsel organdan gelen kanla
ilgili bir haldir.
Tıbbın Isbatına Göre; Hayız Ve Nifas Günlerinde Yapılan
Cinsel Temastan Şu Zararlar Meydana Gelir:
* Aybaşı kanaması geçiren kadınlar, diğer günlere göre daha
şiddetli cinsel arzu duyarlar. Bunun nedeni organlarına kanın diğer günlerden daha
fazla dolup tazyik etmesidir.
Adet kanaması ülkemizde halk arasında kirlenme adı altında
geçmektedir. Belki de bu deyim nedeniyle kadınların pek çoğu o günlerde kendini
kirli, pis bir varlık olarak görmektedir. Pek çok kadının bu şekilde kendini bu
fizyolojik nedenle aşağılaması doğru değildir. Çünkü bu hal, kendi isteğiyle
olan birşey değildir.
Bu olaya bakış açışı böyle olduğundan zaten kadınlar adet
günlerinde cinsel istekleri olsa da cinsel birleşmeden kaçınırlar. İslam Dini, adet
günlerinde cinsel birleşmeden kaçınmayı emreder. Modern tıbbî seksolojik
görüşler bizim dînî kurallarımızla paralellik göstermektedir. Adet günlerinde
cinsel birleşme sonucu özellikle cinsel organların çeşitli iltihapları çok kolay
oluşabilir. Çünkü adet kanının etkisiyle o günlerde dölyolunun dışarıdan
gelecek mikroplara karşı koruyucu ortamında bir zayıflama olur. Mikroplar kolayca
dölyolundan adet nedeniyle genişlemiş olan dölyatağı kanalından geçer, yumurta
kanalları ve yumurtalıklara kadar çıkarak o bölgenin iltihaplanmalarına neden
olurlar. Pekçok kadında yumurta kanalı iltihapları, kanalın tıkanmasına ve
kadının kısırlaşmasına neden olur.
* Kadının tenasül uzvunda ağrıların olması, öyle ki bu
ağrılar rahim ve yumurtalıkta veya havuzda iltihaplanma meydana getirir ve kadının
sağlığına ciddi bir şekilde zarar verir. Hatta; yumurtalığın yok olmasına sebep
olup kısırlık dahi meydana getirebilir.
* Adet kanı, pek çok mikrop için üremeye elverişli ortamdır. Bu
mikroplar erkekde de hastalık yapabilir.
Netice olarak; hayız ve nifas devresinde yapılacak cinsel temastan
erkek veya kadının kısır kalmaları, tenasül uzuvlarının iltihablanması ve
sağlıklarının bozulmasına yol açar. Zaten zarar olarak da bu yeterlidir.
Bu sebepledir ki; dünyanın dörtbir yanındaki modern tıp uzmanları
hayız ve nifas dönemlerinde kadından uzaklaşmanın gerekli olduğunda karara
varmışlardır.
Her şeyi bilen ve hikmet sahibi olan Allah tarafından indirilen
Kur'an-ı Kerim'de bu hakikat şöyle dile getirilmiştir:
"Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir
rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun." (Kur'an-ı Kelim, Bakara 222.)
Eşi hayız veya nifas olduğu halde, onunla cinsi temas yapmaya
mübtela olan kimse cumhuru'l fukaha'ya göre işlediği bu günahı, bir daha yapmamak
üzere samimi ve gerçek bir tevbe île bırakmalı, pişmanlık duyarak Allah'a tevbe ve
istiğfarda bulunmalıdır.
İbni Abbas, Katade, Evzai, İshak'ın mezheblerinde, İmam Ahmed
ikinci rivayetinde, Şafii ise kavli kadiminde; fakirlik-zenginlik, kanın kırmızılık
veya sarılık durumlarına göre bir ya da yarım dinar (Bir dinar: 12 dirhem gümüştür. Bir dirhem ise 3 gramdır. (Bir dinar: 12X3=
36 gram gümüş eder.)) değerinde sadaka vermeleri
gerekir.
İbni Abbas (r.a) rivayet ediyor: Peygamber'e (s.a.v): Eşi hayızlı
iken ona cinsi temasta bulunan kimse hakkında soruldu. Şöyle cevap verdi:
"Bir veya yarım dinar tasadduk etmesi gerekir." (Ebu Davud. Nesai. Tirmizi. İbn Mace.)
Tirmizi'nin rivayetinde ise: "Kan kırmızı ise bir dinar, sarı
ise yarım dinar" şeklinde geçmektedir.
Bu konuda ihtiyatlı olan: Hayız veya nifas halinde olan kadınla cima
yapan kimsenin, hem tevbe ve istiğfar etmesi, hem de sadaka vermesidir. Bu vesile ile
umulur ki, Yüce Alah bu kimsenin hatasını affeder ve günahımnı da bağışlar.
Hayız ve Nifaslıya Ailevi Münasebetin Yasaklığının Sebep ve
Hikmeti:
Hayız -adet- kanı; kadının rahminden gelen kan, vücuttaki bir çok
zehirlerin süzülmesini ve dışa atılmasını temin eder. Adet halinde kadın yorgun ve
hasta olur. Ve bazende sancılı olur.
Adet zamanında rahim yollarındaki kan damarları açık ve kadın az
çok yaralı olduğundan, cinsi yakınlık kadını hırpalar, rahim yollarında uyuşuk
ve sinsî bir halde bulunan mikroplar, uyanarak bir çok kadın rahaksızlıklarına
sebebiyet verir.
Kadınlar ne kadar temiz olsalar, ay halinde iken umumiyetle ağır bir
koku yayarlar. Bu sebeble bu sırada meydana gelen yakınlık, erkeği tiksindirir ve
araya soğukluk, nefret girer. (Dr. Cemal Zeki Önal,
Evlilik ve Mahremiyetleri, S:169.).
Bu yasak müddet zarfında kadın ve erkek de istirahat etmiş
oluyorlar. Bu istirahat esnasında birbirlerinden istifade edemiyen eşler, adetin
bitiminde birbirlerine karşı yeni kavuşmuş gibi özlemle dolarlar. Cenab-ı Allah'ın
lutfuyla her ay tekrarlanan bu olay sayesinde eşler arasındaki bıkkınlık ve doygunluk
önlenmiş, bunun yerini özlem almış oluyor. Bu da ilahi bir hikmettir. Kadın lohusa
iken kırkını geçirmeden erkekle yakınlıkta bulunmaktan sakınmalıdır. Lohusalık
en fazla 40 gündür, daha az da olabilir. 40 gün sakınmadaki hikmet kadının
sağlığı içindir. Zira doğum esnasında üreme organları, bilhassa rahim, hazne
berelenir, çok defa yırtıklar meydana gelir. Bu sırada kadınla yakınlıkta bulunmak,
kadını pek fazla örseler, mikropların hemen faaliyete geçmesine birçok ehemmiyetli
kadın rahatsızlıklarının oluşmasına sebep olur. Onun için rahim ufalmadan,
kadının üreme organı tabii halini almadan kat'iyen kadına yanaşmamalıdır.
Hayızlı ve Nifaslıyla Cinsel İlişkinin Sakıncaları:
Böyle kadınların rahminden zaman zaman gelen kirli kan, insan için
pek büyük bir eziyettir. Yani yaklaşma iğrenme ve eziyet verecek murdar bir şeydir.
Çünkü kokusu fena, rengi bozuk, pis, acı ve yakıcı bir akıntıdır. Bundan dolayı,
bu halde bulunan kadınlara, tamamen temizleninceye kadar, Cenab-ı Hakk'ın yasağına
uyarak yaklaşmamalıdır. Yani onlarla ailevi münasebette bulunmamalıdır. Kurtuluş
doğruya uymaktır. Şu halde din tarafından da, tıp tarafından da yasaklanan ve
insanında iğrendiği bu kötü işi muhakkak terketmek, insaniyet ve medeniyet
icabıdır. Çünkü birçok hastalıklara sebep olduğu için normal yaratılışta
olanlar, ondan büsbütün nefret ederler. Bu şekildeki kadınla münasebette bulunan
erkekler de çok çeşitli iltihaplar ve hastalıklar meydana gelmektedir.
Hayızlı ve Nifaslının Kanı Kesilince Gusletmesi Vacibtir.
Hayız müddetinin en son müddeti olan, on gün geçtikten sonra,
ister ilk defa hayız gören kadın olsun, isterse adetli bulunsun, yıkanmadan önce,
ailevi münasebette bulunması helal olur. Yıkanana kadar münasebette bulunmaması
müstehabdır.
On günden daha az bir sürede kan kesilirse, yıkanana kadar veya
üzerinden bir namaz vakti geçene kadar, münasebette bulunmak caiz olmaz. Çünkü
namaz, ancak vaktin sonunda yıkanacak kadar bir vakit bulanın üzerine farz olur. Bir
kadının hayız kanı, adetinden daha az bir sürede kesilmiş olsa, o kadın için
münasebette bulunmak (adeti geçene kadar, yıkanmış bile olsa) mekruh olur. Fakat o
kadının bu durumda, ihtiyaten namaz kılması ve oruç tutması gerekir. (Fetevayı Hindiyye, Ank. Akçag Y. C.1,S.139.).
Hayızlı kadınla ailevi münasebette bulunmanın haramlığını
bilerek (kasten) helal gören kimse kafir sayılır. Allah'ın yasakladığını helal
saymakla ilahlıkda bulunmuş oluyor. Lohusa kadında aynıdır.
Zira bu hallerde kadınla münasebet, kadına eziyettir ve tehlikelidir
de... İslam kadını koruduğu için bunu yasaklamıştır. (İbn-i Abidin, ist. Şamil Y.C.1,S.489, 490.).
Hayızlı kadınla bilerek kasten münasebette bulunmak büyük
günahtır. Mecbur edilerek veya unutarak yapılırsa günah değildir. Tövbe lazım
gelir. Bir veya yarım altın sadaka vermesi mendub olur.
Ancak bilmeyerek hayızlıyla münasebette bulunursa İslam
memleketlerinde şer'i hükümleri bilmemek özür değildir. Sorsun, araştırsın,
öğrensin.
Düğünlerde kız hayızlı ise, kocasına bunu bildirmesi gerekir. Ve
erkeğinde hayzın bitimini beklemesi gerekir. Kız bildirmezse, erkekde beklemezse ikisi
de mes'üldür. (İbn-i Abidin, İst. Şamil
Y.C.1.S.491.). Bir de düğünlerde kızdan çeşitli
sebeplerden dolayı kızlık kanı gelmeyebilir. Bazı kızlık zarları kalın ve
esnektir. Kanama olmayabilir. Bazen de kızlık zarı yırtılmasına rağmen kanama fazla
olmayabilir. Çünkü her kadında kızlık zarının şekli, kalınlığı ve damar
yapısı farklıdır. Böyle durumlarda kızı itham etmeden önce ihtiyatlı
davranılarak önce doktora kontrol ettirilirse ailevi münasebetler, tamiri mümkün
olmayan yaralardan önlenmiş olur...
Kadın adet halini gizlediğinde günahkar olduğu gibi, adeti bittiği
halde de bitmediği izlenimini vermekle de günaha girer. Zira, Hz. Peygamber (s.a.v.):
"Allah, müfessile kadına lanet etsin. Onu rahmetinden uzak düşürsün"
buyurdu ve Müfessile'yi şöyle tanıttı:
"Müfessile; kocası kendisini arzuladığı zaman, adet görmeye
başlamadığı halde, "adet görüyorum" diyerek kocasını aldatan
kadındır." (M. Zevaid: 4/296.
El-Metalibü'l-Aliyyetü: Hn: 1559).
Karı-koca, kadın hayızlı haldeyken rıza ile ailevi münasebette
bulunurlarsa her ikisi de günahkar ve asi olacaklarından Tövbe-i Nasûh ile (bir defa
aynı hatayı işlememeksizin) tövbe ve istiğfar etmeleri icap eder. Ve bir fakire
sadaka vermeleri gerekir.
Eğer bir taraf kendi rızası ile, diğer taraf da zorla kabul ederse,
yalnız zorlayan taraf asi ve günahkar olmuş olur. (Kadın
İlmihali, H. Cemal Öğüt, İst. Bahar Y. S.100.103,104.).
Hayzın Bitimi ve Ailevi Münasebetin Helal Olması İçin
Şu Üç Şey Gerçekleşmelidir:
Bir kadının her zamanki adeti tamam olup da, hayzın en çok müddeti
olan 10 günden ve nifasın en çok müddeti olan 40 günden evvel bir zamanda kan
gelirse, şu üç husustan biri tahakkuk etmedikçe, o kadına kocasının yakın olması
helal olmaz.
1- O kadın boy abdesti almış bulunmalıdır, hatta bu boy abdesti
ile namaz kılmamış olsa bile. Zira hayzın en az müddetinden sonra kanın kesilmesi,
yıkanma zamanı demek ise de, bu zaman, hayızdan sayıldığından yıkanınca ondan
kurtulmuş ve sonra da cinsi münasebette bulunmak ona helal olmuş olur.
2- Gerçekten özür sahibi olduğundan dolayı teyemmüm ederek namaz
kılmış olmalıdır. Kıldığı namaz nafile de olsa olur. Bu teyemmüm namaz için
yapılmış olmalıdır. Çünkü bu hususta yalnız teyemmüm etmek boy abdesti almak
yerine geçmez. Halbuki boy abdesti böyle değildir. O namaz kılmak gibi bir
yardımcıya muhtaç değildir. Çünkü asıldır. Teyemmüm ise aslın yerine geçen bir
şeydir.
3- Kan kesildikten sonra yıkanmaya ve namazın ilk tekbiri olan
"Allah-u Ekber" demeye ve bunların sonralarını, mesela yıkandıktan sonra
elbiselerini giyinmek gibi şeyleri yapmaya vakit varken yıkanmayıp veya teyemmüm
etmeyip ilk namaz vaktini geçirerek namaz, o kadının boynuna borç olarak kalmış
olmalıdır. Bu halde o namaz vaktinin sırf çıkmasıyle, onun, kocasıyle münasebette
bulunması -yıkanmış olmasa bile- helal olur.
Çünkü o vaktin namazı, kadının boynuna borç olmuştur ki, bu da
temizlik hükümlerinden bir hükümdür. Yani o kadın hükmen temizlenmiş demektir.
Bundan dolayı, diğer şer'i hükümler de buna bağlı bulunduğundan, o hükümlerden
birisi de kocasiyle cinsi münasebette bulunmasının helal olmasıdır. (İbn-i Abidin, İst. Şamil Y.C.1,5.486. Dürer Terc. İst. Eser
Y.C.1 ,S.79.).
Önemli Bir Hatırlatma:
Müslüman kadınlardan bazıları, adetleri kesildikten sonra namaz
kendilerine borç olmuyor zannederler. Ve, ne zaman boy abdesti alırsam o zaman bana
namaz farz olur; ben de ondan sonra namazlarımı kılmaya başlarım, derler. Halbuki,
bir kadının adeti sekiz gün olup, mesela cuma günü öğleden sonra adeti kesilse,
eğer ikindi namazının vaktine kadar yıkanmak ve namaz kılmak mümkün ve zaman uygun
olursa, o günün öğle namazı o kadına borç, yani farz olur. Bu namazı, dediğimiz
gibi, o vakitte kılabilirse ne güzel, eğer vakit varken, yani zaman müsait iken
yıkanmayıp namazı kazaya bırakırsa günahkar olmakla beraber o namazı sonra kaza
etmek o kadına farz olur ve özürsüz namazı vaktinden geçirdiği için de tövbe
etmesi gerekir. (Kadın ilmihali, H. Cemal Öğüt,
İst. Bahar Y. S.11 6,11 7.).
En doğrusu, bütün İslam erkekleri ve bilhassa bu temizliğe daha
çok muhtaç ve mecbur olan İslam kadınları, zamanı gelince, özür ve
rahatsızlıkları bilince şer'i bir engel de yoksa, hiç bir vakit geçirmeden derhal
yıkanmaları gerekir ki, bu farzdır. O imanlı ruhlar bu kabustan, manevi kirliliğin en
kötüsü olan bu durumdan kurtulmalıdırlar ki, rahmet meleklerinin sohbetine
erişebilsinler.
Hayzı on günden daha azda, nifas kanı kırk günden daha azda
kesilen kadının yıkanmadıkça, yahut üzerinden bir vakit namaz geçmedikçe cinsi
münasebeti helal değildir. Vakit geçerse helaldir. Hayız, on günden sonra da devam
etse, hükmen temiz ve cünüb hükmündedir. (Gurer
ve Dürer Terc. İst. Eser Y.C.1 ,S.79.). Yani,
hayızdan temizlenmiş fakat yıkanmadığından cünüp hükmünde olduğundan cinsi
münesebeti caizdir, namazdan da mesuldür.
Adet günleri belirli bir kadının hayzi, adetinden daha az bir
zamanda kesilirse yıkanmış bile olsa cinsi münasebet helal olmaz. Zira adet
günlerinde hayzin tekrar gelmesi ihtimali fazladır.
Böyle kadın, yıkanarak namazını müstahap vaktin sonunda kılar.
Burada namazını müstahab vakte bırakması vaciptir. Ama hayızı adetinin tamamında
kesilirse müstehap vakte geciktirmesi müstehab olur.
Hayz, Adetinde (normal vaktinde) kesilirse, kadın ehl-i kitaptan
olduğu takdirde cinsi münasebet derhal helal olur. Velev ki yeni hayız görenlerden
olsun. (İbn-i Abidin, İst. Şamil Y.C.1,S.484.).
Hayzı, adetinde (normal vaktinde) kesildiğinde üzerinden bir namaz
vakti geçerse ve namaz boynuna borç olduğunda, temiz kadınlardan olup cünüp
hükmünde bulunduğu için yıkanmasa bile kocasının onunla cinsi münasebette
bulunması helal olur.
Mesela; Öğleden önce veya öğle vaktinin başında hayızdan
kesilirse, ikindinin vakti girmedikçe cinsi münasebet helal olmaz. Çünkü öğle
vaktinin sonunda bir namaz miktarı vakit geçince, namaz kadının boynuna borç olur.
Namaz boynuna borç olunca kadın hükmen temiz sayılır. Cünüp hükmündedir. Ve
münasebet bu vakitten sonra helal olur.
Keza vaktin sonunda kesilir de hayzın kesilmesiyle ikindinin vakti
arasında bir namazlık zaman kalırsa ikindinin vakti girdikten sonra münasebet caizdir.
İki vakit arasında (namaz kılacak kadardan) daha az zaman kalırsa
güneş batmadıkça münasebet helal olmaz. Çünkü ancak ikindi namazı güneşin
batmasıyla kadına borç olmuştur. (İbn-i Abidin,
İst. Şamil Y.C.1 ,S.486.).
Kadının kanı, tam on günde kesilirse yıkanmadan kocasının ona
yakınlık etmesi helal olur. (İbn-i Abidin, İst.
Şamil Y.C.1 ,S.488.).
Müslüman bir erkek gayri müslim bir kadınla evli olsa, hayızlı ve
nisaflı günlerinde o kadınla münasebette bulunması müslüman erkeğe yasaktır. (Kadın İlmihali, H. Cemal Öğüt, İst. Bahar Y. S.118).
Hayızlı Kadın Pis Değildir:
Hayızlı kadının yatağını ayırmak kadına zulümdür. Yahudiler,
böyle kadınların yataklarını ayırdıkları gibi, aynı sofrada yemek bile
yemezlerdi, havlularını dahi ayırırlardı. Cahiliye arabları da böyle
davranırlardı. (İbn-i Abidin, İst. Şamil
Y.C.1.S.478.). Hristiyanlar da böyle kadınlarla
Yahudilerin aksine ailevi münasebette bulunuyorlardı. İslam akla ve tıbba uygun olan
kadını koruyucu yolu tavsiye ediyor.
Hz. Aişe (r. anha) anlatıyor: "Ben ay halinde iken, Rasul-i
Ekrem hazretleri mübarek başını kucağıma yaslar, sonra Kur'an okurdu."( Buhari.).
Cünüp ve Hayızlı Kadın Çocuğunu Emzirebilir mi?
Emzikli bir kadın, adet halinde çocuğunu emzirebildiği gibi cünüp
iken de emzirebilirse de cünübken mecbur kalmadıkça emzirmemesi daha iyidir. Bu
hususta ihtilaf yoktur. (Günümüz Meselelerine
Fetvalar, Halil Gönenç, İst. İlim Y. C.1,S.31.).
Abdestli kadının çocuğunu emzirmesi abdesti de bozmaz. Abdestli emzirmek daha iyidir.
Hayız Kanı Bulanmış Elbiseyi Temizlemek:
Ebubekir kızı Esma (r. anha)'dan yapılan rivayette diyor ki:
"Bir kadın peygamber (a.s.) Efendimize gelerek dedi ki:
"Bizden birinin elbisesine ayhali kanından dokunuyor, ne yapmalıyız?"
Efendimiz ona şöyle buyurdu: "Kanı kazıyıp atarsın, sonra su
ile çitilersin, sonra da üzerine (bol) su dökersin ve onunla namaz kılarsın." (Buhari, Hayız:19. Müslim, Hacc:382.).
Tıp İlminin Bu Konudaki Tavsiyeleri
"Aybaşı zamanında çamaşır değiştirmeye ve vücut
temizliğine çok dikkat etmek lazımdır. Bu durumdaki kadının günü gününe
yıkanması suretiyle, vücut temizliğine diğer zamanlardan daha çok itina etmesi
gerekir. Bir kadın, müstesna vakalarda birkaç defa, fakat normal zamanlarda günde bir
defa tenasül organlarım iyice yıkamak zorundadır. Yıkanmadan önce idrarını
boşaltmak icabeder. Tenasül organlarına mümkünse lavanta çiçeği gibi kokular
sürmek lazımdır. Çünkü lavanta çiçeği vücut kokusunu en iyi örten bir
vasıtadır." (Dr. Frits Kahn, Tercüme Prof.
Dr. Tevfik Remzi, Tenasül Hayatımız,S.28.).
Bazı tembel ve miskin kimselerin yaptıkları gibi halk arasında pis
kokuları yaymak ve halkı rahatsız etmek İslamiyete aykırıdır. Cehaletten doğan ve
dinimize de şiddetle aykırı olan bu gibi adet ve davranışları terketmek her
müslümanın vazifesidir.
Ayrıca yıkanma amacıyla veya temizlik düşüncesiyle bazı
hanımlar vaginaya ellerini sokarak yıkamaya kalkışırlar. Eller her zaman mikrop
taşıyan organlardır. Sonra tırnaklar vaginayı ve rahim ağzını tahriş edebilir. Bu
sebeple eller gelişi güzel içeriye sokulmamalıdır. Zaten rahim ağzından salgılanan
sıvı hazneyi temizler. Nasıl başaşağı tutulan bir bardak içerisinde birşey
kalmıyorsa, vaginada da fazla birşey kalmaz, akar.