GERDEK
GECESİNİN ADAPLARI
Sünnet ve meşru olan nikah akdi tamamlandıktan sonra iki eş, dünya
evine girmek maksadıyla zifaf gecesi ve bir araya gelme anı için maddî ve ruhî
hazırlığa başlarlar. Bu bölümde; İslam'ın evlenecek olan çiftlerle ilgili, zifaf
gecelerinde yapmaları gerekli olan adab ve takip etmeleri lazım gelen yolu izah
edeceğiz. Söylenilenler yapıldığı takdirde düğün ve zifaf geceleri Allah'ın
rızası doğrultusunda ve İslam'ın adabına uygun olarak yapılmış olur.
Zifafa Hazırlık:
* Yukarıdan beri anlattığımız gibi, gerekli maddi ve manevi
temizlik ve hazırlıklar tamamlanır. Temiz bir banyo, güzel giyim, güzel koku,
sakal-bıyık traşı, ağız temizliği...gibi
* Zifaf odası özel hazırlanmalıdır. Mümkün mertebe gürültü,
kalabalık ve huzur bozucu etkilerden uzak olmalı, rahatsız edilmeme konusunda güvenli
bir yer olmalıdır.
* Başkalarının ikamet ettiği bir evde veya dairede zifaf olacaksa,
en iyisi evdekilerin o akşam orayı terkedip, gelin ve damadı başbaşa rahat
bırakmalıdır. Bu mümkün değilse, evdeki diğer misafirler evi çabuk terketmeli,
kalanlar erken yatmalı yani el-ayak çekilmeli, kapılar kapanmalıdır. Gelin ve damat
her türlü endişe ve huzursuzluktan, kanlı çarşaf gösterme stresinden uzak ve güven
içinde olmalıdır.
* Banyo teşkilatı kolayca kullanılabilir ve rahat bir ortamda
olmalıdır.
* Düğün gününü belirlerken gelinin adet günlerin! göz önüne
almalı ve düğün günü temiz günlerine göre ayarlanmalıdır.
* Bütün bir ömür boyu ve özellikle düğün günü ve gecesi
alkollü içkilerden kaçınılır. Zira alkollü içkiler haramdır ve cinsel mutluluğun
da amansız düşmanıdır. Tarlaya sarhoş tohum atmak en büyük hatadır.
Bütün bunları açıkladıktan sonra, şimdi de evlenecek olan
kişinin zifaf gecesinde yapması gerekli olan şeyleri ve zevcesinin yanına girdiği
andan başlamak üzere, cinsel ilişkinin bitimine kadar olan merhalelerde riayet edilmesi
gerekli olan durumları izah edeceğiz.
Herkes bilsin ki, İslamî kültür ve adetlerimiz, bize her şeyi,
hatta zifaf gecesindeki edebi ve cinsel ilişkinin temel kaidelerini dahi öğretmiştir.
Bu merhaleler aşağıdaki şekildedir:
* Gelinlik elbisesini giymeden önce gelin kız abdest alır, iki rekat
şükür namazı kılar ve dua eder.
* Düğün gecesi damat en yakın camiye yatsı namazına gider.
Camiden gelince düğün evinin kapısı önünde cemaatle birlikte dua edilir. Zifaf,
illa gece olmaz. Gündüz de olabilir ama daima gecenin sessizliği ve sakinliği tercih
edilir.
* Duadan sonra damat, büyüklerin elini öper ve damat içeri
katılır.
* Damat, euzü besmele çekerek sağ ayağıyla gelinin odasına girer.
Zifaf Odasında:
* Damad, güleryüz ve neşe ile gelinin odasına girer, eşine selam
verir. İçerde yenge veya büyükler var ise büyüklerin elleri öpüldükten sonra
içerdekiler de damatla geline mutluluklar dilerler ve odadan çıkarlar. Kapı besmele
ile kilitlenir. Damat, elini gelinin başına koyarak besmele ile Hz. Peygamberin tavsiye
ettiği duayı okur:
"Sizden biriniz bir kadınla evlendiği vakit elini onun alnına
(perçemine) koysun, besmele çekerek Allah'ın adını ansın, sonra da bereketle dua
ederek şöyle desin:
- Ey Allahım! Senden onun hayırlı olanını ve hayırlı olan huy
ve tabiatını dilerim, yine onun şerlisinden ve şerli olan huy ve tabiatından sana
sığınırım." (Buhari, Ebu Davud, Nikah:
46).
* Bu duadan sonra damat gelinin yüzünde örtülü bulunan örtüyü
kaldırır ve yüz açımı olarak hazırladığı hediyesini takdim eder. Geline
hoşgeldin der, tebrik eder ve tokalaşırlar. Birbirlerinin yüzüne sevgi, şefkat ve
mutlulukla bakışırlar...
* Gelin de ayakta damadın tebriğini kabul eder, güler yüzle
karşılık verir. Lüzumsuz somurtkanlık ve çekingenlik gösretmemelidir. Mutluluklar
tek taraflı olmamalı ve paylaşılmalıdır. Karşılık görmeyen iltifat ve sevgi
yarımdır.
* Sonra damat ile gelin, böyle mutlu bir evlilik kurdukları için
Cenab-ı Hakka şükür olarak ikişer rek'at şükür namazını birlikte veya ayrı
ayrı kılarlar. Namazdan sonra da Cenab-ı Allah'a ellerini açarlar, kendilere verdiği
bu nimetlerden ve mutluluktan dolayı şükrederler. Bu mutluluklarının devamı, dünya
ve ahiret saadeti için birlikte dua ederler. Cenab-ı Hakk'tan hayırlı evlat, helal ve
bol rızık dilerler ve şöyle dua ederler, gelin de amin der:
"Allah'ım! Eşimi ve ailesini benim için bereketli kıl. Beni
ve ailemi de eşim için bereketlendir. Hayırlarda birleştirdiğin sürece bizi birlikte
yaşat. (Dünya va ahiret mutluluğumuz için) ayrılık gerektiğinde bizi ayır." (Taberani, (2/21-3)).
Bu dua ayrı ayrı da yapılabilir.
* Damat, gelinin yatsı namazını kılıp kılmadığını sorar ve
kılmamış ise kılmasına müsaade eder. Tabii adetli olup olmadığını da sorar ve
ona göre davranır. Eğer adetli ise cinsel birleşmeye girmez, sabreder, sohbete
başlarlar.
* Sohbet: Sonra damat, güleryüzlü, sevecen tavırla
eşine yaklaşır. Gönül alıcı tatlı sözler söyler. Eşine iltifatlar eder,
mutluluğunu bildirir. Aynı şekilde gelinin de güler yüzle ve tatlı tebessümlerle
karşılık vermesi damadın moralini yükseltir. El ele, gönül gönüle, göz göze ve
omuz omuza vererek kendileri için hazırlanan kuru yemiş cinsinden şeyleri hem yerler
hem de tatlı tatlı sohbet ederken heyecanlarını giderirler. Birbirlerine yiyecek ve
tatlı ikram ederler. Şakalaşırlar.
İmam Ahmed, Müsned'inde şu rivayeti zikretmiştir:
"Esma Binti Yezid b. es-Seken şöyle dedi: Ben Hz. Aişe'yi (r.a)
bakılması için süsledim, sonra Peygamber (s.a.v) onun yanına geldi, kendisine büyük
bir bardakla süt getirildi ve o sütten içti, sonra sütü Hz. Aişe'ye verdi, Hz. Aişe
utandı ve başını eğdi." (Ahmet b. Hanbel.)
Diğer bir hadiste de Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"İman bakımından en kamil mü'min, ahlakı en güzel olan ve
ailesiyle en çok şakalaşandır." (Tirmizi.
Nesai.)
Bir diğer hadiste de:
"En hayırlınız ailesine en çok hayırlı olanınızdır, ben
de içinizde aileme en çok hayırlı olanınızım." buyurdu. (Tirmizi.)
* Bütün günün yorgunluğu ve stresi giderilinceye kadar sohbete
devam edilir... Mesela, evlilik hayatlarında takib edecekleri müşterek çizgiden ve
hedeflerinden, evlilikten beklentilerinden bahsederler. Damat, gelinin heyecanı ve
ürkekliği gidip sakinleşinceye kadar acele etmemelidir. Çünkü, gelin ilk defa
yabancı bir erkekle başbaşa buluşmanın, ona tamamiyle yakınlaşmanın, özel
konuları konuşmanın utancını yaşar. Kızlığın bu hali normaldir, hoş
karşılanmalıdır. Gelin konuşmaktan, ona açılmaktan çekinse bile, damat samimi
sohbet ve yakınlığı sabırla sürdürmeli, onun gönlüne yavaş yavaş tatlı ve
güvenli konuşmaları ile girmelidir. Gelinin güleryüz ve samimiyetle dinlemesi ve
gülümsemesi, arasıra hafif karşılık vermesi kafidir.
* Bu ilk gecede eşler birbirlerine karşı nezaketi elden
bırakmamalıdırlar. Eşler, birbirlerini üzecek davranış ve tavırlardan
kaçınmalıdırlar. Gündüzün yorgunluğunu ve stresini hatırlatıcı söz ve
hareketlerden de kaçınmalıdırlar.
* İlk olarak bir erkeğe kendini teslim eden bir kız için ilk gece
çok önemlidir. O anda erkeğin geniş şefkat ve sevgi kanatlarına ihtiyacı vardır.
Bir kadın, kendisini teslim ettiği ilk erkeği asla unutmaz. Eğer kadın ilk zifaf
gecesinde tatlı heyecanlar ve güzel bir ön sevişme yaşamışsa, sevgi, sabır,
nezaket ve geniş bir anlayışla karşılaşmışsa, o erkeğe ömür boyu minnettar
kalır. Ve ömür boyu ilk gecenin tadını unutamaz. Hatta o adam o kadını sonradan
terketse, hayal kırıklığına uğratsa da kalbindeki o esrarlı hatıra daima yaşar.
* Halk arasında yanlış bir tabir vardır; "Kedinin bacağını
ilk günden ayırmalı." Yani daha ilk gecede sert davranmalı ve itaat için gelinin
gözünü korkutmalı derler. Halbuki bu söz ve böyle bir davranış çok yanlıştır.
Gönülde tamiri mümkün olmayan derin yaralar açar. Ömür boyu sürecek
kırgınlığın temelini atar...
* Zifaf gecesi, erkeğe girişkenlikten ziyade çekingenliği ve
nezaketi emreder. İlk gecede, erkek alacağından çok vermek zorundadır. Bir kadının
zifaf gecesinde yaşadıkları, ileride erkeğine karşı duyacağı sevgi ve
davranışlarını belirler.
* Bilinçli bir erkek, sert hareketlerden sürekli olarak kaçınır.
Daha odaya girer girmez gelinin giysilerini adeta parçalarcasına çıkartmak ve
yıllardır hasret kaldığı ilişkiyi bir an önce gerçekleştirmeye kalkmak gelini
paniğe uğratacağı gibi, her iki taraf da bu anın olumsuzluğunun etkisinden uzun
yıllar kurtulamazlar. O nedenle erkeğin çok sevecen, romantik, hassas ve yumuşak
davranışlar içinde olması gerekir.
Romantik Girişimler:
* Eşler, kendileri için hazırlanan kuru yemiş v.s. yedikten ve
sohbeti koyulaştırıp birbirlerini birazcık olsun tanıyıp aralarında bir miktar
samimiyet oluşunca, damat yavaş yavaş geline yaklaşır, öncelikle elleri ile geline
nazik ve şefkatli okşamalarla dokunma alışkanlığını kazanır ve gelini de
dokunmaya alıştırır... Sonra öpmeye alışır ve gelinini de alıştırır... Damat,
asla aceleci ve kaba davranmamalıdır. Artık evlendik, ona istediğim gibi sahip olurum,
diye düşünmemelidir yukarıda anlattığımız nedenlerden dolayı.
* Bir müddet sonra gelinin gerginliğinin ve tedirginliğinin
gittiğini hisseden damat, oda ışığını olabildiğince loş hale getirir. Bu hal,
gelinin rahat soyunmasını sağlar. Özellikle gelinin rahat olabilmesi için soyunurken
damadın geline arkasını dönmesinde yarar vardır. Ekseriya gelin, erkeğin
karşısında ilk defa çıplak olarak görünmekten ve erkeği de çıplak olarak
görmekten ürküp dehşet ve korkuya kapılabilir. Burda da erkeğin anlayışlı ve
sabırlı olması gerekir. Hatta gelinin utangaçlığını gidermek için iç
çamaşırların yatağın içinde de çıkarılması psikolojik yönden daha
rahatlatıcı olur.
* Cinsi münasebette eşler, iç çamaşırlarını da tamamen
çıkarmalıdırlar. Zira elbiseleri çıkarmak bedeni rahatlatır, hareketi
kolaylaştırır ve tenlerin birbirine dokunması lezzeti artırır. Cinsel ilişki
sırasında eşlerin soyunması helaldir. Ancak olgun iman, Allah'a ve meleklere karşı
utanmayı gerekli kıldığı gibi örtünmeyi de güzel kılmaktadır. Bu örtü cinsel
ilişkiyi engelleyici olmamalıdır. Hafif bir örtü olabilir.
Bu konuda rivayet edilen hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle
buyurmuştur:
"Allahü Teala haya sahibi ve settar (örten)'dir. Haya ve
örtmeyi sever." (Ahmet b. Hanbel. Tirmizi. Ebu
Davud.)
Diğer bir hadiste ise Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Çıplaklıktan sakının, zira büyük abdest ve kişinin
zevcesi île cinsi temasta bulunması hariç, sair hal ve zamanlarda sizinle beraber olan
ve sizden asla ayrılmayan (melekler) vardır. Onlardan haya edin ve onlara saygı
gösterin" (Tirmizi.)
Cinsi münasebette örtünmenin efdal olduğunu teyid eden bir
rivayette şöyledir:
"Biriniz eşi ile cima yaparkan iki vahşi eşek gibi örtüden
büsbütün arınmasınlar." (Tirmizi.) Örtünmeyi öğütleyen hadislerinde Allah'ın Resulü şöyle
buyurmaktadır:
"Biriniz eşiyle cinsi münasebette bulunduğu zaman eşi ile
kendisinin arkasına bir örtü alsın.
Eşler iki vahşi eşek gibi örtüden (büstünün)
arınmasınlar." (Müslim, Hayz:10.)
Aşk Oyunları:
* Sevişmek sünnettir: Cinsel temasın adaplarından biri de henüz
cinsel ilişkiden önce eşlerin oynaşması, sarmaş dolaş olması ve öpüşmesi
sünnettir. Cinsî münasebetin bedeni (cinsî) tatmîne erdirici olabilmesi için
ilişkiden önce sevişilmesi şarttır. Bu sevişmede gelinin kendini tabiî akışa
serbest bırakması yeterlidir.
*Erkek yatağa girdiğinde elleriyle gelinin saçlarını okşamalı,
gözlerine tatlı tatlı bakarken ona saçlarının, gözlerinin, kaşlarının, burnunun
vb. ne kadar güzel olduğu hakkında tatlı sözler söylemelidir.
* Eşler, yatakta da tatlı sohbetle ürkekliklerini giderdikten ve
birbirlerine alıştıktan sonra yavaş yavaş önsevişme denilen öpmeler, okşamalar ve
aşk fısıltıları ile aşka başlamalıdırlar.
* Aşk Fısıltılarının Aracı Kılınması:
Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadislerinde şöyle buyurdu:
Hiçbiriniz eşiyle hayvanlar gibi -sevişmeksizin- cinsî münasebette
bulunmasın. Arada bir elçi bulunsun. Soruldu:
- Ya Resulellah! SÖzünü ettiğiniz elçi nedir?
- Aşk fısıltıları ve öpüşmedir. (İhyau Ulûmiddin, İmam-ı Gazali, K.Nikah, Adabü'l-Muaşeret, 2/64.)
Yine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Üç şey acizlik ifade eder: ..Bunlardan biri de kişinin
fısıldaşmaksızın sarmaş dolaş olup eğlenmeksizin eşi veya cariyesi ile cinsi
münasebette bulunması; eşi orgazm olmadan (boşalmadan) boşalıp işini
bitirmesidir."
Halbuki, gelin ile öpüşme, oynaşma ve sarmaş dolaş olmanın;
nefsi cinsel münasebete hazırlama, duyguları harekete geçirme ve cinsel ilişki
lezzetini arttırmadaki etkinliği inkar edilemez.
Bu sebeple damat, cinsel birleşme esnasında -hadiste geçtiği gibi-
eşinin de onunla birlikte tatmin olmasını ve orgazmım (boşalmasını) gözetlemesi
gerekir. Onun için erkeğin kendisini kontrol altında tutup, acele etmeyip eşinin
cinsel duygularını hareketlendirici sevgi sözleri ve aşk fısıltıları ile eşinin
cinsel duygularını uyandırmalıdır. İlk gece genelde kadınlar cinsel ilişki yerine
oynaşmayı ve sevişmeyi tercih ederler. Onun için erkek cinsel ilişki için acele
etmeden oynaşarak kadının ürkekliğini gidermelidir.
* Tatlı bakışlar ve sözler artık yavaş yavaş dokunuşlara ve
öpüşlere dönüşür. Bunlar gelinin dokunma ürkekliğini giderir. Gelin ne kadar
ürkek olursa olsun, erkeğin şefkatli, nazik ve güven verici davranışları
karşısında gelinin utangaçlığı gider ve erkeğin aşk oyunları ile yavaş yavaş
aşktan zevk duymaya ve arzuya dönüşür.
* Damadın sözlü aşk fısıltıları, yumuşak okşama ve
dokunmaları, yavaş yavaş fiziki aşka geçiş sağlar.
* İlk gecede birçok kadın, cinsel birleşmeden daha çok hassas
bölgelerinin hafif okşamalarla tahrik edilmesini ister. Ama bu okşamaya da en hassas
bölgeden başlanmaz. Genel olarak ilk gecede kadının teninin tamamı hassastır.
Öncelikle daha az hassas olan bölgelerden başlayarak hassas bölgelere doğru yavaş
yavaş yumuşak okşama ve öpmelerle kayılır. (Hassas yerler: Dudaklar, kulaklar,
bilhassa kulak arkaları ve boyun, ense, göğüsler, göbek ve çevresi, daha sonra
cinsel organ civarlarıdır.)
* Bu esnada sevgi ve aşk fısıltılarını da eksik etmemelidir.
Sözler, dokunuşlardan daha tesirlidir. Yukarıdan beri izah ettiğimiz ön sevişme
yapılmadan asla direk cinsel ilişkiye girilmemelidir.
Sünnete Uygun Cinsel İlişki İçin:
1- Besmele çekilmeli,
2- Şeytandan Allah'a sığınmalı,
3- Ön sevişme ve uyarma gereklidir.
Bu gerçeği Allah'ın Resulü şöyle açıklar:
"Bismillahirrahmanirrahim ile başlamayan her önemli iş
eksiktir." (C.Sağîr: 2/92.)
Cinsî münasebet de önemli bir iş olduğu için onun da besmele ile
başlaması zarurîdir.
Allah'ın emri ve O'nun Resulü'nün sünneti üzerine
nikahladığımız eşlerimizle cinsî münabete başlarken Şeytan'tan Allah'a
sığınmaya muhtaç mıyız?
* Elbette.
Doğrudan ibadet olan Kur'an okumaya başlarken bile şeytan'tan
Allah'a sığınmaya muhtacız.
"Kur'an'ı okuduğun zaman, Allah'ın rahmetinden kovulmuş
şeytan'ın kötülüğünden Allah'a sığın." (Kur'an-ı
Kerim, Nahl:98.)
Nasıl sığınılacağını da Allah'ın Resulü'nün bir hadisi ile
açıklayalım. O, şöyle buyurur:
"Mü'minlerden biri karısı ile cinsel münasebette bulunmak
istediği zaman: "Bismillah, Allahım! Bizi şeytan'dan, şeytan'ı da bize
vereceğin çocuktan uzaklaştır." şekilinde dua eder ve sonra onlara bu münasebet
sebebiyle bir çocuk takdir olunursa, şeytan o çocuğa ebediyen zarar veremez." (İbni Mace terc. ve şerhi: 5/360.)
Kişi cinsel münasebette bulunduğu zaman ona refakat eden ve sözleri
-davranışları- işlerini tescil eden Melekler ondan ayrılırlar. (Fezyü'l-Kadîr, 3/126. (Hn: 2911)) Kişinin kendisine özgü şeytan'ı ise daha çok tesir etme imkanı bulur.
Ancak öğretilen şekliyle dua eden kişiye şeytan'ı vesvese veremez.
Erkeğin Giriş Zamanı: Aşk oyunları neticesinde
uyarılan kadının cinsel organının üstünde bulunan dış dudakların altındaki
bartolin bezleri bir sıvı (erkekteki mezînin benzeri kazî) salarlar. Bu sıvı,
vajinayı ıslak ve kaygan bir hale getirir. Erkeğin cinsel organının her iki tarafa da
haz verecek bir şekilde ve acı hissettirmeden girmesi, ancak bundan sonra mümkün olur.
Bu bakımdan, erkek, eşinin ancak vajinası bu sıvıyı salgıladıktan sonra cinsel
birleşmeye hazır olabileceğini, aksi halde acı duyabileceğini unutmamalıdır.
Bekaretin Giderilmesi:
Bekaretin giderilmesi için, bazılarının zannettiği gibi fazla
zorlanma hadisesi yoktur. Normal vasıfları taşıyan kız ve erkek için bunun bir
zorluğu yoktur. Yukarıdan beri izah edildiği şekilde önsevişme ve aşk
fısıltıları ile ürkekliği giderilen ve cinsel birleşmeye hazır hale getirilen
gelin, sert bir yatağın üstüne sırt üstü yatar. Dizlerini yukarı büker ve
erkeğin rahatça girebilmesi için gerek duyulursa kalçalarının altına küçük bir
yastık da konabilir. Aşk oyunları esnasında gelinin cinsel organında cinsel
birleşmeyi kolaylaştıracak kaygan sıvı normalde gelir. Şayet bu sıvı gelmemiş
ise, yani gelinin cinsel organında ıslaklık yoksa, damat cinsel organına girmeyi
kolaylaştırıcı ve kayganlaştırıcı krem sürebilir. Vajinaya kremsiz penisin
girmesi, kadına acı verir ve giriş zor olur.
Erkek, kadının bacaklarının arasında diz üstü yerini alır.
Penisini kadının vaginasına yavaşça girdirir ve bu şekilde ilk cinsel birleşme
tamamlanmış olur. Bu pozisyonda erkeğin önemle dikkat etmesi gereken bir konu da
ağırlığını dizlerine ve dirseklerine vermelidir. Vücut, bütün ağırlığıyla
kadının üzerine binmemelidir. Bu pozisyonda eşlerin birbirlerinin gözlerine bakma,
yüzünü, boynunu, kulaklarını ve göğüslerini öpme gibi aşk oyunlarını devam
ettirme imkanı vardır. Aşk oyunları ve tatlı sözlerle kadının dikkati cinsel
organından uzaklaştırılırsa, sevişmenin heyecanından bekaretin giderilmesi
esnasında duyulan acının tesiri hissedilmeyecek derecede azaltılır. Belki de aşk
fısıltıları esnasında sevişmenin yoğunluğundan hiç acı da duymayabilir.
Erkeğin fazla girmesi kadına rahatsızlık verdiğinde kadın,
elleriyle erkeğin belinden kavrayarak yavaşça geri itebilir.
İlk cinsel birleşmenin tabii neticesi olan kızlık zarının
yırtılması sonucunda, tatlı bir acı ile kan gelebilir. Kanama meselesi de çok fazla
büyütülmemelidir. Normal kanamanın ölçüşü, aşağı yukarı bir çorba
kaşığını dolduracak miktarda kanın akmasıdır. Kanama fazla olursa, telaşa gerek
yoktur. Genç kız sırt üstü vaziyette dizlerini kaldırıp bacaklarını kasarak
bitiştirip kımıldamadan yatar ve biraz bekler. Kanama çoğu zaman durur. Buna rağmen
durmazsa, yine telaşlanmadan bir hekimin yardımı istenebilir. Ama bu halin eşler ve
zaruret halinde müracaat edilen üçüncü kişi dışında hiç kimse tarafından
bilinmemesi ahlaka uygundur. Çünkü bu durum eşlerin mahrem sırlarıdır.
İlk cinsel birleşmede kan gelmiş ise, bir hafta (hiç olmazsa
üç-dört gün) müddetle, kızlık zarında meydana gelen yaracıkların iyi olması
için hiç cinsel birleşmede bulunmamak daha doğrudur. Bu hususa dikkat edilmezse,
kadın, cinsel ilişkiden zevk yerine acı ve ıztırap duyabilir. Şu da bilinen bir
gerçektir ki, ilk cinsel ilişkiden bilhassa kadın pek lezzet duymayabilir. Yeter ki
daha sonraki ilişkilerle bu eksiklik giderilebilsin...
Kızlık zarının yırtılabilmesi için penisin zorlaması gerekir.
Zardaki esnek lifler çoksa yırtılma zorlaşabilir.
Kızlık zarının yırtılması sırasında, kimi zaman kanama
görülmeyebilir. Bunun nedeni de kızlık zarının sahibi olan genç kızın biyolojik
yapısıdır. Eğer yırtılan yerde hiç kılcal damar yoksa, kanama olmaz. Bu gibi
durumlarda erkeğin, hemen karısının bakire almadığını düşünmemesi gerekir.
Yapılacak bir hekim kontrolünde durum tüm açıklığıyla anlaşılabilir.
Kızlık zarının aşırı kalın olması nedeniyle ilk ilişkide ve
sonraki girişimlerde delinememesi halinde, yapılacak tek şey vardır, derhal konuyla
ilgili uzman bir hekime başvurulmalı. Hekimin yapacağı ufak bir ameliyatla sorun
kolayca çözümlenir.
Kızlık zarının esnekliği nedeniyle yırtılmadığı ve
dolayısıyle kanama olmadığı durumlar da vardır. Bu gibi durumlarda da yine doktora
başvurulmalıdır.
Kızlık zarı ve yırtılması konusunda geniş bilgi, "Kızlık
(Bekaret) Zarı" bölümünde verilmiştir. Oraya müracaat ediniz.
* Gerdek gecesinde meydana gelebilecek herhangi bir olay ve tıbbî bir
müdahale için, gelin ve damat tenhada yalnız başlarına da bırakılmamalıdır.
Yakın bir evde, haberleşme veya çabuk ulaşma imkanlarının hazırlanması uygundur.
Zifaf Gecesinde Meydana Gelebilecek Engeller:
a) Kızın aşırı ürkekliği: Bu durum, birçok
kızların ötedenberi sahib olduğu -ilk cinsel ilişkinin çok ıztıraplı geçeceği
gibi- bazı yanlış kanaatlerden dolayı olabileceği gibi, o gece erkeğin kaba bir
"erkeklik" gösterisiyle, sabırsız, nezaketsiz ve hoyratça
davranışlarından da ileri gelebilir.
b) Erkeğin lüzumsuz endişeleri: Bazı erkeklerin
-çeşitli sebeplerle- gerdekte başarısız kalma endişesinin içlerinde yer etmesi, bu
duygular içinde telaş ve heyecan göstermesi; ayrıca temas esnasında "erken
boşalma" haliyle karşılaşmaları, geçici bir başarısızlık sebebi olabilir.
c) Çeşitli sebepler: Birçok yerlerde görülen
yanlış örf ve adetler (kanlı çarşaf beklentisi gibi), gerdek odasının elverişsiz,
gürültülü ve görüntülü bir yerde oluşu, gündüz ki herhangi bir can sıkıcı
olay...vs. eşler üzerinde psikolojik baskı yapar ve başarısızlığa sebep olabilir.
* Zifaf gecesinde, gerek psikolojik gerekse fiziksel engellerle
karşılanırsa (kadında adet kanaması, erkekde penisin sertleşmemesi vs. gibi), cinsel
ilişki daha sonraki gecelere tehir edilmelidir. Bilhassa psikolojik engeller var ise,
cinsel ilişkinin illa da ilk gece yapılmasında israr etmemek gerekir. Sabır ve
anlayışla hareket edilirse, sonraki gecelerde engeller giderilebilir ve daha sağlıklı
bir birleşme yapılabilir.
* Bazı erkekler de, kapıldıkları aşırı heyecan veya yorgunluktan
bu gecede geçici iktidarsızlığa uğrayabilirler. Gerdek gecesinde böyle bir olayla
karşılaşılırsa, cinsel ilişkiye ara verilir. Biraz dinlenilir, hatta uyunabilir.
Birkaç saat sonra herşey normalleşebilir. Veya sonraki gecelere bırakılabilir. Gelin
de damat da böyle durumlarda anlayışlı ve sabırlı davranmalı ve ; "Bugün
yorgunuz, fazla heyecanlıyız. Yarın daha dinlengin, daha sakin olarak bu işi daha
rahat bir ortamda başarabiliriz..." gibi cümlelerle birbirlerine moral
vermelidirler.
Gecenin Devamı:
Bekaretin giderilmesinden sonra yıkanılır, kurulanılır, hava
serinse eşler üzerlerine hafif de olsa bir şeyler alır ve kendileri için
hazırlanmış olan şeyleri yiyip içerken birbirlerini daha iyi tanıyabilmek için
söyleşiye devam ederler.
Aradan geçecek olan zaman süreci, onların yeniden birbirlerini
arzulamalarını sağlayacaktır. Kimi görüşe göre zifaf gecesi, bekaretin
yırtılmasından sonra cinsel ilişkiye devam etmek doğru değildir. Ama kanama sonunda
acıma duyulmuyorsa, eşler cinsel ilişkide bulunmayı sürdürebilirler. Bedenî ve
ruhî rahatsızlıklara sebebiyet verilmemek için zifaf gecesi bir ilişki ile yetinimesi
daha uygundur.
Zifafta Kadının Gözetilmesi:
Gayr-ı müslim araştırıcıların yaptıkları araştırma
sonuçlarına göre, cinsel tatmîne eremeyen kadınların sayısı oldukça yüksektir.
Bunun sebebi kadınlarla yeterince sevişilmeden önce ilişkiye
girilmesi, erkeğin erken boşalması ve kadın orgazm olmadan önce erkeğin
ayrılmasıdır.
Allah'ın Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) de sözlü ve fiilî
sünnetiyle mü'minleri cinsel ilişki öncesinde sevişmeye teşvik buyurmuştur.
"Üç şey cefadandır; kişiye pek ağır gelen, sevgiyi gideren
üzücü davranışlardandır.
a- Kişinin dostluk kurduğu kimsenin adını ve künyesini bilmemesi,
b- Kendisi için ziyafet hazırlayan din kardeşinin davetine
katılmaması,
c- Kocanın yöneldiği nükteler ve öpüşmeler olmaksızın eşler
arasında cinsel ilişki olması.
Sizden hiç biriniz eşiyle hayvanlar gibi (sevişmeksizin)
birleşmesin." (Feyzü'l-Kadîr: 5/90)
Kadınların büyük çoğunluğu, gerektiği şekilde sevişilmeksizin
cinsel işleme başlanması, erkeğin boşalır boşatmaz çekilmesi sebebiyle orgazm
olamamaktadırlar.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Sizden biriniz karısıyla cinsî münasebette bulunduğu zaman
onu tatmine erdirecek şekilde sevişsin.
Karısı sükunet bulmadan kendisi boşaldığı zaman karısı orgazm oluncaya kadar
(vücudunu ayırmakta acele etmesin), eşinide aceleye yöneltmesin." (Feyzü'l-Kadîr: 1/325. (Hn:548-9).)
Bu hadisten ve benzerlerinden yararlanan bazı İslam bilginleri şu
görüşü belirtiyorlar: "Erken boşalan ve bu sebeple eşine tatmin olacağı
süreyi kazandıramayan kişinin boşalmayı geciktirecek tedavi uygulaması sünnetin
ruhuna uygun bir davranış olur."
Cinsel tatminsizlik kadının hem dünyası hem de ahiretine zarar
verecek bir durumdur.
Vücudun tabî bir hakkı olan sükünete kavuşamamasının
doğurduğu kırgınlık ve sinirsel çözülme, kadının dünyasına yönelik zarardır.
Haz duymadığı için kocasının arzularına anında ve gereğinde icabet etmemesi ve bu
yüzden Allah'ın ve meleklerinin la'netine uğraması da ahiretine yönelik zarardır.
İmam Gazali, İhya-u Ulumi'd-Din adlı eserinde şöyle der:
"Koca cima edip boşaldıktan sonra vücudunu zevcesinden
ayırmakta acele etmemeli, onun da boşalmasını ve sükunet bulmasını beklemelidir.
Zevcenin geç orgazm olması durumunda erkeğin onu beklemeden acele davranması kadına
eziyet verir. Birlikte orgazm olmak ise kadın için daha lezzet vericidir." (İhya Ulumid-Din, İmam-ı Gazali, C,2, Adabü Muaşeret
bölümü.)
* Cinsel birleşmede erkek, normal yoldan (çocuğun geldiği yerden)
olmak kaydıyla istediği şekilde hanımıyla temas edebilir. Nitekim,
"Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde
gelebilirsiniz" (Kur'an-ı Kerim, Bakara: 223) buyurulmuştur. "Dilediğiniz şekilde"; yani
yüzüstü, sırtüstü, yan yatarak veya ayakta... (Hangi şekilde olursa olsun, ilişki
normal yoldan olmalıdır. Aksi takdirde livata fiili işlenmiş olur ki bu büyük
günahlardandır. Nitekim Allah Teala Lut kavmini bu günahı işledikleri için helak
etmiştir).
Bu hususta daha başka birçok hadis vardır. Onlardan iki tanesini
nakletmekle yetineceğiz.
a) Hz. Cabir şöyle anlatmaktadır:
"Yahudiler kişinin, hanımıyla onu yüzüstü yatırarak temas
etmesi halinde -ki bu çocuğun geldiği yoldan olsa bile- doğacak çocuğun şaşı
olacağına inanıyorlardı. Onların bu uydurmasını reddetmek maksadıyla;
"Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde
gelebilirsiniz" (Bakara: 223) ayeti nazil oldu. O zaman Hz. Peygamber (s.a.v.);
"Normal yoldan olduktan sonra, dilediğiniz şekilde hanımınıza
yaklaşabilirsiniz" buyurmuştur. (Buhari.
Müslim. Nesai.)
b) İbn Abbas rivayet etmektedir:
"Ensar daha önce putperest idi. Yahudiler ise kitap ehli
olduklanndan kendilerini Ensar'dan (Evs ve Hazrec kabilesinden) daha bilgili görürlerdi.
Nitekim bu nedenle Medineliler de birçok işlerinde onlara uyarlardı. Yahudiler
hanımlarıyla onları bir yana yatırarak münasebette bulunurlar ve kadının mahrem
yeri örtülü olurdu. Nitekim Ensar da bunu onlardan öğrenmişti. Kureyşliler ise
hanımlarını açık-saçık bir şekilde yatırır; sırtüstü, yüzüstü ve mümkün
olan her şekilde temas ederlerdi. Muhacirler, Medine'ye geldiklerinde, muhacirlerden bir
müslüman, Ensar'dan bir kadınla evlendi ve kendi adetlerine uygun olarak münasebette
bulunmak istedi. Ancak hanımı bu adeti hoş görmeyerek itiraz eti ve ona; "Bizim
adetimiz yan üstüdür. Sen de ya böyle yaparsın ya da benden uzaklaşırsın"
dedi. Bu mesele, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) kulağına gidecek kadar büyüdü. İşte
bunun üzerine, "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz
şekilde gelebilirsiniz" (Bakara: 223) ayeti nazil oldu. (Ebu
Davud. Hakim. Beyhaki.)
Gerdekteki Kabalığın Kadında Yaptığı Tahripler:
İlk cinsel ilişkinin kadın ve erkeklerin duygusal yapısında ne
kadar derin etkiler yarattığı bilinmektedir. Burada yine Dr. Steekel'in anlattığı
bir vakayı örnek olarak almakla yetiniyoruz. Steekel'in anlattığı olay şudur:
"36 yaşında bir kadın, 14 yıldır, başlangıçta sırtının
alt kısımlarında, bir yıldan beri de karnında olmak üzere şiddetli sancılar
çekiyordu. Yaptığım muayenede, hiçbir organik rahatsızlık bulamadığım için,
ağrıların duygusal kaynaklarını araştırmaya başladım. Dikkate değer bir sonuçla
karşılaştım: Bu kadın, nevrotik bir adamla evlenmişti. Adam, evlenmeyi, sevgi
yüzünden değil, yararlanma düşüncesiyle yapmıştı ve asıl sevmekte olduğu başka
bir kadınla evlenmediğine sonradan pişman olmuştu. Kadın belindeki ağırları ilk
defa gerdek gecesi hissetmişti. Zaten kocasının pek soğuk tavırları arasında
yapılan ilk cinsel ilişkide sancı duymuş, üstelik kocası korkunç bir
münasebetsizlik daha yapmıştı. Beni aldattın, sen bakire değilmişsin diye
bağırmıştı. Kadın sonraları bu acıyı hemen tamamıyla unutmuştu. Ve ondan hiç
bahsetmiyordu. Fakat hissettiği sancılar, ilk ilişkide ki o soğukluluğun doğurduğu
sancıların ve bunun üzerine gelen o korkunç sözden duyduğu acının yerleşip
kalmış bir şeklinden başka bir şey değildi. Bu kadın, tıpkı ilk gece olduğu
gibi, ondan sonraki evlilik yaşamında da cinsel açıdan soğuk kalmıştı.
Kızlığından şüphe eden kocasını hiç affetmemişti, affedemiyecekti. İşte, ilk
gecenin oluşturduğu bir cinsel soğukluk tablosu!.."
Kadın, kendini ilk teslim ettiği erkeği hiçbir zaman unutmaz. Eğer
kadın bu ilk macerada tatlı heyecanlar yaşamışsa o erkeğe kalbinin içinde daima
sevgi dolu bir köşe ayırır. Bu ilk zevk, kadın için unutulmaz bir şeydir ve
kalbinde ilk aşkın unutulmaz izleri kalır. Hatta o adamın sonradan kendisini hayal
kırıklığına uğratsa bile, o kadının saadetini yıksa bile, hatta o kadın başka
bir erkeği sevse bile, ilk hatıra kalbinin bir köşesinde daima yaşar.
Kocanın ilk gece kadına karşı davranışı, aşkın sırlarını
ona tanıtırken takındığı tavır, onun çekingenliğini ortadan kaldırmak için
kullanacağı şeyler çok önemlidir. Sonradan hayal kırıklığına uğradıkları
halde bile, ilk gecede kendilerine çok iyi davranmış olan kocalarına karşı
minnettarlık duymakta olduklarını söyleyen kadınlar çoktur. Buna karşılık bir
kadın, ilk gece kocasının acemice tavırlarını, zorbalığını, kabalığını da
hiçbir zaman unutmaz. Hele cinsel yaşam hakkında bilgisiz ve anlayışsız kadınlar,
ilk gece iktidarsızlık gösteren erkeği daima biraz küçük görecek, ona daima
alaycı bir gözle bakacaktır. Eğer erkek acemilik göstermişse, kadının kendisine
karşı göstereceği saygıyı kaybedecektir. Eğer erkek çok kaba davranmışsa,
karısının sevgisini kaybedecektir.
Sonuç Olarak;
Aşk, paylaşıldıkça tadı artan, zenginleşen bir zevk ve mutluluk
kaynağıdır.
En Uygun Birleşme Şekli:
Cimanın en güzel şekli, erkeğin kadın üzerine çıkarak
yaptığı cimadır. Bu şekilde yapılan cinsi münasebet Hz. Aişe validemizin (r.a)
Peygamber'den (s.a.v) rivayet ettiği hadise dayanmaktadır. Söz konusu hadis rivayeti
şöyledir:
"Ebu Musa el-Eş'ari (r.a) dedi: Ensar ve Muhacirinden bir gurup
kendi aralarında ihtilaf ettiler. Ensarlar:
- Gusül ancak meniden veya kuvvetli atıştan icab eder dediler.
Muhacirler ise:
- Erkek ve dişinin birleşmesiyle (cima ile) gusül vacip olur,
dediler. Ebu Musa:
- Bu meselede tatminkar cevabı ben size bulurum dedi ve devam etti:
Bunun üzerine Hz. Aişe'ye vardım ondan izin istedim, o da bana izin verdi. Dedim ki:
- Ey Anne! Sizden bir şey sormak istiyorum, ancak utanıyorum.
Hz. Aişe:
- Utanma! Seni doğuran annenden sorabileceğini bana da sor, zira ben
de senin annenim, dedi. Dedim ki:
- Guslü gerektiren nedir? Şöyle dedi:
- İşi ehline sordun. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Erkek, kadının dört uzvu (eller ve bacaklar) arasına çöker
ve kadına mübaşeret ederse gusül vacip olur" dedi. (Müslim.) Yani cinsel organlar birbirinin
içine girince rahatlama olmasa da gusül gerekir.
- Cinsi münasebette bulunan kimse şayet ikinci defa tekrar birleşmek
isterse, cinsel ilişkiden önce abdest alması mustahaptır, çünkü abdest canlılık
verir.
Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Biriniz eşi ile cinsi münasebette bulunduktan sonra ikinci defa
tekrar yapmak isterse, iki cinsel ilişki arasında abdest alsın. Çünkü abdest ikinci
birleşmeye canlılık sağlar." (Müslim. Ebu
Davud.)
Ancak gusül boy abdesti almak (yıkanmak) daha efdaldir. Rivayete
göre: Peygamber (s.a.v) bir gün bütün zevcelerini dolaştı. Uğradığı her
zevcesinin yanında yıkandı. Hadisi rivayet eden Ebu Rafi dedi ki: Ey Allah'ın Resulü!
Bu yıkanmalar yerine bir tek gusül kafi gelmez mi? Efendimiz: "Yıkanmak (gusül)
daha iyi, daha güzel ve daha temizdir" buyurdu. (Ebu
Davud. Nesai.)
* Cinsel ilişkiden sonra efdal olan, iki eşin hemen yıkanmasıdır.
Şayet tembellik sebebiyle geciktirirlerse bu durumda uyumadan önce abdest almaları
mustahab olur.
Abdullah b. Kays der ki: Hz. Aişe'den (r.a), Peygamber'in (s.a.v)
cünüp olduğunda nasıl davrandığını sordum.
- Uyumadan önce yıkanıyor muydu? Yoksa yıkanmadan mı uyuyordu?
Şöyle cevap verdi:
-Bunların hepsi de olurdu. Bazen yıkanır sonra uyurdu, bazen de
abdest alıp öylece uyurdu. Ben de:
- Bu işte genişlik bahşeden Allah'a hamd olsun dedim." (Müslim.)
Guslün daha efdal olmasına gelince; zira karı koca sabah namazına
uyanınca, tembellik, sıkıntı veya namazı kaçırma gibi bir endişe taşımadan hemen
namazlarını kılmaya yönelirler. Özellikle soğuk ve nezlenin yaygın olduğu kış
mevsiminde bu durum daha da açıktır.
Karı Kocanın Beraberce Bir Yerde, Bir Kapta Yıkanmaları:
Caizdir.
Hz. Aişe (r.a) şöyle buyurur: "Ben ve Resülullah (s.a.v)
ikimiz de aramızda bulunan bir kaptan yıkanırdık. Cünüp olduğumuz halde gah o, gah
ben elimizi kaba uzatırdık. Öyleki, bazen Peygamber (s.a.v) benden önce elini kaba
götürürdü ve ona: Bana bırak, bana bırak derdim." (Buhari. Müslim.)
Karı-kocanın çıplak olarak beraber yıkanmaları caizdir. Ancak
örtünmeleri daha evladır. Bu mevzu île alakalı olan hadisi daha önce zikr etmiştik:
"Allah; kendisinden haya edilmeye en layık olandır."
İlahi nizam olan İslam'ın cinsel ilişkilere bakışı ile ilgili en
önemli görüşler bunlardır.
Cünüb Kimsenin Uyumadan Önce Abdest Alması:
Cünüb olan eşlerin abdest aldıktan sonra uyumaları daha uygundur
ve Hz. Peygamberin uyguladığı bir sünnetttir. Nitekim bu konuda birçok hadis rivayet
edilmiştir.
a) Hz. Aişe şöyle demektedir:
"Hz. Peygamber (s.a.v.) cünüb iken yemek veya uyumak
istediğinde, avret mahallini yıkar ve namaz abdesti gibi abdest alırdı." (Ebu Davud. Buharı. Müslim.)
b) Ammar b. Yasir şöyle anlatmaktadır:
"Hz. Peygamber (s.a.v.) üç sınıf insana meleklerin
yaklaşamayacağını söylemiştir: "Kafir bir kimsenin leşine, bedenine kadınlara
mahsus -heluk- diye adlandırılan kokuyu sürene ve cünüb iken abdest almadan
yatana!" (Ebu Davud. Ahmet b. Hanbel.) Cünüb iken alınan abdest şer'an vacip değildir. Sadece
müekked olan müstehab davranışlardandır. Nitekim Hz. Ömer: "Cünüb iken
uyuyabilir miyiz?" diye sorduğunda, Hz. Peygamber (s.a.v.): "Evet,
uyuyabilirsiniz, dilerseniz abdest de alabilirsiniz" diye cevap vermiştir. (İbn Hibban.)
Takvayı gözeten bir kimse hiç olmazsa ya abdest almalı ya da
teyemmüm etmelidir.
Eşler İlişkiden Hemen Sonra Yıkanmalı mıdır?
Eşler ilişkiden sonra bir şeyler yemek içmek veya bir süre
dinlenmek ya da uyumak isterlerse her biri kalkıp cinsel organını yıkar, namaz abdesti
alır gibi abdest alır ve uyur.
Allah'ın Resulü şöyle buyurur:
"Cinsel organını yıka. Abdest al ve uyu." (Nesai: 1/75)
Bunlar, namaz vaktini geçirmemek kaydıyla müstehab veya sünnettir.
Ama kılınmamış bir namazın vaktini, sonuna kadar cünüb olarak geçirmek haramdır
ve o namaz vakti çıkmadan yıkanmak farzdır. Şayet vakit namazını kıldıktan sonra
ilişkide bulunulmuşsa, onu takib eden öbür namazın sonuna yaklaşıncaya kadar
yıkanmazsa, o vakti tamamen geçirmedikçe günah olmaz. Mühim bir mazeretten dolayı,
namaz vakti geçmeden su ile gusletme imkanı bulamayan kimsenin, gusül yerine teyemmüm
etmesi, vakitleri cünüb olarak geçirmemesi lazımdır. Yıkanma imkanı doğunca,
teyemmümün hükmü kalmaz, mutlaka yıkanmak icab eder.
Emzikli kadın da emzirmeden önce aynı görevleri yapar. Cinsel
organını yıkayıp abdest alan ve emzirteceği göğsünü ıslak eliyle veya ıslak bir
bezle silen ya da yıkayan kadının çocuğunu emzirmesinde dinî bir sakınca
yoktur. Cünüb iken emzirmemesi takva yönünden daha güzeldir.
"... Cünüb olan eve (rahmet ve bereket) melekleri
girmez."
"... Abdest almadıkça cünüb kişiye (rahmet ve bereket)
melekleri yaklaşmaz." (Ebu Davud, Taharet:
90, Hn: 227.)
Değişik Gerdek Kültürleri:
Ülkemizde gerdekle ilgili gelenek ve görenekler değişkendir. Damat,
gerdek gecesi odaya arkadaşlarının sırtını yumruklamasıyla girer. İçerde
beklemekte olan gelinin yüzünü açabilmesi için damadın bir yüzgörümlülüğü
vermesi gerekir.
Çoğunlukla hiç bir şey konuşmadan ve hatta hiç bir aşk oyununa
girişilmeden direkt cinsel ilişkiye geçen olur.
Kimi yörelerde gelinin bakire çıktığı havaya tabanca ateşlemesiyle, kimi yörelerde
ise akrabadan kadınların zılgıt çalmasıyla duyurulur. Yanlış olan bu adetlerde
terkedilmelidir. Çünkü kızlığın giderilmesi cinsel aile sırrıdır.
Gelin beklenen armağanı vermiş, yani kızoğlan kız çıkmışsa,
damat kanlanan çarşafı kapıda beklemekte olan akrabalarına verir. Kimi yörelerde
çok ayıp, cahillik, edepsizlik ve İslam'ın haram kılmasına rağmen kanlı çarşaf
gösterilir. Haramdır. Yapılmamalıdır ve bu adette terkedilmelidir.
İlk Cinsel İlişkinin Güzel Geçmesi İçin Ne Yapılmalıdır?
"İlk defanın" güzel olabilmesi için şu üç önemli
şeye uymak gerekir:
1- Kız da, erkeğin istediği kadar cinsel ilişkiyi istemeli ve
kendisini ikna edilmiş gibi hissetmemeli veya bunu kabul etmezse, erkeği
kaybedebileceğinden korkmamalı: Çünkü bu durumlarda hayal kırıklıkları
kaçınılmazdır.
2- Kız istenmeyen bir hamilelikten korkmamalıdır. Yani psikolojik ve
ruhsal bir kaygısı olmamalı. Genç çift, çocuk istemiyorlarsa etkili bir korunma
yöntemine başvurmalıdır.
3- İkisi de "görülmek" veya rahatsız edilmek endişesinde
olmamalıdır. Yani yer ve zaman iyi seçilmelidir. Sevgiyi birlikte keşfetmek heyecanlı
bir şeydir (ve çoğu kez ikisinin de düşündüğünden farklıdır). Bu yüzden: Daha
az beklentiniz olsun, daha çok birbirinizle ilgilenin! O zaman söz konusu olay kendi
kendine gelişir, güzel bir anı olarak kalır.