MİRASIN
DAYANDIĞI DELİLLER
Miras; kitap, sünnet ve icma delillerine dayanır. Miras konusunda
icma (görüş birliği) bulunmadıkça kıyas veya içtihat yoluna gidilmez.
Mirasla ilgili ayetler Medine döneminde Uhud gazvesinden (H.3/M. 625)
sonra inmiştir. Cahiliye devrinde ve İslam'ın ilk döneminde ölen bir kimsenin mirası
yalnız eli silah tutan erkek hısımlarına gider, kadınlar ve küçük çocuklar
mirasçı olamazdı. Bu durum Hicretin üçüncü yılma kadar sürdü. Cabir İbn
Abdillah'tan (Ö.74-78/693-697) nakledildiğine göre Sa'd İbnü'r-Rabî' (r.a.) Uhud'da
şehit düşünce, erkek kardeşi tüm mirasına el koymuş, eşine ve iki yetim kızına
bir şey bırakmamıştı. Sa'd (r.a.) Medine'nin sayılı zenginlerinden idi. Hicretten
sonra Muhacirlerin Ensar'la kardeşleştirildiği sırada Abdurrahman İbn Avf (r.a.)'ı
kardeş edinmiş ve servetinin yarısını muhacir kardeşine vermeyi teklif etmişti.
Ancak Mekke-i Mükerreme'den ticaret tecrübesi olan Abdurrahman (r.a.) bu teklifi kabul
etmemiş ve çarşının yolunu göstermesini istemişti. İşte bu Sa'd (r.a.)'ın
karısı Allah'ın Rasulüne gelerek «Bu iki kızın babası Uhud'ta şehit oldu.
Bunların amcası bütün malı aldı ve bu kızlara birşey vermedi. Bunlar ancak mal ile
nikahlanır» dedi. Hz. Peygamber «Bu konuda Allah hüküm verir» buyurdu. Bunun
üzerine en - Nisa Süresi'ndeki miras ayetleri indi. Allah'ın elçisi Sa'd'ın
kardeşini çağırarak şöyle buyurdu»: «Sa'd'ın iki kızına üçte iki, annelerine
sekizde bir ver. Geri kalan da (asabe sıfatıyla) sana aittir.» (Tirmizi, Feraiz, 3; İbn Mace, Feraiz, 2.) İşte İslam'da ilk miras taksimi bu olmuştur.
1) Kur'an'dan deliller:
İslam'ın miras esasları Nisa ve Enfal surelerinde toplanmıştır.
Hısımların durumuna göre miras ayetlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
a) Çocuklar ve ana - babanın mirası:
«Allah size evlattarınızın miras taksimi hususunda, erkeklerin
paylarının kızların iki katı olmasını emretmektedir. Eğer bütün çocuklar kız
olup ve sayıları ikiden fazla ise, bunların payı ölenin bıraktığı malın üçte
ikisidir. Eğer mirasçı bir tek kız ise mirasın yarısı onundur. Eğer ölen ana ve
baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana ve babanın herbirinin terekeden payı
altıda birdir. Şayet ölenin çocuğu bulunmayıp da, mirasçı olarak ana ve babası
kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda
biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten
sonra hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından
daha yakın olduğunu, siz bilemezsiniz. Bu, Allah tarafından farz kılınmıştır.
Şüphesiz ki Allah, her şeyi çok iyi bilen, hüküm ve hikmet sahibidir. (en-Nisa, 4/11)
b) Karı - kocanın mirası:
«Eğer hanımlarınızın
çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa
bıraktıkları mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine
getirildikten ve varsa borcu ödendikten sonradır. Eğer siz çocuk bırakmadan
ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şayet
çocuklarınız varsa, bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır. Bu
paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra
verilir» (en-Nisâ', 4/12)
c) Kardeşlerin mirası:
Kelale adı verilen kardeşlerin mirası, ana bir kardeş veya ana -
baba bir yahut baba bir kız kardeş olmak üzere iki statüde toplanmıştır. Kelalenin
mirasçı olmasında ön şart, miras bırakanın baba veya erkek çocuklarının
bulunmasıdır.
Ana bir kardeşlerin mirası şöyle belirlenmiştir: «Eğer ölen bir
erkek veya kadın, erkek usul veya furuu bulunmaksızın mirasçı oluyorsa, kendisinin
(ana bir) erkek veya (ana bir) kız kardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı
terekenin altıda biridir. Eğer bu kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde
kardeşler mirasın üçte birini zarara uğratmaksızın aralarında eşit olarak
paylaşırlar. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten
sonra verilir? Bunlar, Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve
yarattıklarına çok yumuşak davranandır.» (en-Nisâ',
4/12)
Yukarıdaki miras düzenlemesinin arkasından, aynı ayetlerin
devamında, müeyyide niteliğinde şu iki ayet yer alır:
«İşte bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim, Allah'a ve
Rasülüne itaat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada
ebedî kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş budur.» (en-Nisâ', 4/13) «Kim, Allah'a ve
Rasülüne isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu, ebedi
kalacağı cehennem ateşine koyar. Ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.» (en-Nisâ', 4/14)
Öz veya baba bir kız kardeşin mirası ise şöyle düzenlenmiştir.
«Ey Peygamber! Senden fetva isterler». De ki: «Size usul ve furu bırakmadan ölen
kimse hakkında Allah fetva verir. Eğer bir kimse ölür ve onun çocuğu bulunmaz da,
sadece bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığı mirasın yarısı onundur. Ölen kız
kardeş ise ve çocuğu da yoksa erkek kardeşi terekenin hepsini alır. Eğer
mirasçılar iki kız kardeş ise, terekenin üçte ikisini alırlar. Eğer kardeşler
erkek ve kadın olmak üzere ikiden çok iseler, bir erkeğin payı, iki kadının payı
kadardır. Allah size sapıklığa düşememeniz için bunları açıklar. Allah her şeyi
çok iyi bilendir.» (en-Nisâ', 4/176)
d) Zevi'l-erham'ın mirası:
Ayet veya hadislerde miras payları veya mirasçılık esasları
belirlenmiş bulunanların dışında kalan diğer hısımlar için şu şekilde bir genel
düzenleme yapılmıştır: «Akraba olanlar, Allah'ın kitabına göre birbirlerine daha
yakındırlar. Şüphesiz ki Allah, her şeyi çok iyi bilir.» (el-Enfâl', 8/75)
Şu ayet de miras haklarından genel olarak söz eder: «Ana - baba ve
hısımların miras olarak bıraktıklarında erkeklerin hissesi vardır. Kadınların da
ana - baba ve hısımların bıraktıklarında hisseleri vardır. Bunlar az olsun çok
olsun farz kılınmış bir hissedir.» (en-Nisâ',
4/7)
Mirastan çevredeki bazı muhtaç kimselerin de yararlandırılması
konusunda şöyle buyurulur: «Miras taksim olunurken, varis olmayan akrabalar, yetimler
ve yoksullar da bulunursa, mirastan onlara da verin ve onlara güzel söz söyleyin.» (en-Nisâ', 4/8)
2. Sünnet delili:
Hz. Peygamber'den mirasla ilgili çeşitli hadisler nakledilmiştir.
Bazıları şunlardır:
«Miras paylarını, hak sahiplerine veriniz. Kalan miktar, en yakın
erkek hısımındır. » (Buharî, Feraiz 5, 7, 9,10;
Müslim Feraiz, 2,3; Tirmizî, Feraiz, 8)
«Müslüman kafire, kafirde müslümana mirasçı olamaz.» (Buharî, Hacc, 44, Megazî, 48, Feraiz, 26; Müslim, Feraiz, 1;
Ebu Davud, Feraiza) «İki farklı dine mensup
olanlar birbirine mirasçı olamaz.» (Ebu Davud,
Feraiz; 10; Tirmizî, Feraiz, 16; İbn Mace, Feraiz, 6; Darimî, Feraiz, 29)
Ubade b. es-Samit (r.a.)'in (ö. 45/665) şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
«Hz. Peygamber (s.a.s.), mirastan iki nineye, bunu aralarında
paylaşmak üzere hükmetti.» (eş-Şevkani,
Neylü'l-Evtar, Mısır, t.y. VI, 59) Abdullah b.
Mes'ud (ö. 32/652) Hz. Peygamber'in, murisin kızı, oğul kızı ve kız kardeşiyle
ilgili bir uygulamasından şu şekilde söz eder:
«Rasülullah (s.a.s.), ölenin kızı için yarım, oğul kızı için
üçte ikiye tamamlamak için altıda bir ve geri kalanın kız kardeşe verilmesine
hükmetti.» (eş-Şevkani, a.g.e., VI, 58)
Mikdam b. Ma'dikerîb (ö. 87/705) zevi'l-erham'la ilgili şu hadisi
nakletmiştir: «Kim bir mal bırakırsa, bu mirasçılarınındır. Ben, mirasçısı
olmayanın mirasçısıyım. Gerektiği durumda diyetini öderim ve mirasçısı olurum.
Dayı, mirasçısı olmayanın mirasçısıdır. Onun diyetini öder ve ona mirasçı
olur» (Ebu Davud, Feraiz, 8, Tirmizî, Feraiz, 12.)
3. İcma delili:
Bir tane ninenin tek başına altıda bir pay alacağı, ikiden fazla
ninelerin altıda bir hisseyi aralarında eşit olarak paylaşacakları prensibi sahabe ve
tabiîlerin icmaı ile sabittir. Hz. Ebu Bekir (ö. 13/634)'in halifeliği sırasında
konu tartışılmış, Hz. Peygamber'den, altıda bir uygulaması nakledilince, bu yönde
görüş birliği oluşmuştur. (el-Mevsılî,
el-İhtiyar, Kahire, t. y. V, 90; Hamdi Döndüren, Delilleriyle islam Hukuku, s. 483 vd)
Feraiz ilminin önemi büyüktür. Çünkü hayatta iken yaptığı
muamelelerin, ölümünden sonra devamı niteliğindedir. Hadis-i şerifte şöyle
buyurulmuştur: "Feraiz ilmini öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz. Çünkü o,
ilmin yarısıdır, unutulur ve o, ümmetimden kaldırılan ilimlerin ilki
olacaktır" (Tirmizi, Feraiz, 2; İbn Mace,
Feraiz, 1.)
"Sizin feraiz ilmini en çok bileniniz, Zeyd b. Sabit'tir" (Tirmizi, Menakıb, 32; İbn Mace, Mukaddime, II.)