TALAK'IN (BOŞAMA'NIN) RÜKNÜ
Feteva-ı Hindiyye'de: "Talak'ın (Boşama'nın) rüknü;
kocasının karısına hitaben "Sen boşsun" demesi veya buna benzer bir söz
söylemesidir! Kafi'de de böyledir. hükmü kayıtlıdır. İslâm dini; (istisnai haller
hariç) boşamada erkeğin iradesinin esas olduğunu beyan etmiştir. Ancak, nikâh
akdinden sonra da erkek, karısına boşama yetkisi verebilir. Buna "Tevfiz-i
Talak" denilmiştir. Bunun "Vekalet'le" de herhangi bir ilişkisi yoktur.
Çünkü vekil her an azledilebileceği halde; tevfiz hakkı tıpkı temlik gibidir.
Mutlak olarak verildiği takdirde erkek için vazgeçme hakkı yoktur. Her iki tarafda
(Hem erkek, hem kadın) talak (boşanma) hususunda irade sahibi olur.
İmam-ı Merginani: "Akıl-Baliğ olduğu zaman her kocanın
talakı (boşaması) geçerli ve sahih olur. Ancak sâbinin. mecnunun ve uyuyan kimsenin
boşaması sahih değildir. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav): "Her talak caizdir. Sadece
küçük çocuğun (sabinin) ve bunamışın (mecnunun) talakı caiz değildir."
buyurmuştur. Malumdur ki ehliyet: temyiz kudreti olan akıl iledir. Küçük çocuk ve
mecnun (bunamış); temyiz kudreti noktasından aklı yok hükmündedir. Uyuyan kimsenin
de boşama hususunda rıza ve ihtiyarından söz edemeyiz." hükmünü beyan
etmektedir.
SARHOŞ İKEN BOŞAMA: Hanefi fûkahası; "Allahû Teâla
(cc)'nın muhkem ayetleri ve Resûl-i Ekrem (sav)'in mütevatir sünnetleriyle haram
kılınan herhangi bir müşkilatı kendi iradesiyle kullanan kimsenin boşaması
(talak'ı) muteberdir." hükmünde müttefiktir. Zira Kur'an-ı Kerim'de:
"Ne söylediğinizi bilinceye kadar sarhoş iken namaza yaklaşmayınız"
hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayeti kerimede hitab sarhoşlaradır. Dolayısıyla
mükellef tutulmuşlardır. Feteva-ı Hindiyye'de; "Mezhebimize göre, herhangi bir
müskirat veya nebiz ile sarhoş olan kimsenin talakı (boşaması) muteber ve vaki olur.
Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir. Zorla veya zaruretten dolayı içki içip sarhoş
olan ve o sırada karısını boşamış bulunan kimse hususunda ihtilaf edilmiştir.
Sahih olan kavle göre; bu kimseye (İkrah sebebi veya zaruret dolayısıyla içtiği
için) hadd tatbik edilmeyeceği gibi, talakı da vaki olmaz. Bu durumdaki tasarrufu
geçerli değildir. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir." hükmü kayıtlıdır.
Sonuç olarak; İslâm dininin haram kıldığı herhangi bir müskiratı kendi arzusuyla
içip, sarhoş olan kimsenin talakı muteberdir. Sütleğen otu, bal şerbeti veya bunun
gibi mübah olan bir yiyecek sebebiyle veya kendi iradesinin dışında (ikrah ve zaruret)
olursa müstesnadır. Müçtehid imamlardan bir kısmı (İmam-ı Kerhi, İmam-ı Tahavi,
Ahmed b. Hanbel) "Sarhoşun aklı zail olmuştur. Halbuki tasarruf ehliyeti için
temyiz kudreti şarttır. Dolayısıyla sarhoşun talakı muteber olmaz" hükmünü
bayan etmişlerdir. Hanefi fûkahası: "Sarhoşun aklı, haram olan müskirat
sebebiyle ve kendi ihtiyarıyla ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla içki içmeyi
menetmek için (talakın muteber olması) hükmen bakidir" hükmünde ittifak
etmiştir. Sonuç olarak; kendi arzusuyla haram olan bir müskiratı kullanan kimse
sarhoş olur ve o halde iken karısını boşarsa, bu talak (boşanma) sahihtir.
MÜKREH'İN (ZORLANAN KİMSENİN) BOŞAMASI: Hanefi fûkahası;
"Akıllı ve büluğa ermiş her kocanın; isteyerek veya ikrah altında iken
yaptığı her talak (boşama) muteberdir." hükmünde müttefiktir. Sahabe-i
Kiram'dan bir zat, öğle uykusunda iken; karısı göğsüne binmiş ve hançerini
çekerek: "Beni üç defa boşa, aksi takdirde öldürürüm" demiştir. Bu
tehdit karşısında, üç defa boşamak mecburiyetinde kalmış ve daha sonra Resûl-i
Ekrem (sav)'e müracaat ederek, maruz kaldığı durumu izah etmiştir. Bunun üzerine
Resûl-i Ekrem (sav): "Boşamada öğle uykusunun hükmü yoktur" buyurarak
talakın muteber olduğunu zikretmiştir. Hanefi fûkahası "İkrah rızayı
kaldırsa dahi ihtiyari ortadan kaldırmaz. Zorlanan kimse iki şerrin evhenini tercih
ederek irade ve ihtiyarını beyan etmiştir. Rızanın bulunmaması neticeyi
değiştirmez" hükmünde ittifak halindedir. Şafii fûkahası ise, ihtiyar ile
rızanın birbirinden ayrılamayacağını esas almıştır. İkrah altındaki kimse
boşamaya (talaka) razı değildir. Dolayısıyla, Resûl-i Ekrem (sav)'in:
"Şüphesiz Allah, ümmetimden, hata, unutma ve yapmaya zorlandıkları şeyin
hükmünü kaldırmıştır." hadis-i şerifi esastır. İkrah sebebiyle ortaya
çıkan talakın hükmü yoktur. Hanefi fûkahası bu hadis-i şerif'in; ahiretteki
hükümle ilgili olduğunu; hata, unutma ve ikrar sebebiyle yapılan amellerden, hesaba
çekilmeyeceğinin bilindiğini zikretmektedir.
GAYR-İ CİDDi (ŞAKA VE OYUN İÇİN) BOŞAMA: Resûl-i Ekrem
(sav)'in: "Üç şey vardır ki, bunların ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir.
Bunlar nikâh, talak ve yemindir." buyurduğu bilinmektedir. Hem Hanefi, hem Şafii
fûkahası; "Bir mükellef; şaka veya oyun (eğlence) için karısını boşamış
olsa, bu muteberdir." hükmünde müttefiktir.
Dövülmek veya başına vurulmak gibi bir sebeple; temyiz kudretini
kaybedpb, aklı zail olan kimsenin bu durumda iken yaptığı talak muteber değildir.
Dilsizin (Ahras, konuşamayan) talakı işaretle vaki olur. Zira bu
işaretler; (Ahras için) söz yerine kaimdir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Dilsiz (Ahras)
olan kimsenin bu husustaki malûm işaretleriyle talakı (boşaması) vaki olur. Buradaki
dilsizden kasıt; anadan doğma dilsiz olan veya sonradan ahras (dilsiz) olmasına
rağmen, bu hali ölünceye kadar devam eden kimsedir. Dilsizin (Ahras'ın) bu konudaki
işaretlerinin anlaşılması da şarttır. Muzmarat'ta da böyle zikredilmiştir.
Dilsizin mektub yazmaya gücünün yetip-yetmemesi arasında fark yoktur. Fethû'l
Kadir'de de böyledir. Bilinen bir işareti olmayan veya yaptığı işaretin mahiyeti
hakkında şüpheye düşülen ahrasın (Dilsizin) bu işareti batıldır. Mebsut'ta da
böyledir. Ahraslığı (dilsizliği) sonradan olan ve devamlı bulunmayan (Ara ara
konuşabilen veya zorlamayla konuşabilen) kimsenin işaretlerine itibar olunmaz. Ahras
(Dilsiz) işaretle; üçten daha az talakta bulunmuşsa, bu talak, talak-ı ric'dir.
Muzmarat'ta da böyledir. Nihaye'nin sonunda Timûrtaşi'den naklen; ahraslığın
(Dilsizliğin) devamlılığının takdiri, bir senedir" denilmiştir. İmam'dan
gelen rivayette ise; "Sonradan ahras olan kimsenin, bu vasfı ölünceye kadar devam
ederse, işareti ile talakı vaki olur." denilmiştir. Alimlerimiz, "Fetva bu
son kavil üzerinedir" demişlerdir. Nehrû'l Faik'te de böyledir. Ahras (dilsiz)
karısını boşadığına dair bir mektup veya yazı yazarsa, bu yazısı ile talakı
(boşaması) vaki olur. Hidaye'de de böyledir" hükmü kayıtlıdır.
Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Talak erkeklerin, iddet beklemek ise
kadınlarındır." buyurduğu bilinmektedir. "Tevfiz"; erkeğin kendi
elindeki bir haktan (boşama hakkından) kadına temlikte bulunmasıdır.
"Tevfiz" hakkı verildiği zaman; hem erkek, hem kadın talak hususunda yetkili
olur. Aksi takdirde (istisnai durumlar hariç) boşama hakkı sadece ve sadece erkeğe
aittir. Yeryüzündeki hiçbir güç; erkekten, bu hakkı zorla alamaz.