Hac Nasıl
Yapılır
1 - Soru: Hacılar "Lebbeyk"e ne zaman son verirler?
Cevap: Bayramın birinci günü, Cemre-i Akabe'ye taş atmakla "Telbiye" son
bulur.
2 - Soru: Hac ile umreyi birbirinden ayıran hususlar nelerdir?
Cevap: Hac, senenin belirli bir zamanında, Zilhicce ayı içinde yapılmaktadır.
Umre ise, Kurban arefesi ile Kurban Bayramı'nın dört günü hariç senenin her
gününde yapılabilir. İkinci husus da hacda, Arafat'ta vakfe, Müzdelife'de vakfe ve
şeytan taşlamak gibi vazifeler bulunmaktadır. Umre'de bunlar yoktur. Sadece Kabe-i
Muazzama'yı tavaf, Safa ile Merve arasında sa'y ve tıraş olmakla tamam olur.
3 - Soru: Hacca giderken hacı namzetleri, halka yemek ziyafeti veriyorlar. Bunun
İslam dininde yeri var mıdır?
Cevap: Yemek ziyafeti, aslı itibariyle, meşru bir iştir. Hal böyle olunca, hacca
gitmeden önce veya döndükten sonra yahut başka bir sebeple yemek ikramında bulunmakta
herhangi bir mahzur düşünülemez. Yeter ki fakirler bu davette unutulmuş olmasın.
4 - Soru: Burada, üzerinde Kabe resmi bulunan kağıt levhalar var. Aynı zamanda
içinde insan resmi de bulunmaktadır. Bunları çerçeveletip evimize asabilir miyiz?
Bunda dinen bir mahzur var mı?
Cevap: Resim bulunan eve rahmet melekleri girmez. Maksad Kabe-i Muazzama'nın resmini
asmak ise, canlı resmi bulunmayanı tercih ediniz.
5 - Soru: Bir kimse Türkiye'de ziyaret edilecek yerleri ziyarette bulunduğu zaman
yarım hacı olur diyorlar. Buna inanmak doğru mudur?
Cevap: Ziyaretlerden dolayı sevap elde edilebilir. Ancak, böyle bir inanç
yanlıştır, bu iddia da asla doğru değildir.
6 - Soru: Yürüyerek hac yapmayı nezreden kimse, evinden çıktığı zamandan
itibaren mi yürüyerek gider?
Cevap: Bu hususta iki hüküm vardır: Evinden çıktığından itibaren yürümeye
devam eder, diyen de vardır. İhramlığından itibaren yürüyerek hac erkanı ifa eder
diyen de vardır. En sahih olan evinden itibaren yürümesidir.
7 - Soru: Bazı hacılar, Müzdelife'de geceleyin bir miktar kalıp oradan Mina'ya
gidiyorlar. Bu doğru mu?
Cevap: Bazı mezheplerde Müzdelife vakfesi sünnet bulunmaktadır. O mezhebin
mensupları, yol tıkanıklığına uğramadan Mina'ya varmak için geceden yolculuğa
devam etmektedirler. Fakat bizim gibi Hanefi mezhebinde olanlar için tanyerinin
ağarmasından sonra orada vakfe yapmak vacibtir. Bu vacibin terkedilmesi halinde bir
kurban kesilmesi gerekir.
8 - Soru: Memasik-i hac ne manasına gelmekte ve bununla neler kastolunmaktadır?
Cevap: Menasık, "Nüsuk" kelimesinin cemilenmiş şeklidir. Hac ibadetleri
anlamına gelmektedir. Bunun ile haccın farzları, vacibleri ve sünnetleri kasd ve ifade
olunmaktadır.
9 - Soru: Hacca giden kimseler, bayram namazını nerede kılıyorlar?
Cevap: Hacılar, ulemanın ittifakı ile bayram namazı kılmakla mükellef
değildirler.
10 - Soru: Haccın nev'i kaçtır?
Cevap: Haccın farz, vacib ve nafile olarak üç nev'i vardır. Başka bir yönden
ifade edilirse, ifrad haccı, kıran haccı ve temettü haccı diye üç nev'a ayrılır.
11 - Soru: Bir kimse, bayram günü Arafat'ta vakfe yapmış olsa haccı tamam olur mu?
Cevap: Arafat'ta vakfenin vakti, arefe gününün öğlesinden başlar bayram
gününün tanyeri ağarınca son bulur. Sorunuzda bahsi geçen kimsenin vakfesi makbul
olmaz. Zira vakti geçmiş olmaktadır.
12 - Soru: Hacc-ı kıran ile hacc-ı temettü arasında başlıca fark nedir?
Cevap: Hacc-ı kıranda da hacc-ı temettuda da, hac ile umre toplanmaktadır. Ancak,
hacc-ı kıranda umre ile hac arasında devamlı ihramlı bulunulmakta, hacc-ı temettuda
ise umreyi tamamladıktan sonra araya bir fasıla girmektedir. Şöyle ki: Hacı adayı,
umreyi tamamlayıp ihramdan çıkmakta, Zilhicce'nin 8. günü hac niyeti ile tekrar
ihrama girmektedir.
13 - Soru: Hac ile ilgili terimlerde "Afaki" kelimesi ne mana ifade
etmektedir?
Cevap: Mekkeli olmayıp hariçten gelenlere de "Hil" denilen yerde
oturanlara da "Afaki" denir.
14 - Soru: Hacca giden bir bakanın şoförü veyahut vazifeli polis niyet ederken hac
vazifesini yapsa hacı olur mu?
Cevap: Evet, olur.
15 - Soru: Haccı kıran veya haccı temettü yapanların, bir şükrane olarak
kestikleri kurbanın etinden kendileri de yiyebilir mi?
Cevap: Evet, yiyebilir.
16 - Behce Fetvalarından: Karı ve koca birlikte hacca gittiklerinden, koca
hazırdaki nafakayı harcar iken, kadın "Yolculuk masraflarımı da senin malından
ver" diye kocasını zorlayamaz" (H.Ec. c. 1/24)
Açıklama: Zengin olan kadına hac farz olunca her türlü masrafı kendisine ait olur.
Yanındaki mahremi kocası olsa bile, yol ücretini, delil vesair masraflarını kendi
parasından karşılar. Kocası onun sadece nafakasını temin ile mükelleftir.
17 - Soru: Hac ve umre yapanlar, Mültezem adı verilen yerde vücutlarım Kabe'ye
yasladıklarında bazılarının Kabe örtüsü altına girdikleri görülmektedir. Bunun
bir mahzuru var mı?
Cevap: Kabe'nin örtüsü başının üzerine gelirse kerahet vardır. Aksi halde
hiçbir mahzur yoktur.
18 - Soru: Peygamber Efendimiz'in (sav) yaptığı hac, hacc-ı ifrad, hacc-ı kıran
veya hacc-ı temettu'dan hangisi idi?
Cevap: Hz. Aişe'nin (ra) rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif ve şerhlerdeki
açıklamalar ile sorunuzu cevaplandırmak isterim. Aişe (ra) validemiz diyor ki:
"Biz veda haccı senesi Resulullah (sav) ile birlikte (hac yolculuğuna) çıktık.
Bizden kimi Umre'ye niyet etmiş, kimi de haccı ifrada niyet etmişti. Resulullah (sav)
da hacc-ı ifrada niyet etmişti." (Buhari c. 2, s. 151)
Buhari şerhi Kastalani'de şu ifade vardır: Peygamber (sav), hacc-ı ifrada niyet
etmiş, sonra yolculuk sırasında buna umreyi ilave etmiş (böylece hacc-ı kıran
yapmış) idi. (Kastalani c. 3, s. 130)
Yolculuk sırasında Akik vadisine geldiklerinde Cebrail aleyhisselam gelmişti.
Resulullah (sav) namaz kılmış ve haccının niyetine umreyi de eklemişti. Böylece
yapılan hac, hacc-ı kırana dönmüş oldu. (Tecrid tercemesi S. 88)
19 - Soru: Peygamber (sav) kaç defa hac yapmıştır?
Cevap: Cabir (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte şöyle açıklanmaktadır:
"Peygamber (sav) üç defa hac yapmıştır. Bunlardan ikisi hicretten önce eda
edilmiş, biri de hicretten sonra ifa edilmişti. Bu (son) hacda, umre de bulunmaktaydı.
Resul-i Ekrem(sav), beraberinde altmış üç deve götürmüş, Hz. Ali (ra) de Yemen'de
otuzyedi deve getirmişti. Bunların hepsini bu haccında kurban etmişti." (et-Tac
c. 2, s. 99)