Abdest
1 - Soru: Öğlenci ve sabahçı olduğumuz zaman, devamlı şekilde abdestlerimizi iş
yerinde alıyoruz. Yalnız ayak yıkama yeri, yüzümüzü yıkayacağımız yere 9-10
metre uzak. Tabii içimizde Hıristiyanlar da olduğu için, "Burası ayak yıkama
yeri değil" diyorlar. Elimizi, yüzümüzü ve kollanmızı yıkayıp,
ayaklarımızı da bundan 10-15 metre uzaklıktaki bir yerde yıkıyoruz. Bu abdestle de
namaz kılıyoruz. Caiz mi, değil mi?
Cevap: Abdest uzuvlarının birbiri peşine yıkanması, Hanefi mezhebine göre
sünnettir. Bu sebeple yüzünüzü yıkadığınız yerden 15 metre ilerdeki çeşmeden
ayağınızı yıkayarak aldığınız abdestle namaz kılmak caizdir.
2 - Soru: Abdest alırken başımızın dörtte birini mesh manasını nereden
anlıyoruz?
Cevap: Abdestin farziyyeti ile ilgili sure-i Maide'nin 6. ayeti, başı meshetmeyi
farz kılmıştır. Farz kılınan miktar hususunda müctehidlerin içtihadı ve ihtilafı
bulunmaktadır. İmam Ebu Hanife'nin içtihadı dörtte bir miktarın meshedilmesidir.
Muğire b. Şube'nin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerif buna mesned olmaktadır. Bu sahabi
diyor ki: "Peygamber (sav) bir kavmin süprüntülğüne geldi de küçük abdest
bozdu, sonra abdest aldı, başının nasiyesine ve mestleri üzerine mesh etti."
Nasiye, alın tarafına doğru uzayan saçların bulunduğu başın tepe kısmıdır. Bu
ictihadda bulunan ilim erbabı ve müctehidler, "Bi rüusiküm"deki banın
teb'iz için olduğu görüşündedir.
3 - Soru: Namaz kılmasak bile gerektiği zaman namaz abdesti almak, beyhude bir
hareket midir? Dinen açıklamasını yapar mısınız?
Cevap: Abdest, namaz, tavaf ve Kur'an-ı Kerim'e el sürmek için farz (şart) tır.
Sair hallerde abdestli bulunmak bir fazilettir. Fakat namaz kılmayınca abdestten
beklenen fayda tam olarak doğamaz. Her zaman abdestli bulunmanın hikmet ve
faydalarından biri de "şeytanın o kimseye namazı bıraktırmaktan ümit
kesmesidir." Bir kimse namaz kılmayınca şeytanın ümitlenmesine imkan vermiş ve
Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanamamış olur. Namaz kılmadığı halde abdestli
bulunmak, devamlı çorap giyip de pantolonsuz gezmeye benzer. Dünyada ahirete giden
yolun üzerinde birçok haramiler var. Olmaya ki onlara kapılasınız. Olmaya ki onlara
kapılanıp, İslami vazifelerden uzak kalasınız.
4 - Soru: Farz namazların dışındaki vakitlerde, hayrat suyundan alınan bir
abdestle en az bir nafile namaz kılmak gerektiğini duyuyoruz. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Bu tavsiye, yapıldığı zaman sevap olan, yapılmadığı zaman günah
bulunmayan bir husus olmaktadır.
5 - Soru: Abdestsiz gezdiğim zaman huzur duyamıyorum ve işim rast gitmiyor. Bu
sebeple, abdestli durmaya devam etsek ve fakat aldığımız abdestle nafile namaz
kılmasak sorumlu olur muyuz?
Cevap: Bu abdestle nafile namaz kılamadığınız zaman sorumlu olmazsınız. Bir
ayet de okusanız hakkını ödemiş olursunuz.
6 - Soru: Ben, abdest ve gusülde şüphelere düşüyorum. Yani, guslü yaptığım
zaman "Acaba guslüm oldu mu?" diyor, abdest aldığımda da buna benzer
şüpheler içimi kemiriyor. Ben, zaman geliyor da tekrar tekrar abdest alıyorum. Bana
abdest ve gusülden tafsilatlı olarak bahseden bir kitap tavsiye eder misiniz?
Cevap: Vehim şeytandandır. Onun şerrinden korunmak için Euzü okuyunuz.
Allah(cc)'a sığınınız ve Ayetü'l-Kürsi'yi okuyunuz. Dikkatlice abdest aldıktan
sonra gelen bu vesveseye asla kapılmayınız ve içinizden gelen sese "abdestim
abdest, guslüm gusüldür. Kör olası şeytan, sen kahrından çatla" diye onunla
alay etmek gerekir. Tavsiye edeceğimiz kitaplar, evhamı gidermek için değil, bu
husustaki fıkhi ve dini bilgilerinizi genişletmeye yarar. Büyük İslam İlmihali
(Ö.N. Bilmen'in) ve Nimetü'l-İslam'ı okuyunuz.
7 - Soru: Abdestin farz olan mahallerini yıkayıp geri kalan taraflarınınn terk
edilmesi caiz midir?
Cevap: Asla böyle bir şey doğru ve caiz değildir. Onların faydası olmasaydı
Peygamber Efendimiz (sav) terk ederdi. Sünnetlerin ihmali, bid'atların ihyasına ve
çoğalmasına yol açar. Bundan dolayı, her zaman ve hele asrımızda sünnetleri ifada
azami gayret göstermelidir.
8 - Soru: Abdest alırken ağıza su vermek sünnet olduğu halde gusulde farz
olmaktadır. Bunun sebebini açıklar mısınız?
Cevap: Abdestle ilgili Ayet-i Kerimede yüzün yıkanılması emredilmiştir. Yüz,
saçın bittiği yerden çene altına kadar ve iki kulak arasında yer alan kısmın
dışıdır. Burayı yıkamakla farz yerine gelir. Gusulde ağız ve burunun içi,
vücudun dış kısmından kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu sebeple ağız ve burun
içinin yıkanılması gusulde farz, abdestte ise sünnettir.
9 - Soru: Suyu ile abedst alınan bir havuza para atmakta bir beis var mıdır? Bu
havuzdan abdest almak caiz midir?
Cevap: Bu davranış bir israftır. Malı sokağa atmak gibidir ve ayrıca bid'attır.
Fakat içine para atılmış olması, havuzun suyu ile abdest almaya engel olmaz.
10 - Soru: Tuvalette abdest almakta bir mahzur var mıdır?
Cevap: Başka bir yerde abdest almak imkanı bulunmadığı zaman helada da abdest
alınabilir. Ancak, buralar temiz olmadığı için dualar okunamaz.
11 - Soru: Bir kimse, abdest alırken, abdest uzuvlarından birini unutuyor. Namazı
kıldıktan sonra hatırlıyor. Yeniden abdest alıp namazı iade edecek mi?
Cevap: Evet, o uzvu da yıkayarak abdestini tekrar alması ve namazını tekrar
kılması gerekir.
12 - Soru: Abdestin farzlarının dört olduğunu biliyoruz. Bazı kimseler bunun altı
olduğunu iddia etmektedirler. Bunların iddiası dini esaslara uygun mudur?
Cevap: Evvela şunu belirteyim ki, bu, dine aykırı olmayıp, tafsilata ihtiyaç
gösteren bir husus olmaktadır. Hanefi mezhebinde farz olarak kabul edilen şeyler,
diğer mezheplerde de farzdır. Zira hakkında ayet bulunmaktadır. Bundan sonra, diğer
üç mezhebin müctehidleri tarafından farz olduğuna hükmedilmiş şeyler de vardır.
Şöyle ki: İmam Şafii, abdestin farzlarının altı olduğunu belirtmiş ve bizim
bildiklerimizin üzerine "Niyyet" ile "Tertibe riayet'in farz olduğu
ictihadında bulunmuştur. Niyyet, İmam Malik'e göre de farzdır. Ahmed bin Hanbel,
tertibin farz olması hususunda İmam Şafii ile ictihad etmiş bulunmaktadır.
13 - Soru: Üzerinde ayet bulunan veya Allah (cc) adı bulunan bir parayı abdestsiz
olarak almak nedir?
Cevap: Mekruhtur.
14 - Soru: Şia'nın abdestte ayaklarını mesh etmelerinin bir dayanağı var mıdır?
Cevap: Şia'nın hangi harekelinin sağlam bir dayanağı vardır ki, bunda mesned
arayalım. Ehl-i sünnete muhalif kalmayı şiar edindikleri için her hususta muhalefeti
şuur haline getirmişlerdir.
Şia, Maide suresinin altıncı ayetini "ve ercüliküm" şeklinde mecrur olarak
okuyan kıraat imamlarının okuyuşundan hareketle kendisine ahkam çıkarmaktadır.
Böyle okunması halinde, "Vemsehü bi rüüsiküm" cümlesi üzerine atıf
olmakta, başınızı mesh ediniz, cümlesinin üzerine atfedilen kelimeye de onun
hükmünü yükleyip ayaklara meshedileceği hükmünü vermektedirler. Önce şunu
belirtmek isteriz ki, kıraat imamlarının hepsi böyle okumakta değildir. Nafi, İbni
Amir ve Kisai, Nasb ile "Ve ercüleküm" okumaktadırlar. Mecrur olarak okuması
halinde mana yönünden değil, lafız yönünden mütabeate binaen olmaktadır.
(Nimetü'l-İslam, Kitabü't-Taharet c. 66). Mecrur olarak okuma, "Cerri civari ve
tenasüb-ü kelam içindir" Tefsir-i İbni Kesir, c. 2, s. 26) Mecrur okunduğu zaman
meshin cevazı çıplak ayağa değil, ayakta mest varsa onun üzerine mesh etmekle
kayıtlıdır. (Tefsir-i Kurtubi, c. 6, s. 93)
15 - Soru: Acaba Hz. Ali (ra) çıplak ayağının üzerine mesh etti mi?
Cevap: Bilakis Hz. Ali (ra), "Ayaklarınızı topuklara kadar yıkayınız"
diye emir buyurmuştur. (Tefsir-i Kurtubi, c. 6, s. 93) Hz. Ali bir gün halkın arasında
hüküm vermekte iken mübarek çocukları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'in abdest ayetinin
ayaklarla ilgili cümlelerini mecrur olarak "Ve ercüliküm" ibaresiyle "Ve
ercüleküm" okumuş ve şöyle devam etmiş ve "Kelamdan" (varid olanın)
önü de sonu da budur" demiştir. Ashabın ulemasından bulunan Abdullah bin Mes'ud
ve Abdullah bin Abbas (ra) da, "Ve ercüleküm" okurlardı. (Tefsir-i Kurtubi,
c. 6, s. 93)
Nezzal bin Sebre, Hz. Ali (ra)'den naklederek demiştir ki: Ali (ra) öğle namazını
kıldırdıktan sonra, Küfe meydanında halkın arasına oturmuştu. İkindi vaktine
kadar orada kaldı. İkindi olunca bir su küpünün yanınaa vardı. Bir avuç dolusu su
alıp onu yüzüne, ellerine, başına ve iki ayağına sürdü, sonra ayağa kalkıp onun
artanını ayakta olduğu halde içti, sonra, "Halktan bazı kimseler, ayakta su
içmeyi kerih görüyorlar. Resulullah (sav), benim yaptığımı muhakkak
yapmıştır" dedi ve şöyle devam etti: "Bu, abdestini bozmayanın
abdestidir" dedi.
Hazret-i Ali'ye (ra) nisbet edilen ve ayaklar üzerine meshetmekle ilgili bunun dışında
bir beyan yoktur. Abdesti olanın eline, yüzüne, başına ve ayaklarına su sürmesi,
serinlemek için olmaktadır. (Tefsir-i İbni Kesir, c. 2, s. 26)
İbni Arabi demiştir ki: "Ulema, ayağı yıkamanın vacip olduğu üzerinde ittifak
etmiştir. Taberi'den başka bunu reddedeni bilmiyorum." (Tefsir-i Kurtubi, c. 6, s.
91) Bu kelimeyi mecrud olarak "Ve ercüliküm" okuyanlardan bir kısmı
"Ayakları mesihten murat, yıkamaktır" demişlerdir. Sahih olan da budur. Zira
mesh kelimesi, sıvazlamak ile yıkamak arasında müşterek bulunmaktadır. Bazen
yıkamada bazen de meshetmekte kullanıldığı olmuştur. (Tefsir-i Kurtubi, c. 6, s. 92)
Peygamber Efendimiz abdestlerinde ayaklarını yıkamış ve "Bu bir abdesttir ki,
Allah bundan başkasını kabul etmez" buyurmuştur. (Tefsir-i İbni Ke-sir, c. 2, s.
26; Nimetü'l-İslam; Kitabü't-Taharet, s. 66)
Abdullah bin Zübeyr'e (ra), Peygamber Efendimiz(sav)'in nasıl abdest aldığı sorulmuş
idi. Bir kap su istedi ve onlara göstermek için Peygamber Efendimiz'in aldığı
şekilde abdest aldı: Önce üç defa ellerini yıkadı, sonra üç defa mazmaza ve
istinşak yaptı, sonra da üç defa yüzünü yıkadı, sonra dirsekleriyle birlikte üç
defa kollarını yıkadı, sonra başını meshetti de ellerini bir defa öne, bir defa da
geriye götürdü, sonra topuklarına kadar iki ayağını yıkadı. (Tefsir-i Kurtubi, c.
6, s. 96)
Şayet ayakta farz olan, mesih olsaydı veya mesih caiz bulunsaydı, yıkamayı terk etmek
üzerine vaid (korkutucu beyan) vaki olmazdı. Zira meshetmek ayağın her tarafını
kaplamak değil, ancak mestin üzerine olduğu gibi, bazı yerlere elin temas etmesidir.
(Tefsir-i İbni Kesir, c. 2, s. 27)
Bir de Peygamber'in (sav) Buhari ve Müslim'de Abdullah bin Amr ile Ebu Hüreyre'den (ra)
rivayet edilen hadis-i şeriflerinde "Abdestinizi ikmal ediniz. (Kuru kalan)
ökçelerin vay ateşten haline" buyurmaktadır. Aynı metinle bir hadis-i şerifi
Müslim, Hz. Aişe'den (ra) rivayet etmiştir. (Tefsir-i İbni Kesir, c. 2, s. 26)
Peygamber (sav), abdest alan bir adamın ayağının üzerinde tırnak kadar bir yerin
kuru kaldığını görmüş ve "Kuru kalmış ökçelerin vay haline"
buyurmuştu. Hz. Enes (ra) nakletmektedir: Peygamber'e (sav) bir adam gelmiş, orada iken
abdest almış ve ayağının üzerinde tırnak kadar bir yeri kuru kalmıştı. Bunu
gören Peygamber (sav), "Dön de abdestini güzel al" buyurdu. (Tefsir-i îbni
Kesir, c. 2, s. 27) Bu hususta daha fazla bilgi için gerek tefsir gerekse fıkıh
kitaplarının geniş bilgi ihtiva edenlerim gözden geçirmeleri tavsiye olunur.
16 - Soru: Mesh ne demektir? Ve başın mesihteki mahalli neresidir?
Cevap: Mesh, başka tarafta kullanılmamış bir yaşlığı bir yere değdirmekten
ibarettir. Başın, kulağın üst tarafında kalan yerin dörtte birini mesh farz
olmaktadır.
17 - Soru: Kişi, abdest aldıktan sonra bazı yerlerin kuru kaldığına dair şek
etse ne yapar?
Cevap: Kuru kaldığına dair kesin bilgisi yoksa şekke itibar yoktur.
18 - Soru: Gözler, yüz üzerindeki birer uzuv olduğu halde neden gözlerin içini
yıkamıyoruz?
Cevap: Gözlerin içini yıkamak zarar vereceği için abdestte ve gusülde
yıkanması caiz değildir.
19 - Soru: Abdest aldıktan sonra başını tıraş ettiren kimsenin yeniden başını
mesh etmesi gerekir mi?
Cevap: Mesh etmesi lazım gelmez. Zira, saçlar kesilmekle hades (abdest bozulması)
vaki olmuş değildir. İkincisi, başı mesh etme farzı sakıt olmuştur. Düşmüş
olan bir mükellefiyet geri gelmez.
20 - Soru: Abdest veya gusülden sonra tırnak kesen kimsenin orayı tekrar yıkaması
gerekir mi?
Cevap: Gerekmez. Sadece orayı yıkamak müstehab olur.
21 - Soru: Bir insan abdest almış, daha sonra kolunda bir kuru yer kaldığını
görmüş olsa ve eliyle o kuruluğu gidermiş olsa, acaba bu abdest tamam olur mu?
Cevap: Abdestte her uzuv müstakil bir uzuv olarak kabul edilmektedir. Koldaki kuru
yer, aynı koldaki yaşlılıkla giderilebilir. Böyle yaparak abdestini tamamlamış
olur.
22 - Soru: Taharet-i suğra ne demektir?
Cevap: Abdestsizlik halini gidermek, yani abdest almak demektir.
23 - Soru: İştiyak ne demektir?
Cevap: Misvak kullanmak demektir.
23 - Soru: Teşvis ne demektir?
Cevap: Misvake bedel olarak dişleri parmakla temizlemek demektir.
24 - Soru: Teslis ne manasına gelmektedir?
Cevap: Bir fi'li üçlemek, üç defa yıkamak manasına gelmektedir.
25 - Soru: Tahlil ne demektir?
Cevap: (Parmaklarını) aralamak, parmak aralarını temizlemek demektir.