Beş Vakit
Namaz
1 - Soru: Sabah namazını kılamayan bir kimse, cuma ve cenaze namazı kılamaz diye
iddialar oluyor. Bu hususta cevabınızı rica ederim.
Cevap: Her namazın mükellifiyet ve sorumluluğu ayrı ayrıdır. Kıldığı
namazın borcunu ödemiş ve sevabına erişmiş olur. Bir kimsenin kılamadığı
namazdan sorumlu olması, diğer namazları kılma emrini ortadan kaldırmaz.
2 - Soru: Bütün namazların sünnetleri evvel kılınıyor da niçin akşam
namazının farzı evvel kılınıyor?
Cevap: Bu durum Hanefi mezhebine göredir. Şafii mezhebinde ise akşamın hem
farzından önce hem de farzını takiben sünnet namaz kılınmaktadır.
3 - Soru: Sabah namazından sonra Kur'an okunduğu zaman "Haşr" suresinin
son sayfasını okurken, sondan üç ayeti okuyorum. Bazı imamlar, yukarı ayetlerden
okunmasını tavsiye ediyorlar. Bu hususta izahat verirseniz memnun oluruz.
Cevap: Ma'kıl b.Yesar'dan Tirmizi'nin rivayet ettiği Hadis-i Şerifte sure-i
Haşr'ın son üç ayetini okumak tavsiye edilmiştir. Buna hiçbir ilave yapmak doğru
olmaz. Yapılan işin çokluğundan ziyade, Allah Resulü'nün (sav) tavsiyesine uygun
olarak yapılmasına dikkat etmelidir.
4 - Soru: Peygamber Efendimiz'den (sav) önce gelip geçen peygamberlere kaç vakit
namaz tebliğ ile emrolundu? Onlar da bizim kıldığımız gibi kılıyor idiyse, ka'dede
okunan "Ettehiyyatü" yerine ne okuyorlardı? Zira bu dua Peygamberimiz'e
Mirac'da hediye edildi.
Cevap: Bilinen bir şey varsa, o da bizden evvelki ümmetlere elli vakit namazın farz
kılındığıdır. Namaz içinde neler okudukları hususuna gelince, bu nokta, meselenin
teferruat noktasıdır. Bunu bizim bilmemize imkan ve sizin öğrenmenize de bir zaruret
görmüyorum.
5 - Soru: Beş vakit namazlara göre bu surelerin okunmasındaki tertip nasıl
olacaktır?
Cevap: İster imam olsun isterse kendi başına namaz kılsın, mukim olan kimse için
sünnet olan kıraette, sabah namazında ve öğle namazmda Fatiha'yı okuduktan sonra
"Tıval-i mufassal" adı verilen surelerden; ikindi ile yatsı namazlarında,
"Evsat-ı mufassal" diye adlandırılan surelerden; akşam namazında ise
"Kısar-ı mufassal" adı verilen surelerden bir sure okumaktır.
6 - Soru: Namazın farz olması Mekke'de mi, yoksa Medine'de mi olmuştur?
Cevap: Bunda ulemanın ittifakı vardır. Namaz Mekke'de iken farz olmuştur.
Peygamberlik ile birlikte namaz da farz kılınmıştır. Bu farziyyet iki vakit olarak
başlamış olup, Miraç gecesinde beş vakte çıkarılmıştır.
7 - Soru: Bir insan, beş vakit namazın farz olanını, nafile olandan ayın edemese
namazını nasıl kılması gerekir?
Cevap: Kişi, namazlarını farzları ile sünnet olanını birbirinden ayırt
edemeyecek durumda ise, bunları öğrenip bilesiye kadar, namazlarının hepsini farz
niyeti ile eda eder. Mesela, sabah namazını ikişer ikişer eda etmekle beraber,
onların dört rekatını da farz olarak eda etmesi gerekir. Ta ki farz olan namazları
nafile olarak kılmış olmasın. Nafile namazları farz olarak kılmak mümkün ise de
farzları nafile niyeti ile eda etmek caiz değildir.
8 - Soru: Mihrabın önünde bir vakitte iki farz kılınır mı?
Cevap: Cemaatle farz kılındıktan sonra, ikinci defa cemaat olunması halinde
mihraptan başka bir yerde cemaat teşkil etmelidir.
9 - Soru: Akşam ve yatsı namazlarının farzlarının birinci ve ikinci rekatlarında
açıktan okuyup, daha sonraki rekatlarda ise gizli okumanın hikmeti nedir?
Cevap: Gündüz namazlarında ilahi tecelliyat ağır, gece namazlarında ise daha
hafif bulunmaktadır. Bu sebeple, gündüz namazlarında gizli okumak emrolunmuş
bulunmaktadır. Zira açıktan okumakta da ağırlık vardır. İki ağırlığın bir
arada bulunmaması için böyle emredilmiştir. Gece namazlarındaki tecelliyat hafif
bulunduğundan, açıktan okumak vacib olmuştur.
- Behce Fetvalarından: "Kıyam'ın farz olması, farz olan namazlara
mahsustur" (H.Ec. 1/9)
Açıklama: Kıyam'ın rükün oluşu, farz ve vacib namazlara mahsustur. Sünnet ve
nafile namazlarda kıyam sünnettir. Bu itibarla, bir özür bulunmadığı halde,
oturarak nafile namaz kılınabilirse de ayakta kılmak evladır.
- Behce Fetvalarından: "Farzları dörder rekat olan namazların ikişer
rekatı, hicretten önce; ikişer rekatı da hicretten sonra farz olunmuştur" (H.Ec.
1/8)
Açıklama: İslam'ın başlangıcında namazlar, mukim ve misafir bulunan her Müslümana
ikişer rekat farz kılınmıştır. Daha sonra, mukimin namazı dörde çıkarılmış,
misafirinki iki rekat olarak bırakılmıştır. Bahsi geçen yükselme, fetvada ifade
edildiği gibi, hicretten sonraki tarihe tesadüf etmektedir.
10 - Soru: Finlandiya'da gece ve gündüzler 48 saattir. Burada yaşayan insanların
veya buraya gelen Müslümanların namaz kılmaları veya Ramazan'da oruç tutma
hükümleri nasıl olmalıdır?
Cevap: Bu mevzu ile ilgili cevabımızı "Tenkidlerim, Tedkiklerim" adlı
kitabımızdan naklen aşağıya alıyoruz: "Şimal kutbunda namaz ve orucun edasına
gelince; önce şu hususu belirtmek isteriz: Bu ibadetler vakitle şartlıdır. Fıkıh
kitaplarında açıklanan zamanları girdiğinde sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı
namazları eda olunur. Bazı memleketlerde, güneş battıktan biraz sonra tan yeri
ağarıp şafak sökmektedir. Bu gibi memleketlerde yatsı namazı vakti bulunmadığı
için, o bölgede yaşayan halk, yatsı namazı kılmakla mükellef tutulmamıştır. Gece
ile gündüzü normal zaman şartlarına göre bir yıl devam eden kutuplarda bulunacak
bir Müslüman için, senede beş vakit namaz kılma mükellefiyeti vardır. Vakitleri
girince bu namazlar eda olunur. Bu hüküm, oradaki yaşama zorluklarına karşı ilahi
bir kolaylık ve istisnai bir hüküm teşkil etmektedir.
Oruç, Ramazan hilalinin görülmesi ile başlayan ve tan yerinin ağarmasından akşama
kadar yemekten, içmekten ve nefsani arzulara uymaktan -Allah Teala'ya kulluk niyyeti ile-
kendini tutmaktır.
Tan yerinin ağarması ile güneşin batması altı aydan aşağı olmayan bu yerde oruç
tutmaya imkan yoktur. Ramazan hilalini görmek de müyesser olmayınca, bulunmayan bir
vaktin orucunu tutmak mükellefiyeti olmaz. Bu bölge ile ilgili olarak takip edilecek ve
ihtiyata uygun düşen bir yol vardır. Kuzey kutbuna en yakın ve 24 saatlik normal
günü bulunan bir beldenin namaz vakitlerini tespit edip o saatler geldiğinde beş vakit
namazı kılar. O beldenin imsak ve iftar vakitlerini esas alarak ihtiyaten o kadar
müddet bir zaman oruçlu gibi hareket eder.
Kitap, sünnet, icma ve Kıyas-ı Fukaha diye ifade edilen dört delil ve ana kaynak
içinde, aranılacak mesele erbabına açıktır.
11 - Soru: Zeval vakitlerinin kerahet vaktinden olduğu malumdur. Yalnız cuma gününe
mahsus olmak üzere bir istisna var mıdır?
Cevap: Zeval vakti, namaz kılmanın mekruh sayıldığı vakitlerden biridir. Ancak,
İmam Şafii cuma gününü bu kerahetten müstesna tutmuştur. Mezkur günün vaktinde
camii şerife gelen kimsenin "Tahiyyetü'l-mescid" namazını kılabileceği
Şafii fıkhında açıklanmaktadır. (el-Fıkh ala mezahibi'l Erbea c. l, s. 272) Hanefi
müctehidlerinden İmam Ebu Yusuf'un görüşü de bu istikamettedir. (Büyük İslam
İlmihali 3. kitap, madde 406)
12 - Soru: Ben, yatsı namazına bir saat kala işten geliyorum. Akşam namazını
kılayım mı, yoksa kazaya mı bırakayım?
Cevap: Namazınızı hemen kılınız. Kazaya bırakmanız doğru olmaz. Akşam
namazınızı yıldızlar iyice belli oluncaya kadar bırakmadan kılmak sünnettir.
13 - Soru: Bahsi geçen kitabın gene 190. sayfasında, "Seyahat edenler ve
zamanları çok dar olanlar, öğle ile ikindi namazlarını, öğle vaktinden güneş
batıncaya kadar, ne zaman olursa olsun; akşam ile yatsıyı, gecenin hangi saatinde
olursa olsun, bir arada kılmaya mezundurlar" demektedir. Bu hususta ne
dersiniz?
Cevap: Böyle bir müsaade, Hanefi mezhebinde, sadece hacılar için ve arefe günü
ile sınırlı olarak vardır. Yazarın ifade ettiği gibi değil, ikindi ve öğle
namazını öğle vaktinde, "Cem'u takdim" suretiyle kılacak; akşam ve
yatsıyı, yatsı vaktinde Müzdelife'ye vardıktan sonra "Cem'u te'hir"
suretiyle eda edecektir. İmam Şafii, bunu bir isyan ve günah işlemek için yapılmayan
seyahat ve seferilik için de geçerli kabul etmiş bulunmaktadır. Yazarın fıkhi
yanlışları düzeltilecek olursa İmam Şafii'nin görüşüne yaklaşmış olur.
14 - Soru: Bir kimse sabah namazını vaktinde kılamayıp güneş doğduktan sonra
kılsa, eda diye mi, yoksa kaza olarak mı niyet eder?
Cevap: Bir şahsın güneş doğduktan sonra ve kerahat vaktinin çıkmasını takiben
kılacağı namaz, eda değil, kazadır. Ancak; bu namaz öğleden önce kılınacak
olursa sünneti ile birlikte kaza edilir. Daha sonra kılınır ise yalnız farzını kaza
etmek gerekir. Bir namazı vaktinde kılmaya gayret göstermeli, şayet kazaya kalmışsa
daha fazla geciktirmeden onu kazaya çalışmalıdır.
15 - Soru: Yatsı namazı, yaz günlerinde, akşam namazından iki saat sonra; kışın
bir buçuk saat sonra oluyor. Böyle bir kayıt mevcut mu?
Cevap: Namaz vakitleri saatle dondurulamaz. Şer'i ölçülere göre tesbit edilir ve
bu tesbitin hangi saat ve dakikaya rastladığı açıklanır. Bu itibarla yatsı
namazının vakti güneş battığı zaman ufukta beliren "Şafak"ın
kaybolması ile başlar. Şafak, İmam Azam'a göre, ufuktaki beyazlık; İmam Ebu Yusuf
ile İmam Muhammed'e göre ufukta görülen kırmızılıktır. (Maliki, Şafii ve Hanbeli
mezheplerinin görüşü de böyledir) Bahsi geçen şafak'ın kaybolması, kışın kısa
sürmekte, yazın ise daha uzun devam etmektedir.
16 - Soru: Beş vakit namazların kılınması ile ilgili vaktin giriş ve çıkış
zamanlarından başka, edaları için müstahab görülen vakitler var mıdır?
Cevap: Evet, vardır. Şöyle ki:
a) Sabah namazında "İsfar", yani ortalığın aydınlanmasına kadar bırakmak
müstehabtır. Bu hükümden hacıların Müzdelife'de kılacakları sabah namazı
müstesna bulunmaktadır. Zira onlar, tanyeri ağarınca sabah namazını kılıp
peşinden vakfe yapacaklar, daha sonra Mina'ya hareket edeceklerdir.
Sabah namazında "îsfar" sünneti, cemaatle namaz kılan imam ve ona uyan
kimselere mahsus değildir. Tek başına namaz kılacak kimse için de "İsfar"
sünnet bulunmaktadır. Bu, senenin her mevsiminde, yazda ve kışta sünnettir.
b) Öğle namazını -yaz mevsimine mahsus olmak üzere- ortalığın biraz serinlemesine
tehir etmek müstehabtır. Bu tehir, sadece sıcak iklim halkı için değildir. Her yerde
uygulanması müstehab bulunmaktadır.
c) İkindi namazını, güneşin parlaklığının değişikliğe uğrayacağı bir zamana
kadar bırakmamak kaydiyle, yazda ve kışta biraz tehir müstehabtır. Gözün
kamaşmayacağı bir vakte kadar geciktirilmesi kerahat-i tahrimiyye ile mekruhtur. Hava
bulutlu olursa, böyle bir kerahet vaktine kadar geciktirme korkusu bulunduğundan, vaktin
girdiği yakinen ve kesin olarak belli olduktan sonra ikindiyi kılmakta acele etmek
müstehabtır.
d) Akşam namazını vakti girince hemen kılmak müstehabtır. Yani bu namazda bir tehir
mevzu bahis değildir. Yaz ve kış uygulanacak usul budur. Sadece hava bulutlu
olduğunda, namazı güneş batmadan kılmak korkusu bulunduğundan, acele edilmemesi ve
güneşin battığı kesin olarak belli olasıya kadar geciktirilmesi müstehab
olmaktadır. Bir de sofranın hazırlanmış olduğu sırada akşam namazı vakti olsa,
önce yemeği yemeli, daha sonra namazı kılmalıdır. Peygamber Efendimiz (sav),
"Akşam yemeği ile akşam namazı bir araya gelirse akşam yemeği öne
alınır" buyurmuşlardır. Bilhassa Ramazan günlerinde bu cevazla amel etmek
münasip olur.
e) Yatsı namazını gecenin ilk üçte bir vaktine kadar tehir etmek müstehabtır. Bu
geciktirmeyi, yaz günlerinde uygulamak, cemaatin azalmasına yol açacağından, sadece
kış mevsimlerinde yapılmalıdır.
17 - Soru: Akşam namazının son vakti ile yatsı namazının giriş zamanı olan
"Şafak" ne demektir?
Cevap: İmam Ebu Yusuf ile İmam Muhammed'e göre "Şafak", güneşin
battığı ufukta görülen kırmızılıktır. İmam-ı Azam Hazretleri'ne göre ise,
kırmızılıktan sonra görülen beyazlıktır. Kırmızılık kaybolduğunda, İmameyn'e
göre akşam vakti çıkmış; beyazlık kaybolduğunda Ebu Hanife Hazretleri'ne göre
akşam vakti çıkmış ve yatsı namazının vakti girmiş olur.
18 - Soru: Köylerde bazı alimler, akşam ezanından bir buçuk saat sonra yatsı
kılınabilir demişler. Buna karşı siz ne dersiniz?
Cevap: Namazlar saatle değil vakitle tayin edilir. Bu vakit, yazda ve kışta
değişik olur. Bilhassa yazın, akşamla yatsının arası iki saate yaklaşmaktadır.
Yazda ve kışta bir buçuk saat olarak vaktin dondurulması, her mevsimde geçerli bir
ölçü olamaz.
19 - Soru: Yalnız nafile kılınması mekruh olan tanyerinin ağarmasından güneş
doğasıya kadar olan zaman ile ikindinin farzını kıldıktan sonra güneşin sararması
vaktine kadar olan vakitlerin dışında nafile namaz kılmak mekruh olan başkaca
vakitler var mıdır?
Cevap: Evet, vardır.
1- Akşam namazının farzından evvel nafile namaz kılmak mekruh bulunmaktadır.
2- Bayram namazlarından önce evde ve camide nafile kılmak mekruhtur.
3- Bayram namazından sonra sadece camide nafile kılmak mekruhtur.
4- Cuma günü hatip minbere çıktığı zamandan farzı bitiresiye kadar nafile kılmak
mekruhtur.
5- Farz namaz için ikamet olunduğu sıra nafile kılmak mekruhtur. Bu hükümden sabah
namazının sünneti müstesnadır.
6- Arafat'ta cem'u takdim suretiyle, Müzdelife'de cem'u tehir yoluyla kılınan iki
farzın arasında o namazlarla ilgili sünnetler kılınmaz.
7- Vaktin farzı olan namazın pek dar bir zamana kalması halinde, sadece farzı kılmak
gerekir. Nafile ile iştigal, farzın kazaya kalmasına yol açabileceği gerekçesiyle,
mekruh görülmektedir.
- Netice Fetvalarından: "Şafak kaybolmadan önce tanyeri ağaran bir
beldenin Müslüman halkı üzerine yatsı namazı ve vitir (kılmak) vacip olmaz"
(H.Ec. 1/8)
Açıklama: Namaz ibadeti, vakitle alakalı bir farzdır. Bazı memleketlerde akşam
namazından sonra şafak sökmeye başlar. Buralarda yaşayan Müslümanlar, yatsı
vaktine erişmediği için bu namazla ve vitir ile mükellef olmazlarsa da bunları kaza
yolu ile kılmak, ihtiyata uygun olur. Vacip olmaz demek, kılındığı zaman caiz olmaz
manasında anlaşılmamalıdır. Kılınmasından sorumlu olmamak ayrı bir husus, kaza
edilmesi halinde sevabına erişmek ayrı bir mesele olarak mütalaa olunmalıdır.