EHL-İ
SÜNNET VET-CEMAAT AKİDESİNİN ÖZELLİKLERİ
Selef-i Salih'in Akidesi Neden Uyulmaya Daha Değerdir?
Sahih akide bu dinin esasıdır. Bu esas üzere yükselmeyen herbir
yapı sonunda yıkılıp, gider. İşte bundan dolayı Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem-'in ömrü boyunca bu akidenin esaslarını yerleştirmeye ve temellerini
derinleştirmeye çokça önem verdiğini görüyoruz. Bu ise sağlam bir kaide ve
güçlü bir temel üzerinde insanların yapılarını yükseltmek içindir.
Kur'an-ı Kerîm, Mekke döneminde onüç yıl boyunca değişmeksizin
tek bir mesele üzerinde durarak inmeye devam ettiğini görüyoruz. Bu da akide ve yüce
Allah'ı tevhid meselesidir. İşte bundan dolayı ve önemli olduğu için Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- Mekke döneminde yalnız ona davet ediyor ve ashabını onun
üzerinde eğitiyordu. Selef-i Salih'in akidesini incelemenin önemi saf ve temiz akidenin
açıklığa kavuşturulması ile insanların tekrar ona dönmesi uğrunda ciddi
çalışmanın zorunluluğu, değişik fırkaların sapıklıklarından ve cemaatlerin
ayrıklıklarından onları kurtarmanın zorunluluğunun büyük öneminden
kaynaklanmaktadır. İslama davet edenlerin ilk davet etmeleri gereken esas budur.
Selef-i Salih'in Yöntemine Uygun Akide:
O halde selef-i salih'in yöntemine uygun akidenin önemini ortaya
koyan ve ona sımsıkı sarılmanın zorunluluğunu gösteren birtakım ayırıcı nitelik
ve özellikleri bulunmaktadır. Bu özelliklerin en önemlilerinden bazıları
şunlardır:
1- Evvela bu akide tefrikadan ve grublara ayrılmaktan kurtuluşun
genel olarak müslümanlığın saflarını, özel olarak da alimlerin ve davetçilerin
saflarını birleştirmenin yoludur. Çünkü bu akide yüce Allah'ın vahyi, O'nun
Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in getirdiği hidayet ve ilk şerefli nesil
ashab-ı kiram'ın izlediği yoldur. Bu esasın dışındaki herbir toplanma neticede
-bugün müslümanlann halinden gördüğümüz gibi- ayrılıktır, anlaşmazlıktır,
başarısızlıktır. Şanı yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kim kendisine
doğru yol apaçık belli olduktan sonra peygambere karşı gelir, mü'minlerin yolundun
başkasına uyup giderse, onu döndüğü o yolda bırakır ve cehenneme atarız. O ne
kötü bir dönüş yeridir!" (en-Nisa, 4/115)
2- Bu akide müslümanları birleştirir, saflarını güçlendirir.
Hak üzere ve hakta sözbirliği etmelerini sağlar. Çünkü bu, şanı yüce Allah'ın; "Allah'ın
ipine topluca sarılın ve ayrılmayın." (Al-i İmran, 3/103) buyruğunun
gereğini kabul etmek demektir.
Bundan dolayı müslümanların ayrılıklarının en önemli sebepleri
arasında yöntemlerinin farklı oluşu ve bilgi kaynaklarının çok oluşudur. Akide ve
bu akidenin öğrenildiği kaynakların bir olması ümmeti birleştirmek için önemli
bir sebebtir. Tıpkı bu ümmetin ilk nesli arasında gerçekleştiği gibi.
3- Selef-i Salih'in akidesi müslümanı doğrudan yüce Allah'a ve
O'nun Rasulüne bağlar. Onlara sevgi ile bağlar ve onları ta'zime iter. Allah ve
Rasülünün önüne geçmemeyi öğretir. Çünkü selefin akidesinin esası, heva ve
şüphelerin oyuncağı olmaktan uzak bir şekilde "Allah buyurdu, Rasülullah
buyurdu" tavrıdır. Felsefe, mantık, akılcılık gibi yabancı etkilerden ve
başka birtakım kaynakların yönlendirmesinden uzaktır.
4- Bu akide gayet kolaydır. Anlaşılır bir akidedir ve nettir.
Karışıklığı yoktur, anlaşılmaz ifadeler taşımaz. Karışık anlatımlardan,
nassların tahrif edilmesinden uzaktır. Böyle bir akideye inanan bir kimsenin kalbi
rahattır. Ruhu huzur içindedir. Şüphe, vehim ve şeytanlığın vesveselerinden
uzaktır. Gözü aydındır böyle bir kimsenin. Çünkü bu akideye inanan bir kişi bu
ümmetin peygamberi, ashab-ı kiram'ı -Allah hepsinden razı olsun-nın gösterdiği yol
üzerinde yürür. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Mü'minler ancak
Allah'a ve Rasülüne iman eden ve sonradan şüpheye düşmeyen, sonra da malları ve
canları île Allah yolunda cihad eden kimselerdir. İşte onlar sadık olanların ta
kendileridir." (el-Hucurât, 49/15)
5- Bu akide yüce Allah'a yakınlaşmanın, O'nun rızasını elde
etmenin en büyük sebeplerinden birisidir.
İşte bu özellik ve belirtiler ehl-i sünnet ve'l-cemaat'in
değişmez özellikleridir. Hemen hemen her yer ve her zamanda bu özelliklerde
farklılık olmaz. Yüce Allah'a hamdolsun. (1)
DİPNOTLAR
(1) Bu
konuda geniş bilgi için bk. İmam İbn Batta el-Ukberî, el-İbane adlı eserin
mukaddimesi. Konu ile ilgili oldukça güzel açıklamalar vardır. Sözü geçen
mukaddimeyi kitabın muhakkiki Dr. Rıda b. Nasan Mu'tî hazırlamıştır. Ayrıca bk.
Dr. Nasır b. Abdu'l-Kerim el-Akl, Mebabisu fi Akideti Ehl-i Sünnet-i ve'l-Cemaa ve
Mevkıfuı'l-Harekati'l-İslamiyyeti'l-Muasireti minbâ adlı eserin: Min
Hasaisi'l-Akideti'l-İslamiyeti ve Etbaına adlı bölüm s. 29.
İşte buradan bizler şunu da öğreniyoruz ki: "Selefilik belli bir dönemin
aşamasıdır. İslami bir mezheb değildir... diyenlerin iddiaları doğru olamaz.
Çünkü selef mezhebi: Güzel liderlik ve kendisine uyulan sağlıklı yöntem gibi iki
büyük temeli ihtiva etmektedir.
Önderler ashab, tabiîn ve güzel bir şekilde onlara uyan etbau't-tabiînden ibaret üç
nesildir.
Yöntem ise itikadı anlamak, delillendirmek, takrir, ilim, iman ve şeriatın bütün
yönlerinde çağlar boyunca izlenen yoldur.
Bununla açıkça ortaya çıkmaktadır ki: Selefilik vasfı bu vasfı alan herkes için
bir övgüdür. Hem önderlik bakımından, hem yöntem bakımından. Çünkü bu konuda
onun salih bir geçmişleri (selef-i salihleri) vardır. Onlar da peygamberinin
tanıklığıyla bu ümmetin hayırlılarıdır. Bu vasfın delalet ettiği itikad ve
ameli zahiren ve batınan gerçekleştirmeden bu vasfa sahih olmaya gelince, bunda
herhangi bir övülecek taraf olamaz. Çünkü asıl muteber olan lafzi ıstılahlar
değil, anlamlardır.