ÜÇÜNCÜ RÜKÜN
KİTABLARA İMAN
Ehl-i sünnet ve'l-cemaat yüce Allah'ın emir, yasak, vaad ve
tehditlerini, Allah'ın kullarından istedikleri şeyleri ihtiva eden ve içlerinde
hidayet ve nur bulunan bazı kitabları rasüllerine indirmiş olduğuna kesinlikle iman
ederler. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"O peygamber kendisine Rabbinden indirilene iman etti,
mü'minler de. Onların herbiri Allah'a, O'nun meleklerine, kitablarına, peygamberlerine
inandı." (el-Bakara, 2/285)
Yüce Allah'ın kitablarını rasullerine insanları hidayete iletmek
için indirmiş olduğuna da inanırlar. İşte yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Elif. Lam. Râ. Bu insanları
Rablerinin izniyle, karanlıklardan nura, yegane galib, hamde layık olan (Allah)ın
yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitabtır." (İbrahim, 14/1)
Bu kitablar ise Kur'an, Tevrat, İncil, Zebur, İbrahim ve Musa'ya
verilen sahifelerdir. Bunların en büyükleri ise Tevrat, İncil ve Kur'an'dır.
Üçünün en büyüğü onların neshedicisi ve en faziletlileri ise Kur'an-ı
Kerîm'dir.
Kur'an dışındaki diğer kitabları yüce Allah indirdiğinde onları
korumayı tekeffül etmemiştir. Onları korumayı insanlardan istemiştir. Fakat onlar bu
kitabları koruyamadılar, bunlara hakkıyla riayet edemediler. O bakımdan bu kitablarda
birtakım değişiklikler ve değiştirmeler olmuştur.
Kur'an-ı Kerîm alemlerin Rabbinin kelamı, O'nun apaçık kitabı,
O'nun sapasağlam ipidir. Allah, ulu Rasulü Abdullah'ın oğlu Muhammed -sallallabu
aleyhi ve sellem-'e ümmete bir anayasa olsun, insanları karanlıklardan aydınlığa
çıkarsın, doğru yola ve sırat-ı müstakim'e iletsin diye indirmiştir.
Yüce Allah bu kitabta öncekilerin de, sonrakilerin de haberlerini,
göklerin ve yerin yaratılışını açıkladığı gibi helal ve haramı etraflı bir
şekilde beyan etmiş, edeb, ahlakın esaslarını, ibadet ve muamelata dair hükümleri,
peygamberlerin ve salih kişilerin yaşayışlarını, mü'minlerle kafirlerin
görecekleri karşılıkları açıklamış, mü'minlerin yurdu olan cennetin
niteliklerini, kafirlerin yurdu olan cehennemin niteliklerini belirtmiştir. O bu kitabı
kalblerde bulunan hastalıklara bir şifa, herşey için bir açıklama, mü'minler için
de bir hidayet ve bir rahmet kılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Ve Biz sana bu kitabı herşeyi açıklayan bir bidayet, bir
rahmet ve müslümanlara bir müjde olmak üzere kısım kısım indirdik." (en-Nahl,
16/89)
Bütün ümmetin bu kitaba uymaları, Peygamber -sallallabu aleyhi ve
sellem-'den sahih olarak gelmiş olan sünnet ile birlikte onun hükmünü kabul etmeleri
gerekir. Çünkü yüce Allah Rasalünü hem bütün insanlara, hem de bütün cinlere
kendilerine indirilenleri açıklasın diye göndermiştir. Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır:
"İnsanlara kendilerine ne indirildiğini açıklayasın ve
onlar da iyice düşünsünler diye sana da hu zikri indirdik." (en-Nahl, 16/44)
O bakımdan ehl-i sünnet ve'l-cemaat Kur'an-ı Kerîm'in harf ve
manalarıyla Allah'ın kelamı olduğuna, O'ndan gelip O'na döneceğine, Allah
tarafından indirilmiş olup, mahluk olmadığına, gerçek anlamıyla Allah'ın kelamı
olduğuna, onu Cebrail'e ilka ettiğine, Cebrail'in de bunu Muhammed -sallallahu aleyhi ve
sellem-'e indirdiğine iman ederler.
Bu kitabı hikmeti sonsuz (Hakîm), herşeyden haberdar (Habîr) olan
yüce Allah apaçık bir Arapça ile indirmiş, bizlere herhangi bir şüphe ya da
tereddüdün sözkonusu olmayacağı bir şekilde tevatür yoluyla nakledilegelmiştir.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Muhakkak bu alemlerin Rabbinin indirdiğidir. Onu Ruhu'l-Emin
indirdi. Uyarıcılardan olasın diye kalbin üzere;
apaçık bir Arapça lisan ile..." (eş-Şuarâ, 26/192-195)
Kur'an-ı Kerîm kalblerde ezberlenir, dillerle okunur ve mushaflara da
yazılır. Şanı yüce Allah da şöyle buyurmaktadır;
"Aksine o, ilim verilmiş olanların göğüslerinde
(hıfzedilmiş) apaçık ayetlerdir." (el-Ankebut, 29/49); "Şüphesiz o,
oldukça şerefli bir Kur'an'dır. Korunan bir kitabtadır, ona ancak tam anlamı ile
temizlenmiş kimseler el sürebilir. O alemlerin Rabbi tarafından indirilmedir."
(el-Vâkıa, 56/77-80)
Kur'an-ı Kerîm, İslam Peygamberi Abdullah'ın oğlu Muhammed
-sallallahu aleyhi ve sellem-'ın en büyük ve ebedi mucizesidir. Semavi kitabların
sonuncusudur. Bu kitab ne neshedilir, ne değiştirilir. Yüce Allah her türlü tahrif,
tebdil, fazlalık ya da eksikliğe karşı onu dünyadan kaldıracağı güne kadar -ki bu
da kıyamet gününden az önce olacaktır- korumayı üzerine almıştır. İşte yüce
Allah şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz Zikri biz indirdik ve onu koruyacak
olanlar da elbette bizleriz." (el-Hicr, 15/9)
Ehl-i sünnet ve'l-cemaat, Kur'an'dan bir harf inkar eden yahut ona bir
harf ilave eden ya da eksilten kimsenin kafir olduğunu kabul ederler. Buna göre bizler
Kur'an'ın ayetlerinden herbir ayetin Allah tarafından indirilmiş olduğuna ve bizlere
kat'î tevatür yoluyla nakledile geldiğine kesinlikle iman ederiz.
Kur'an-ı Kerîm, Rasülullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e bir
defada indirilmedi. Olaylara göre yahut bazı sorulara cevab olmak üzere ya da durumun
gereğine uygun olarak 23 yıllık bir süre içerisinde kısım kısım indirilmiştir.
Kur'an-ı Kerîm 86'sı Mekke'de, 27'si Medine'de indirilmiş, toplam
114 sure ihtiva eder. Mekke'de indirilmiş surelere Mekkî Sureler, Medine'de indirilmiş
surelere Medeni Sureler adı verilir. Kur'an-ı Kerîm'de Mukatta' Harfler diye bilinen
harflerle başlamış 29 sure vardır.
Kur'an-ı Kerîm, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in
döneminde, onun gözü önünde yazılmıştır. Çünkü ashab-ı kiram'ın en
seçkinlerinden vahiy katibliğini yapan kimseler vardı. Bunlar Kur'an'ın nazil olan
herbir bölümünü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emri ile yazarlardı. Daha
sonra Ebu Bekr -radıyallahu anh- döneminde mushaf olarak biraraya toplandı. Osman
-radıyallahu anh- döneminde ise tek bir imla şekli üzere yazıldı. Allah onların
hepsinden razı olsun.
Ehl-i sünnet ve'l-cemaat Kur'an'ı öğretmeye, ezberlemeye, okumaya,
tefsir etmeye ve gereğince amel etmeye çok önem verirler. Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: "Bu, ayetlerini düşünsünler, tam akıl sahibleri öğüt
alsınlar diye sana indirdiğimiz hayır ve bereketi bol bir kitabdır. " (Sad,
38/29)
Kur'an-ı Kerîm'i okuyarak yüce Allah'a ibadet ederler. Çünkü
Kur'an-ı Kerîm'in herbir harfinin okunması karşılığında Peygamber -sallallahu
aleyhi ve sellem-'ın şu buyruğunda haber verdiği üzere bir hasene verilir:
"Her kim Allah'ın kitabından bir harf okuyacak olursa, o kimseye
onun karşılığında bir hasene vardır. Hasene ise on misli ile karşılık görür.
Ben size "elif, lam, mim." bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, lam bir
harftir, mim de bir harftir." (1)
Ehl-i sünnet ve'l-cemaat mücerred, kişisel görüşlere dayalı
olarak Kur'an'ın tefsir edilmesini caiz kabul etmezler. Çünkü böyle bir tutum Allah
hakkında bilgisizce söz söylemek türündendir. Bunun yerine kendilerince kitab ve
sünnette sabit olmuş nasslar gereğince tefsir ederler. Bundan sonra ashab'ın
görüşleri ile günümüze kadar onlara güzel bir şekilde uyanların görüşlerine
başvururlar. Ayrıca genel şer'î ilkelerin çerçevesinde kalır, bu kuralların
dışına çıkmazlar. Çünkü yüce Allah kendisi hakkında bilgisizce söz
söylenmesini şu buyruğunda haram kılmıştır: "...Ve o (şeytan) Allah'a
karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. " (el-Bakara, 2/169)
DİPNOTLAR
(1) el-Elbanî, Sahihu Süneni't-Tirmizî.