DÖRDÜNCÜ RÜKÜN
PEYGAMBERLERE İMAN
Ehl-i sünnet ve'l-cemaat yüce Allah'ın kullarına müjdeciler ve
uyarıcılar olmak üzere, insanları hidayete iletmek ve karanlıklardan çıkartıp,
nur'a ulaştırmak için hak dine davet eden rasuller, peygamberler gönderdiğine
kesinlikle inanırlar.
Onların çağrıları toplumları şirk ve putperestlikten kurtarmak,
çözülüş ve bozuluştan arındırmak içindi. Onlar risaletlerini tebliğ ettiler,
üzerlerindeki emaneti eksiksiz yerine getirdiler, ümmetlerine samimiyetle öğüt
verdiler. Allah yolunda gereği gibi cihad ettiler. Doğruluklarına kesin delil teşkil
eden, apaçık göz kamaştırıcı mucizelerle (1) geldiler. Onlardan bir tanesini olsun inkar eden, yüce Allah'ı
ve bütün peygamberleri inkar etmiş olur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Şüphe
yok ki Allah 'ı ve peygamberini inkar ederek kafir olanlar bir de Allah'la
peygamberlerinin arasını ayırmak isteyenler ve: Kimine inanırız, kimini inkar ederiz
diyenler, böylece bunun arasında bir yol tutmaya yeltenenler, işte onlar gerçek
kafirlerin ta kendileridirler. Biz o kafirlere alçaltıcı bir azab hazırlamışızdır.
Allah ve peygamberlerine iman edip, onlardan birini diğerinden ayırmayanlara ise
ecirlerini verecektir. Allah bağışlayandır, çok merhamet edendir. " (en-Nisa,
4/150-152)
Yüce Allah o şerefli rasülleri göndermesindeki hikmeti de şöylece
açıklamaktadır;
"Müjdeleyici ve korkutucu, peygamberler olarak (gönderdik)
ki, insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah
Azizdir, Hakimdir." (en-Nisa, 4/165)
Yüce Allah, pek çok rasul ve nebi göndermiştir. Bazılarının
adlarını Kitabı'nda yahut Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- vasıtasıyla bize
bildirmiş, bazılarınınkini de bildirmemiştir: "Andolsun ki biz her ümmet
arasında: Allah'a ibadet edin ve tağut'tan kaçının diye bir peygamber
göndermişizdir. " (en-Nahl, 16/36)
Kur'an-ı Kerîm'de isimleri zikredilen 25 rasul ve peygamber vardır.
Bunların isimleri şöyledir: Adem, İdris, Nuh, Hûd, Salih, İbrahim, Lût, İsmail,
İshak, Ya'kub, Yusuf, Eyyûb, Şuayb, Musa, Harun, Zülkifl, Yunus, Davûd, Süleyman,
İlyas, Elyesa', Zekeriya, Yahya, İsa ve Muhammed.
Esbat (Ya'kub -aleyhisselam-ın oğulları)nı da toplu olarak
sözkonusu etmiştir. Hepsine Allah'ın salat ve selamları olsun.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Andolsun ki Biz, senden
önce de peygamberler gönderdik. Onlardan kiminin kıssalarını sana anlattık, kiminin
de kıssalarını sana anlatmadık..." (el-Mu'min, 40/78)
Yüce Allah kimi peygamber ve rasülleri diğerlerine üstün
kılmıştır. Ümmet icma ile rasüllerin nebilerden üstün olduğunu, bundan sonra da
rasüllerin kendi aralarında fazilet farkının bulunduğunu, rasül ve peygamberlerin en
faziletlilerinin ulu'l-azm diye bilinen Muhammed, Nuh, İbrahim, Musa ve İsa -Allah'ın
salat ve selamları hepsine olsun- olduğunu kabul etmişlerdir.
Ulu'l-azm diye bilinenlerin en faziletlileri ise İslam'ın peygamberi,
peygamberlerin ve rasüllerin sonuncusu, alemlerin Rabbinin son elçisi Abdullah oğlu
Muhammed -Allah'ın salatı, selamı ona ve aile halkına olsun-dır. Şanı yüce Allah
da şöyle buyurmaktadır: "Fakat o Allah'ın Rasülü ve peygamberlerin
sonuncusudur. " (el-Ahzab, 33/40)
Ehl-i sünnet ve'l-cemaat yüce Allah'ın ismen sözkonusu ettiklerine
de, isimlerini zikretmediklerine de, ilkleri olan Adem -aleyhisselam-'dan itibaren,
sonları, sonuncuları, en faziletlileri olan Peygamberimiz Muhammed b. Abdillah'a kadar
hepsine iman ederler.
Bütün rasüllere iman mücmel bir imandır. Peygamberimiz Muhammed
-sallallahu aleyhi ve sellem-'a ise tafsili bir iman ile inanılır. Bu mü'minlerin onun
getirmiş olduğu hükümlerde etraflı bir şekilde ona uymalarını gerektiren bir
imandır.
Rasûlullah Muhammed -sallahu aleyhi ve
sellem-:
Rasülullah'ın
künyesi Ebu'l-Kasım, adı Muhammed'dir. Geriye doğru sırasıyla atalarının adı
şöyledir: Abdullah, Abdu'l-Muttalib, Haşim, Abdu Menaf, Kusayy, Kilab, Murre, Ka'b,
Luey, Ğalib, Fihr, Malik, Nadr, Kinane, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Nizar, Maad ve
Adnan. Adnan, Allah'ın peygamberi İbrahim el-Halil'in oğlu. İsmail'in soyundan gelir.
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- peygamberlerin (ne-bi'lerin) ve
rasüllerin sonuncusudur. Allah'ın bütün insanlara gönderdiği rasülüdür. O
Allah'ın bir kuludur, ona ibadet edilmez. Yalanlanması asla sözkonusu olmayan bir
rasüldür, o bütün yaratılmışların en hayırlısıdır. En faziletlisi ve Allah
nezdinde en değerlileridir. Derecesi en yüksek, yüce Allah'a da en yakın
olanlarıdır.
O hak ve hidayet ile insanlara da, cinlere de gönderilmiş bir
peygamberdir. Allah onu alemlere bir rahmet olmak üzere göndermiştir: "Biz seni
ancak alemlere bir rahmet olarak gönderdik." (el-Enbiya, 21/107)
Ona kitabını indirmiş, dininin emini kılmış, risaletini tebliğ
etmekle görevlendirmiştir. Bu risaleti tebliğ hususunda onu yanılmaktan, hataya
düşmekten korumuştur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "O, kendi hevasından
bir söz söylemez. O bildirilen bir vahiyden başkası değildir." (en-Necm, 53/3-4)
Onun risaletine iman edip nübüvvetine şehadet getirmedikçe, hiçbir
kulun imanı sahih olamaz. Ona itaat eden cennete girer, ona karşı gelip isyan eden
cehenneme girer. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Hayır, Rabbine andolsun ki
aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden
dolayı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça
iman etmiş olmazlar." (en-Nisa, 4/65)
Önceden herbir nebi (peygamber) özellikle kendi kavmine
gönderilirken Muhammed -sallallabu aleyhi ve sellem- bütün insanlığa peygamber olarak
gönderilmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Biz seni ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve
korkutucu olarak gönderdik." (Sebe', 34/28)
Ehl-i sünnet ve'l-cemaat yüce Allah'ın peygamberini apaçık
mucizelerle, göz kamaştırıcı belgelerle desteklemiş olduğuna da iman ederler: Bu
mucizelerden biri ve en büyüğü ümmetlerin en fasahatlisi, en beliği ve söz söyleme
gücü en yüksek olanlarına karşı Allah'ın kendisi ile meydan okuduğu Kur'an-ı
Kerîm'dir.
Yüce Allah'ın kendisi ile peygamberini desteklemiş olduğu
Kur'an'dan sonraki en büyük mucizelerden biri de İsra ve Miraç mucizesidir.
Ehl-i sünnet, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in uyanıklık
halinde iken ruh ve bedeni ile birlikte semaya yükseltildiğine iman ederler. Bu ise
İsra gecesinde gerçekleşmişti. Geceleyin Mescid-i Haram'dan, Mescid-i Aksa'ya
götürüldüğü Kur'an-ı Kerîm'in nassı ile açıkça belirtilmiştir. Yüce Allah
şöyle buyurmaktadır:
"Kulunu geceleyin, Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek
kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren (Allah) münezzehtir. Ona ayetlerimizden
bazısını gösterelim diye. Şüphesiz ki O işitendir, görendir." (el-İsra,
17/1)
Sonra Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- semaya yükseltilmiştir.
Yedinci semaya kadar çıkmış, daha sonra da bundan öteye, şanı yüce Allah'ın
dilediği yüksekliklere kadar çıkmıştır. Burası yanında Cennet-i Me'va'nın
bulunduğu Sidre-i Münteha'dır.
Şanı yüce Allah ona verdiği vahiyler ile onu taltif etti, onunla
konuştu. Gece ve gündüz boyunca kılınacak beş vakit namazı ona emretti. Cennete
girdi, orayı gördü, cehennemi de gördü, melekleri de gördü. Cebrail'i de yüce
Allah'ın yaratmış olduğu gerçek suretinde gördü. Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem-'in kalbi gördüklerini yalanlamadı, aksine başgözüyle gördüklerinin hepsi
gerçeğin kendisi idi.
Bunlar Peygamber'e bir ta'zim, onu diğer peygamberlerden üstün bir
şerefe nail etmek ve makamının herkesin makamının üstünde olduğunu açıkça
ortaya koymak için olmuştur.
Sonra Beytu'l-Makdis'e indi ve diğer peygamberlere imam olarak namaz
kıldırdı. Daha sonra da tan yeri ağarmadan önce Mekke'ye geri döndü. (2)
Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Andolsun ki onu diğer
bir iniş(in)de görmüştü. Sidretu'l-Münteha yanında, Cennetu'l-Me'vâda onun
yanındadır. O vakit Sidre 'yi bürüyen bürüyordu. Göz başka yöne kaymadı ve
aşmadı da. Andolsun ki Rabbinin büyük ayetlerinden görmüştür." Cen-Necm,
53/13-18)
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in diğer bazı mucizeleri:
Yüce Allah'ın peygamberine nubuvvetinin bir delili olmak üzere
vermiş olduğu oldukça büyük mucizelerden birisi, İnşikak-ı Kamer (ay'ın
yarılması) mucizesidir. Bu, müşrikler kendisinden bir mucize istemeleri üzerine
Mekke'de gerçekleşmişti.
Yemeğin çoğaltılması. Bu da Peygamber -sallallahu aleyhi ve
sellem-'ın defalarca gösterdiği bir mucizedir.
Suyu çoğaltmak ve parmakları arasından suyun fışkırması,
yemeğin tesbih etmesi. Bunlar da Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'ın çokça
görülen mucizelerindendir.
Hastaları iyileştirmek ve bazı ashab'ın maddî herhangi bir ilaç
olmaksızın onun eli ile şifaya kavuşmaları.
Hayvanların ona karşı edebli ve saygılı davranmaları,
ağaçların ona boyun eğmeleri, taşların ona selam vermeleri.
Peygambere hainlik eden ve ona karşı inatlaşan bazı kimselerden
acilen intikam alınması.
Gaybî hususları haber verdiği gibi, kendisinden uzak yerlerde
meydana gelmiş birtakım olayları anında haber vermesi, henüz meydana gelmiş
birtakım olayları bildirmesi, daha sonradan da onun haber verdiği şekilde bu
olayların gerçekleşmesi.
Genel olarak duasının kabul edilmesi.
Yüce Allah'ın onu koruması ve düşmanlarının kendisine zarar
vermesini önlemesi. Ebu Hureyre -radıyallahu anh-'den şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
Ebu Cehil: Muhammed sizin aranızda yüzünü toprağa koyuyor (secde
ediyor) mu? diye sordu. Ona: Evet, denilince, şöyle dedi: Lat ve Uzza'ya yemin ederim,
eğer onun böyle yaptığını görecek olursam, hiç şüphesiz ya onun boynuna basarım
yahut onun yüzünü toprağa bularım. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in namaz
kıldığı bir sırada o da çıkageldi, onun boynuna basmak istedi ise de onun aniden
elleriyle kendisini korumaya çalışarak, arkasını dönüp kaçmakta olduğunu
gördüler. Ona: Sana ne oluyor? diye sorduklarında, şu cevabı verdi: Benimle onun
arasında içi ateş dolu bir hendek ile çok dehşetli şeyler ve kanatlar vardı.
Bunun üzerine Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle
buyurdu: "Eğer bana yaklaşmış olsaydı, melekler onu parça parça
alırlardı." (Müslim.)
DİPNOTLAR
(1) Mucize, yüce Allah'ın peygamber
vasıtası ile iddiasına uygun olarak ve onu tasdik etmek üzere ortaya çıkardığı
olağanüstü bir iştir. Mucizenin meydana gelmesi imkan çerçevesindedir. Çünkü
sebebleri de, sonuçları da yaratan Allah, onların düzenini bozmaya da kadirdir ve
bunun sonucunda sonuçlar daha önceki sebeblere boyun eğmeyebilir. Hiçbir sınır
tanımayan yüce Allah'ın kudretine göre bunda hayret edilecek ve garib kaçacak bir
taraf yoktur. Çünkü o dilediğini göz açıp kapatmaktan da daha büyük bir hızla
yapandır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "O bir şeyi diledi mi ona emri
sadece ol demesidir, o da oluverir. " (Yasîn, 36/82)
(2) Buharî ve Müslim'de ve diğer sünen ve müsned hadis kitablarında bu
mübarek gecede meydana gelmiş olayların tafsilatına dair bilgiler yer almaktadır.
Bunların dışındaki kitaplarda zikredilen İsra ve Miraç hakkındaki bilgileri
dikkatle okumak gerekir. Çünkü bu konuda birçok aslı olmayan, yalan-yalış kıssalar
anlatılmaktadır.