SONUÇ
İşte bu ümmetin ilk neslinin akidesi
budur. Bu, oldukça saf ve sağlam bir akidedir. Kitab ve sünnetin yolu bu ümmetin
selefinin görüşleri ile imamlarının gittiği yola uygun, dosdoğru ve sağlam bir
yoldur. Bu ümmetin ilk neslinin kalblerini dirilten yol bu yoldur.
Bu selef-i salih'in, kurtuluşa eren (fırka-i naciye) fırkanın ilahi
yardıma mazhar taifenin, hadis ehlinin, ehl-i sünnet ve'l-cemaat'in akidesidir. Bu tabi
olunan dört mezheb sahibi, dört mezheb imamının, fukahanın, muhaddisînin, ilim
adamlarının ve bugüne kadar onların yolunu izleyenlerin büyük çoğunluğunun
akidesidir. Bu durum kıyamete kadar böylece devam edecektir. O halde bizim akide
hususunda salih selefimizin hayırlılarının kana kana içtiği saf kaynağa dönmemiz,
onların söz söylemedikleri hususlarda bizim de konuşmayıp, ibadetlerini eda ettikleri
gibi, bizim de ibadetlerimizi eda etmemiz kitaba, sünnete, ümmetin selefinin ve
imamlarının icmaına, yeni ortaya çıkan hususlarda sahih kıyasa ve onların
anlayışları ışığında bağlı kalmamız gerekmektedir.
Emîrul Mu'minîn Ömer b. el-Hattab -radıyallahu anhu- şöyle
demiştir: "Ben insanların ne zaman ıslah olup, ne zaman işlerinin bozulacağını
biliyorum. Eğer küçük yaştakiler anlayış sahibi olur ise büyükler bu işin
içinden çıkamazlar. Fakat yaşı ilerlemiş kimseler meseleleri kavrar, küçükler de
onlara uyacak olurlarsa her ikisi de hidayet bulurlar." (1)
Emîrul Mu'minîn Ali b. Ebi Talib -radıyallahu anh- da şöyle
demiştir; "Bu ilmi kimden öğrendiğinize iyi bakınız, çünkü bu, dinin
kendisidir." (2)
Büyük sahabi Abdullah b. Mes'ud -radıyallahu anh- da şöyle
demiştir: "İnsanlar ilmi büyüklerinden öğrendikleri sürece hayır içerisinde
kalmaya devam edeceklerdir. Onu küçüklerinden ve şerlilerinden öğrenecek olurlarsa,
helak olurlar." (3)
Müslüman kardeşim! -Allah bizi de, sizi de hakka iletsin- şunu bil
ki, Allah'ın kitabı, Rasûlünün sünneti ve selef-i salih'in anlayışı dışında
bir yerde hidayeti arayan yahut Allah'ın koyduğu şeriatın dışında bir iş ortaya
koyan kimse, hiç şüphesiz apaçık bir sapıklık içindedir, dosdoğru yoldan
uzaktır. Mü'minlerin izlemeleri gereken yolun dışındaki bir yolu izlemektedir.
Bizler kesinlikle inanıyoruz ki bütün, sünnetleri en mükemmel
şekliyle eksiksiz yerine getirmeden önce öleceğiz, O halde din hususunda bid'at
niçin?
Yüce Allah'ın rahmeti İmam Malik'e olsun, o şu beyti çokça
okurdu:
"Dinin en hayırlı olanı sünnet olanıdır,
En kötü işler ise sonradan ortaya çıkmış bidatlerdir." (4)
İbadet edenlerin en faziletlisinin Rasulullah -sallallahu aleyhi ve
sellem- olduğunda görüş birliği vardır. Onun ibadetine uymayan herbir ibadet elbette
bir bid'attir. O ibadet kişiyi Allah'a yakınlaştırmaz, aksine onun ancak Allah'tan
uzaklaşmasını arttırır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sonra biz seni
dinden bir şeriate sahip kıldık. Sen de artık ona uy, bilmeyenlerin hevalarına
uyma." (el-Casiye, 45/18); "Kendini bilmezden başka kim İbrahim'in dininden
yüz çevirebilir." (el-Bakara, 2/130). "İyilik yaparak kendisini Allah'a
teslim eden ve İbrahim'in hanif dinine uyan kimseden daha güzel din sahihi kim
olabilir?'' (en-Nisa, 4/125)
Müslümanların birlik olmalarının yolunun akide birliğinden
geçtiğinde hiçbir şüphe yoktur. Tertemiz akide ise bu ümmetin selefi olan ilk neslin
inandığı esaslardır. Onlar bu akide ile dünyaya adaletle ve itidal ile hükmettiler.
Sözün özü şudur; Bizler önemliden önce daha önemli olan ile
işe başlamadığımız sürece ne ıslah olabilir, ne de davetimiz başarılı olabilir.
Bu da bizim davetimize tevhid akidesinden başlayarak siyasetimizi, hükümlerimizi,
ahlakımızı, adabımızı ve ilişkilerimizi onun üzerinde yükseltmekle mümkün olur.
Bütün bunları yaparken de kitab ve sünnetin hidayet yolundan
ümmetin selefinin anlayışına uygun olarak yola koyulmalıyız. İşte yüce Allah'ın
bize bağlanmayı emretmiş olduğu dosdoğru yol ve sağa sola sapmayan yol budur. Yüce
Allah şöyle buyurmaktadır:
"Şüphesiz ki bu benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun,
başka yollara uymayın. Sonra sizi onun yolundan ayırırlar. İşte sakınasınız diye
Allah size bunları tavsiye etti." (el-En'am, 6/153)
Ümmetin halinin kendisiyle düzeleceği biricik yol selefin
akidesidir. Selef-i Salih'in yolunun bize gösterdiği gibi, bizi onlardan kılmasını,
yaratıkların efendisi, şefaat edecek ve şefaati kabul olunacak olan Muhammed
-sallallahu aleyhi ve sellem-'ın sancağı altında onlarla birlikte bizi de
haşretmesini, bizi hidayete ilettikten sonra kalblerimizi saptırmamasını, onun yolunda
çalışan muvahhid ve salih kullarından kılmasını niyaz ederiz. Şüphesiz ki O buna
güç yetirendir, O herşeyi işitendir, duaları kabul edendir.
Peygamberimiz Muhammed'e, onun aile halkına ve bütün ashabına Allah
salat ve selam eylesin.
DİPNOTLAR
(1) İbn Abdi'l-Berr, Camiu Beyani'l-İlm, s.
247.
(2) Hatib, el-Kifâye fi İlmi'r-Rivâye, s. 196
(3) İbn Abdi'l-Berr, Camiu Beyani'l-İlm, s. 248
(4) Bk. İmam Şatıbî, el-İ'tisam.