Monofisitler ve Monofisitizm –II-

Dr. Hakkı Açıkalın

Severus

Devâsa bir edebî külliyat bıraktı. Eserlerinin büyük bir katalogu Assemani tarafından takdim edilmiştir. Orijinal Yunanca fragmanlar az sayıdadır, çoğunluğu Asurî lisânında yazılmıştır ve bir kısmı yayınlanmıştır. Nephalius’a karşı yazılan erken metinler kayıbdır. Halkidona Konsili’ni destekleyenlere karşı kaleme aldığı "Philalethes-Φιλαληθής: Samimî, içten, dürüst" diyalogu, Severus’un İstanbul’da bulunduğu 509-11 periyodunda ortaya çıkmıştır. John the Grammarian of Caesarea’ya karşı Severus, "Contra Joannem Grammaticum-Joannem Grammaticum’a karşı" isimli ve çok başarılı Kabul edilen bir çalışma yapmıştır. Bu eser muhtemelen 519’dan sonra yazılmış olmalıdır ve Monofisitler bu eseri bir zafer olarak görürler. Severus eserlerinde büyük ölçüde St. Cyril’in tesiri altında kalmıştır.

Sergius the Grammarian ile olan münâkaşasında ‘Tek Tabiat’ mevzuunda çok ileri gitmiştir ve Eftihian (Eutychian) bir stil tercih etmiştir. Bu polemic Severus’a Monofisit pozisyonu daha kesin bir biçimde tarif etme şansı vermiştir. Mısır sürgünlüğü sırasında Severus, Julian Halicarnassos’la münâkaşa geliştirmiş ve bununla meşgul olmuştur. Yine, ‘Felicissimus’a karşı’ ve "Against the Codicils of Alexander-İskender’in Ek-Vâsiyetnâmelerine Karşı" eserleriyle ‘İki Tabiatlılık’ı tenkid etmiştir. Bütün Monofisitler gibi onun teolojisi de münâkaşa (ve ihtilâf) sualleri temelinde gelişmiştir. Onun andları ‘Homiliae Cathedrales-Kathedral Vaazları’nda toplanmıştır. Onlardan günümüze iki Asurîce tercüme gelebilmiştir; biri, muhtemelen Callinicus piskoposu Paul tarafından 6. asrın başlarında, diğeri ise 701 senesinde Jacob Barandai tarafından gerçekleştirilmiştir. Hippodrome’a karşı doktora tezi özellikle not edilmelidir. Severus’un mektubatı 23 kitabda toplanmıştır ve 3759 adetten az değildir. 6. kitab hâlâ mevcuddur. Burada piskoposluk fonksiyonları ve icraatlarıyla alâkalı bilgiler vardır. Antakya halkı için ilâhiler de yazmıştır. Çünkü, Antakya halkının ilâhî söylemede çok başarılı olduğunu görmüştü.

Halicarnassus piskoposu Julian, İstanbul patriği Macedonius’un 511’de görevinden azlinde, Severus’la işbirliği yapmıştır. 518’de Justinianus’un tahta çıkmasıyla birlikte o da sürgüne gönderildi ve İskenderiye’ye 9 mil mesâfedeki Enaton manastırına çekildi. Burada, "Against the Diphysites-Çift Tabiatçılara Karşı" isimli bir eser yazdı. Severus’la dab u konuda mektublaşmaya başladı. Mektubların içeriği, İsâ’nın bedeninin çürümezliği (yokolmazlığı) üzerineydi. Julianistler, İsâ’nın bedeninin çürümezliğini tasdik ederler. Bunun mânâsı, İsâ’nın, açlık, susuzluk, üşüme, acı-ağrı vs. gibi tabiî ihtiyaçların öznesi olmamasıdır. O, bunları bizim hatırımız (aşkımız) için üzerine aldı. Bizimle ‘Eş özlü-Eş Maddeli’dir. Bu bakış Eftihis’e karşıdır. Böylece, Julianistler, Eftihianizm Severianları (Severians of Eutychianism), Maniheizm Severianları (Severians of Manichaeism) ve Dosetizm Severianları (Severians of Docetism) tarafından mahkûm edilmişler ve Fanteziciler-Hayalperestler (Phantasiasts), Kendini beğenmiş-narsist-hodbin doketler (Aphtartodocetae) olarak adlandırılmışlardır. İsâ Efendimiz’in bedeni ‘kendi tabiatı gereği fânîdir’ tefsirine karşı Julianistler’in (sert) cevâbı ise, Severianlar’ın fenâperestliği (Severians Phthartolotrae) veyâ İnşâperestlik-mülkperestlik-tabiatperestlik-dünyaperestlik (Ktistolatrae) şeklinde olmuştur. Justinianius ileri yaşlarında, Severus’a karşı olmasından dolayı Julian’a destek vermiş ve onu Orthodoksi’ye daha yakın bulmuştur. Julian, 536’daki İstanbul Konsili’nde lânetlenmiş olmasına rağmen, 565 senesinde imperator ‘Bâkîlik’i (incorruptibility) zorunlu doktrin olarak va’zetmiştir.

Julian’ın Job’un Kitabı’nı yorumladığı eseri Origen’in Paris eski yayımında mevcud. Julian’ın Severus’a karşı büyük çalışması kayıbdır. 10 lânetleme ise duruyor. Tefsirlerinden, Matteos üzerine olanı Moses Barkepha tarafından yayınlanmıştır (551’de tekrar yazılmaya başlanmış). British Museum’da bir anti-Julianist seri (catena) Julian’ın yazılarına değinmektedir.

Tritheist (üç ilâhlı-teslisçi) tarikatın yazarları dikkat çekicidir. Onlar arasında, lider olan Çesarealı Ιώαννις Φιλοπονος (John Philoponus of Caesarea), 6. yüzyılın başlarında İskenderiye’deki Tritheistler’in patriği ve partisinin baş yazarıydı. Dilbilimci, filozof, astronom ve theologdu. En önemli ilâhiyyat eseri, Diaitetes e peri henoseos, ki 10 kitabından biridir, kayıbdır. Kendi dönemindeki İsâ-bilgisel ve İsâ-doktrinsel (Christological) ve Teslisçi (Trinitarian) münâkaşalarını mütâlaa etmiştir. Tam Asurîce terceme British Museum’da ve Vatikan El Yazmaları arasında bulunmaktadır. Bir başka kayıb eser, ‘Diriliş Üzerine’ (Περι Ανάσταση), Genel Yeniden doğuş’ta-diriliş’te (General Ressurectıon) (Hz. İsâ’nın mezardan çıktığını savunan Hristiyanlık görüşü sâdece Ressurection: Diriliş olarak adlandırılır) yeni bedenlerin yaradılışları teorisi otörlerinin görüşlerini tasvir etmektedir. Bu eserde, Photius’tan, Timotheus Presbyter’den, ve Nicephorus’dan (Nikiforos). Bir filozof olarak Filoponos Aristocu idi ve Aristocu tefsirci, Hermeas’ın oğlu Ammonius’un talebesiydi. Aristo üzerine değerlendirmeleri Aldus tarafından Venedik’te yayınlandı:

1-"De generatione et interitu-jenerasyon ve üzerine", 1527;

2-"Analytica posteriora-Ard Analiz", 1534;

3-"Analytica priora-Ön Analiz", 1536;

4-"De nat. auscult.-Dinlemenin tabiatı üzerine", I-IV, ve "De anima-Can üzerine", 1535;

5-"Meteorologica-Meteoroloji üzerine -I, 1551;

6-"Metaphysica-Metafizik", 1583.

En son büyük Neoplatonist olarak kabul edilen Proclus’un ‘Επιχειρηματα-Epihirimata’ (Argümanlar, deliller) eserine karşı da çok yazmıştır: Dünyanın (Âlem’in) sonsuzluğu üzerine 18 kitab (Venedik 1535), 529 senesinde tamamlanmıştır, ve ‘ Περι Κοσμοποιτας’ (Kâinat’ın oluşumu hakkında) Corderius tarafından , Viyana’da 1630’da yayınlanmıştır. ‘Εξαμερον-6 parça’ isimli eserinde, St. Basil ve diğer Kilise Babaları’nı tâkib eder ve döneminin bütün edebiyatı ve ilmi hakkında geniş bilgi verir. Son eseri, Sergius diye birine adanmıştır (belki Sergius Grammarian). Eser, muhtemelen 517’nin başlarında kaleme alınmıştır. "Computatio de Pascha-Paskalya’nın hesabı-tahmini" isimli çalışma ‘Son Yemek-The Last Supper’in 13 Nizan’da (Nisan) gerçekleştiğini delillendirmektedir. Kayıb olan theolojik çalışma ‘Τμηματα-Bölümler, kısımlar’ Suriyeli Mikhail tarafından hülâsa edilmiştir (Chronicle-Vak’âyinâme, II, 69). Halkidona Konsili’ne karşı yazılan eserden Photius bahsetmiştir (cod. 55). "Contra Andream-Andream’a Karşı" isimli eser Asurî el yazması olarak muhafaza edilmiştir. Bir diğer çalışma, "Against the Acephali-Başsızlara Karşı" el yazması olarak mevcuddur. Gramerde ustası Romanus’tu.

Bu 6. asır Monofisit’ini, daha evvel yaşamış bir gramerci olan Filoponos’dan ayırmak gerekir. O, Augustus ve Tiberius zamanında yetişmiştir. Hayatı hakkında bilinenler çok azdır. Tritheist fikirleri itibârıyla, Justinian tarafından Istanbul’a çağırıldı fakat yaşı ileri olduğu için affedildi. İmparatora, "Bölüm, fark ve sayı üzerine-De divisione, differentia, et numero" isimli eserini gönderdi. Athanasius Monachus’a, Tritheizm üzerine bir deneme gönderdi ve bu nedenle İskenderiye’ye gönderildi. Conon ve Eugenius da Tritheist’tiler; Patrik Ιώαννις Σκολαστικος-John Scholasticus, Philoponus’u mahkûm etti ve imparator Tritheistler tarikatına karşı bir ferman çıkardı. 568’de Philoponus, Patrik John Scholasticus’a karşı çok sert bir tenkid risâlesi yazdı. Photius, Philoponus’un argümantasyonunun çocukça ve ahmakça olduğunu belirtmektedir.

Tarsus piskoposu Conon, Eugenius’la berâber John Philoponus’un destekçisiydi fakat onun, Mukaddes Teslis- Holy Trinity hakkındaki ‘Şahıslaştırma’ yaklaçımını benimsemedi ve Eugenius ve Themistius ile birlikte ‘Κατά Ιώαννου- Yuhanna’ya (John Scholasticus) Karşı’ isimli bir kitab yazdı ve onun İsâ’nın Yeniden Doğuşu (Ressurection) ile alâkalı değerlendirmelerini tenkid etti. Eugenius, Efesli John tarafından (John of Ephesus) Kilikya piskoposu olarak tanındı fakat Bar Habreus onu İsauria’da, Selucia piskoposu yaptı. Themistius, (büyük ismi Calonymus’dur), İskenderiye diakonos’uydu (zangocu). Patrik Timothy IV (517-535) tarafından görevden alındı ve Agnoetae (Bilinemezcilik) tarikatını kurdu. Severus’a karşı, "Son Theophobius için Savunma-Apology for the late Theophobius" isimli kitabını yazdı.

 

ORTHODOKSİ

Monofisitler hakikaten heretik miydi yoksa sâdece ‘Skizmatik’ mi (ayrılıkçılar mıydı)? Monofisitler, İsâ’nın tek bir vechesi (tabiatı) ‘ Μια Φυσις’ olduğuna inanırlar ve ‘Φυσις’ (Fisis-Tabiat) ve ‘Υποστασις’ (İpostasis-Varoluş, varlık, öz, cevher, asl, uknum) mefhumlarıyla İsâ’yı kişileştirirler.

Nestorianlar (Nesturîler) İsâ modeli: 1 Şahıs-2 Hipostaz-2 Tabiat.
Katholikler’in İsâ modeli: 1 Şahıs-1 Hipostaz-2 Tabiat.

Monofisitler’in İsâ modeli: 1 Şahıs-1 Hipostaz-1 Tabiat.

Bethune-Baker’a göre, Nestorius ve yalvaçlarının Hipostaz kavramını ‘Tabiat’ mânâsına aldıklarını, Lebon ise Monofisitler’in, ‘Tabiat’ı ‘Hipostaz’ mânâsına aldıklarını söyler ve bu bağlamda her iki tarafta Katholik doktrine yakındırlar. Her iki tarafa karşı ‘Prima Facie’ (İlk Veche, Birinci Yüz-Proto Prosopo) argümanını ortaya koyan bir müdâfaa vardır. Hristiyan Âlemi asırlarca, Şahıs, Hipostaz, Tabiat (prosopon, hypostasis, physis) mefhumları etrafında büyük münâkaşalar yaşadı ve yaşamaya devâm ediyor. Umumiyetle kabul gören şey şu: Mukaddes Teslis’de (Holy Trinity) tek bir ‘Tabiat’ (Nature - physis) mevcuddur ve bu Tabiat, 3 Şahsiyet Hipostazı’na (Cevher’ine) sahibdir. İsâbilimi’nde (Christology), Nesturîler ‘Hipostaz’ı yeni mânâsıyla, Monofisitler ise ‘Fisis-Tabiat’I yeni mânâsıyla kullanmaktadırlar. Bu kullanımlar en son tahlilde Katholikler’in yaklaşımından farklı olmamaktadır. Yani her iki bakış da, Katholisizm’e sıkı sıkı tutunmaktadır. Fakat Monofisitler, Katholik doktrini Nesturî olmakla ve böylece İsâ’yı iki parçaya bölmekle tenkid ederler.

Lebon, Severus’un, "Theoloji" (Teslis Doktrini- doctrine of the Trinity) ve "Ekonomi" (Bedenlenme-Incarnation) mevzularına farklı yaklaştığını belirtiyor: Hhipostaz ve Öz (Ουσια) veya Fisis (Tabiat) Throloji’de aynı şey değillerdir fakat ‘Ekonomi’de (Bedenlenme) aynı şeye delâlet ederler. Burada Nazianzalı Gregor (Gregory of Nazianzus)’un, ‘Yeni bir Mucize’de, kavramlar yeni mânâlar yüklenmelidirler’ tezini misâl verir. Yani Severus, Hipostaz ile Fisis’i ayırmaktadır. Teslis ve Bedenlenme’yi bir kenara koyarsak, Katholikler’le Monofisitler, ‘Her Fisis, Hipostaz’dır ve her Hipostaz Fisis’tir’ noktasında mutâbıktırlar. Bunun mânâsı şudur: kavramların ‘gösterim’i aynı fakat ‘mecâzî’ mânâsı mânâları farklı olmaktadır. ‘Fisis-Tabiat’ bir soyutlamadır ve ‘Somut’ olmanın dışında mevcud değildir. Somut olduğu durumda ise ‘Hipostaz’ adını alır. Fakat Teslis’de, hem ‘Gösterim-Denotation’ hem de ‘Mecâz-Connotation’ farklı olmaktadır. Yine, 3 Hipostaz’dan herbirinin ‘İlâhî Tabiat-Divine Nature’ ile zâtlaştırıldığı da bir vâkıadır. Bu cümleden olarak, ‘Her Zât’ın-ayrı ayrı- İlâhlığı’ ortaya çıkmaktadır. Fakat eğer her Hipostaz, böylece bir ‘Fisis’ ise, Fisis, henüz 3 Hipostaz’la berâber ‘Tek bir’ olamaz. Kavramlar eski (Mecâzî) mânâlarını muhafaza ederler lâkin yeni ilişkide yeni mânâ kazanmışlardır. Severus’un işâret ettiği fenomen de budur. Katholikler’e nazaran, ‘Bedenlenme’de, ‘iki tabiat’ ‘tek bir Hipostaz’a tekâbül eder. Böylelikle, ‘Fisis’ (Soyut mânâda ÖZ) ve ‘Hipostaz’ (Devamlı Fisis: İfraz olunan Fisis: physis hyphestosa veyâ enhypostatos) Mukaddes Teslis-Holy Trinity dâhilinde müşterek tasarrufa sâhibdirler. Daha ileri mânâda, Yaradılmış Kâinat’ta, daimî olmayan bir ‘Tabiat’ mevcud olamaz, ‘Özsüz-Cevhersiz Fisis’ diye bir şey yoktur.

· Fakat Katholikler, İsâ’nın insan(î) tabiatının ‘Cevhersiz’ (Anipostatos) olduğunu ileri sürmektedirler. Öte yandan, Mukaddes Teslis’in ikinci ‘Zâtı’ onun (İsâ’nın) Hipostazı’dır (Cevheri’dir). ‘İlâhî Tabiat’ın sonsuzluğu itibârıyla, 3 misli daimîlik kâbiliyetine sahibdir ve böylece, Âlem’in Hipostaz’ının (Cevher’inin) sonsuzluğu, Allah’ınki gibi, İnsan Tabiatı’nın cevheri olma yeteneğindedir. İsâ’daki birlik, direkt olarak, iki tabiatın birbirleriyle oluşturduğu birlik değildir ve fakat, ‘Bir Hipostaz’da (Cevher’de) iki tabiatın birliğidir. Böylece bu iki tabiat ‘ayrılamaz’dır ve herbiri diğeri üzerine bağıntı temelinde tesir eder.

· Nesturîler’in argümantasyonu ise şöyledir: Kilise Babaları’na nazaran, İsâ’da iki tabiat mevcuddur; fakat, her tabiat bir ‘hipostaz-cevher’ olduğundan İsâ’daki ‘İnsanî Tabiat’ bir ‘Hipostaz-Cevher’dir. Tek bir İsâ oluşturma bağlamında, gereksiz ve boş bir biçimde, iki hipostaz’ın bir insanda (veche’de-prosopon) nasıl birleştirilebileceğini izâh etmeye kalkıştılar. İsâ’yı ikiye bölmek istemediler belki, fakat ‘Vechî Birleştirme’leri ek yerlerinden sızıntılara yol açtı; ifâde etmek veyâ argümanlaştırmak çok zordur.

· Aynı önermeden (Her Fisis, Hipostaz’dır) yola çıkarak, Monofisitler, İsâ’nın İsâ’nın ‘Tek Bir Zât, tek bir Hipostaz-Cevher’ ve böylece ‘Tek bir Tabiat’ olduğu tezini ileri sürdüler ve ‘tek bir Tabiat’tır’ lafzı yerine ‘tek bir Tabiatı vardır’ lafzını tercih ettiler. Formülleri için, St. Cyril’i, St. Athanasius’u, papa St. Julius’u ve Mucizeci Aziz Gregory’yi (St. Gregory the Wonderworker) referans gösterdiler. Aziz Cyril’in favori formülü şuydu: Μια Φυσις σε Σαρκομενε-Mia Fisis se Sarkomene: Ete kemiğe bürünmüş bir tek Tabiat. ‘Tek Tabiat’ fikri ‘Aryanlar’a uzanmaktadır ve bizzat Evdoksius tarafından, İsâ’nın İnsanî Tabiatı’nın ‘tamamlanmamışlığını’ ifâde etmek için kullanılmıştır.

Dioscurus da, Aelurus da, Severus da, İsâ’nın, ‘tek bir Fisis-Tabiat’ fakat ‘İki Mizaçdan müteşekkildir-Εκ δυο φυσιον’. İlâhî Tabiatı’nın meczolduğu iki mizaç ki, ‘Bir Hipostaz-Cevher’de Tam bir İnsanî Tabiat’a tekâbül etmektedir. Ælurus, ‘birlik’ten sonra her tabiatın özelliklerinin ‘değişmez’ kaldığı konusunda ısrar eder; fakat, mevzu, ‘İlâhî ve İnsanî olan şeylerdir, tabiatlar değil’; her tabiat kendi doğal hâlinde, kendi hususî karakterleriyle birlikte kalır (Εν ιδιαιτερότητα κατά φυσεον). Yani, birlik olarak olarak değil, ‘Parça’ olarak, ‘nitelik-qualıté’ olarak (poiotes physike). Physis olarak da değil. Her iki Tabiat’ın bütün nitelikleri ‘Hipostasis Sinthetos’ dâhilinde kombine olmuşlar ve ‘bir hipostaz’ın bir tabiatını’ meydana getirmişlerdir.

Âlem’in İlâhî Tabiatı yalnızca spesifik olarak değil aynı zamanda sayısal olarak da, Oğul’un ve Mukaddes Ruh’u kavrayan ve kapsayan ‘Bir’dir. Bu, 3 Zât’a tatbik edilen ‘Ομο-ουσια’ (Eş-Cevher) kavramının mânâsıdır. 384 İstanbul Konsili’nde, 3 İlâh kabul etmiştir, bir ‘İlâh’da 3 farklı fakat birbirinden ayrılmaz Zât değil. Eğer, İlâhî ve İnsânî Tabiatlar, ‘bir Tabiat’ mefhumunda birleşirse, iki neticeden birini içtinab etmek mümkün olmaz: Ya, bütün İlâhî Tabiat ‘İnsan’ olur ve acı çeker ve ölür veyahut da, 3 Zât’tan herbiri kendi zâtî İlâhî Tabiatları’na sahibdirler. Monofisitler bu mes’ele üzerinde yoğunlaşırlar. Ælurus ve Severus bu mes’eleyi aşmış görünüyorlar. Severus ve mektebi, ‘Uluhiyyet’i, ‘Allah’ olarak ‘acı çeken’ değil ‘İnsan’ olarak çeken varlık ilân ettiler; Fakat bu cevab yeterli değildi. ‘İlâh’ın Oğlu İnsan?" fakat ‘Kelâm’ın bir Tabiatı et ve kan’ ve böylece ‘Bir bütün İlâhî Tabiat ete kemiğe bürünüyor’. Cevab şöyle olmadı: "Tabiattan kasdımız Hipostaz-Cevher’dir. İlâhî Tabiat’ı kasdetmiyoruz (ki, Kelâm, Baba ve Mukaddes Ruh’la müşterektir) fakat O’nun İlâhî Zâtı ki, buna ‘Fisis’ (Φυσις του Θεου Λογου-Allah Kelâmı’nın Fisis’i) diyoruz. Bu mevzu, ‘Ekonomi’nin (Bedenlenme) değil Theoloji’nin mevzuudur.

Monofisitler arasında yer alan bazı Eftihianlar, İsâ’nın bizimkine eş bir maddeden yarratıldığına imân ederler. Bu sebeble, İlâhî Tabiat’ın Bedenlendiği tezini bir paradoks olarak Kabul ederler. Stephen Niobes ve Niobitler, İnsan Tabiatı’yla İlâhî Tabiat’ın, Birlik’ten (Union) sonra ayrıldıklarını reddederler.

Aristocu John Philoponus, Teslis’de 3 kısmî (Μερικαι Ουσια-Merike Usia: Kısmî Özler) ve 1 ortak madde (Μια Κοινη-Mia Kini) olduğunu ileri surer. Böylece Politheizm’e düşer; 3 veya 4 İlâh! İskenderiye Patriği Damian’ın görüşüne nazaran, İlâhî Cevher ile 3 Hipostaz (Cevher) arasında fark vardır (metechousin). Öz, kendi kendine vardır (Ενυπαρκτος). Tâkibçileri, bu nedenle onu, Tetradatitis olarak adlandırmışlardır. Severus, Tabiatları yalnızca Birlik’ten evvel değil ve fakat Birlik’ten sonra da teorik olarak ayırmaya gayret etti: Δυο Φυσις εν Θεωρια (Dio Fisis en Theoria: Teori dahilinde iki Tabiat). Orthodoksi bu yaklaşımı şiddetle reddeder. Katholikler de, İsâ’nın İnsan Olamayacağı cihetinden, bu tezi reddederler.

www.drhakkiacikalin.up.to