BİOPSYCHOSOCİAL MODEL ETRAFINDA BİR DEĞERLENDİRME Dr. Yusuf Erbil
Tıp çevrelerince geniş çapta alaka gören ve Von Bertalanffyy ve P.Weiss tarafından geliştirilmiş olan biopsychosocial (biyopsikososyal) model, canlı ve cansız varlıklardan müteşekkil birimlerin birbirleri ile sürekli ilişkide olan hiyerarşik bir düzenin parçaları olduklarını öngörmekte... CANLILAR EVRENİ 5 6 TOPLUM 5 6 KÜLTÜR- ALT KÜLTÜR 5 6 TOPLULUK-GRUP5 6 AİLE 5 6 İKİ KİŞİ5 6 KİŞİ( Deneyim ve Davranışıyla) 5 6 SİNİR SİSTEMİ5 6 ORGAN5 6 DOKU5 6 HÜCRELER5 6 ORGANELLER 5 6 ATOMLAR ve MOLEKÜLLER 5 6 SUB-ATOMİK PARÇACIKLAR (1)*
Şemada gösterildiği üzere, her düzey kendi içerisinde bir bütün olmakla birlikte üst ve altındaki birimlerle de mutlak bir ilişki içerisinde... Modele göre kişi-şahıs ''organizmal'' hiyerarşinin en üst, ''toplumsal'' hiyerarşinin de en alt birimi olma özelliğini taşımakla sistemin merkezinde yer alan birimi oluşturuyor...Her düzeydeki birimin kendine has bir bütünlüğü ve kimliği bulunmakla birlikte daha üst düzey kabul edilen birimin de ayrılmaz bir parçası..''Biopsychosocial model''de sunulan birimlerin aynı zamanda hem parça hem de bütün olmaları dolayısıyla alt ve üst ilişkisi çerçevesinde ele alınan bu birimlerin bir düzen ve süreklilik içerisinde oluşturdukları hassas bir dengeden sözedebiliriz...Hassas dengenin merkezini oluşturan insanın da altındaki ve üzerindeki yapılarla etkileşim içinde olmadan tam bir bütünlük arzedemeyeceği görülmekte.. Yine bu modele göre ''hasta şahıs'' dediğimizde hücre , doku ve organları ile hasta olanı kasdedebileceğimiz gibi birimleri birbirinden ayrılmaz parça-bütün dengesi içerisindeki sistemi gözönüne aldığımızda aile, toplum, kültürel yapıya ait bir hastalığı-bozukluğu da pekala kasdediyor olabiliriz... Hekimin ele aldığı ''hasta kişi'' dir ..Aldığı eğitimin ve dolayısı ile bilgi birikiminin mevzusu itibariyle organik düzeydeki hastalık-bozukluklarla ilgili olması kabul edilebilir olmakla birlikte kişinin içinde bulunduğu toplumla olan ilişkisi de gözönüne alındığında hekimin ele aldığı şahsı salt hücre, doku ve organlardan müteşekkil bir yapı itibariyle değerlendirmeye tabi tutmasının doğurabileceği aksaklıkları gözardı etmemesi gerekiyor... Biyopsikososyal model gözönüne alındığında nasıl hücre, doku ve organlarında bozukluk olduğunda hekimin mevzusu olan ''hasta şahıs'' kavramı ortaya çıkmaktaysa ''hasta şahıs''ların üst düzeylerindeki birimlerle ilişkileri kaçınılmaz olacağından gündeme gelmesi gereken önemli bir konu da ''hasta toplum'' kavramı olmaktadır...Şahıslar toplumu- sosyokültürel yapıyı etkiledikleri gibi yine bu birimlerin şahıslar üzerine olan tesiri de mutlak olacağından toplum içerisinde sosyokültürel yapıya has husule gelecek bir denge kavramından da sözetmek mümkün olacaktır...Her düzeyin kendi içindeki dengesi gibi her toplumun da kendine özgü bir dengesi olacağı da muhakkak... Nasıl ki hekim ele aldığı şahsa hastalığın semptomları (belirti), oluş nedenleri, gelişimi, gidiş, sonlanışı ve tedavisi ekseninde çok yönlü yaklaşmakta ise toplumdaki bozuklukları ortaya çıkaran etmenlerin çok iyi etüdü ile birlikte topluma bakış da yine benzer şekilde çokyönlü olmalı.. Homeostasis (denge durumu) :Yukarıda izah edildiği üzere birbirleri ile bağlantılı olmak koşulu ile biyolojik-sosyolojik-kültürel düzeyde bir denge durumundan bahsedebilmek mümkün.Biyolojik durum kendi içinde dengede iken dengenin bozulması bireyleri-toplumları, sosyokültürel yapıları etkileyebileceği gibi, sosyokültürel yapıdaki bir bozukluğun mutlaka biyolojik düzeyde bir bozukluktan kaynaklandığı öngörülemez, toplulukların ve sosyokültürel yapıların da kendi içlerinde dengeleri bulunmakta...Örneğin bir bölgede iyot eksikliği endemik (yaygın)olarak görülmekte ise iyot eksikliğinin yol açtığı ''kretenizm'' tablosu nedeniyle ortaya çıkan şahıslar düzeyindeki organik bozukluklar, zeka gerilikleri o toplumu mutlaka etkileyeceği, sosyokültürel yapının dengesine tesir edebileceği gibi o toplumundaki sosyokültürel düzeydeki tüm aksaklıkların organik nedenlere bağlanamayacağı da açıktır... Decompansation ( dengenin bozulması) : Denge durumunun bozulmasını ve bu bozukluğun tolore edilememesini ifade eder..Şahıslar düzeyindeki ''decompansation'' tüm sistemi etkileyebileceği gibi denge durumlarını sağlayan etkileşimlerin kesintiye uğratılması, müdahaleye maruz kalması da sistemin kompleks yapıdaki dengesinin bir başka yönde oluşmasına sebebiyet verecektir... Predisposing Faktors ( hazırlayıcı etkenler ) : Şahısların hastalıklara olan yatkınlıkları gibi şahıslardan müteşekkil olmaları dolayısıyla toplulukların da bazı durumlara karşı olan multifaktorial (çok etkenli) yatkınlıklarından bahsedebiliriz..Kişiye çocukluk çağında yerleşen ya da konjenital( kalıtsal) düzeydeki bir bozukluktan kaynaklanan özgüven eksikline bağlı ortaya çıkabilecek sorunlar olabileceği gibi özgüvenini yitirmiş, sindirilmiş, uyuşturulmuş şahısların çoğunlukta olduğu bir toplumun sağlıklı olduğundan bahsetmek de mümkün görünmemekte..''Diatez'' ya da ''vulnerability'' ( zedelenebilirlik) kavramlarıyla da ele alınabilecek olan ''yatkınlık'' durumunu toplumlara yaşatılan, duyurulan, seyrettirilen...vs anlık olaylarla kısa bir süre içerisinde yerleştirebilmek veya eğitim kurumlarını kullanarak uzun bir süreç içerisinde aşılayabilmek de mümkün... Precipitating Faktors ( ortaya çıkaran etkenler ) : Belirli bir duruma yatkınlığı olanlarda bu durumun ortaya çıkmasına-alevlenmesine neden olabilen faktörlerdir..Benzer bazı olaylardaki ortak tepkileri gözönüne alınarak toplumun ya da benzer sosyokültürel yapıyı paylaşmakta olan grupların çeşitli durumlara baskı yoluyla açıktan veya medya gibi araçlarla açıktan-olmayan yollarla yatkınlıkları sağlandığında istenilen tepkiyi elde etmek için gereken tetikleyici faktörlere de işaret eder.... Dikkat edilirse biopsychosocial model, kainatın merkezinde yer alan varlık olan insanı bize kendi içinde dengede ve birbirleriyle sürekli ilişki halinde olan birimlerden müteşekkil bir sistemin merkezine oturtarak sunmaktadır.Öngörülerinin temelinde de bu birimlerin birbirleriyle olan ilişkileri ile birlikte oluşan homeostasis- denge durumu- yer almakta...Her oluşun maddenin bir tezahürü olarak gören, insan ve toplumu da bu minvalde ele alan birçok araştırmacının da bugün gelebildikleri noktada yapmak zorunda kaldıkları itiraf ''insan ve toplumun davranışlarının temellerini salt nörobiyolojik planda izah edebilmek mümkün değildir'' şeklindeki kabullenişken bizdeki bazı olsa da olur olmasa da cinsinden bilimadamlarının insan sadece alt birimleri olan maddeden müteşekkil bir varlıktır şeklindeki yorumlarına bu modeli kaynak göstermeleri ise işgüzarlıktan başka birşey değil... Biopsychosocial model' den yola çıkarak, şahısları da içeren birimleri ile süreklilik arzeden bir denge durumunda olan toplumun, kendine has bozukluklarının olabileceğini, şahısların ve toplumların tetkike tabi tutularak ne tür bozukluklara sahip olabileceklerinin tesbiti gibi bazı bozuklukların dışarıdan tesirlerle ortaya çıkartılabileceğini ''hasta toplum'' kavramını ortaya atarak izaha çalıştık...Sözlerimize son verirken, devasız dert olmadığı ölçüsünden hareketle organik düzeydeki bozuklukları tıp hekimlerine, '' hasta toplumu'' da İBDA bağlılarına havale ediyoruz... Dipnot: (1)* Engel, G.L. (1980) The Clinical application of the biopsyhosocial model. Am.J. Psychiatry, 137 : 535-545
|