7 / 24 İNTERAKTİF KAMPÜS |
|
YIL 1 AY 2 |
28 EYLÜL 2000 |
BEDAVA |
İLKÖĞRETİMDE
TARİH: ANLAYIŞLAR VE PEDAGOJİ
Dursun
Dilek
The
University of Warwick
Bu
çalışma, sınıf öğretmenlerinin ve dördüncü ve beşinci sınıf ilkokul
öğrencilerinin tarih konularının işlenişindeki rollerini sosyal bilgiler müfredat
programıyla bağlantı kurarak inceleme yoluna giden üç yıllık bir doktora
araştırmasının genel bir özeti niteliğindedir.[i]
Bu amaçla İstanbul’da ve Samsun’da 300 ankent formu dağıtıldı. Bu
anketlerin 219 tanesi öğretmenler tarafından tamamlandı. Araştırmanın görüşme
ve gözlem çalışmaları Samsun ilinde uygulandı. Bu amaca yönelik, aralarından
biri ilköğretim okulu olmak üzere üç ayrı okul seçildi. Yedi öğretmen,
bir müdür ve iki müdür yardımcısı ile görüşmeler gerçekleştirildi. Gözlem
çalışmaları, üçü dördüncü ve üçü de beşinci sınıf olmak üzere
bu okulların altı sınıfında gerçekleştirildi. Araştırmanın sınıflarda
gözlem çalışmaları üç hafta sürdü. Sistematik gözlem için hazırlanan
öğrenci ve öğretmen çizelgeleri PRINDEP (Primary
Needs Independent Evaluation Project)[ii]
projesinden uyarlandı. Türk okullarındaki sosyal bilgiler derslerinde görülen
aktivitelerin ışığında değişiklikler yapıldı. Örneğin, öğrencinin
dersi anlatması, harita kullanımı, ders kitabını kullanımı, öğretmen
takriri gibi kategoriler eklendi. Sistematik gözlem yapılan bütün dersler
videoya kaydedildi.
Araştırmanın
bulguları ve önerileri ana hatları ile şöyledir:
1.
İlköğretim programını oluşturan teorik esaslar ile öğretmenlerin
sınıf içi çalışmaları arasında derin farklılıklar vardı. Öğretmenler
derslerde takrir ve soru
sorma yöntemlerini sıklıkla tercih ettiler. Programda öğretmenlere önerilen
‘keşfetme’, eğitimsel oyunlar’, ‘tematik öğretim’, problem çözme’,
‘tartışma’ ve benzeri gibi yöntemler programın çok yüklü olduğu gibi
sebebler öne sürülerek neredeyse hiç kullanılmadı. Öğretmenler programın
bilgiye dayalı olduğundan hareketle, kullandıkları yöntemlerin bu nedenle sınırlı
kaldığını iddia ettiler.
2.
Gerek öğretmenlerin anlayışlarında, gerekse programda ‘tarih eğitimi’
bir amaç olarak değil, ‘yurtaşlık bilgisi’ dahilinde bir araç olarak görülmüştür.
Tarih konularının eğitimi ise, ulusal tarihimizin siyasal olaylarına dayandırılmıştır.
Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu, öğrencilerin siyasal tarihi anlamada
güçlüklerle karşı karşıya kaldıklarını, bununla birlikte öğrencilerinin
sosyo-kültürel ve yerel tarihi daha iyi anladıklarını düşünmüşler ve
yakın geçmişi daha iyi kavradıklarını belirtmişlerdir. Sınıflarda yapılan
gözlemlerin değerlendirilmesi sonucunda da, öğrencilerin siyasal konularda
olayları, kişileri ve tarihleri hatırlamada zorlandıkları ve bunlar arasında
mantıklı ilişkiler kuramadıkları tespit edilmiştir. Dersin öğretiminde
ders kitapları belirleyici faktör olmuş, derslerde öğrencilerin anlatma
aktivitesi bilgilerin ezberlenmesi ile sınırlı kalmıştır. Tarih öğretiminin
amaçlarının öğretmenler açısından yeterince anlaşılamadığı, bu
problemin de programdan kaynaklandığı sonucuna varılmıştır. Tarih öğretiminde
iki temel yaklaşım vardır. Bunlar tarih öğretiminin disiplin içi amaçları
(intrinsic
purposes) ve
sosyal amaçları (extrinsic purposes) olarak ikiye ayrılmaktadır. Şu an
elimizde bulunan program, tarih öğretiminin sosyal amaçlarına yöneliktir ve
disiplin içeren kaygılardan uzak, pratik amaçlar için hazırlanmıştır.
Tarih konularının programda yer aldığı şekliyle, coğrafya ve yurtaşlık
bilgisi konularıyla entegre bir şekilde tanımının yapılması, pedagojik
gerekliliklerden kaynaklandığı gibi algılansa da yukarıda belirtilen sosyal
amaçlara uygunluk çerçevesinde ele alınmış fakat uygulamada bu entegrasyon
sağlanamamıştır. Zaten derslerin disiplinel kaygılardan uzak, birleştirilmiş
olarak tanımlarının yapılması-sunulması, 1950 ve 1960’ların pedagojik söylemlerinin
programdaki yansımalarından başka birşey değildir. Bu noktada Bruner’in
da dediği gibi her konunun her yaştaki çocuğa uygun bir şekilde öğretilebileceği
gerçeği[iii]
de programda pek hesaba katılmamıştır.
3.
Öğretmenler çoğu zaman soru
sorma tekniğini öğrencilerin tarihsel anlayışlarını sınamak yerine,
onların tarih bilgilerini ölçmek amacıyla kullanmışlardır. Dolayısıyla
kapalı ve hatırlama tipinde sorular çok yaygın bir şekilde kullanılmış,
düşünce ve yoruma dayalı sorulara pek yer verilmemiştir. Bununla birlikte,
özellikle soru sorma metodunu
kullanan öğretmenler, araştırmanın etkili öğretim için savunduğu öneriler
kısmına önemli ipuçları sağlamıştır. Şöyle ki; bu metodun kullanıldığı
zamanlarda ‘tartışma’ ve ‘problem çözme’ becerilerinin grup çalışmaları
ile birlikte uygulanabileceği şeklinde güçlü bir kanıya sahip olundu. Aynı
zamanda, öğrencilerin tarihsel yaratıcı düşüncelerinin de bu metodun öğretmenler
tarafından planlı bir şekilde kullanılması ile geliştirilebileceği anlaşıldı.
İlgili
literatür, öğretmenler ile yapılan mülakatlar ve ankent sorularının değerlendirilmesi
ışığında, Türk sınıf öğretmenleri iki grupta; Ulusal
Ütopyacılar (National Utopians) ve Faydacılar
(Utilitarian/Instrumentalists) olarak sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırma
öğretmenlerin ilköğretimde kendi rollerini belirlemedeki kriterlere göre
yapılmıştır. Öğretmenlerin kendi rolleri ile ilgili anlayışları
kendilerinin sınıftaki aktivitelerini de buna bağlı olarak etkilemiştir.
Mesela, ilk gruptaki öğretmenler kendilerini okul topluluğunun sosyal mühendisleri
olarak görmüşler; tarih konularının ders verici olması gerekliliğinden
yola çıkarak, derslerini didaktik bir anlayışla ve çoklukla takrir
yöntemine baş vurarak işlemişlerdir. İkinci gruptaki öğretmenler ise, amaçlarının
öğrencilerin Türkçe ve matematik ile ilgili temel becerilerini geliştirmek
olduğuna inanarak, derslerinde çoğunlukla soru
sorma ve öğrenciye ders anlattırma yöntemlerini benimsemişlerdir. Araştırmanın
video kayıtlarının ve öğretmen gözlem çizelgelerinin analizi sonucunda da
öğretmenlerin en çok başvurdukları tekniklerden yola çıkılarak, öğretmenler
takrirciler (lecturers), sorucular
(questioners) ve dinleyiciler (vekaleten
öğretimin kontrolcuları) (listeners/controllers of proxy teaching) olarak
gruplandırılmışlardır. Ulusal ütopyacıların sıklıkla takrir
yöntemine başvurdukları ve tarih konularını sertifikalı gerçeklermiş
gibi sundukları tespit edilmiştir. Araştırmanın sorucularıyla
ORACLE (Observational Research and Classroom Learning Evaluation)
projesinde
tesbit edilen class enquirers arasındaki
dersin işlenişine dair benzer özellikler göz önüne alındığında Galton
ve diğerlerinin dediği gibi, bu gruba dahil olan öğretmenlerin sınıflarında
bilişşel etkileşimin derecesi, bilginin aktarılması şeklinde görülse de,
çok sayıda kapalı ve açık uçlu sorular sormakta oldukları bu araştırmada
da kaydedilmiştir[iv].
Aynı zamanda, ORACLE Projesi’nde yer alan individual
monitor lar ve PRINDEP Projesi’nin bulgularında olduğu gibi araştırmanın
dinleyiciler (vekaleten
öğretimin kontrolcuları) grubuna dahil olan öğretmenler de sıklıkla kapalı
ve hatırlamaya dayalı sorular sormuşlardır[v].
4.
Bu araştırma ‘sınıf öğretmeni’ sisteminin yeniden gözden geçirilmesi
gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Araştırmadaki bütün öğretmenler, Türkçe
ve Matematik derslerinde uzmanlaştıklarını, diğer derslerde aynı düzeyde
verimin kendilerinden beklenilmemesi gerektiği düşüncesine sahiptiler. Bunun
en çarpıcı yansıması, öğretmenlerin de öğrenciler gibi sosyal bilgiler
derslerinde ders kitaplarına bağımlı olduklarının; harita, film gibi ders
araçları ve ilk elden kaynak ve kanıtları çok az kullandıkları veya hiç
kullanmadıklarının gözlem çalışmaları sonucunda ortaya çıkmasıdır.
Dolayısıyla, sınıf öğretmeni sistemi soylal bilgiler dersinin işlenişinde
ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Kalitenin arttırılması, uzmanlaşmaya bağlıdır.
Bu aşamada araştırma halihazırdaki potansiyelin değerlendirilmesi gerektiğini
düşünmekte, en az iki veya üç öğretmenin bulunduğu okullarda bile öğretmenlerin
ilgi alanlarına göre branşlaşmasının faydalı olacağı önerisinde
bulunmaktadır. İleri bir yapılanmada ise, özellikle ilköğretimin ikinci
devresinde yer alan dördüncü ve beşinci sınıflarda okutulan derslerle,
üçüncü devrede aynı adı taşıyan derslerin bir çatı altında toplanması
ve dolayısıyla özellikle ilkokul kısmında görülen zümre öğretmenliği
anlayışının yerini branşlaşmaya bırakarak, üçüncü devrede kurulacak bölümlere
bağlanması gerekliliği düşünülmelidir.
5.
Bu araştırmanın en önemli bulgularından biri de, sosyal bilgiler
ders kitaplarının öğrencilerin okuma ve anlama yeteneklerine uygun olmadığı
sonucunun elde edilmesidir. Anket ve görüşmelerin değerlendirilmesi
bu doğrultuda sonuç verdiği gibi, araştırmanın
sınıf gözlemi de averajın altındaki öğrencilerin ders kitaplarını diğer
yetenek gruplarına dahil olan öğrencilerden çok daha az kullandıklarını
ortaya çıkarmıştır. Genelde ders kitaplarının diğer öğretim
materyalleri kadar çalışma davranışı sağlamadığı da kaydedilmiştir.
Ders materyallerinin geliştirilmesi ve özellikle ders kitaplarının yazılmasında
kaliteyi arttırmak gözlemsel ve deneysel araştırmalara bağlıdır. Fakat,
bu kalite artışının sağlanmasında ilkokul sosyal bilgiler eğitiminin amaçları
ve öğretim teknikleri yeniden gözden geçirilmeli ve rasyonel bir temele
dayandırıldıktan sonra bu iki sahadaki çalışmalar paralel bir şekilde
devam ettirilmelidir. Unutulmamalıdır ki, sosyal bilgiler programın amaçları
ve içeriği ders materyallerinin hazırlanışında doğrudan bir etkiye
sahiptir.
Metod
Bu
çalışmada triangular teknik kullanıldı. Yani, araştırmada kullanılan her
metod bir diğeri ile karşılaştırılarak elde edilen sonuçlarda maksimum
uygunluk arandı. Bunun yanında, her method araştırmanın bir veya bir kaç
olgusunu adreslediği için de bir diğerini tamamlayıcı bir özelliğe
sahiptir. Sistematik sınıf gözlemi Türkiye’de çok sık başvurulan bir yöntem
olmamasına rağmen, bilim dünyasında sıklıkla kullanılan ve geçerlilik
derecesi oldukça yüksek bir araştırma yöntemidir. Araştırmanın
problemini doğal ortamında tespit etmek ve çözüm aramak gibi temel fakat çok
geçerli bir iddiası vardır[vi].
Öğretim stillerini ve öğrenci tiplerini belirlemede nicelik, hesaplamalara
imkan verir. Video kayıtlarıyla birlikte kullanılması ise hizmet öncesi öğretmen
eğitiminde teori ve pratik arasında doğabilecek eksiklikleri gidermede, eğitimciye
kendi pratiğini daha rasyonel bir yapıya oturtma olanağı sağlar[vii].
Öğretmen adaylarına ise, kendi öğretim stillerini belirlemede ve ileride
yapabilecekleri aksiyon araştırmalarına faydalı bir kaynak olarak hizmet
eder.
Sonuç
Sonuç olarak, bu araştırma, ilköğretimde tarih öğretimini tanımlama ve açıklama uğraşı verdi ise de, probleme çok geniş bir bakış açısıyla yaklaşmaya çalışmıştır. Genel olarak araştırma, öğretmenlerimizin programın öğretiminde değişiklikler yaparak, kendi pratiklerine uygun hale getirmeye çalıştıklarını kanıtlamıştır. Bu da, doğal olarak program geliştirme çalışmalarında öğretmenler ile işbirliğine gidilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Tarih
konularına spesifik olarak da araştırma, programda rasyonel ve aynı zamanda
radikal değişiklikler yapılmasını önermiş ve tarih öğretiminin kuru
bilgilerin ezberlenmesinden uzak, aksine ‘zihin açan’ (mind-opening)[viii]
ve ‘fiziksel olarak aktif’ (physically active)[ix]
bir program alanı olması gerektiğini savunmuştur. Bu da tarih öğretimini
bir araç olarak değil, tamamıyla disiplinin mantığına uygun bir amaç
olarak kullanmakla mümkün olmaktadır. Ancak bu şekilde eleştirel düşünebilen
ve tarihin geçmişin tarihçiler tarafından yorumlanmasında doğruları arama
çabasının yattığı bir bilim dalı olduğunu kavrayabilen öğrenciler yetiştirebiliriz.
Dolayısıyla, tarih eğitiminin bize demokratik bir toplumun gelişmesinde
dersler vermeyi garanti etmesi gereken tahminci bir alan olarak değil, fakat
bireylerin bilişsel gelişimine katkıda bulunan[x]
ve onların güncel dünyayı anlamada farklı bakış açılarına sahip olmasına
yarayan bir öğretim alanı olarak okul programında yer alması gerekmektedir.
[i]
D. Dilek (1999) ‘History in the Turkish Elementary School: Perceptions and
Pedagogy’, Unpublished PhD thesis, Coventry: The University of Warwick.
[ii]
R. Alexander (1995) Versions of
Primary Education, London:
Routledge.
[iii]
J. S. Bruner (1963) The Process of
Education, New York: Vintage Books.
[iv]
M. Galton, B. Simon and P. Croll (1980) Inside
the Primary Classroom, London:Routledge.
[v]
Galton, M. ve diğerleri, a.g.e.; R. Alexander, a.g.e.
[vi]
L. Cohen and L. Manion, (1994)
Research Methods in Education (4th
edition), London: Routledge.
[vii]Galton,
M. ve diğerleri, a.g.e.
[viii]
J. Slater quoted in A. Pendry, C. Husbands, J. Arthur and J. Davidson (1988)
History Teaching in the Making:
Professional Learning, Buckingham-Philadelphia: Open University Press.
[ix]
A. Farmer and P. Knight (1995) Active
History in Key Stages 3 and 4, London: David Fulton
[x]
P. J. Lee (1984) ‘Why learn
history’ in A. K. Dickinson, P. J. Lee and P. J. Roges (Eds) Learning
History, London: Heinemann Educational.
Designed and Revised by iktisada web masters group
Bu web sitesi en iyi IE 3 veya uzeri ile izlenebilir. Browser`inizin JAVA destekli veya enabled olmasi gereklidir.