ÖĞRETMEN EĞİTİMİNDE AKREDİTASYON:

İNGİLTERE VE A.B.D. ÖRNEKLERİ

SUNUŞ

 

 

Bilindiği gibi, 1998-99 eğitim-öğretim yılından itibaren YÖK Başkanlığı tarafından eğitim fakültelerinde yeniden yapılanmaya gidilmiştir. Temel amacı ülkenin ihtiyaçlarına cevap verebilecek daha nitelikli öğretmenler yetiştirmek olan bu yapılanma çerçevesinde, yeni yapılanmayı etkin ve kalıcı kılmak amacıyla bir dizi etkinlikler gerçekleştirilmektedir. YÖK/Dünya Bankası Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitimi Projesi kapsamında düzenlenen bu etkinliklerin en sonuncusu öğretmen eğitiminde akreditasyon sisteminin oluşturulması olarak tasarlanmıştır. Bu önemli etkinliğin ilk safhasında YÖK bünyesinde kurulan Öğretmen Yetiştirme Milli Komitesi üyelerinin İngiltere ve ABD’deki öğretmen eğitiminde akreditasyon sistemini daha yakından tanımaları amacıyla adıgeçen ülkelere 26 Mayıs – 5 Haziran 1998 tarihleri arasında bir çalışma ziyareti düzenlenmiştir.

Proje Koordinasyon Birimi üyelerinin de katıldığı bu seyahat sırasında her iki ülkede de ilgili tüm kişi ve kuruluşlarla yüzyüze iletişim kurma fırsatı doğmuştur. Elinizdeki bu rapor, sözkonusu çalışma ziyareti sonunda, iki gelişmiş ülkede uygulanmakta olan öğretmen eğitiminde akreditasyon sistemini tanıtmak üzere hazırlanmıştır. Bu raporun Kasım 1998 ayı içinde Proje Koordinasyon Birimimiz tarafından düzenlenecek olan “Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitiminde Akreditasyon” konulu uluslararası toplantıda katılımcılara çok yararlı olacağı düşüncesindeyiz. Aynı zamanda, bu rapor 1998-99 eğitim-öğretim yılında eğitim fakültelerinde uygulanacak olan akreditasyon çalışmaları için de kullanılabilecek bir kaynak olacaktır.

İngiltere ve ABD’de gerçekleştirilen çalışma ziyaretine katılarak bu raporun hazırlanmasında büyük katkıları olan Öğretmen Yetiştirme Milli Komitesi üyeleri meslektaşlarım Aydın Özyar’a, Prof. Dr. Belka Özdoğan’a, Prof. Dr. Haluk Soran’a, Prof. Dr. Mustafa Tan’a, Prof. Dr. Adil Türkoğlu’na ve Prof. Dr. Mansur Harmandar’a; ayrıca, gerek İngiltere ve ABD’deki çalışmalar sırasında, gerekse raporun yazılması aşamasında çok büyük emekleri olan Proje Koordinasyon Birimi uzmanları Doç. Dr. Hasan Şimşek ve Doç. Dr. Ali Yıldırım’a teşekkürü bir borç bilirim.

 

 

Prof Dr Barbaros Günçer

Proje Koordinasyon Birimi Başkanı

 

 

 

 


 

 

 

 

 

İÇİNDEKİLER

 

Giriş
Akreditasyon nedir?
İngiltere’de Öğretmen Eğitiminde Akreditasyon
ABD’de Öğretmen Eğitiminde Akreditasyon
Sonuç

 

 

GİRİŞ

Günümüzde eğitim sistemleri, bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler ve toplumun ihtiyaç duyduğu insan gücüne olan ihtiyacı çerçevesinde yeniden şekillenmektedir. Öğretmen yetiştirme sistemleri de bu gelişmelerden doğrudan etkilenmekte ve programlar, eğitim-öğretim süreçleri ve altyapı bakımından alternatif yaklaşımlar gündeme gelmektedir. Ülkemizde de öğretmen eğitimi alanındaki yeni gelişmeler ve milli eğitim sisteminin ihtiyaç duyduğu nitelikli öğretmeni yetiştirme çabaları çerçevesinde eğitim fakültelerinin yeniden yapılandırılması gündeme gelmiş ve Yükseköğrenim Kurulu’nun girişimleriyle eğitim fakültelerindeki lisans programları yeniden düzenlenmiştir. Bu yeni yapılanma ile, eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştirme lisans programları yeniden geliştirilmiş ve bu programlar 1998-99 öğretim yılından itibaren tüm eğitim fakültelerinde uygulanmaya başlamıştır.

Ülkemizin ihtiyaç duyduğu öğretmeni yetiştirme ve öğretmen eğitiminin niteliğini geliştirme yönünde önemli bir adım olan yeni yapılanmanın amacına ulaşabilmesi için eğitim fakültelerinin desteklenmesi ve yeni yapı doğrultusunda fakültelerin gelişmesine yönelik önlemlerin alınması kaçınılmazdır. Bu amaçla YÖK Başkanlığı tarafından bir Öğretmen Yetiştirme Milli Komitesi oluşturulmuştur. Bu komitenin önemli görevlerinden biri, öğretmen eğitimi programlarını incelemek ve eğitim fakültelerinin bu yönde duyduğu ihtiyaçları tespit etmek olarak belirlenmiştir. Gelişmiş ülkelerde, öğretmen eğitimi veren kurumların kalite kontrolünün yapılması ve bu çerçevede öğretmen eğitiminde kaliteyi arttırıcı önlemlerin alınması sürecinde "akreditasyon” kavramının önemli bir yeri vardır. Ülkemizde de eğitim fakültelerinde verilen öğretmen eğitiminin akreditasyonunun yapılması ve bu çerçevede kaliteyi arttırıcı bazı girişimlerde bulunulması gündeme gelmiştir. Öğretmen Yetiştirme Milli Komitesi bu anlamda eğitim fakültelerinin akreditasyonuna ilişkin çalışmalara başlamış bulunmaktadır.

Bu girişimlerden ilki, Öğretmen Yetiştirme Milli Komitesi’nin 26 Mayıs-5 Haziran 1998 tarihleri arasında İngiltere ve ABD’ye yaptıkları inceleme gezisi olmuştur. Bu inceleme gezisinde öğretmen eğitimi veren kurumların akreditasyonu konusunda çeşitli kurumlarla bilgi alışverişi yapılmıştır. Ziyaret edilen kurumlar arasında İngiltere’de Eğitim Bakanlığı, Öğretmen Yetiştirme Bürosu, Eğitimde Standartlar Bürosu, Öğretmen Yetiştiren Üniversiteler Konseyi ve çeşitli üniversiteler, ABD’de ise Eğitim Bakanlığı, çeşitli düzeylerdeki akreditasyon birimleri, Öğretmenler Federasyonu, Mesleki Geliştirme Okulları ve üniversiteler yer almıştır. Bu kurumlarda yapılan toplantılarda, İngiltere ve ABD’deki akreditasyon sürecinin çeşitli boyutları ve sonuçları incelenmiştir. Bu çerçevede toplanan bilgiler özet olarak bu raporda sunulmuş ve ülkemiz açısından çıkarılan bazı öneriler sonuç bölümünde tartışılmıştır.

AKREDİTASYON NEDİR?

Akreditasyon konusunda İngiltere ve A.B.D. gibi iki gelişmiş ülkedeki uygulamaları tanıtmaya geçmeden önce, akreditasyonun ne olduğunu, eğitim içeriği içinde ne anlama geldiğini açık hale getirmekte yarar vardır. Akreditasyon “standard” sözcüğünden bağımsız düşünülemez. “Standard, bir otorite, gelenek veya ortak anlayış tarafından belirlenmiş ve takip edilmesi gereken bir model veya örnek olarak tanımlanabilir. Öte yandan, yine standard, belirli bir amacın gerçekleştirilebilmesi için gerekli ve yeterli nitelik düzeyi olarak da tanımlanabilir”. Bu tanımlardan yola çıkıldığında, akreditasyon belirli bir malı üretmeye veya hizmeti vermeye aday bir kurum veya kuruluşun belirlenen standardlar çerçevesinde yeterliliğinin saptanmasıdır. Yukarıda da açıklandığı gibi, standardlar ve akreditasyon belirli bir otoritenin varlığına işaret eder. Bu otorite, tanımda da açıklandığı gibi yasalarca belirlenebildiği gibi, gelenekler çerçevesinde veya ortak anlayış çerçevesinde de belirlenebilir.

Eğitim söz konusu olduğunda, farklı eğitim sistemlerinde bu otoritenin kaynağı farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Örneğin daha sonra açıklanacağı gibi, İngiliz eğitim sisteminde standardların geliştirilmesi ve akreditasyon konusundaki otorite yasalar çerçevesinde İngiliz Eğitim Bakanlığı’na verilmişken, Amerikan eğitim sisteminde bu otorite mesleki amaçlarla örgütlenmiş yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde temsiliyet kazanmış kar amaçsız dernek ve kuruluşlar olarak ortaya çıkmaktadır. Her iki sistemde de standardlar ve akreditasyon konusunda ulaşılan sonuç aynıdır. Sonuçta belirlenmiş bir otorite standardları saptamakta ve bu standardlar çerçevesinde eğitim hizmetlerinin üretilmesine ilişkin yeterliliğe karar vermektedir.

 

 

İNGİLTERE’DE ÖĞRETMEN EĞİTİMİNDE AKREDİTASYON

İngiltere’de öğretmen eğitiminde hem üniversitelerin yani öğretmen yetiştiren kurumların hem de okulların (ilköğretim ve ortaöğretim) önemli bir rolü vardır. Üniversiteler ve okullar öğretmen eğitiminde işbirliği yaparak öğretmen yetiştirmede sorumluluğu paylaşmaktadırlar. Öğretmen eğitiminde üç ve dört yıllık lisans programları yanında lisans sonrası 36 haftalık sertifika programlarının önemli işlevleri vardır. Genelde branş öğretmenlerinin alan eğitimi üzerine 36 haftadan oluşan sertifika programlarından, sınıf öğretmenlerinin ise dört yıllık lisans programlarından yetiştiklerini söylemek mümkündür. Gerek lisans gerekse sertifika programlarının önemli bir bölümü okullarda uygulama çalışmalarına ayrılmakta ve öğretmen adaylarının gerçek okul ve sınıf ortamında öğretmenlik bilgi ve becerilerini kazanmaları öngörülmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, 36 haftalık branş öğretmenliği sertifika programının en az 24 haftasının okul uygulamalarına ayrılması zorunludur.

Öğretmen yetiştirmede üniversiteler, Eğitim Bakanlığı ve onun öğretmen yetiştirmede geniş yetkilerle donattığı Öğretmen Yetiştirme Bürosunun (Teacher Training Agency-TTA) ve Eğitimde Standartlar Bürosunun (Office of Standarts in Education) aldığı kararlardan ve yaptığı denetimlerden önemli ölçüde etkilenmektedirler. Şema 1 öğretmen eğitimine yön veren çeşitli kurum ve süreçleri ve bu çerçevede öğretmen yetiştiren fakültelerin akreditasyonun nasıl yapıldığını göstermektedir.

Şema 1 (Syf.18)'de de görüldüğü gibi hükümetin eğitim politikalarını gerçekleştir-mekle yükümlü Eğitim Bakanlığı en üst düzeyde öğretmen eğitimine yön veren önemli bir kurumdur. Ancak Eğitim Bakanlığı öğretmen eğitimine doğrudan müdahale etmek yerine bunu öğretmen eğitiminde standartları belirleyen Öğretmen Yetiştirme Bürosu ve belirlenen startlara göre fakülteleri denetleyen Eğitimde Standartlar Bürosu gibi yarı bağımsız birimleri yoluyla yapmaktadır. Bu nedenle gerek Öğretmen Yetiştirme Bürosunun (ÖYB) gerekse Eğitimde Standartlar Bürosunun öğretmen yetiştiren fakültelerin akreditasyonunda önemli bir yeri vardır.

Eğitim Bakanlığı daha çok hükümetin eğitimle ilgili politikalarını gerçekleştirme yönünde makro kararlar alan ve bu kararları gerçekleştirme yönünde gerek kendine bağlı birimleri gerekse kendinden yarı bağımsız birimleri yoluyla belirli etkinlikler gerçekleştirir. Örneğin 1980'li yılların sonlarına doğru hükümetin aldığı kararla okullarda uygulanan ders programlarının standartlaştırılması kararlaştırılmış ve Eğitim Bakanlığı tarafından milli programlar geliştirmek amacıyla bir Program Geliştirme Bürosu kurulmuştur. Bu büro tarafından geliştirilen ve denenen programların daha sonra milli programlar olarak tüm okullarda okutulması kararlaştırılmıştır.

Aynı şekilde öğretmen eğitiminin kalitesini arttırmak bir hükümet politikası olarak benimsendiğinden dolayı, 1990'lı yılların başında Eğitim Bakanlığı öğretmen eğitiminde kaliteyi arttırmak üzere arayışlara koyulmuştur. Öğretmen yetiştirmede 1992’deki yeni yapılanma ile öğretmen yetiştiren fakültelerin finansmanı Yüksek Öğretim Finansman Konseyinden (YÖFK) (Higher Education Funding Council - HEFCE) alınmış ve Öğretmen Yetiştirme Bürosuna verilmiştir. Yani 1992'ye kadar üniversitelerin tüm birimleri için parasal kaynakları dağıtan Yüksek Öğretim Finansman Konseyi, 1992'den sonra bunu öğretmen yetiştirme dışında kalan diğer fakülteler için yapmaya devam etmiştir. Öğretmen yetiştiren fakülteler için ayrılan para ise doğrudan ÖYB'na aktarılmış ve bu büro kendi oluşturduğu standartlara ve kurallara göre bu parayı dağıtmaya başlamıştır. Parasal kaynağın ÖYB tarafından kontrol edilmesi öğretmen yetiştiren fakültelerde yapılan denetim ve kaliteyi arttırma çalışmalarında önemli bir dönüm noktası olmuştur.

1992’deki yeni yapılanmanın temel nedeni, eğitim fakültelerinden yetişen öğretmenlerin kalitesinin düşük bulunması ve bu durumun da okullarda verilen eğitimin kalitesini düşürmesi olmuştur. Eğitim Bakanlığına bağlı Eğitimde Standartlar Bürosunun okullarda yaptığı denetim ziyaretlerinde öğretmenlik becerilerine yeterli düzeyde sahip olmayan öğretmenlerin bulunduğu sık rastlanan bir durum haline gelmiştir. Örneğin yeni yetişen her 10 öğretmenden birinin öğretmen niteliklerine hiç sahip olmadığı ve her beş öğretmenden birinin de önemli yetersizlikleri olduğu Eğitim Bakanlığına sunulan raporlarda belirtilmiştir. Üniversitelerin, akademik özerklik çerçevesinde Eğitimde Standartlar Bürosundan gelen bu uyarıları dikkate almadığı sık sık eleştiri konusu olmuştur. Öğretmen yetiştirmeye ayrılan paranın karşılığının tam olarak alınamadığı, üniversitelerin öğretmen eğitiminin kalitesini arttırma yönünde yeterince çaba sarf etmediği, öğretmen yetiştirmede okullarda uygulamanın öneminin yeterince dikkate alınmadığı, üniversitelerin üstünde bir kurum olan YÖFK’ün bu konuda bir girişimde bulunmadığı, öğretmen eğitiminde akademik ve teorik bilgilerin ön plana çıktığı, öğretmenliğin gerektirdiği can alıcı pratik becerilerin ihmal edildiği ve son olarak öğretmen yetiştirme programlarında çok fazla çeşitlilik olduğu ve kalite açısından fakülteler arasında önemli farklılıklar olduğu şeklindeki eleştiriler sık sık gündeme getiriliştir. 1992’ye gelindiğinde tüm bu tartışmaların bir sonucu olarak hükümet öğretmen eğitimini denetim altına alma yönünde bir politika geliştirmiş ve bu politikayı Öğretmen Yetiştirme Bürosunu (ÖYB) kurarak uygulamaya koymuştur. Bu tarihten itibaren İngiltere de öğretmen eğitiminde giderek artan merkeziyetçi ve standartlara bağlı bir anlayışın hakim olduğunu görmek mümkündür. Bu durum her ne kadar üniversite öğretim elemanları tarafından sık sık eleştirilmiş ise de geçen zamanda öğretmen eğitimindeki bu denetim ve standartlaşma azalacağı yerde artmıştır.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle öğretmen yetiştirme işine yön vermek ve kaliteyi en üst düzeye çıkarmak üzere önlemler alması beklenen Öğretmen Yetiştirme Bürosunun işlevleri yedi ana başlık altında toplanmaktadır:

Öğretmen Yetiştirme Bürosunun Temel İşlevleri

1. Kaliteli öğrencileri öğretmenlik mesleğine yöneltmek: ÖYB çeşitli reklamlar, toplantılar yoluyla öğrenciler için öğretmenlik mesleğini çekici hale getirmeye çalışmakta ve öğretmen olmak üzere başvuruda bulunan öğrencilerin sayısını arttırma yönünde çaba sarf etmektedir. Böylece öğretmen yetiştiren fakülteler daha geniş bir havuzdan daha kaliteli öğrencileri seçme fırsatı bulabilmektedirler.

2. Öğretmen eğitiminde standartları belirlemek ve fakültelerin bu standartlar çerçevesinde ne derece kaliteli öğretmen yetiştirdiklerini belirlemek: ÖYB’nun yaptığı önemli işlerden biri kurduğu komisyonlar yoluyla nitelikli bir öğretmende bulunması gereken özellikleri hem genel düzeyde (tüm öğretmenlerde bulunması gereken) hem de branşlara göre belirlemektir. Bu ölçütler alan bilgisi, planlama/öğretim/sınıf yönetimi, öğrencilerin izlenmesi/değerlendirilmesi/kayıtların tutulması/raporlaştırma ve diğer mesleki yeterlilikler başlıkları altında sunulmaktadır. ÖYB komisyonları tarafından geliştirilen bu standartlar geniş kapsamlı bir inceleme ve geri bildirim mekanizmasından geçirildikten sonra tüm fakültelere gönderilmekte ve bu standartlara göre öğretmen yetiştirmeleri istenmektedir. Ayrıca ÖYB, öğretmen yetiştirme programlarında bulunması gereken temel özellikleri ve süreçleri de açık olarak belirtmektedir (Bkz. Tablo 1). Buna göre her fakültenin öğrenci seçiminde kullanması gereken minimum ölçütler, öğretmen yetiştirme programının yapısı ve kapsamı, okullarla kurulması gereken işbirliğinin kapsamı ve öğretmen yetiştirmede kalitenin artması için alınacak önlemler ayrıntılı olarak belirlenmektedir. Gerek nitelikli öğretmende bulunması gereken standartlar, gerekse öğretmen yetiştirme program standartları Eğitimde Standartlar Bürosunun fakültelerde yaptığı denetimlerde kullandığı önemli ölçütlerdir. ÖYB tarafından belirlenen ölçütlere göre fakülteler her yıl sonunda kendi yazdıkları raporlarla bu ölçütlere göre öğretmen yetiştirdiklerini kanıtlamak zorundadırlar. Bu çerçevede her öğretmen adayı için bir dosya tutulmakta ve bu adayın ilgili standartları kazandığını gösteren formlar, ödevler, ürünler vb. gerektiğinde ÖYB ya da Eğitimde Standartlar Bürosu tarafından kontrol edilebilecek şekilde fakültede tutulmaktadır. Tüm bu kayıtların nasıl tutulacağı ve öğretmen yetiştirme sürecinin nasıl rapor edileceğine ilişkin ilkeler ve kurallar ÖYB tarafından açık bir şekilde belirtilmektedir.

Tablo 1

Öğretmen Yetiştirme Programlarında Bulunması Gereken Boyutlara İlişkin Standartlar

A. Öğrenci Girişi ve Seçimi ile İlgili Standartlar

Öğretmen yetiştiren programlara öğrenci kabulünde dikkate alınması gereken minimum ölçütleri belirler ve fakülteler isterlerse bunlara yeni ölçütler ekleyebilir.

B. Öğretmen Yetiştirme Programının Uzunluğu ve Kapsamı

Bu bölümde öğretmen yetiştirme programlarında bulunması gereken dersler ve bu dersler için gerekli performans ölçütleri belirtilir.

C. Okullarla İşbirliği Ölçütleri

Bu kapsamda üniversite ile okullar arasında öğretmenlik uygulamalarına ilişkin kurulması gereken işbirliği ve ortaklığın minimum standartları belirtilir. Öğrencilerin okullarda uygulama yapmaya ayırmaları gereken zaman, uygulama çalışmalarının değerlendirilmesi, uygulama öğretmenlerinin yetiştirilmesi gibi unsurlar bu kapsamda yer alır.

D. Kalitenin Garantisine Yönelik Ölçütler

Bu kapsamda öğretmen yetiştiren fakültenin nitelikli öğretmen yetiştirme yönünde aldığı önlemlerin minimum neler olması gerektiği belirtilir.

3. Fakültelerin alabileceği öğrenci sayısını belirlemek ve buna göre fakültelere para aktarmak: ÖYB, Eğitimde Standartlar Bürosunun fakülte değerlendirmelerini ve fakültelerin kapasitelerini dikkate alarak her eğitim fakültesinin hangi alanda kaç öğrenci alabileceğini belirlemektedir. Her fakülte için belirlenen öğrenci sayısı aynı zamanda o fakültenin ÖYB’den alacağı paranın miktarını belirlemektedir. 1998 rakamlarına göre ÖYB, fakültelere öğrenci başına 4800 sterlin ödemektedir. Bu paranın dörtte biri fakülteler tarafından okullara, öğretmenlik uygulaması çalışmalarına katkıları karşılığı olarak ödenmektedir.

4. Öğretmen yetiştiren fakültelerin akreditasyonu ve deakreditasyonu: Yukarıda da açıklandığı gibi fakültelerin alacağı öğrenci sayıları ve bu çerçevede alacakları parasal kaynak ÖYB tarafından belirlenmektedir. Bunu belirleyen en önemli ölçüt ise Eğitimde Standartlar Bürosunun fakülteler hakkında yazdığı raporlardır. Eğer ÖYB, müfettiş raporları çerçevesinde fakültenin iyi öğretmen yetiştirmediği kanaatine varırsa bu fakülteye bir uyarıda bulunmakta ve belirli bir süre vererek bu sürede kendine bir çekidüzen vermesini talep etmektedir. Bu uyarı çerçevesinde fakülteden bir gelişme planı yapması istenilmekte ve bu plana göre makul bir süre fakülte takip edilmektedir. Eğer fakülte Eğitimde Standartlar Bürosu ve ÖYB’nun değerlendirmelerinde yer alan ciddi zayıflıkları gidermede verilen süre içinde yetersiz kalırsa bu fakülde ÖYB tarafından deakredite edilmekte yani bu fakülteye öğrenci kontenjanı ve mali yardım verilmemektedir. Deakredite edilen bir fakülte tekrar akredite edilmek isterse yine ÖYB’ne başvurabilir ve bazı gelişmeler kaydettiğini gösteren kanıtları sunabilir. Bu çerçevede ÖYB kendine sunulan raporları inceleyerek fakülteyi yeniden akredite edebilmektedir.

Yeni açılan bir fakülte yine ÖYB tarafından akredite edilir. Bu süreçte, fakülte ÖYB tarafından belirlenen ilke ve kurallara ne şekilde uygunluk gösterdiğini kendi raporlarında belirtir ve ÖYB’dan fakültenin akreditasyon için incelemeye alınmasını ister. Bu inceleme sonunda ÖYB fakültenin ÖYB tarafından belirlenmiş standartlara göre öğretmen yetiştirebileceğine kanaat getirirse akreditasyon verir ve akreditasyonu alan fakülte öğrenci kabul etme imkanı elde eder.

İngiltere’de öğretmen yetiştiren tüm fakültelerin ÖYB’dan akreditasyon almış olması şarttır. Bir kere akredite edilen fakülte yine periyodik olarak Standartlar Bürosu tarafından denetlemeye tabi tutulur ve bunun sonucu ÖYB tarafından fakülteye verilecek mali kaynağın miktarını ve fakültenin kabul edebileceği öğrenci sayısını belirlemede önemli bir rol oynar.

İngiltere’de üniversiteler dışında okulların da öğretmen yetiştirmesi mümkündür. Bu durumda birkaç okul biraraya gelerek bir konsorsiyum oluşturmakta, kendi hazırladıkları öğretmen yetiştirme programlarına öğrenci kabul edebilmektedirler. Bu okul temelli programlar ÖYB’nin geliştirdiği standartları karşılamak zorundadır ve aynı şekilde Standartlar Bürosu ve ÖYB tarafından performans değerlendirmesi yapılmaktadır. Bu şekilde oluşturulan öğretmen yetiştirme programları da önce ÖYB den akreditasyon almak zorundadır. Standartlar Bürosu tarafından yapılan performans değerlendirmesi de bunların alacağı öğrenci sayısını ve bu programa aktarılacak mali kaynağın miktarını belirlemede kullanılır. Okul temelli öğretmen yetiştirme programlarının çok az örneği vardır ve bu çerçevede yetiştirilen öğretmen sayısı çok azdır.

5. Öğretmen eğitimine okulların aktif olarak katılmasını sağlamak: ÖYB, öğretmen eğitiminde üniversiteler kadar okulların da önemli bir rolü olduğu ilkesinden hareketle üniversitelerin okullarla kuracağı işbirliğinin sağlam temellere dayanması için gerekli önlemleri almaktadır. Her şeyden önce bu işbirliğinin nasıl olması gerektiğini ana hatlarıyla belirlemekte (öğrencilerin okullarda harcaması gereken zaman, yapacakları etkinlikler, uygulama öğretmeni yetiştirilmesi gibi) ve bu çerçevede okulların vereceği hizmetin karşılığı olarak fakültelerin okula gönderdikleri her öğrenci başına belirli bir ücret ödemesini zorunlu kılmaktadır. Bu ücret doğrudan uygulama öğretmenlerine ödenebildiği gibi okula da ödenebilmektedir. Bu ücret sayesinde işbirliği daha ciddi tutulmakta ve okul öğretmenleri uygulama öğretmeni olabilmek için birbirleriyle yarışmaktadırlar.

6. Öğretmen eğitimi için milli programlar hazırlamak ve bu programların fakültelerde uygulanmasını sağlamak: ÖYB’nin diğer etkinliklerinden biri her öğretmende bulunması gereken yeterliliklere göre program geliştirme çalışmaları yapmaktır. Bu çerçevede Bilgi Teknolojileri, Ortaöğretim Fen Bilgisi, İngilizce, Matematik ve İlköğretim Fen Bilgisi alanlarında öğretmen yetiştirme programları hazırlanmıştır. Bu programların hazırlanmasında Standartlar Bürosu tarafından okullarda ve fakültelerde yapılan denetleme sonuçları önemli bir girdi sağlamaktadır. Bu programların 1999 yılından itibaren uygulamaya konması beklenmektedir. Daha önce sadece öğretmenlik standartlarını belirleyen ÖYB şimdi daha da ileri giderek bizzat öğretmen yetiştirme programlarında okutulacak olan dersleri ve içerikleri yine standartlar yoluyla belirleme çabası içine girmiştir. Yukarıda sayılan alanlarda hazırlanan programlar çok geniş bir kitleye gönderilerek bu programların incelenmesi istenmiş ve geri gelen eleştiriler ve öneriler doğrultusunda programlara son hali verilerek Eğitim Bakanının onayına sunulmuştur.

7. Öğretmenlerin hizmet içi eğitimine katkıda bulunmak: ÖYB sadece öğretmenlerin hizmet öncesi eğitiminden sorumlu bir kurum değildir. Öğretmenlerin hizmetimi eğitimleri konusunda da çalışmalar yapmaktadır. Bu çerçevede hizmetimi eğitim programlarında bulunması gereken nitelikler belirlenmiş ve hizmetimi eğitimi sağlayacak olan kurumların bu eğitimi nasıl vermeleri gerektiği ayrıntılarıyla belirtilmiştir. Bu şekilde öğretmenlerin hizmetimi eğitiminde de bir takım standartlar getirilmiş ve hizmet içi eğitimde kalite kontrolü yapılmaya çalışılmıştır. Hizmet içi eğitimi veren kurumların ÖYB’dan onaylı olmaları gerekmektedir.

8. Öğretmen eğitiminde araştırma yapmak, yeni öneriler getirmek ve etkili ve verimli öğretmen yetiştirme etkinliklerine yönelik Eğitim Bakanlığına önerilerde bulunmak: Etkili ve verimli öğretmen eğitimi ilkesi çerçevesinde ÖYB sürekli bir arayış ve araştırma içindedir. Gerek fakültelerden gelen önerileri gerekse okullardan gelen önerileri dikkate alan ÖYB öğretmen yetiştirme konusunda yeni girişimlerde bulunmakta ve bu konuda yapılanları bakana rapor etmektedir.

Yukarıda özetlenen bu görevler çerçevesinde ÖYB kendisine bakanlık tarafından verilen kaliteli öğretmen yetiştirme görevini yerine getirmeye çalışmaktadır. ÖYB, yöneticilerden, akademisyenlerden ve yarı zamanlı çalışan komisyon üyelerinden oluşmaktadır. En üst düzeyde 12 kişilik bir Mütevelli Heyeti bulunmakta ve bu heyetin bir bölümü bakanlık tarafından, bir bölümü üniversitelerden ve okullardan ve bir bölümü de iş çevrelerinden oluşmaktadır. Bu heyete üye olmak için bir başvuru süreci vardır.

ÖYB’nin tüm toplantıları, tutanakları ve raporları halka açıktır. ÖYB bakanlığa öğretmen yetiştirme konusunda yaptığı etkinlikleri anlatan bir rapor verir. Ayrıca bakanlığın öğretmen yetiştirme konusunda alacağı kararları konusunda önerilerde bulunur. ÖYB her ne kadar bakanlık tarafından finanse ediliyor ise de işleyişi itibariyle yarı bağımsız bir yapıya sahiptir. Kendine bakanlık tarafından verilen genel görev çerçevesinde kararlar alabilir ve uygulayabilir. Bu yönüyle ÖYB bakanlık bürokrasisinden çok az etkilenmektedir ve uygulamada bu önemli avantajlar sunmaktadır.

ÖYB’nun öğretmen yetiştirme ile ilgili aldığı kararlar geniş ölçüde okulların ve çocukların kaliteli eğitimi ihtiyaçları çerçevesinde şekillenmektedir. Okullar ve çocuklar öğretmen yetiştiren kurumların müşterisi durumundadır ve onların istekleri ve ihtiyaçları öğretmen yetiştirme kurumları tarafından dikkate alınmak zorundadır. Ayrıca öğretmen yetiştirme sırf akademik bir öğretim değil aynı zamanda pratik meslek bilgi ve becerilerinin kazanılması süreci olarak görülmektedir. Bu felsefeden hareketle ÖYB, öğretmen yetiştiren kurumların belirli standartlar çerçevesinde kaliteli öğretmen yetiştirmek amacıyla etkinlikler yürütmesini sağlamakta ve bu süreci de fakültelere sağladığı parasal kaynaklar yoluyla denetim altında tutmaktadır.

ÖYB öğretmen yetiştirmeye yılda yaklaşık 2 milyon sterlin harcamaktadır. Bakanlık tarafından ÖYB’na verilen öğretmen yetiştirme görevi ülkenin öğretmen ihtiyacı çerçevesinde şekillenmektedir.

Öğretmen İhtiyacının Saptanması

Eğitim Bakanlığı öğretmen yetiştirme ile ilgili olarak, her yıl ülkenin çeşitli alanlarda ne kadar öğretmene ihtiyacı olduğunu belirler. Bunun için yerel yönetim birimlerinden ve okullardan gelen bilgiler ve emekliliğe yakın olan öğretmenlerin sayısı, okula yeni başlayacak öğrencilerin sayısı ve bunlar için gerekli sınıf sayıları vb. bilgiler dikkate alınır. Tüm bu unsurlar dikkate alınarak yapılan değerlendirmede alanlara göre ihtiyaç duyulan öğretmen sayısı ortaya çıkar. Bu sayılar bakanlık tarafından ÖYB’ne bildirilir ve bu sayılara göre gerekli önlemlerin alınması istenir. ÖYB’nun temel sorumluluğu ise bakanlık tarafından kendisine gönderilen sayıda öğretmenin belirli standartlar çerçevesinde yetişmesi için gerekli önlemleri almaktır. Eğitimde Standartlar Bürosu ise her fakültenin öğretmen yetiştirmede ne derece kaliteli bir iş yaptığını belirli ölçütlere göre değerlendirmek ve ÖYB’na sonuçları bildirmekle yükümlüdür.

Merkezi Öğrenci Başvuru Sistemi

İngiltere’de öğretmen yetiştiren fakültelere başvuru Eğitim Bakanlığına bağlı Öğrenci Başvuru Merkezine (Student Registry) yapılmaktadır. Başvuruda bulunan öğrenciler gitmek istedikleri üç fakültenin isimlerini tercih sırasına göre belirtmektedirler. ÖYB, fakültelerin Eğitimde Standartlar Bürosu denetiminden aldığı puana ve kapasitelerine göre kaç öğrenci alabileceğini belirlemekte ve buna göre fakülteler kendilerine merkez tarafından gönderilen başvuru dosyalarına göre öğrenci alımı yapmaktadırlar. Her ne kadar fakültenin alacağı öğrenci sayısı ÖYB tarafından belirleniyor ise de, öğrenci seçimi ölçütleri fakülte tarafından belirlenmektedir. ÖYB fakültelere öğrenci başına yaklaşık 4800 sterlin vermekte ve bu para fakülte tarafından öğretmen eğitimine harcanmaktadır. Bu durumda fakülte için denetimde iyi puan almak ve bu çerçevede yapılacak hesaplamaya göre daha fazla sayıda öğrenci kabul edebilmek önemli olmaktadır. Aksi takdirde fakültenin en önemli parasal kaynağı olan öğrenci başına verilen para düşük düzeyde kalmakta ve bu da fakültede verilen eğitimin kalitesini düşürmektedir. Öğrenci başına fakültelere verilen paranın dörtte biri, öğrencinin uygulama yaptığı okula aktarılmaktadır. Okula aktarılan bu para ya uygulama öğretmenlerine ek bir gelir olarak verilmekte ya da okul tarafından başka amaçlarla kullanılabilmektedir.

Fakültelerin Eğitimde Standartlar Bürosu Tarafından Denetlemesi

Yukarıda belirtildiği gibi ÖYB tarafından belirlenen standartlar çerçevesinde fakültelerin öğretmen yetiştirme programları ve bu programlar yoluyla öğretmen adaylarına kazandırdıkları bilgi ve beceriler Eğitimde Standartlar Bürosu tarafından denetlenir. Denetlemede dikkate alınacak olan boyutlar Eğitimde Standartlar Bürosu ve ÖYB tarafından o yılın öğretmen yetiştirme politikaları ve öncelikleri dikkate alınarak birlikte belirlenir. Bu denetleme sürecinde Eğitimde Standartlar Bürosu tarafından belirlenecek bir müfettişler grubu (her konu alanından bir müfettiş) fakülteye gelerek çeşitli yönlerden öğretmen yetiştirme programını değerlendirmeye tabi tutarlar. Bu denetleme sürecinde genelde beş boyut söz konusu olmakla birlikte bu boyutlardan tümünün birden her denetleme ziyaretinde incelenmesi şart değildir. Tablo 2’de özetlenen bu beş boyut aşağıda daha ayrıntılı bir biçimde açıklanmaktadır.

Tablo 2

Öğretmen Yetiştiren Fakültelerin Denetlenmesi Sürecinde Dikkate Alınan Beş Boyut*

Temel Değerlendirme Boyutları

A. Nitelikli Öğretmen Standartları (Quality Teaching Status) çerçevesinde öğretmen adaylarına kazandırılan öğretmenlik becerileri

1. öğretmen adaylarının alan bilgisi

2. öğretmen adaylarının plan yapma, öğretim ve sınıf yönetimi becerileri

3. öğretmen adaylarının öğrenci başarısını izleme, değerlendirme, kaydetme ve rapor etme becerisi

4. öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği diğer niteliklere sahip olma

B. Öğretmen adaylarının yetiştirilmesi ve değerlendirilmesi

1. öğretmen yetiştirme programının genel yapı ve içerik bakımından kalitesi

2. nitelikli öğretmenlik için gerekli bilgi ve becerilerini geliştirme amacıyla takip edilen yetiştirme sürecinin kalitesi

3. öğretmen adaylarının öğretmen yetiştirme programına karşı tutumları ve kaydettikleri gelişmeler

4. öğretmen adaylarının nitelikli öğretmen ölçütlerine ulaşma düzeylerini ölçmede tutarlı ve gerçekçi olma

Ek Değerlendirme Boyutları

C. Öğretmen yetiştirme programına öğrenci seçimi ve seçilen öğrencilerin kalitesi

1. fakültenin öğrenci kabulünde izlediği politikanın ve öğrenci seçme sürecinin kalitesi

2. seçilen öğrencilerin nitelikleri ve öğretmen yetiştirme programına uygunlukları

D. Öğretim elemanlarının ve öğrenme kaynaklarının kalitesi

1. öğretim elemanlarının nitelikli öğretmen yetiştirmede yeterlilikleri

2. bilgi teknolojilerine ve benzeri imkanlara ulaşım ve kullanma kalitesi

3. öğrenme-öğretme kaynaklarının kalitesi ve kullanım kolaylığı

E. Yönetim ve kaliteyi arttırma çabaları

1. okullarla öğretmen yetiştirme konusunda kurulan işbirliği

2. kalitenin ve standartların gözlenmesi ve kontrolü

3. kaliteyi arttırma ve standartlara ulaşmaya yardımcı olacak kaynakların sağlanması

4. gelecek için belirlenen geliºmeye yönelik amaçlar

 

1. ÖYB tarafından belirlenen Nitelikli Öğretmen Standartları (Quality Teaching Status) çerçevesinde öğretmen adaylarına kazandırılan öğretmenlik becerileri: Bu boyut kapsamında öğretmen adaylarının alan bilgisi, öğretmen adaylarının plan yapma, öğretim ve sınıf yönetimi becerileri, öğretmen adaylarının öğrenci başarısını izleme, değerlendirme, kaydetme ve rapor etme becerisi, ve son olarak öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği diğer niteliklere (mesleki kuraların bilgisi, işbirliği gibi) ne derece sahip oldukları incelenir.

2. Öğretmen adaylarının yetiştirilmesi ve değerlendirilmesi: Öğretmen adaylarına 1. maddede sözü edilen öğretmenlik becerilerini kazandırmak için yürütülen öğretmen yetiştirme programı ve bu program çerçevesinde öğretmen adaylarının nasıl değerlendirildiği incelenir. Bu kapsamda öğretmen yetiştirme programının genel yapı ve içerik bakımından kalitesi, nitelikli öğretmenlik için gerekli bilgi ve becerilerini geliştirme amacıyla takip edilen yetiştirme sürecinin kalitesi, öğretmen adaylarının öğretmen yetiştirme programına karşı tutumları ve kaydettikleri gelişmeler ve son olarak öğretmen adaylarının nitelikli öğretmen standartlarına ulaşma düzeylerini ölçmede tutarlı ve gerçekçi olma boyutları incelenir. Bu son ölçüt kapsamında müfettişler, fakülteden %5 lik bir öğrenci örneklemi seçer ve bunların gerek derslerdeki performansları gerekse öğretmenlik uygulamalarındaki performanslarını değerlendir ve not verir. Daha sonra müfettişlerin verdikleri bu notlar fakülte öğretim elemanları ve uygulama öğretmenleri tarafından verilen notlarla karşılaştırılır ve bu şekilde öğretmen adaylarının ne kadar gerçekçi ve tutarlı bir biçimde değerlendirildikleri ortaya çıkar.

3. Öğretmen yetiştirme programına öğrenci seçimi ve seçilen öğrencilerin kalitesi: Bu kapsamda fakültenin öğrenci kabulünde izlediği politikanın ve öğrenci seçme sürecinin kalitesi ve seçilen öğrencilerin nitelikleri ve öğretmen yetiştirme programına uygunlukları incelenir. Ayrıca fakültenin TTA tarafından belirlenen öğrenci sayıları çerçevesinde kaç öğrenci alabildiği ve kaç mezun verebildiği incelenir.

4. Öğretim elemanlarının ve öğretim kaynaklarının kalitesi: Bu çerçevede öğretim elemanlarının nitelikli öğretmen yetiştirmede yeterlilikleri, öğrencilerin bilgi teknolojilerine ve diğer özel teknolojilere ulaşımı ve öğrenme-öğretme kaynaklarının kalitesi ve kullanım kolaylığı incelenir.

5. Yönetim ve kalitenin garantisi: Bu kapsamda okullarla öğretmen yetiştirme konusunda kurulan işbirliği, kalitenin ve standartların gözlenmesi ve kontrolü, dışarıdan kaliteyi arttırma ve standartlara ulaşmaya yardımcı olacak kaynakların sağlanması ve gelecek için belirlenen gelişmeye yönelik amaçlar incelenir.

Not Skalası

 

1

Çok iyi, mükemmel özelliklere sahip
Bakanlığın belirlediği ölçütlere uygun

2

İyi, herhangi bir zayıflığı yok
 

3

Yeterli, ancak gelişmeye ihtiyacı var
Bakanlığın belirlediği ölçütlere uygun değil

4

Zayıf

Bu skalaya göre denetleme sonunda fakültenin aldığı not belirlenir ve raporda bu nota nasıl ulaşıldığı açık bir şekilde belirtilir. Fakültenin son notunu belirlemede Eğitimde Standartlar Bürosunun belirlemiş olduğu ölçütler vardır ve ölçütler değerlendirilen her boyut için ayrı ayrı uygulanır.

Her fakülte için yazılan rapor fakültenin kendisine de gönderilir ve yapılması muhtemel olan yanlışlıklar için fakülteye, rapora itiraz etme hakkı tanınır. Fakülte kendine verilen süre içinde raporu inceler ve itiraz etmek isterse bunu gerekçesi ve ayrıntılı kanıtı ile birlikte Eğitimde Standartlar Bürosuna gönderir. Büro yapılan itirazı inceler ve yerinde bulursa raporda ve verilen son notta değişiklik yapabilir.

Yapılan denetleme sonunda hazırlanan ayrıntılı rapor ve fakültenin aldığı not ÖYB'na gönderilir ve ÖYB bu notu fakültenin akreditasyonu ve finansmanı sürecinde dikkate alır. Eğitimde Standartlar Bürosu tarafından yapılan denetim ve değerlendirme sonucunda zayıf not alan bir fakülteye ÖYB belirli bir zaman dilimi vererek fakültenin bir gelişme planı hazırlamasını ister. Bu gelişme planına göre tekrar denetim yapılır ve sonuçları tekrar ÖYB tarafından değerlendirmeye alınır. Bu süreç sonunda kendini geliştiremeyen yani denetim sonucunda en az "yeterli" yani "3" notunu alamayan fakültenin akreditasyonu iptal edilir ve bu andan itibaren fakülte ÖYB'dan öğretmen yetiştirmek amacıyla öğrenci ve mali kaynak alamaz.

"Yeterli" yani "3' notunu alan fakültelerden de ÖYB tarafından gelişme planı istenebilir ve eksik yönlerini belirli bir plan çerçevesinde geliştirmesini isteyebilir. Bu plan çerçevesinde yapılanlar da belirli zaman dilimlerinde ÖYB'na fakülte tarafından rapor edilir.

Yeni açılan fakültelerin denetimi halihazırda öğretmen yetiştiren diğer fakültelere göre daha sık yapılır. Bu hem akreditasyon sürecinin tamamlanması hem de fakültenin bir an önce ÖYB tarafından belirlenen standartlara ulaşması bakımından önemlidir.

Eğitimde Standartlar Bürosunun yaptığı değerlendirmeye ek olarak ÖYB fakültelerden kendilerini periyodik olarak değerlendirmelerini ve öğretmen yetiştirme ile ilgili etkinliklerini rapor etmelerini ister. Bu daha çok sayılara ilişkin bir rapordur ve fakülte bu raporda kabul edilen öğrencilerin sayısından, öğrencilerin izledikleri derslere ve son değerlendirmeye kadar bir çok konuda ÖYB'na nicel bilgiler sağlar. Ayrıca bu raporda fakülte, ÖYB tarafından belirlenen nitelikli öğretmen standartlarına ulaşma yönünde yapılan etkinlikleri, izlenen süreçleri, değerlendirme sonuçlarını rapor eder.

Fakülteler tarafından ÖYB için yazılması zorunlu olan “kendini değerlendirme raporları” aynı zamanda Eğitimde Standartlar Bürosunun yapacağı denetim ziyaretlerine de ön bilgi oluşturur. Bu nedenle bu rapor yazma süreci fakülteler için oldukça zaman alıcı olmakla birlikte, ciddiye alınmakta ve ayrıca kendilerini değerlendirme ve eksikliklerini görme açısından yararlı görülmektedir. Fakültede yapılan etkinliklerin gözden geçirilmesi, tartışılması ve buna göre geliştirilmesi için önlemlerin alınması yönünde hazırlanan bu raporlar önemli katkılarda bulunabilmektedir. Aynı zamanda fakülte tarafından bu raporlar, denetim için gelen müfettişlerle fakülte öğretim elemanlarının profesyonel bir diyalog kurmalarına yardımcı olmaktadır. Hatta bazı fakülteler denetim öncesi bir kendini değerlendirme raporu yazmakta ve bunu Eğitimde Standartlar Bürosuna göndermektedir. Böylece denetim için gelecek müfettişler fakülte hakkında daha çok bilgi sahibi olabilmekte ve fakültenin daha gerçekçi ve tutarlı bir biçimde değerlendirilebilmesine imkan sağlayabilmektedir.

ÖYB'ya fakülteler tarafından gönderilen raporlar ÖYB tarafından oluşturulan komisyonlar tarafından incelenmekte ve gerekirse fakülteye ziyaretler yapılmaktadır. Bu inceleme ve ziyaretler sonrasında fakültenin raporuna ÖYB bir cevap yazısı yazarak raporla ilgili görüşlerini dile getirmektedir. Genellikle ÖYB bunu yaparken Eğitimde Standartlar Bürosunun denetim raporlarını da dikkate almakta ve toplu bir değerlendirme sonucunda hem fakülteye yazacağı ayrıntılı cevabi yazıyı hem de fakültenin alabileceği öğrenci sayısını ve dolayısıyla fakülteye aktarılacak mali kaynağı belirlemektedir.

Fakültelerin performansını belirlemede bir diğer gösterge de fakülte tarafından mezun edilen öğretmenlerin sınıf içindeki yeterlilikleridir. Bu ilkeden hareketle ÖYB, Eğitimde Standartlar Bürosunun okullarda yaptığı denetim neticesinde yazdığı raporları incelemektedir. Bu raporlarda yeni mezun öğretmenlerin performans değerlendirmesiyle birlikte mezun oldukları fakülte de belirtilmektedir. Buna göre ÖYB fakültenin nitelikli öğretmen yetiştirmedeki performansını değerlendirmede ek bir ölçüt olarak bu bilgileri de kullanabilmektedir.

Son olarak fakültelerin performanslarını değerlendirmede dikkate alınan bir diğer bilgi kaynağı da fakülteden yetişen yeni öğretmenler ve bu öğretmenleri işe alan okullardır. Bu çerçevede ÖYB tarafından öğretmenlere ve okullara yönelik anketler hazırlanmıştır. Bu anketlerde öğretmenlerden mezun oldukları fakültenin öğretmen yetiştirme programlarını çeşitli yönlerden değerlendirmeleri istenmektedir. Okullardan ise işe yeni aldıkları öğretmenlerin yeterliliklerini değerlendirmeleri istenmektedir. Böylece ÖYB çok yönlü olarak bir fakültenin performansını değerlendirme imkanı bulabilmektedir.

Sonuç olarak İngiltere’de kurumların akreditasyonu bir kere yapılmakta ve akreditasyonu alan bir kurum öğretmen yetiştirme hakkını elde etmektedir. Ancak fakültenin ne kadar öğrenci alacağı ÖYB tarafından fakültenin performansı ve kapasitesi dikkate alınarak belirlenmektedir. Akreditasyonu olan ve öğretmen yetiştiren bir fakülte ÖYB ve Standartlar Bürosu tarafından periyodik olarak değerlendirilmekte ve bu değerlendirme sonucunda zayıf değerlendirme alan ve uyarılara rağmen kendini geliştiremeyen fakültelerin akreditasyonu iptal edilmektedir. Bu durumda fakülte hiç öğrenci kabul edememekte ve bu şekilde öğretmen yetiştirme işlevi sona ermektedir.

ªema 1

İNGİLTERE’DE ÖĞRETMEN EĞİTİMİNDE AKREDİTASYON


Hükümet Politikaları


Eğitim Bakanlığı

 

 

 

programlar standartlar



bilgi denetin baºvuru

alışverişi raporları bilgileri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Yönetim/Denetim

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE ÖĞRETMEN EĞİTİMİNDE AKREDİTASYON

Amerika Birleşik Devletleri’nde akreditasyon 1900 yıllarında ilk olarak mühendislik ve tıp alanlarında ortaya çıkmış, daha sonra pek çok mesleki alana yayılmıştır. Eğitim konusunda ise yine 1900 yıllarında liselerden üniversitelere geçiş koşullarını düzenlemek amacıyla eyaletler düzeyinde akreditasyon etkinliği başlatılmıştır. Akreditasyon, öğretmen yetiştirme konusunda oldukça yeni bir kavramdır ve son yılların en çok ilgi gören konusudur. Federal Hükümet’in öğretmen yetiştirme ve akreditasyon konularında doğrudan bir sorumluluğu yoktur. Amerikan Federal Anayasasında Federal Hükümete herhangi bir görev ve sorumluluk yüklenmemiştir. Eğitim ve dolayısıyla öğretmen yetiştirme tamamen eyaletlere bırakılmıştır. Ancak daha sonra değineceğimiz gibi, Federal Hükümet dolaylı yollardan ve federal kaynaklardan eğitime ayrılan paranın nasıl harcanacağı konusunda bir takım standartlar saptayarak eğitime ve öğretmen yetiştirmeye dolaylı yollardan girmektedir. Bu anlamda Federal Hükümet’in rolü “sadece güvenilir bir otorite” olarak saptanmaktadır.

Bugünkü anlamda akreditasyon iki temel eksene oturmaktadır: 1) bir kurumun bütün olarak akredite edilmesi (ki bu durumda bu kurumda yer alan bütün programlar akredite edilmiş olur), 2) önce tıp alanında başlamış ve şimdi hemen bütün alanlara yayılmış olan alan uzmanlık örgütlerinin sağladığı öğretmen yetiştirme programlarına ilişkin akreditasyon.

Yüksek öğretim konusunda akreditasyonun önemli olarak ortaya çıkışı İkinci Dünya Savaşı sonuna rastlar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan hükümeti savaşa katılan gazilere yüksek öğretimde kolaylıklar sağlamayı amaçlamış ve büyük federal paralar bu konuya ayrılmıştır. Ancak bu paranın sayıları binleri bulan üniversitelere nasıl dağıtılacağı konusunda (Amerika’da şu an birbirinden çok farklı amaçlar için kurulmuş, nitelikleri arasında büyük farklar bulunan 3,000 kadar üniversite vardır) Federal Hükümet belirli standartları sağlamayı ön koşul olarak kabul etmiş, bu amaçla kurumların akreditasyonuna gitmiştir. Dikkat edilecek olursa, bu akreditasyon amacı Federal Hükümet’in anayasada yazılı eğitime ilişkin bir görevinden değil, Federal bütçeden eğitime ayrılan paranın nasıl dağıtılacağı noktasından çıkmıştır. Üniversiteler için çok cazip olan bu mali kaynağı elde etmek için pek çok üniversite ister istemez bu süreçte yer almayı kabul etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonunda ki bu gelişmeden sonra, 1992 yılında Federal Hükümet, “Federal Eğitim Bakanlığı”nın bazı görevlerini yeniden düzenlemiştir. Bu yeni düzenlemede, yerel, bölgesel ve uzmanlık ve meslek dayanışması temelinde işleyen akreditasyon kuruluşlarının akreditasyonu görevi “Federal Eğitim Bakanlığı”na verilmiştir. “Yerel, bölgesel, uzmanlık ve meslek dayanışması temelinde işleyen akreditasyon kuruluşları” ne anlama gelmektedir?

Amerikan sisteminin en kendine özgü yönlerinden birisi budur. Pek çok Avrupa ülkesinde, Türkiye’de olduğu gibi, eğitimden sorumlu bir devlet organı vardır. Oysa Amerika’da bu sistem eyaletler düzeyinde mevcuttur. Her eyalette eğitimden sorumlu “Eyalet Eğitim Bakanlığı” gibi bir kamu organı vardır. Bu “bakanlığın” temel görevleri eğitim konusunda minimum standard ve gereklilikleri saptamak, eyalet düzeyindeki sınavları düzenlemektir. Eyaletler içinde de eğitim “yerel” bir sorumluluk olduğu halde eyalet parlamentoları eğitim konusunda yasal düzenlemelere gidebilirler ancak pek çok eğitimsel işlev ve görev yerel unsurlara dağıtılmıştır. Bu yerel unsurlar biraz sonra değineceğimiz “eğitim bölgeleridir”.

Her eyalette, eyalet vatandaşları tarafından seçilerek oluşturulan ve “Eğitim Bakanlığı” ile eşgüdümlü çalışan bir Eyalet Eğitim Kurulu (State Board of Education) vardır. Bu Eğitim Kurulu bir kişiyi “eyalet okullar sorumlusu” (state suprintendent of schools) olarak atar. Bu organın altında yine ilgili eyalette yer alan eğitim bölgeleri (districts) yer alır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde 16,000 eğitim bölgesi vardır. Bir eğitim bölgesi onlarca okul ve binlerce öğrenciyi kapsayabileceği gibi (örneğin yüzlerce okulu ve öğrenciyi içinde barındıran Chicago ili), tek okullu ve örneğin 200 öğrencisi olan eğitim bölgeleri de vardır. Eğitim Bölgeleri de yine o eğitim bölgesinde yaşayan insanlar tarafından seçilen bir kurul (district board of education) tarafından yönetilir. Bu kurul, yukarıdakine benzer bir süreçle “bölge okullarından sorumlu bir yönetici” atar. A.B.D.’de eğitim bölgeleri pek çok operayonel işlevi üstlenmiş eğitim birimleridir. Örneğin, eğitim bölgesi içinde okutulacak kitapların seçimi, öğretmen ve diğer personelin istihdamı, programların geliştirilmesi ve değiştirilmesi gibi pek çok ülkede ve ülkemizde merkezi örgütlenmelerin yerine getirdiği işlevler A.B.D.’de bu yerel “eğitim bölgeleri” tarafından yürütülmektedir.

Eğitim bölgelerinin altında her eğitim düzeyini (üniversite hariç) kapsayabilecek birim okulları yer alır. Bu okulların müdürleri de bölge eğitim kurulunun onayı ile bölge okullarından sorumlu yönetici tarafından atanır. Eyaletlerin eğitim konusunda yasal yetkileri nedeniyle kurumları akredite etme konusunda yetkileri vardır. Bir kurum böylesi bir akreditasyonu kazandıktan sonra eyaletler akreditasyonu periyodik olarak gözden geçirerek yeniler veya iptal edebilirler.

Böylesi bir sistem içinde 52 eyalet arasında eğitim standartları ve uygulamaları arasında önemli farklılıkların olacağı açıktır. Federal Hükümetin de bu konuda herhangi bir yasal yükümlülüğü olmadığı daha önce açıklanmıştı. Bu durumda, eyaletler arasında belirli standartların geliştirilmesi, belirli uygulamaların yaygınlaştırılması konusunda ki boşluğu zaman zaman çok sınırlı bir alanda zaman zaman da birden fazla alanda uzmanlık ve mesleki dayanışma temelinde kurulmuş, gönüllülük esasına dayalı ve kar amaçsız kuruluşlar doldurmaktadır. Örneğin Sosyal Bilgiler alanında yerel, bölgesel veya ulusal düzeyde örgütlenmiş bir dernek, öğretmen yetiştirme konusunda üyeleri akademisyen ve öğretmenlerden oluşabilen bir dernek bunlara örnek olarak verilebilir. Bunlar çoğu durumda akreditasyon etkinlikleri de geliştirmektedir. Örneğin öğretmen yetiştiren bir kurumun veya Sosyal Bilgiler programı yürüten bir kuruluşun bunlar tarafından akredite edilmesi kurum için bir zorunluluk değildir. Ancak, bu kuruluşlar tarafından bir kurumun veya programın akredite edilmesi en azından belirli düzeyde bir kalite imajı sağladığı için ve uzun vadede pek çok kurumun böylesi kuruluşlar tarafında akredite edilmesi, akredite edilmemiş kurumlar aleyhine sonuçlar doğurabileceği için pek çok durumda (eğer çok güçlü felsefi ve zaman zaman politik gerekçeler yoksa) çoğu kurum veya program bu akreditasyonu elde etme yoluna gitmektedir. Görüldüğü gibi, Amerika’da akreditasyon oldukça dağıtık (adem-i merkeziyetçi) bir felsefede yürümektedir. Diğer bir deyişle, aşağıdaki şekilde de görülebileceği gibi akreditasyon süreci Amerika’da aşağıdan yukarı işleyen bir süreçtir.

 

 

 

 

 

 

A.B.D.’de aşağıdan yukarı akreditasyon süreci

Baştaki konuya geri dönecek olursak, 1992’den sonra “Federal Eğitim Bakanlığı” akreditasyon sağlayan bu kuruluşları akredite etme görevini yüklenmiştir. Tekrar etmek gerekirse, bu görev yasalar ve anayasada yazan bir görev değildir. Federal hükümet bu görevi Federal bütçeden eğitime ayrılan paranın kullanılması yoluyla gerçekleştirmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, öğretmen yetiştirme konusunda şu an Amerika’da en yaygın örgütlenmeye ulaşmış olan NCATE (National Council For Accreditation of Teacher Education—Ulusal Öğretmen Eğitimi Akreditasyon Konseyi2 ) “Federal Eğitim Bakanlığı” tarafından akredite edilmiştir.

Akreditasyon İçin Göz önüne Alınan Boyutlar

Bir kurumun belirli bir akreditasyon kuruluşundan akredite olabilmesi için akreditasyon kuruluşları ilgili kurum veya programdaki bazı kritik unsurları göz önüne alırlar. Bu unsurlar şöyle sıralanabilir:

 

*Misyon ve örgütlenme yapısı

*Program (müfredat) özellikleri

*Öğretim elemanı kadrosu

*Öğrenci profili

*Programlara öğrenci kabul koşulları ve standartları

*Programın veya kurumun mali yapısı, mali kaynakları

*Programın süresi

*Öğrenci başarı standartları

*Öğrencilerin programı tamamlama süre ve programa başlayan ve bitiren öğrencilerin oranları (mezuniyet standartları)

*Mezunların işe yerleşme veya iş bulma oranları

*Programa ilişkin katkı payları ve programların maliyeti

Bu anlamda, “Federal Eğitim Bakanlığı”nın geliştirdiği herhangi bir akreditasyon standartları yoktur. İlgilenilen şey akreditasyon kuruluşlarının sistematik, geçerli ve güvenilir standartlarla akreditasyonu gerçekleştirdiklerini “Federal Eğitim Bakanlığı”na kanıtlamasıdır.

Akreditasyon Kuruluşları “Federal Eğitim Bakanlığı” Tarafından Nasıl Akredite Edilir?

Herhangi bir akreditasyon kuruluşu “Federal Eğitim Bakanlığı” tarafından tanınmak (akredite olmak) için belirli süreçlerden geçmektedir. Öncelikle “Federal Eğitim Bakanlığı”nın akreditasyon standartları bu akreditasyon kuruluşları tarafından incelenir. Başvuru yapmadan önce bu standartlar çerçevesinde gerekli düzenlemeleri yapmaya başlarlar. “Federal Eğitim Bakanlığı”na akreditasyon için formal başvurularını yaptıklarında bu gerekli şart ve standartların yaklaşık %80-85’ini halihazırda tamamlamış veya karşılamış olmaktadırlar. Formal başvurudan sonra “Federal Eğitim Bakanlığı” tarafından ilgili kuruluşun incelenmesi aşaması başlar. Bu inceleme aşamasında birden fazla yöntem ve süreç izlenir. Öncelikle başvuru ekinde sağlanan dokümanların incelemesi yapılır. Aynı zamanda veya doküman incelemesini takiben akreditasyon kuruluşuna ait yönetim birimleri ve ofisler ziyaret edilerek yerinde inceleme yapılır. Bu sırada “Federal Eğitim Bakanlığı” adına bu ziyareti gerçekleştiren kişi veya kişiler akreditasyon kuruluşunun toplantılarına dinleyici olarak katılır. Bunlara ek olarak, kuruluş hakkında üçüncü kişilere danışılır, kuruluşa ilişkin görüşü olabilecek kişi ve kuruluşlara sorulur. Dahası, kuruluş konusunda görüş belirtmek isteyen herkese açık toplantılar yapılır, burada kuruluş lehine ve aleyhine görüşler edinilmeye çalışılır. Bütün bu aşamalardan sonra bir görüş oluşturulur ve bu görüş yine “Federal Eğitim Bakanlığı” içinde örgütlenmiş olan ve danışma niteliği taşıyan Kamu Yararına Ulusal Nitelik Komitesi’ne (Committee on National Quality on Public Integrity) gönderilir. Buradan çıkan olumlu veya olumsuz görüş “Eğitim Bakanı”na (Secretary of Education) gönderilir ve son karar bu organ tarafından verilir.

Bu süreç yeni akreditasyon elde etmek isteyen bütün akreditasyon kuruluşları için geçerlidir. Alınan bu tür bir akreditasyon 5 yıl için geçerlidir. Beş yıl sonunda akreditasyonun yenilenmesi için de benzer bir süreç izlenir.

Bu tür bir akreditasyonu alabilmesi için her kuruluşun iç örgütlenmesinde belirli şartları sağlaması gereklidir. Bu şartlar şunlardır:

*Halktan temsilciler (her yedi üyeye karşılık bir halktan temsilci)

*Değişik ilgi ve çıkar guruplarının eşit temsili

*Eğitimci ve yönetici olanlar arasında eşit ve adaletli bir temsiliyet

*Herhangi bir iş veya ticari kuruluşla doğrudan veya dolaylı bağlantıların bulunmaması

*Belirli özel ilgi veya baskı guruplarından bağımsız olması.

Öte yandan, eğer bir okul, eğitim kurumu veya programın akreditasyonu eyalet veya akreditasyon kuruluşları tarafından iptal edilirse, bu iptalin anında “Federal Eğitim Bakanlığı”na bildirilmesi zorunluluğu vardır. Bu durumda ilgili okul, kurum veya programa yapılan Federal yardımlar hemen durdurulur.

Tüm bunların yanısıra, akreditasyon konusunda bir hiyerarşik yapı geliştirilmeye çalışılsa şöyle bir durumun ortaya çıktığı görülür: Örneğin zorunlu ilk ve ortaöğretim göz önüne alındığında birim okulların önce eyalet tarafından akredite edilmesi, daha sonra ulusal bir akreditasyon kuruluşu tarafından akredite edilmesi, bu akreditasyon yoluyla “Federal Eğitim Bakanlığı” tarafından tanınması ve akredite edilmesi mümkündür. Kısaca söylemek gerekirse, örneğin “Federal Eğitim Bakanlığı”nın tek başına ve diğer iki aşamayı atlayarak bir okulu akredite etmesi söz konusu değildir. Bu durum aşağıdaki şekilde basitçe gösterilmiştir.

 

Tipik Bir Akreditasyon Kuruluşunun Yapısı, Örgütlenmesi ve İşlevleri

Amerika Birleşik Devletleri’nde akreditasyon işlevlerini üstlenmiş olan akreditasyon kuruluşlarının gerçekte akreditasyon amacıyla kurulmamışlardır. Bunların pek çoğu oldukça eski ve köklü mesleki kuruluşlardır. Bu kuruluşlar akademik çevrelerde pek çok kişinin bildiği bir alan veya birden fazla alanı temsil eden akademisyen ve uygulayıcılar tarafından kurulmuş mesleki örgütlenme veya derneklerdir (association). Mesleki geliştirme, dergi çıkarma, konferans düzenleme gibi etkinliklerinin yanılıra Amerika’da son yıllarda ortaya çıkan standartlaşma ve akreditasyon konularında da hizmet vermektedirler. Bir örnek teşkil etmesi açısından bu dernek veya kuruluşlardan birisinin (National Council For the Social Studies—Sosyal Bilgiler Ulusal Konseyi) yapı, örgütlenme ve işlevleri burada kısaca özetlenecektir. Sayıları yüzleri bulan bu tür kuruluş veya derneklerin pek çoğu aşağıda sözü edilecek özellikleri taşımaktadır.

Öncelikle, Sosyal Bilgiler Ulusal Konseyi kar amaçsız ve mesleki bir örgütlenmedir. 1921 yılında kurulmuş, ülkenin değişen koşullarına, eğitim ve sosyal bilgiler alanının ihtiyaçlarına göre kendini yenileyerek bugünlere gelmiştir. Şu an 24,000 üyesi vardır. Yıllık bütçesi 2.4 milyon Dolar civarındadır. Bu bütçe üyelerden toplanan aidatlardan, yapılan dergi ve benzer türden yayınlardan ve düzenlenen konferanslardan elde edilen paralarla oluşturulmaktadır.

Derneğin 24,000 üyesi sosyal bilgiler öğretmenlerinden, sosyal bilgiler konusunda çalışan akademisyenlerden, eyalet ve sistemin farklı düzeylerinde çalışan eğitim yöneticilerinden, üniversitelerin sosyal bilgiler bölüm başkanlarından ve uluslararası üyelerden oluşmaktadır. Öte yandan, bireysel üyeliğin yanılıra kurumsal üyelikte söz konusudur. Bu anlamda eğitim fakülteleri, okullar, eğitim fakültelerinin ilgili bölümleri ve uluslararası üniversite, fakülte veya okullar da kurumsal üyeliği oluşturmaktadır.

Her yıl yaklaşık 6,000 kişinin katıldığı ulusal ve uluslararası düzeyde yıllık bir konferans düzenlemektedir. Yukarıdaki işlevlerine ek olarak bu tür örgütlenmeler meslek ve disiplinin çıkarlarını korumak ve geliştirmek için Federal Hükümet düzeyinde lobi etkinliklerinde de bulunmaktadır.

Bu dernek veya kuruluş, üyeler tarafından seçilen bir yönetim kurulu tarafından yönetilmektedir. Yönetim Kurulu üyeliği üç yıllık bir süre içindir. Yönetim Kurulu bu derneğe bir başkan atamaktadır.

Disipliner alanlar anlamında dernek sadece sosyal bilgiler alanı ile kendisini sınırlı görmemektedir. Bu anlamda, sosyal bilgiler, insan bilimleri, antropoloji, arkeoloji, ekonomi, tarih, din, sosyoloji, psikoloji gibi değişik alanları içinde barındıran disiplinler arası bir dernek özelliği göstermektedir.

Bu dernek yukarıda sayılan işlevlerinin yanılıra, son yıllarda Amerika’da öne çıkan ve yaygınlıkla tartışılan standartlaşma ve akreditasyon konularında da çalışmalar yapmaktadır. Sosyal Bilgiler alanında Amerika çapında örgütlenmiş ulusal düzeyde bir mesleki dernek olduğu için, ilgili alanda eğitim fakültelerindeki sosyal bilgiler programlarının akreditasyonu konusunda da ilk akla gelen derneklerdendir. Sosyal Bilgiler Ulusal Konseyi son yıllarda misyon ve standartlarını yeniden belirlemiştir. Bu yeni standard ve misyon doğrultusunda yapılan değişiklikler bu dernekten akreditasyon elde etme arzusunda olan fakülte programlarında doğrudan yansıma bulmakta, bu programlarda da ciddi program değişikliklerine yol açmaktadır.

Bu son nokta bu derneklerin işlevleri hakkında önemli ipuçları vermektedir. Federal Hükümet’in standart koyma konusunda yetkisiz olduğunu daha önce vurgulamıştık. Bu standartlaşma işi bu dernekler aracılığı ile olmaktadır. Bu derneklerin temel eğitimsel felsefe ve yaklaşımlarındaki değişiklik veya dönüşümler bu dernek veya kuruluşlardan akreditasyon elde etmiş veya etme arzusunda olan fakülte programlarını doğrudan ilgilendirmektedir. İşte bu nokta en tartışmalı kısımdır. Bazı fakültelerin ilgili programlarında çalışan akademisyenler veya uygulayıcıların dünya görüşü veya eğitim felsefeleri bu derneğin eğitim felsefesi veya yaklaşımından farklı olabilir. Bu durumda, bu programlar ilgili dernekten akreditasyon almayı reddetmekte, çoğu durumda da benzer düşünen insanlar yeni bir dernek veya mesleki kuruluş örgütlenmesine gitmektedir.

Bir Öğretmen Yetiştiren Kurum Nasıl Akreditasyon Alır?

Burada bir eğitim kuruluşunun, örneğin bir Eğitim Fakültesinin NCATE (National Council For Accreditation of Teacher Education—Öğretmen Eğitimi Akreditasyonu Ulusal Konseyi) gibi “Federal Eğitim Bakanlığı” tarafından akredite edilmiş ulusal düzeyde bir akreditasyon kuruluşundan nasıl akreditasyon aldığı kısaca açıklanacaktır. Pek çok akreditasyon süreci buna benzer şekilde yürümektedir.

  1. Akredite olmak isteyen kurum NCATE yönetim merkezine bu yönde niyetini belirten bir yazı yazar.
  2. Bunun üzerine NCATE ilgili kuruma akreditasyon ile ilgili gerekli döküm anları gönderir.
  3. Kurum bu döküm anlar doğrultusunda akreditasyon için gerekli ön koşulları yerine getirme konusunda hazırlıklara ve gerekli değişiklikleri yapmaya başlar.
  4. Bunu geniş ve detaylı bir rapor halinde NCATE’e bildirir.
  5. NCATE, akreditasyon ve değerlendirme konusunda eğitilmiş ve genellikle eğitimin çeşitli alanlarında çalışan akademisyen ve yöneticilerinden oluşan 5-6 uzmanını kuruma gönderir. Bu kişilerin özellikleri önemlidir. Bunlar NCATE’te tam zamanlı çalışan personel değildir. Ülke düzeyinde çeşitli öğretmen yetiştiren kurumlarda akademisyen olarak veya eyalet düzeyinde veya okullarda eğitim yöneticisi olarak çalışan kişiler arasından seçilirler. Akreditasyon ve değerlendirme konusunda NCATE tarafından hizmet-içi eğitime tabi tutulurlar. Değerlendirmede yansızlığı sağlamak amacıyla bir kuruma değerlendirici olarak gönderilecek bu uzmanların ilgili kurumla profesyonel veya iş anlamında ilişkilerinin olmamasına özen gösterilir. Değerlendirme işi gönüllülük esasına dayalı bir görevdir, bu iş karşılığında bireylere NCATE tarafından bir ödeme yapılmaz. Ancak, bir kurumun değerlendirmesinde görev aldıklarında bu kişilerin sadece yol ve konaklama masrafları ilgili kurum tarafından karşılanır.
  6. NCATE öğretmen yetiştirmenin çeşitli boyutlarını kapsayan 20’ye yakın değişik standart geliştirmiştir. Bir kurumun değerlendirmesine gidecek ekip üyelerine bu standardılar paylaştırılır.
  7. Kurum, değerlendirici uzmanlar kuruma gelmeden önce kurumla ilgili hemen her türlü dökümün, belge ve bilginin olduğu bir “sergi odası” (exhibition room) hazırlar.
  8. Değerlendirici uzmanlar Cumartesi kurumda çalışmaya başlar ve Cumartesi-Pazar sergi odasındaki belge ve bilgileri çalışır ve incelerler.
  9. Pazartesi günü planlanmış, önceden randevulu veya programsız olarak, hedefli veya rastlantısal olarak değerlendirme ekibi kurumda çalışan bireylerle görüşmeler yapmaya başlarlar. Bunlara öğrenciler de dahildir. Buradaki amaç kurum hakkında çok çeşitli, olumlu ve olumsuz görüş ve algıları toplamaktır.
  10. Bütün bunları yaparken, değerlendirme ekibi her akşam bir araya gelerek değerlendirme ve bulgularını birbirleriyle paylaşırlar.
  11. Salı günü değerlendirme raporlarını yazarlar.
  12. Çarşamba günü değerlendirme ekibi fakülte dekanı ile görüşerek ilk değerlendirme sonuçlarını dekanla paylaşırlar. Bu ilgili kurumun akredite edildiği veya edilmediği anlamına gelmez, çünkü değerlendirme ekibinin böyle bir yetkisi yoktur. Ekip kurumu terk eder.
  13. Bu değerlendirme sürecinde kurum yetkilileri de değerlendirme ekibinde yer alanları değerlendirirler ve değerlendirme sonuçlarını NCATE’e gönderirler. Bu şekilde, değerlendirenlerin performansları konusunda da NCATE bilgilendirilmiş olur.
  14. Değerlendirme ekibi son ve tam raporunu hazırlayarak NCATE’e ve kuruma aynı anda gönderir. Kurum bu rapora 30 gün içinde yanıt vermek zorundadır. Değerlendirme sonuçlarına itirazlar da bu sırada yapılır.
  15. Raporun kendisi ve kurumun yanıtı (ve varsa itirazları) NCATE’in yönetim kuruluna sunulur. Karar mercii bu kuruldur. Sonbaharda bu kurul toplanarak akredite edilme veya edilmeme konusunda son kararı verir.
  16. Eğer bir kurum bu değerlendirmeden geçemeyip akreditasyon alamadıysa, kurumun talep etmesi durumunda NCATE bu kuruma ikinci bir değerlendirmeye hazırlanmaları konusunda gerekli yardımları sağlar.

SONUÇ

Bu raporda öğretmen yetiştirme etkinliklerinin akreditasyonuna ilişkin olarak İngiltere ve A.B.D.’de bu alanda yapılan uygulamalar sunulmaya çalışılmıştır. Daha önce de belirtildiği gibi akreditasyon, bir hizmetin üretilmesi ve sunulmasına ilişkin belirli bir otorite tarafından belirlenen ve denetlenen standartlar anlamına gelmektedir. Bu otorite, yukarıdaki bölümlerde açıklandığı gibi, örneğin İngiltere’de Eğitim Bakanlığı iken A.B.D.’de mesleki amaçlarla örgütlenmiş yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde temsil özelliği kazanmış kar amacı olmayan dernek ve kuruluşlar olarak ortaya çıkmaktadır. Her iki sistemde de standartlar ve akreditasyon konusunda ulaşılan sonuç aynıdır: Belirlenmiş bir otorite standartları saptamakta ve bu standartlar çerçevesinde öğretmen yetiştirme etkinliklerine ilişkin hizmetleri nitelik ve yeterliğini denetlemektedir.

Bu iki ulusal sistemde akreditasyon konusundaki uygulamaların incelenmesinden bir dizi önemli sonuç çıkarılabilir. Bunlar aşağıda tartışılmıştır.

1. Öğretmen eğitiminde niteliği sağlama ve artırma standartlaşmayı temel alan ölçütlere bağlanmıştır. Öğretmen yetiştirme belirli ölçütlere dayanan ilkeli ve denetlenen bir etkinlik olarak algılanmaktadır. Bütün bunların altında yatan gerekçe olarak her iki ülkede de son yıllarda özelde öğretmen yetiştirme, genelde ise eğitime verilen önemi görmek mümkündür. A.B.D.’de ikinci kez başkanlığa seçilen Bill Clinton ve 1997’de İngiltere’de iktidara gelen Tony Blair’in ulusal politikaları arasında eğitim birinci sırada yer almıştır. Her iki lider de kendi ülkelerini Bilgi Toplumu’na hazırlama konusunda eğitimi ve öğretmen yetiştirmeyi en kritik unsurlar olarak kabul etmektedirler. Bu anlamda, öğretmen eğitiminde akreditasyon ve standartlaşma her iki ülkeyi de bu uzak hedefe taşımanın önemli araçlarından birisi olarak algılanabilir.

2. Her iki ülkede de öğretmen eğitimine ayrılan kamu kaynaklarının standartlar ve akreditasyon yoluyla hem kaliteyi artırıcı, hem de öğretmen yetiştiren kurumlar arasında rekabeti destekleyici bir araç olarak kullanıldığı göze çarpmaktadır. İngiltere’de bu doğrudan Eğitim Bakanlığı tarafından yapılırken, A.B.D.’de aynı işi eğitim otoritesi dolaylı yollardan yapmakta, fakat her iki durumda da öğretmen yetiştirmeye ayrılan kamu kaynakları belirli ölçütlere ve standartlara göre dağıtılmaktadır.

3. Kamu kaynaklar belirli ölçüt ve standartlara göre dağıtılırken, bu mekanizma dağıtılan bu kaynakların ne derece etkili kullanıldığı konusunda kamu otoritesine denetim yetkisi de kazandırmaktadır. Ancak burada önemli olan unsur, bu denetimin cezalandırma değil tam aksine geliştirme ve niteliğin yükseltilmesi amaçlarına hizmet edecek şekilde kullanıldığıdır.

4. Öğretmen yetiştirme etkinliklerinin belirli ölçüt ve standartlara bağlanması konusunda her iki ülkede gözlenen diğer bir olgu ise standartların oluşturulması ve denetlenmesi konularında yetkili organların veya otoritenin açık olarak saptanması, görev ve yetkilerinin açık olarak tanımlanması, standartların saptanması ve denetim konularında gerekli ve yeterli yetkiyle donatılmış olmasıdır. Son tahlilde, birinde doğrudan, diğerinde dolaylı olmasına rağmen her iki ülkede de ulusal eğitim otoritesi bu konuda en yetkili organ olarak ortaya çıkmaktadır.

5. Her iki ülkede de öğretmen eğitiminin akreditasyonuna ilişkin temel ilkeler ve gerekçeler benzerlikler göstermesine rağmen, akreditasyon etkinliklerinin hayata geçirilmesi ve sistemdeki işlevi ülkelerin kendine özgü koşullarını dikkate alacak biçimde şekillenmiştir. İngiltere’de daha merkeziyetçi olan eğitim sisteminde akreditasyon etkinlikleri daha merkeziyetçi ve yukarıdan aşağı bir özellik gösterirken, daha adem-i merkeziyetçi ve yerel özellikler gösteren Amerikan eğitim sisteminde akreditasyon uygulamaları yine benzer özellikler gösterecek şekilde düzenlenmiştir.

6. Akreditasyon ve standartlar konusu özellikle son on yılda her iki ülkedeki eğitim yöneticileri ve akademisyenlerin gündemini işgal etmektedir. Bu gelişmenin yükseköğretimde son yıllarda ortaya çıkan yeni bir eğilimle ilişkili olduğu varsayılabilir. Pek çok yükseköğretim sisteminde ve özellikle Amerikan yükseköğretiminde kamu otoritesi yükseköğretime ayrılan kamu kaynaklarının daha hesaplı ve sorumlu kullanılması konusunda çeşitli denetim mekanizmaları geliştirmişlerdir. Bu gelişme Dünya Bankası ve UNESCO tarafından hazırlanan yükseköğretime ilişkin iki raporda da benzer biçimde saptanmış ve dile getirilmiºtir. Bu anlamda, her iki sistemde de son yıllarda ciddi biçimde uygulamaya konulan öğretmen yetiştirmeye ilişkin standartlaşma ve akreditasyon, genelde yükseköğretime ilişkin kamu otoritelerinin daha sorgulayıcı ve denetleyici bu yeni bakış açısıyla yakından ilişkilidir.