Bölüm 6
Program Geliştirme/Proje Çalışmaları
6.1 Hizmet Öncesi Öğretmen Yetiştirme Reformu
1982 yılında yürürlüğe giren 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu gereğince, hizmet öncesi öğretmen yetiştirme işlevi tamamıyla üniversitelerin Eğitim Fakültelerine devredilmiştir. Eğitim Fakülteleri, ülkenin öğretmen ihtiyacını karşılamada en önemli kurumlar olmuş ise de, bugün gelinen nokta dikkate alındığında, Eğitim Fakültelerinin yanlış yapılanma, temel amaçlardan uzaklaşma gibi çeşitli sorunlarla karşı karşıya bulunduğu ve ülkenin öğretmen ihtiyacını karşılamada gerek nitelik gerekse nicelik bakımından yetersiz kaldığı görülmektedir. Bunun sonucu olarak, özellikle okulöncesi eğitim ve ilköğretim düzeylerinde kısa zamanda karşılanamayacak öğretmen açığı orta
ya çıkmış ve MEB, zorunlu olarak bu düzeyler için gerekli öğretmen ihtiyacını başka kaynaklardan (diğer fakülte mezunları gibi) karşılamaya başlamıştır. Bu sorunları dikkate alan YÖK, 1996 yılı başında MEB ile birlikte başlattığı bir çalışma ile ülkenin öğretmen ihtiyaçları doğrultusunda Eğitim Fakültelerinin öğretmen yetiştirme programlarını yeniden düzenlemiştir. Bu düzenleme çalışması kapsamında Eğitim Fakültelerinde yürütülen ve yeni açılması önerilen tüm öğretmen yetiştirme lisans programları yeniden geliştirilmiş ve 1998-1999 eğitim-öğretim yılından itibaren üniversitelerimizde uygulanmaya başlamıştır. Başta, Üniversitelerarası Kurul, YÖK Genel Kurulu ve Yürütme Kurulu olmak üzere Eğitim Fakültesi Dekanları ve öğretim üyeleriyle de tartışılarak uygulamaya geçirilen bu yeniden yapılanmanın en önemli özellikleri aşağıda açıklanmıştır:Durumun ciddiyetini yansıtmak bakımından
MEB tarafından açıklanan 1996-2000 yılları arasındaki sınıf öğretmeni ihtiyacı ile Eğitim Fakültelerinin mezun edeceği öğretmen sayısını karşılaştırmak gerekir. MEB tarafından 1996 yılında toplam sınıf öğretmeni ihtiyacı 22.075 olarak belirtilirken, 1995-1996 yılı sonunda üniversitelerden mezun olan sınıf öğretmeni sayılı 5.509 seviyesinde kalmıştır. MEB'in bu konudaki verileri, aynı açığın 2000 yılına kadar gittikçe artan bir oranda devam edeceğini açıkça ortaya koymaktadır. Yeni yapılanma ile özellikle okulöncesi ve ilköğretim gibi kritik alanlarda kısa sürede ciddi sayısal artış beklenmektedir. Eğitim Fakültelerinin kontenjanlarında YÖK tarafından yapılan değişiklikler Şekil 6.1 –Şekil 6.8’de açıkça görülmektedir.
Şekil 6.1 İngilizce öğretmenliği programı kontenjanlarının yıllara göre dağılımı.
Şekil 6.2 Anaokul/okulöncesi öğretmenliği programı kontenjanlarının yıllara
göre değişimi.
Şekil 6.3 Sınıf öğretmenliği programı kontenjanlarının yıllara göre değişimi.
Şekil 6.4 Sosyal bilgiler öğretmenliği programı kontenjanlarının yıllara göre
değişimi.
Şekil 6.5 Türkçe öğretmenliği programı kontenjanlarının yıllara göre değişimi.
Şekil 6.6 İlköğretim matematik öğretmenliği programı kontenjanlarının yıllara
göre değişimi.
Şekil 6.7 İlköğretim fen bilgisi öğretmenliği programı kontenjanlarının yıllara
göre değişimi.
Şekil 6.8 Bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenliği programı
kontenjanlarının yıllara göre değişimi.
Bu şekillerden açıkça görüldüğü gibi, okulöncesi ve ilköğretim öğretmenlik programları kontenjanlarında kayda değer artışlar getirilirken, fazla ihtiyaç duyulmayan ortaöğretim öğretmenlik programları kontenjanları ya sabit tutulmuş ya da yerine göre düşürülmüştür. Sonuçta, yeni y
apılanmanın yürürlüğe girdiği 1998 yılına kadar toplam 20.000’in altında olan Eğitim Fakültesi kontenjanları, 1998-1999 eğitim-öğretim yılından itibaren 35.000’lere yükselmiştir. Ancak, yeni düzenleme ilk mezunlarını verene kadar geçecek sürede bu alanlardaki öğretmen açığını biran önce ve hızlı bir biçimde kapatmak en önemli mesele haline gelmiştir. Özellikle 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin de yürürlüğe girmesi ile bu ihtiyaç acilleşmiştir. Bu ihtiyacı değerlendiren YÖK, ilk olarak 1996 yılında Okulöncesi, Sınıf Öğretmenliği ve İngilizce Öğretmenliği alanlarında öğretmenlik sertifika programları geliştirmiş ve uygulanmak üzere Eğitim Fakültelerimize göndermiştir. YÖK, ikinci bir önlem olarak da, Eğitim Fakültelerinde yürütülmekte olan ve yaklaşık 40.000 öğrencinin devam ettiği ortaöğretim alan öğretmenliği sertifika programlarını, Sınıf Öğretmenliği sertifika programına dönüştürmek üzere gerekli program çalışmasını yapmış ve Kasım 1997’de tüm Fakültelerimize göndermiştir. Bu tedbirin önemli bir sonucu olarak, ortaöğretim alan öğretmenliği sertifika programında kayıtlı öğrenci sayısı 40.000’lerden 29.000’e inerken, sadece 1.000 dolayında olan ilköğretim sınıf öğretmenliği sertifika programı öğrenci sayısı Kasım 1998 itibarıyla 12.000’lere tırmanmıştır. Bu sayı, Eylül 1999 itibarıyla 25.000’in üzerinde olarak gerçekleşmiştir.Eğitim Fakülteleri, yukarıda önemli özellikleri açıklanan yeni düzenlemeye göre öğrenci almaya 1998-1999 öğretim yılından itibaren başlamışlardır. Bazı fakültelerimizde yeni düzenlemeye göre açılan programlarda geçici olarak öğretim elemanı sıkıntısı çekilmektedir. Özellikle özel öğretim yöntemleri alanında ülkemizde yetişmiş öğretim elemanı sayısı yok denecek kadar azdır. Bu nedenle,
YÖK ile MEB’in ortaklaşa almış oldukları kararla, 1997 yılı içinde 1416 sayılı Kanun çerçevesinde yurtdışında lisansüstü eğitim yapmak amacıyla sağlanan burslardan 750 tanesi, öğretmen eğitimi ile ilgili alanlara ayırmıştır. Bu burslardan 197 tanesi yapılan sınavlar neticesinde doldurulmuştur. Geriye kalan burslardan 298’i ise, yine yurtdışında öğretmen yetiştirme alanında doktora yapmak üzere gidecek öğretmenlere ve öğretmenlik alanına uygun lisans programlarından mezun olanlar için kullanılmıştır. Bu şekilde Eğitim Fakülteleri, 4-5 yıl sonra ihtiyaç duydukları alanlarda önemli sayıda doktoralı öğretim elemanına kavuşacaklardır.
Ayrıca, bu reform hareketinin sürekliliğini ve etkinliğini sağlamak üzere, öğretmenlik yeterlik ve standartlarının belirlenmesi, alanlara ve düzeylere göre öğretmenlik programlarının geliştirilmesi ve değerlendirilmesi, yeni öğretmen yetiştirme programlarının açılması, akreditasyon ile öğretmen eğitimine dönük kısa ve uzun vadeli planlama, öğretmen ihtiyacının ve program kontenjanlarının belirlenmesi gibi konularda Yükseköğretim Kuruluna önerilerde buluna
cak kalıcı bir Öğretmen Yetiştirme Milli Komitesi kurulmuştur.Sonuç olarak, öğretmen yetiştirme programlarında yapılan yeni düzenleme ile Eğitim Fakültelerinin, ülkenin öğretmen ihtiyacını daha etkili ve verimli bir biçimde karşılamaları, daha nitelikli öğretmen yetiştirmeye yönelik programlar yürütmeleri ve daha sağlıklı bir yapı içinde işlevlerini yerine getirmeleri öngörülmektedir. Bu kapsamda 1994-1999 yılları arasında
YÖK bünyesinde yürütülen Dünya Bankası destekli Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitimi Projesi’nin etkinlikleri ve kaynakları, öğretmen yetiştirmeyi iyileştirme yönünde çok etkin ve verimli olarak kullanılmıştır.Projenin, program geliştirme boyutu
kapsamında geliştirilen öğretim materyalleri ve materyallerin tanıtılması amacıyla yapılan geniş çaplı seminerler; burslar boyutu kapsamında fakültelerimizin öğretim elemanlarına sunulan yurtdışında yüksek lisans, doktora, doktora sonrası eğitim imkanları ve kısa dönem seminer ve inceleme etkinlikleri; donanım boyutu kapsamında satın alınan araçlar ve öğretim malzemeli yoluyla, Eğitim Fakültelerinin niteliğini geliştirme yolunda, önemli bir aşama kaydedilmiştir. Bunlarla ilgili detaylı bilgi, Türk Yükseköğretiminin Bugünkü Durumu – Mart 1999 raporunda verilmiştir.
Eğitim Fakültesi-Uygulama Okulu İşbirliği Programı, YÖK/Dünya Bankası Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitimi Projesi’nin program geliştirme kapsamında gerçekleştirdiği önemli etkinliklerden bir diğeridir. Bu etkinliklerin bir sonucu olarak, 1998-1999 eğitim-öğretim yılından itibaren uygulanmak üzere Uygulama Okulları ile Eğitim Fakülteleri arasındaki iletişimi güçlendirmek ve bir sisteme oturtmak amacıyla
YÖK ile MEB arasında bir protokol imzalanmıştır. Bu iki kurum arasında gün geçtikçe gelişen olumlu ve sağlıklı işbirliğinin önümüzdeki yıllarda daha nitelikli öğretmen yetiştirme çabasına çok önemli katkılar yapacağı beklenmektedir.Genelde eğitim, özelde ise öğretmen eğitimi, Türkiye’nin en önemli ve öncelikli meselesidir.
YÖK ile MEB tarafından birlikte gerçekleştirilen bu başarılı reform hareketi, sonuçlarını önümüzdeki yıllarda vermeye başlayacaktır. Geleceğimizin güvencesi yeni nesillerin üstün nitelikli ve iyi yetişmiş öğretmenler tarafından eğitilmelerini sağlamak adına yapılan tüm bu çalışmaların devamlı olarak sürdürülmesi gerekmektedir. Bu ulvi ve önemli çabaya toplumun her kesiminin katkıda bulunması beklenmektedir. Bu anlayışla gerçekleştirilen hizmet öncesi öğretmen yetiştirme reformunun Türk Eğitim Tarihinde önemli bir yer alacağı düşünülmektedir.
6.1.1 Eğitim fakültelerinin akademik değerlendirilmesi (Akreditasyon)
Dünya Bankası destekli Hizmet Öncesi Öğretmen Eğitimi Projesi çerçevesinde, Eğitim Fakültelerinin akreditasyonu ve öğretmen eğitimi ile ilgili standartların geliştirilmesi çalışmaları Ekim 1998’de başlatılmış ve Haziran 1999’a kadar devam etmiştir.
Çalışmalar, Eğitim Fakültelerinden seçilen onüç öğretim üyesi ve iki yabancı danışmanla birlikte yürütülmüştür. Akreditasyon Çalışma Grubu adı verilen bu ekip, ilk faaliyetini Kasım 1998’de Ankara’da Öğretmen Eğitiminde Akredi
tasyon konulu üç günlük bir konferans düzenleyerek gerçekleştirmiştir. Akreditasyonu tanıtmak amacıyla düzenlenen bu toplantıya 43 Eğitim fakültesinden 94 öğretim elemanı, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ise 27 kişi katılmıştır. Konferanstaki sunumlar iki yabancı danışman ile ABD ve İngiltere’den davet edilen üç yabancı uzman tarafından yapılmıştır. Üç gün süre ile oluşturulan gruplardaki çalışmaların sonuçları ise Akreditasyon Çalışma Grubu üyeleri tarafından sunulmuştur.Başarılı bir şekilde sonuçlanan bu konferansın ardından, akreditasyon ile ilgili dokümanları geliştirmeye hazırlık amacıyla Çalışma Grubu tarafından Ankara’daki üç Eğitim Fakültesinde incelemeler yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, öğretmen eğitiminde uygulanacak akreditasyon ile ilgili aşağıda belirtilen üç boyutta standartlar geliştirilmiştir:
Geliştirilen bu standartlara dayalı akreditasyon sisteminin pilot uygulamasını yapmak üzere Anadolu, Çukurova, Dokuz Eylül, Gazi, Karadeniz Teknik ve Orta Doğu Teknik üniversitelerinin Eğitim fakülteleri seçilmiştir. Akreditasyon Çalışma Grubu elemanları, gerekli eğitimi aldıktan sonra değerlendirici olarak Mart 1999’da bu pilot fakülteleri ziyaret ederek raporlarını proje yönetimine sunmuşlardır. Çok başarılı geçen bu uygulamanın sonuçlarını tüm
Eğitim fakültesi mensupları ile paylaşmak ve tartışmak üzere Nisan 1999’da Edirne’de toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda, akreditasyon sistemini daha yaygın bir şekilde tanıtmak üzere bir kitap yazılması ve Mayıs 1999’da bölgesel seminerler yapılması kararlaştırılmıştır. Akreditasyon Çalışma Grubu üyeleri tarafından gerçekleştirilen bu seminerler çok başarılı geçmiştir. Akreditasyonda kullanılacak değerlendirici sayısını artırmak amacıyla, değerlendirici eğitimi semineri Haziran 1999’da Ankara’da tekrarlanmıştır. Yine Haziran ayı içerisinde akreditasyonla ilgili deneyimleri paylaşmak, sorunları tartışmak ve geleceğe dönük planlamalar yapmak üzere, Eğitim fakülteleri yöneticileri ve bazı öğretim elemanları ile Van’da bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Haziran ayı sonlarında Akreditasyon Çalışma Grubunun İngiltere ve ABD’deki akreditasyon sistemlerini yakından tanımalarını sağlamak üzere çalışma gezisi düzenlenmiş ve hazırlanan programın elemanlarımız için son derece yararlı ve verimli geçtiği gözlenmiştir.Eğitim fakültelerindeki akreditasyon uygulaması ile gerçekleştirilen çalışmalar, 26-29 Şubat 2000 tarihlerinde ABD’nin Chicago kentinde düzenlenen ve bu alanda dünyadaki en önemli toplantıların başında yer alan Amerikan Öğretmen Yetiştirme Fakülteleri Birliğinin
52. Yıllık Olağan Toplantısı’nda tebliğ olarak sunulmuştur.
6.2 Meslek Yüksekokulları
Sayıları her geçen gün artmakta olan meslek yüksekokulları (
MYO), iş dünyasının ihtiyaç duyduğu nitelikli ara insan gücünü yetiştirme istikametinde olumlu gelişmeler kaydetmeye devam etmektedirler. Mart 2000 tarihi itibarıyla mevcut olan 412 MYO’dan 394’ü faal durumdadır. Hemen hemen tüm yurt sathına dağılmış olan bu okullara halkın ve yerel yönetimlerin ilgi ve desteği memnuniyet verici düzeyde gelişmeye devam etmektedir.17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan deprem nedeniyle Kocaeli ve Sakarya meslek yüksekokullarında meydana gelen hasarlar, üniversite rektörlüklerinin olağanüstü çabalarıyla giderilmeye çalışılmaktadır. Sanayinin yoğun olduğu bu bölgelerde, sanayi kuruluşlarının ve iş adamlarının da yardımlarıyla eğitim-öğretim normalleşme aşamasına gelmiş bulunmaktadır.
12 Kasım depremiyle büyük tahribata uğrayan Bolu ve Düzce meslek yüksekokullarında eğitim-öğretime henüz başlanamamıştır. Yıkılan binaların yerine prefabrik dershane yapım çalışmaları devam etmektedir. Öğrencilerin barınma ihtiyaçları için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (
TSK) bölgede kurduğu çadır kentlerden faydalanılması düşünülmekte olup, il valilikleri ve TSK ile temaslar sürdürülmektedir. 5000’e yakın öğrencisi bulunan Bolu ve Düzce meslek yüksekokullarında eğitim-öğretime ancak Nisan 2000’de başlanabileceği tahmin edilmektedir.
6.2.1 Fiziki imkanlar
Meslek yüksekokullarından bazılarının kendilerine ait binaları bulunmamaktadır. Bir kısmı devlet dairelerinin kullandığı binalarda görev yapmakta, bazıları ise lise ve hatta ilkokul düzeyindeki okullarla aynı binayı paylaşmaktadırlar. Oysa, pratik uygulama ağırlıklı olan bu okulların, eğitim-öğretimlerini özel tasarım yapılmış bi
nalarda sürdürmeleri, eğitimin kalitesi yönünden büyük önem taşımaktadır.Sanayinin gereksinim duyduğu standartlarda bir eğitim gerçekleştirebilmek için, bu okullardaki laboratuvar ve atelyelerin sanayinin uyguladığı teknolojiye uygun olarak donatılmış olmaları gerekmektedir. Ancak, meslek yüksekokullarında, maliyeti yüksek olan bu donanımların eksik olduğu bilinmekte, hatta bunların büyük bir bölümü, kendilerine alt yapı teşkil eden mesleki ve teknik liselerden tesis, araç ve gereç bakımından daha düşük
düzeyde bulunmaktadır.
6.2.2 Öğretim elemanı durumu
Son yıllarda yeni açılan
MYO’larının yanı sıra, mevcut MYO’larının artan öğrenci sayıları, öğretim elemanı ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Türk yükseköğretim sisteminin genelinde olduğu gibi, meslek yüksekokullarında da öğretim elemanı sıkıntısı vardır.Lisans düzeyindeki programlarda görev yapan öğretim üyelerinin niteliklerinin dünyaca kabul edilen tanımları olmasına karşılık, meslek yüksekokullarında görev alacak öğretim elemanlarının nitelikleri için böyle bir tanım bulunmamaktadır. Bu nedenle,
MYO’larına doğrudan öğretim elemanı yetiştiren bir sistem, dünyada olduğu gibi, ülkemizde de mevcut değildir.Mesleki ve teknik eğitimin amacı, teoriden çok uygulamaya yönelik öğrenci yetiştirmektir
. Bu nedenle, MYO’larında görev alacak öğretim elemanlarının sanayi deneyimine sahip olmaları zorunludur. Ancak, mevcut öğretim elemanlarından çoğunluğunun sanayi deneyiminin olmayışı, bu eğitimi olumsuz yönde etkilemektedir.1999-2000 eğitim-öğretim yılı itibarıyla meslek yüksekokullarımızda görev yapan öğretim elemanı sayısı 4.848 olup, öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 45’tir. Bu oran Almanya’da 5, Avustralya’da 8, Belçika’da 10, Hollanda’da 14, Japonya’da 9, Kore ve
ABD’de 21, İngiltere’de 20 ve Macaristan’da 11’dir.
6.2.3 Tamamlanan projeler ve sağlanan gelişmeler
Meslek yüksekokullarının amaçlarına yönelik, sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinin ihtiyaç duyduğu ara insan gücünün niteliğini ve niceliğini artırmak ve bu okulları uluslararası standartlara ulaştırabilmek için 32,7 milyon ABD doları tutarındaki Dünya Bankası kredisi kullanılarak 1985 yılında I. Endüstriyel Eğitim Projesi başlatılmıştır. Bu proje kapsamına alınan 8
MYO’da tamamen yeni bir yapılanmaya gidilmiş, programlar geliştirilmiş, öğretim elemanlarının sayıları artırılarak bunlardan 199'u yurtdışında eğitilmiş ve laboratuvarları en son teknolojiyi içeren teçhizatla donatılmıştır.1989 yılında Dünya Bankası’ndan sağlanan 102,8 milyon ABD doları tutarındaki kredi ile
II. Endüstriyel Eğitim Projesi başlatılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından 50 milyon dolar inşaat harcamaları taahhüt edilen 22 MYO’nun fiziksel imkanları, program bazında hazırlanan standart tasarım ilkeleri doğrultusunda projelendirilmiş ve inşaatlar tamamlanmıştır. Bu proje kapsamında bulunan MYO’larının atölye ve laboratuvarları, son teknolojiye sahip teçhizat ile donatılmıştır. Bu okulların kadroları genişletilmiş ve öğretim elemanlarından 533'ü yurtdışında eğitilmiştir.II. Endüstriyel Eğitim Projesi’nin diğer bir amacı ise, mesleki ve teknik öğretmen ihtiyacını karşılamaktır. Bu doğrultuda Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim, Mesleki Eğitim, Endüstriyel Sanatlar, Ticaret ve Turizm, Yaygın Eğitim Fakülteleri ile Marmara Üniversitesi Teknik Eğit
im ve Fırat Üniversitesi Teknik Eğitim Fakülteleri proje kapsamına alınmış ve öğretim elemanlarına yurtiçi ve yurtdışı eğitim verilmiştir. Bu amaçla 234 öğretim elemanı yurtdışında eğitime gönderilmiştir.Proje kapsamında yapılan çalışmalardan bir diğeri de, meslek yüksekokullarında uygulanan stajı, Endüstriye Dayalı Eğitim
(EDE) adı altında geliştirmek ve okul sanayi işbirliğini kuvvetlendirici çalışmaları artırmak olmuştur. Bu çalışmaların başında EDE yönetmeliğinin hazırlanması gelmektedir. 12 haftaya çıkarılan EDE uygulaması, proje kapsamında bulunan tüm okullar tarafından uygulanmaktadır.
Okullaşma oranının artırılması için, uygulanmakta olan programların % 30'unda ikinci öğretime geçilmiştir. Programlarını ve ürünlerini pazarlayan
MYO sayısı her geçen gün artmaktadır.Sanayinin ihtiyaç duyduğu programların yanında yöresel ihtiyaçları karşılamaya yönelik programların uygulanmasına da öncelik verilmektedir. Ayrıca, önemli bir potansiyel oluşturmaları nedeniyle, vakıf üniversitelerinin meslek yüksekokulu açmaları teşvik edilmektedir.
Bugünkü sistemde, meslek okullarında kazandırılan yeterliliklerle, iş hayatının ihtiyaçları arasında ciddi farklar bulunmaktadır. Eğitim programlarının bir kısmı, dar uzmanlık alanına yönelmiştir. Dar beceri alanlarında eğitilen mezunlar kazanılan becerileri yan alanlara aktaramamakta ve bu da mezunların istihdam hayatına girmelerini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, program geliştirme çalışmalarında
istihdam boyutu öncelikle dikkate alınmaya başlanmıştır.Geri besleme ala
nında öğrenciler, öğretim elemanları ve işveren dahil birçok kanallardan veri alınması çalışmaları sürdürülmektedir.Yürürlükte olan 3308 sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim
Kanunu kapsamında uygulanan staj yönetmeliği, sadece meslek ve teknik liseler için geçerli olup MYO’larını kapsamamaktadır. Bu eksikliği gidermek için MEB tarafından hazırlanan Meslek Eğitimi Kanunu taslağına, yükseköğretim öğrencilerinin staj işlemi de dahil edilmiştir. Bu yasanın yürürlüğe girmesi ile, endüstriye dayalı eğitim ve okul-sanayi işbirliği çalışmalarında büyük yol alınmış olacaktır.Mesleki ve teknik yükseköğretimde okutulan tüm programların mesleki ve teknik ortaöğretimde okutulan programlarla olan ilişkileri, sorunları ve geliştirilme ihtiyaçları ile mesleki ve teknik yükseköğretim öğrencilerinin işyerlerindeki eğitimi, istihdam durumları, mesleki ve teknik eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştirme konuları 22-26 Şubat 1999 tarihinde yapılan 16. Milli Eğitim Şurası'nda görüşülerek karara bağlanmıştır.
Son 2-3 yılda mesleki ve teknik eğitimin, ülke çıkarları açısından hayati önemi ve geliştirilmesi konusunda yükseköğretim camiasında oluşan anlayış ve düşünce birliği memnuniyet verici bir düzeye erişmiştir. Üniversite rektörlükleri ile beraber halkta ve bilhassa mahalli i
darelerde oluşan meslek yüksekokulu kurma, yaşatma, mevcutları maddi ve manevi yönden destekleme çabaları takdirle karşılanmaktadır. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi sanayi ve nüfus yoğunluğunun bulunduğu bölgelerde yeni MYO açma ve mevcutlara program ilave etme çalışmaları memnuniyet verici düzeye erişmiştir.
6.2.4 Lisans programlarına dikey geçiş
Meslek yüksekokullarındaki öğrencileri daha başarılı olmaya özendirmek, yetenekli ve başarılı öğrencilerin lisans öğrenimi yapabilmelerine olanak sağlamak amacıyla hazırlanan Meslek Yüksekokulları ve Açıköğretim Ön Lisans Programları Mezunlarının Lisans Öğrenimine Devamları Hakkında Yönetmelik, 15 Ekim 1999 ve 23847 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Bu yönetmeliğe göre,
MYO ile açıköğretim ön lisans programlarını başarıyla tamamlayan öğrenciler, ÖSYM tarafından yapılacak sınavda başarılı olmaları halinde 4 yıllık fakülte ve yüksekokullarda lisans öğrenimine devam hakkı elde edebileceklerdir. Ayrıca, ilk kez açıköğretim ön lisans mezunlarına da başarılı olmaları halinde örgün lisans öğrenimine devam edebilme olanağı sağlanmaktadır.MYO
ve açıköğretim ön lisans mezunlarından, örgün öğretim lisans programlarına dikey geçiş yapmak üzere başvurma şartlarını taşıyanlar için hangi lisans programlarının açılacağı, açılacak lisans programlarına hangi mezunların, nasıl başvurabileceği ve bu programların kontenjanları, üniversitelerin görüş ve önerileri de dikkate alınarak YÖK tarafından belirlenecektir. ÖSYM tarafından 3 Eylül 2000 tarihinde üniversite rektörlüklerinin olduğu illerde ve Lefkoşa’da yapılacak Dikey Geçiş Sınavı’na (DGS), Türkiye’deki mezunların yanında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Cumhuriyetleri, Türk ve Akraba Toplulukları ile yurtdışındaki üniversitelerin 2-3 yıllık programlarına ÖSYM tarafından yerleştirilmiş bulunan meslek yüksekokulu mezunları katılabilecektir. Yeni mezunlarla birlikte MYO ve açıköğretim ön lisans programlarından geçmiş yıllarda mezun olanlara da üç sınav hakkı tanınmıştır.Sınavda başarılı olarak lisans öğrenimine başlama hakkı elde eden öğrencilere Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı uygulanacaktır. Programı başarıyla tamamlayan öğrencilerin üniversite üçüncü sınıflarına kayıtları yapılacaktır.
Bu yönetmeliğin uygulanmasıyla birlikte, sekiz yıllık kesintisiz eğitimi bitiren öğrencilerin büyük çoğunlukla meslek liselerini tercih edeceği ve oradan da iki yıllık meslek yüksekokullarına yöneleceği beklenmektedir. Bu durumun, ülkemizde çok düşük seviyede bulunan mesleki ve teknik eğitimdeki okullaşma oranının artması
na önemli katkıda bulunacağı tahmin edilmektedir.
6.2.5 Okul-sanayi işbirliği
1997 yılında İstanbul Sanayi Odası Vakfı
(İSOV) ile YÖK arasında YÖK-İSOV Okul-Sanayi İşbirliği Protokolü imzalanmıştır. Bu protokole göre oluşturulan genel kurul ve icra kurulu toplantıları muntazam olarak yapılmakta ve mesleki eğitimle ilgili kararlar alınmaktadır. Protokole göre son 3 yılda gerçekleştirilen Okul-Sanayi İşbirliği faaliyetlerinin bazıları şunlardır:
Türk
eğitim sisteminin önemli çarpıklıklarından biri de, ortaöğretimdeki maliyetlerdir. Mesleki ve teknik liselerdeki öğrenci maliyetleri genel liselerdeki maliyetlerin çok üstündedir. Hal böyle iken, ilköğretimden sonra sınavla girilen mesleki ve teknik liselerin mezunları, yükseköğretime girişte ikinci bir sınavla bambaşka alanlara yönelmektedir. Üniversite giriş sisteminde yapılan değişiklikle, meslek lisesi mezunlarının MYO’larına yönelmelerini sağlayacak teşvikler getirilmiştir. Bu uygulama sonucunda MYO’larına gelen öğrenci profillerinde önemli değişiklik olmuş ve MYO’larına giren öğrencilerden mesleki ve teknik lise mezunlarının oranı, % 37,2’den % 48,4'e artmıştır. Ancak bu durum bile, bazı alanlarda genel lise eğitimine göre maliyeti beş-altı kat daha pahalı olan mesleki ve teknik lise kaynaklı öğrencilerin, bir anlamda sistem dışına çıkması gibi son derece olumsuz ve kabulü mümkün olmayan gayri ekonomik bir tablo ortaya çıkarmaktadır.Mesleki ve teknik eğitimde, ortaöğretim ile yükseköğretim arasında bugüne kadar kurulamamış olan ilişkiyi kurmak, her iki düzeydeki eğitim kurumlarında mevcut olan fiziki kapasite ile öğretmen ve öğretim elemanı kapasitesini ortak kullanmak suretiyle ek kapasiteler yaratmak, mesleki ve teknik eğitimi teşvik etmek
için mesleki ve teknik liselerden MYO’larına sınavsız geçişleri sağlamak amaçları ile, program bütünlüğü içinde irtibatlandırılmış lise ve meslek yüksekokullarından oluşan, Mesleki ve Teknik Eğitim Bölgeleri (METEB) kurulmasını, bu bölgeler içinde faaliyet gösteren sınai, zırai ve ticari kuruluşların imkanlarını da eğitime açmalarını öngören yasa taslağı, MEB ile birlikte hazırlanmıştır. Bu taslağın ivedilikle yasalaşması, MYO programlarına ek kapasite yaratılması yönünde atılmış çok önemli bir adım olacaktır.15. Milli Eğitim Şurası’nda görüşülüp karara bağlanan ve 16. Şura’da teyit edilen
METEB projesinde, sekiz yıllık kesintisiz eğitimi bitiren öğrenciler, MEB tarafından bir yıllık yönlendirme eğitimine tabi tutulacak ve bunun sonunda kendilerine iki seçenek sunulacaktır. Bunlardan birincisi Genel Lise seçeneği, diğeri de Mesleki ve Teknik Eğitim seçeneğidir.Yönlendirme eğitimi sonunda genel liseyi seçen öğrenciler, mezuniyetlerinden sonra
ÖSS sınavına girerek kazandıkları dört yıllık programlarda öğrenimlerini sürdüreceklerdir. Mesleki ve Teknik eğitim kulvarını tercih eden öğrenciler ise, bu eğitimlerini bitirdikten sonra hiçbir sınava girmeden, bölgelerindeki MYO’larına geçecekler ve burayı da başarıyla bitiren öğrenciler, 4 yıllık programlara dikey geçiş yapabileceklerdir. Dört yıllık programlara dikey geçiş yapacak bu öğrencilerin % 10’u, mesleki ve teknik eğitim fakültelerine yönlendirilerek öğretmen olarak yetiştirilecek ve böylelikle mevcut mesleki ve teknik liselerle, meslek yüksekokullarının eğitim elemanı ihtiyacı da bir ölçüde karşılanmış olacaktır.Bu sistemde, Türkiye genelinde birçok mesleki ve teknik eğitim bölgesi kurulmaktadır. Mesleki ve Teknik Eğitim Bölgesi (
METEB), bir meslek yüksekokulu ile müfredat programları bütünlüğü içinde irtibatlandırılmış mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarından oluşmaktadır. METEB içinde yer alan ortaöğretim kurumlarının öğrencileri, ortaöğretim düzeyinde öngörülen şartları yerine getirdikleri ve arzu ettikleri taktirde aynı bölge içindeki MYO’larına sınavsız olarak geçirilecektir.METEB
’ler ve bunların içinde yer alacak olan MYO’ları ile ortaöğretim kurumları; MEB, YÖK, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme İdaresi (KOSGEB) ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) yetkili temsilcilerinin oluşturacağı, Mesleki ve Teknik Eğitim Bölgeleri Üst Kurulu’nca belirlenecektir. Ayrıca her METEB içinde, ilgili meslek yüksekokulu müdürünün başkanlığında yukarıda belirtilen kurumların temsilcilerinden oluşan ve METEB Üst Kurulu’na karşı sorumlu olan Bölge Eşgüdüm Kurulları kurulacaktır.MEB ile beraber yürütülen bu projede, her üniversite bölgesi, bir METEB
bölgesi olarak seçilmiştir. METEB’lerdeki meslek yüksekokulları ile meslek ve teknik liseler tek tek saptanarak uyguladıkları programlar gözden geçirilmiş ve program bütünlüğü sağlananlar birbirleri ile irtibatlandırılmıştır. İrtibatlandırılan eğitim kurumlarının yönetim biçimleri, bütçeleri, program geliştirme faaliyetleri, öğretim elemanları görevlendirilmesi ve birbirlerinin imkanlarından yararlanmaları gibi hususlar, METEB Üst Kurul ve Eşgüdüm Kurullarının direktiflerine göre, ortak bir yönetim ve sorumluluk anlayışı içinde yürütülecektir. Bu konu ile ilgili protokol, yönetmelik ve yasa taslağı çalışmaları tamamlanmıştır.Çalışmalarda karşılaşılan ve öncelikle çözülmesi gereken problemlerinden biri,
METEB bölgelerindeki MYO’ları ile mesleki ortaöğretim kurumlarının uyguladıkları programların irtibatlandırılmasında karşılaşılan zorluktur. Program irtibatlandırması, bazı METEB’lerde çok kolay olmasına karşın, bazılarında program bütünlüğü sağlanmakta zorluk çekilmektedir. Bu durum özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi MYO sayısının çok az, buna karşın mesleki ve teknik lise sayılarının çok fazla olduğu büyük şehirlerde kendini göstermektedir. Anılan şehirlerde en az 500-1000 kişilik ve ortaöğretim programları ile irtibatlandırılmış çağdaş programlar uygulayan yeni MYO’larının bir an önce kurulması, önemli ve acil bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.2001-2002 eğitim-öğretim yılına yetiştirilebileceği tahmin edilen bu proje, gelişen Türk sanayinin şiddetle ihtiyaç duyduğu kaliteli ara insan gücü temin etme hedefine önemli katkılarda bulunacaktır. Ayrıca, gençliğin genel lise eğitiminden mesleki ve teknik eğitime yönlendirilmesi sonucu, 4 yıllık lisans programları üzerindeki baskı da bir ölçüde hafifletilmiş olacaktır.
METEB projesi ile ilgili bir örnek olarak Balıkesir Üniversitesi METEB’i Şekil 6.9’da, Tablo 6.1’de ve Tablo 6.2’de verilmiştir.
6.2.7 Hedefler
Türk yükseköğretim sisteminin
doğal genişleme alanı iki yıllık meslek yüksekokullarıdır. Bölüm 3.2’de belirtildiği gibi, MEB projeksiyonlarına göre, 2005-2006 ders yılındaki toplam 4.194.143 öğrencinin yaklaşık % 60’ı, mesleki ve teknik liselerde öğrenim görecektir. Dolayısı ile, meslek yüksekokullarının büyütülmesi ve sayılarının artırılması, MEB’in hedefleri ile de tutarlıdır.
Şekil 6.9 Balıkesir Üniversitesi Mesleki ve Teknik Eğitim Bölgesi (METEB).
T
ablo 6.1 Balıkesir Üniversitesi Mesleki ve Teknik Eğitim Bölgesi.
MYO sayısı |
10 |
İrtibatlandırılan MYO sayısı |
10 |
MYO program sayısı |
19 |
MYO öğrenci kontenjanı |
1080 |
İrtibatlandırılan MYO program sayısı |
16 |
Ön lisans eğitimini MYO’nda tamamlayacak öğrenci sayısı |
1590 |
Açılması teklif edilen MYO sayısı |
― |
MYO ’nda eğitimi yapılmayan ve açılması teklif edilen program sayısı |
8 |
MYO’nda eğitimi yapılan ve yaygınlaştırılması teklif edilen program sayısı |
5 |
Mesleki ve Teknik Ortaöğretim ( MTOÖ) okul sayısı |
35 |
MTOÖ okulları program sayısı |
36 |
MTOÖ okulları öğrenci sayısı |
3476 |
İrtibatlandırılan MTOÖ program sayısı |
25 |
Ön Lisans eğitimini MTOÖ kurumlarında tamamlayacak öğrenci sayısı |
1886 |
MTOÖ ’de eğitimi yapılmayan ve açılması teklif edilen program sayısı |
1 |
MTOÖ ’de eğitimi yapılan ve yaygınlaştırılması teklif edilen program sayısı |
― |
ÖSYM ile öğrenci alacak bölümler |
1 |
Diğer bakanlıklara bağlı okullardan öğrenci alacak MYO bölümleri |
― |
21. yüzyılın başlarında Türkiye'nin ileri ülkeler düzeyini yakalayabilmesi için, 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda da belirtildiği gibi, tüm imkanlar kullanılarak ve seferber edilerek
MYO’ların geliştirilmesi, sayılarının artırılması ve bunu bağlı olarak ara insan gücünün kalitesinin yükseltilmesi, önemli bir hedef olarak kabul edilmiş bulunmaktadır.Mesleki ve teknik yükseköğretimin kurumsal yapısının değiştirilmesi acil ve öncelikli bir hedef olarak ele alınmıştır. Bu maksatla hazır
lanan Yükseköğretim Altyapı Geliştirme Projesi, 9 Şubat 2000 tarihinde DPT ve Hazine Müsteşarlıklarına sunulmuştur. Türkiye’de mesleki ve teknik eğitimin çehresini değiştireceği düşünülen, 330 milyon ABD doları tutarındaki bu proje ile 56 MYO ve 10 teknik eğitim fakültesi, emsallerine göre çok daha yüksek kabiliyetlerle donatılmış olacaklardır. Ayrıca, mevcut gelişmiş MYO’lardan altısı da Sürekli Eğitim ve Teknoloji Merkezi haline dönüştürülerek, bölgelerinde mesleki eğitim ve teknoloji geliştirme alanlarında birer cazibe merkezi haline geleceklerdir.Bu proje ile 56 MYO, 10 teknik eğitim fakültesi ve 6 Sürekli Eğitim ve Teknoloji Merkezi’nde aşağıdaki konularda gelişmeler sağlanması planlanmaktadır:
Önümüzdeki yıllarda
MYO’ları ile ilgili olarak yapılması düşünülen konular şunlardır:
Günümüzde, iletişim ve bilgi teknolojilerine dayalı uzaktan yükseköğretim, dünya çapında hızla yaygınlaşmaktadır. Bu alanda geliştirilen dersler veya programlar, İnternet, diğer veri iletişim ağları veya radyo-televizyon bağlantılı olarak verilmektedir.
Dünyadaki gelişmelere bakıldığında, İnternet aracılığıyla yalnız bir siteden (
New Promise), 87 kurumun sunduğu 2700’ün üzerinde derse ulaşılabilmekte; California Coast University, Cyber State University ve Western Governor’s University gibi tümüyle sanal üniversiteler oluşmaktadır. Bu gelişmeler doğrultusunda, Washington State University (Web University), Penn State University (World Campus), University of Wisconsin, California State University, New York University gibi birçok yükseköğretim kurumu da geleneksel programlarına ek olarak sanal yerleşkelerini kurmuşlardır.Bunların ötesinde, İnternet ve uydu aracılığıyla iletişim olanakları, yeni bir eğitim
sanayinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Çeşitli bilgisayar, İnternet ve diğer iletişim alanlarında faaliyet gösteren ticari firmalar ise, yeni teknolojilerin kullanımı sayesinde yer ve zaman bağımsızlığının yanı sıra, çok geniş seçenekler sunarak, eğitimde geleneksel üniversitelere ciddi bir rekabet oluşturmaktadır.İnternet üzerinden daha geniş ve farklı öğrenci kitlelerine ulaşma imkanı, yalnızca örgün eğitimde değil, özellikle yaygın eğitimde kurslar, seminerler, sertifika programları, kamu ve özel kuruluşlara eğitim programlarının
uzaktan sunulmasını gündeme getirmiştir. İnternet üzerinden sunulan dersler, özellikle erişkin eğitiminde yer ve zaman bağımsızlığı açısından büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Bunun yanı sıra, İnternete dayalı eğitim, ön lisans, lisans ve yüksek lisans programlarının da artmasına imkan vermektedir.Yukarıda belirtilen gelişmeleri dikkate alarak
YÖK tarafından hazırlanan Üniversitelerarası İletişim ve Bilgi Teknolojilerine Dayalı Uzaktan Yükseköğretim Yönetmeliği, Resmi Gazete’nin 14 Aralık 1999 tarihli sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.Uzaktan Yükseköğretim Yönetmeliği
’nin amacı, üniversitelerarası iletişim ve bilgi teknolojilerine dayalı uzaktan yapılan ön lisans, lisans ve yüksek lisans eğitiminde:Belirtilen faaliyetlerin planlanması ve koordinasyonunu sağlamak amacıyla çeşitli üniversitelerde bu alanda çalışan öğretim üyeleri ile Türk Telekom ve TÜBİTAK Ulusal Akademik Ağ ve Bi
lgi Merkezi (ULAKBİM) temsilcilerinden oluşan bir Enformatik Milli Komitesi kurulmuş ve çalışma yönetmeliği 1 Mart 2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.Yirminci yüzyılın sonlarına damgasını vuran bilgi çağı, toplumu farklı açılardan derinden etkilemiştir. Bilgi ve iletişim teknolojileri, her sektörde olduğu gibi, yükseköğretimde de yeni bir çığır açmıştır. Üniversitelerimizde kısıtlı öğretim üyesi kaynağının etkin ve verimli kullanımının yanı sıra, daha geniş ve farklı öğrenci kitlelerine hitap ed
ebilme özelliğinden dolayı iletişim ve bilgi teknolojilerine dayalı uzaktan yükseköğretimin dünyadaki gelişmelere paralel ve eş zamanlı olarak ülkemizde de hızla yaygınlaşacağı beklenmektedir.21. yüzyıl hiç kuşku yok ki, bilgi yoğun ürünlerin üretildiği ülkelerin liderliğinde geçecektir. Bilgi üretiminin ön koşulu ise bilgiye erişimdir. Bilimsel ve teknolojik bilgiler başta olmak üzere, her tür bilginin kuruluşlar arasında hızla aktarılabilmesi için bilgi otoyollarına ihtiyaç vardır. Bilgi ve iletişim sistemlerinin kullanılması, bizlere daha sağlıklı, daha iyi eğitilmiş ve daha üretken bireylerin oluşturduğu bilgi toplumu olma yolunu açmaktadır.
Bilgi iletişiminde yoğun olarak kullanıla
n İnternet’in Türkiye'ye girişinin ilk adımı, 1991 yılında TÜBİTAK-ODTÜ ortaklığıyla hazırlanan TÜBİTAK-DPT projesinin kabulüyle atılmıştır. 1991 yılının sonlarında uluslararası uç için NSF (ABD) ve CERN'e (İsviçre) başvurulmuştur. Her iki kuruluştan da 1992 Mart ayında olumlu cevap alınması üzerine, Temmuz ayında PTT'ye 64 Kbit'lik hat başvurusu yapılmış, Eylül ayında ise ROUTER kurulmuştur. Türkiye'nin fiziksel olarak ilk İnternet bağlantısı, TÜBİTAK-ODTÜ'nün ortak çalışmaları sonucunda 23 Ekim 1992'de Hollanda'nın NIKHEF Araştırma Merkezi ile ODTÜ arasında X.25 kullanılarak yapılmıştır. 5 Nisan 1993 tarihinde 64 Kbit'lik ODTÜ-NSF hattının hazır olmasının hemen ardından İnternet, 21 Nisan 1993'te Türkiye’nin genel kullanımına sunulmuştur.Türkiye, İnternet’i kullanmaya başlayan 51. ülke olmasına karşın, çok kısa bir süre sonra bilgi trafiği açısından 30. sıraya yerleşmiştir. Üniversiteler, araştırma kurumları, özel sektör ve ilk kişisel İnternet bağlantılarını sağlayan TÜBİTAK-ODTÜ işbirliği (
TRNET) grubu, Türkiye'nin İnternet kullanımını etkilemiştir.Uluslararası ve ulusal gelişime paralel olarak, bilgiye erişim ve bilgi teknolojilerinin yönetiminde tekrar organize olma gereksinimi duyulması üzerine, 1996 yılında TÜBİTAK Başkanlığı’na bağlı
Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) kurulmuştur. Bu yeni oluşum içinde TRNET grubunun teknik işleri, TÜVEKA, YÖK ve TÜBİTAK dokümantasyon birimleri birleştirilmiştir. ULAKBİM, kuruluşundan itibaren amacına uygun olarak ulusal bilgi sisteminin gereksinimi olan teknoloji ve bilgiyi, kullanıcının hizmetine sunma doğrultusunda önemli adımlar atmıştır. ULAKBİM ülkemizin en büyük İnternet ağını işletirken, Cahit Arf Bilgi Merkezi, ülkemizin en büyük bilgi ve belge sağlama odağı olarak çok önemli bir misyon yüklenmiş durumdadır.Bilgi erişim ve kullanımındaki hızlı gelişime paralel olarak yeni yapılanmalara gereksinim duyulması sonucunda, özel sektör ve kamu sektöründeki kuruluşların TÜBİTAK'ın açtığı bu yolda hızla ilerledikleri görülmektedir. İlk kurumsal ve kişisel İnternet bağlantılarının yapıldığı TÜBİTAK'da kullanıcı sayısı önce binlerle sonra onbinlerle ölçülürken, sayısı hızla artan kamu ve özel sektör servis sağlayıcıları ile günümüzde bu sayının yaklaşık 1 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Dünya genelinde ise 1999 yılı sonu itibarıyla
IP (İnternet Protokolü) adresli bilgisayar sayısı 60 milyona, İnternet ağını kullanan ülke sayısı 180'e, Web sayfası ise 9 milyona ulaşmıştır.
6.4.1 ULAKNET kurulumu
ULAKBİM
tarafından, Ocak 1997'de hizmete açılan Ulusal Akademik Ağ (ULAKNET), üniversiteler, araştırma merkezleri ve üniversitelerle ortak faaliyet gösteren diğer araştırma kurumları (içerik sağlayıcı kamu kurumları) arasında bir bilgisayar ağı kurmuş ve bu ağı küresel bilgisayar ağlarına (İnternet) bağlamış olup, işletimini kesintisiz bir şekilde sürdürmektedir.ULAKNET halen 52'si devlet 17'si vakıf olmak üzere toplam 69 üniversite, TÜBİTAK birimleri, Askeri Okullar ve Harp Akademisi, Polis Akademileri, DPT, Türk Tarih Kurumu, Milli Kütüphane, YÖK, ÖSYM, Türk Atom Enerjisi Kurumu ve Türk Silahlı Kuvvetleri Ar-Ge birimlerine bahsedilen hizmeti ücretsiz olarak sağlamaktadır.
Yaklaşık 70.000 bilgisayarın bağlı olduğu
ULAKNET, öğretim üyeleri, araştırmacılar ve öğrencilerden oluşan üçyüzbini aşkın bir kitlenin bilgiye erişim için can damarıdır. ULAKNET ülkemiz bilim insanları ve araştırmacılarının evrensel bilgiye hızlı ve kolay erişim hizmetini ve üretilen bilginin sunumu (bireysel ve kurumsal web siteleri) için gereken teknolojik kolaylığı sağlamaktadır. Bu ağ sayesinde araştırmacılar dünyanın herhangi bir yerindeki bilgiye saniyeler mertebesinde, çok hızlı erişebilmekte ve diğer iletişim biçimlerine kıyasla daha güvenli yoldan kolayca haberleşebilmekte, elektronik kütüphanelerden ve veri tabanlarından istedikleri bilgiyi çekebilmektedirler. ULAKNET sadece İnternet erişimi sağlamamakta, bağlı üniversite ve kurumlar arasında da yüksek hızlı iletişim olanağı sunabilmektedir. ULAKNET üzerinden yükseköğretimde uzaktan eğitimin yer/zamandan bağımsız ve aynı zamanda etkileşimli olması mümkün kılınmaktadır. Bölüm 6.3’te sözü edilen Üniversitelerarası İletişim ve Bilgi Teknolojilerine Dayalı Uzaktan Yükseköğretim Yönetmeliği’nce öngörülen öğretimi olası kılıcı teknolojik temelde bu ağ yer almaktadır.ULAKNET kuru
luşundan bu yana:Görüldüğü gibi,
ULAKNET’in kurulmasından sonra gerek hizmet kalitesindeki artışta, gerekse yaygınlaşmada büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, yurtiçi ve yurtdışı sağlanan kapasite itibarıyla benzeri Araştırma ve Akademik Ağlar ile kıyaslandığında, ULAKNET henüz olması gereken seviyeye ulaşamamıştır. Bunun nedeni, teknolojik veya çoğu zaman olduğu üzere, işletim için gerekli yetişmiş insan gücü eksikliği ile ilgili değildir. Sorun, kullanıcılara bilgiye erişim hizmetinin yeterli ve sürekli kılınması için, yurtdışı sayısal uydu bağlantılarına ve yurtiçi erişim için Türk Telekom'a ödenen ücretler bağlamında düzenli nakit akışını sağlayacak yeterli mali kaynağın bulunamamasıdır.Avrupa'daki benzer Akademik ve Araştırma Ağlarının kullanıcılarına sunduğu düzeyde erişim kapasitesine ulaşabilmek, ancak gerekli işletme giderlerini karşılayacak ödeneklerin sağlanması ile mümkündür. 2000 yılı bütçesi dahilinde bu amaçla kullanılmak üzere ayrılan pay 2,5 milyon ABD dolarıdır. Kıyaslama yapılacak olursa, komşumuz Yunanistan'ın, ULAKNET'in yarısı kadar bir kitleye hizmet veren Akademik Ağ'ı olan GR-NET'in yıllık bütçesi 10 milyon Euro'dur. Bu seviyede bir kapasitenin Türkiye’de sağlanması için gerekli yıllık bütçenin 20 milyon ABD doları düzeyinde olması gerektiği açıktır.
ULAKNET'in sağladığı hizmet, Türk bilim insanları, araştırmacılar ve her seviyedeki öğrenciler için bir olmazsa olmazdır. ABD ve Avrupa'daki meslekdaşları bilgi otoyollarında hızla ilerlerken, Türk bilim insanlarının bilgi patikalarında kalması, gelişmişlik ve refah düzeyini de doğrudan etkilemektedir. Bilgiye erişimde arzu edilen seviyede hizmeti olası ve sürekli kılacak, en azından komşumuz Yunanistan'ı bu alanda yakalayacak bir bütçenin sağlanmasının, ulusal gelişmişlik ve refah düzeyi açısından artık bir zorunluluk haline geldiği görülmektedir.
ULAKBİM-ULAKNET projesinin yıllık ihtiyacı 5 milyon ABD dolarıdır. Bu miktardaki ödeneğin her yıl TÜBİTAK bütçesine aksatılmadan konulması, ülkemiz için kritik ve stratejik önem taşımaktadır.
6.5 Stratejik Araştırma ve Etüdler Milli Komitesi
2547 Sayılı Kanunun 2880 sayılı Kanunla değişik 7/m maddesi uyarınca Yükseköğretim Kurulu bünyesinde kurulan Stratejik Araştırma ve Etüdler Milli
Komitesi (SAEMK), başta Türk-Yunan İlişkileri olmak üzere, Türkiye’nin ikili ve çok taraflı uluslararası ilişkilerini ve bölgeyle ilgili konularını kapsayan tarihi, kültürel, siyasi, ekonomik, hukuki, sosyolojik, jeopolitik ve jeostratejik yapıyı bilimsel yöntemlerle araştırmak amacıyla çeşitli bilimsel projeler hazırlatmak, bu konularda yapılacak akademik çalışmaları yönlendirmek ve teşvik etmek fonksiyonlarını üstlenmiştir.14 üyeden oluşan
SAEMK’in komite üyelikleri aşağıdaki şekilde belirlenmektedir:7 Kasım 1997 ve 23163 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Stratejik Araştırma ve Etüdler Milli Komitesi Yönetmeliği
'nin (e) maddesinin 3. paragrafına uygun olarak alınan ayrı bir kararla, Yunanistan Yürütme Komisyonu (YYK) kurulmuştur. Genelkurmay Başkanlığı'nda görevli bir başkan ile Ankara Üniversitesi'nde görevli 2 bilimsel başkan yardımcısından oluşan YYK'nın amacı, esas olarak Yunanistan-Kıbrıs ekseninde Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu akademik çalışmaları yönlendirmek ve teşvik etmektir.YYK
tarafından değerlendirmeye alınacak projelerin aşağıda belirtilen temel hedeflere uygun olması gerekmektedir:SAEMK
’e Ağustos 1998-Aralık 1999 tarihleri arasında sunulan toplam 45 adet proje önerisinden 16’sı desteklenmeye değer bulunmuş, 13 tanesi uzun vadeli hedefler doğrultusunda daha sonra desteklenmek üzere proje bilgi bankasına alınmış, 16’sı ise proje değerlendirme kriterlerine uymadığından kabul edilmemiştir.Desteklenmeye değer bulunan 16 projeden 7’si tamamlanmıştır. Bu projeler arasında yer alan, Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç.Dr. Murat Hatipoğlu tarafından yürütülen Yunanistan'da Etnik Gruplar ve Azınlıklar adlı çalışmadan 750 adet, Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof.Dr. Baskın Oran tarafından yürütülen Yunanistan'ın Lozan İhlalleri adlı çalışmadan 500 adet, Ankara Üniversitesi araştırma görevlilerinden Erdem Denk tarafından hazırlanan ve daha önce 250 adet bastırılan Devletlerarası İlişkilerde Egemenliği Tartışmalı Adalar Sorunu adlı çalışmadan ise gelen istekler doğrultusunda 250 adet daha Ankara Üniversitesi Basımevi'nde bastırılmıştır. Basılan bu eserlerin yabancı dillere çevrilmesi çalışmalarına da başlanmıştır. Kabul edilen diğer projelerin yazım, düzeltme ve kontrol işlemleri devam etmektedir.
Projelere sağlanan mali destek, toplam 66.609.420.000 TL'dir. Şu ana kadar desteklenmesi uygun bulunan 16 adet projeye 63.404.420.000 TL ödenmiş olup, 3.205.000.000 TL ise 2000 yılı bütçesinden ödenecektir.
2000 yılının ilk ayında
SAEMK'e 2 proje önerisi ulaşmış olup, bu projeler de değerlendirmeye alınmıştır.
6.6 Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Dersi
Cumhuriyetimizin laik, demokratik ve sosyal bi
r hukuk devleti olma niteliklerinin korunabilmesi, Atatürk ilke ve inkılaplarını doğru kavramış gençlerin yetiştirilmesine bağlıdır. Bu nedenle, üniversitelerimizde okutulan Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin amacına uygun olarak işlenmesi, ülke rejimi ve geleceği için büyük önem taşımaktadır.Bu amaçla, 17 Haziran 1997 tarihli YÖK
Yürütme Kurulu toplantısında bir komisyon oluşturulmasına karar verilmiştir. Ankara, Atatürk, Boğaziçi, Dokuz Eylül, Hacettepe ve İstanbul Üniversiteleri bünyelerinde yer alan Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu; Atatürk Araştırma Merkezi ve Türk Tarih Kurumu Başkanları ile 1 Temmuz 1997 günü Ankara’da yapılan toplantıda, dersin daha yararlı olabilmesi için neler yapılabileceği geniş bir şekilde tartışılmıştır.YÖK Yürütme Kurulu, 9 Temmuz 1997 tarihli toplantısında ise Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersinin üniversitelerimizde verilişi ve işlenişine ilişkin sorunları saptamak, yöntem geliştirmek ve dersi veren tüm öğretim elemanlarına hizmet içi eğitim vermek amacıyla Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi
Enstitüleri’nin bulunduğu üniversitelerimizde bölgesel seminerler düzenlemeye karar vermiştir. Ayrıca,kararları alınarak üniversite rektörlüklerine bildirilmiştir.
Bu kararlar doğrultusunda, Abant İzzet Baysal, Ankara, Başkent, Bilkent, Cumhuriyet, Erciyes, Gazi, Kırıkkale, Ondokuz Mayıs, Osmangazi ve Selçuk Üniversiteleri öğretim elemanlarının katıldığı ilk seminer, 13-15 Ekim 1997 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi’nde; Fatih, İstanbul, İstanbul Teknik, Kadir Has, Kültür, Maltepe, Marmara, Mimar Sinan, Trakya, Çanakkale Onsekiz Mart, Uludağ Üniversiteleri ile Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü öğretim elemanlarının katıldığı
ikinci seminer 6-7 Ocak 1998 tarihlerinde İstanbul Üniversitesi’nde; Adnan Menderes, Afyon Kocatepe, Balıkesir, Celal Bayar, Dokuz Eylül, Dumlupınar, Ege, Muğla, Pamukkale Üniversiteleri ile İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü öğretim elemanlarının katıldığı üçüncü seminer 30 Nisan-1 Mayıs 1998 tarihleri arasında Dokuz Eylül Üniversitesi’nde; Atatürk, Dicle, Fırat, Harran, Gaziantep, İnönü, Kafkas, Kahramanmaraş Sütçü İmam, Karadeniz Teknik, Yüzüncü Yıl Üniversiteleri öğretim elemanlarının katıldığı dördüncü seminer 24-25 Eylül 1998 tarihleri arasında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde; Akdeniz, Anadolu, Çukurova, Gaziosmanpaşa, Hacettepe, Mersin, Mustafa Kemal, Niğde, Orta Doğu Teknik, Süleyman Demirel, Atılım, Çankaya ile Çağ Üniversiteleri öğretim elemanlarının katıldığı beşinci seminer 14-15 Aralık 1998 tarihleri arasında Hacettepe Üniversitesi’nde; Boğaziçi, Galatasaray, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak Karaelmas, Yıldız Teknik, Beykent, Bilgi, Doğuş, Işık, Koç ve Yeditepe Üniversiteleri öğretim elemanlarının katıldığı altıncı seminer ise 14-15 Nisan 1999 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiştir.Böylece, üniversitelerimizde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersini veren tüm öğretim elemanlarına yapılması planlanan bölgesel seminerler tamamlanmış bulunmaktadır.
Anılan bu seminerlerden sonra Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüleri Müdürleri ile yapılan değerlendirmelerde; seminerlerin çok yararlı olduğu ve diğer üniversitelerde de il bazında, ancak daha geniş katılımlı (üniversitedeki tüm öğretim elemanları ve öğrenciler, öğretmenler vb.) olarak seminerlerin devam ettirilmesinin yararlı olacağı sonucuna varılmıştır.
Bu öneri Yükseköğretim Yürütme Kurulu’nun 11 Şubat 2000 tarihinde yapmış olduğu toplantıda tartışmaya açılmış, sunulan öneri kabul görmüş ve bu seminerlerin 2000 yılı içinde Dicle Üniversitesi/Diyarbakır ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi/Van’da başlatılmasına karar verilmiştir.