ECONOMIST CYBERPUNK
Cyberpunk akımını hiç duymamış olsanız bile, bu türün örneklerinden bazılarını sinemada veya televizyonda mutlaka izlemişsinizdir. Örneğin bu türün en son ve başarılı örneklerinden biri olan Matrix, ya da daha eski ve yine çok başarılı bir örnek sayılan Blade Runner filmleri size mutlaka bir şeyler ifade edecektir. Cyberpunk eserlerinde genellikle yüksek teknolojinin hakim olduğu, karanlık, çeşitli egemen güçlerin birey üzerinde büyük baskılar kurduğu ortamlar vardır ve kahramanlar genellikle yaşadıkları topluma göre marjinal kalan, uyumsuz, bir şeylerin yanlış olduğunun farkında kişilerdir. Bilimkurgu türü içinde cyberpunk'un zihin açıcı bir etkisi vardır: 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan büyük teknolojik gelişmeler, BK yazarlarının aptalca bir fütüristik iyimserliğe kapılmasına neden olmuştu. Örneğin, robotların insanların yapması gereken tüm işleri yaptığı, insanların refah içinde yaşadığı, açlığın ve yoksulluğun var olmadığı gelecekteki ütopik dünyalardan bahsedilen romanlar, bu ana akıma örnek gösterilebilir. Cyberpunk'a göre, gelecek şu anki dünyadan pek farklı olmayacaktır: Çünkü gelecek şu andadır.
Cyberpunk çıkışını bir bilimkurgu alt türü olarak yapmıştır. 80'lerde Isaac Asimov'un bilimkurgu dergisi Science Fiction Magazine'in editörlerinden Gardner Dozois edebiyat çevresinde "Cyberpunk" teriminin yaygınlaşmasına neden olan ilk kişi olarak bilinir. Dozois, bu terimi kendisinin yaratmadığını, "sokaktan bir yerlerden" kaptığını söylemektedir. "Cyberpunk hareketi" adı konmadan önce de, Bruce Sterling'in dergisi "Cheap Truth"un çevresinde "The Movement" ismiyle bir süredir varlığını sürdürüyordu. Sterling, Rucker ve Shirley gibi yazarlar bu dergide takma isimlerle "bilimkurgunun ana akımına" zıt yazılar yazıyorlardı. Bu, hareketin çekirdek bilincinin oluşumuna yardımcı oldu.
Cyberpunk edebiyatında genellikle teknoloji-yoğun kültürel sistemlerin marjinal kişilikleri yer alır. Cyberpunk hikaye ve romanlarda genellikle "sıradan" insanların yaşamı üzerinde egemenlik kurmuş bir sistem vardır. Bu sistem baskıcı bir hükümet olabileceği gibi, büyük, korumacı kurumlar veya baskıcı bir din olabilir. Bu sistemler aralarında özellikle "bilgi teknolojilerinin" de bulunduğu bazı teknolojiler tarafından desteklenirler. Bazı eserlerde, bu teknolojik sistemin sınırları, beyne takılan cihazlar, protez uzuvlar, klonlanmış ya da genetik olarak baştan üretilmiş organlar gibi bileşenler sayesinde insanlara kadar uzamaktadır. İnsanların "Makinenin bir parçası" olması, Cyberpunk'un 'cyber' kısmını oluşturur. Ancak tüm kültürel sistemlerde kenarda yaşayan insanlar da vardır: Suçlular, toplumdan dışlananlar, mutantlar ya da sadece özgürlük isteyen kişiler. Cyberpunk edebiyatı bu tipteki insanları ve genellikle sistemin teknolojik araçlarını kendi amaçları için kullanmalarını konu alır. Bu da Cyberpunk'ın 'punk' kısmıdır.
En iyi cyberpunk yapıtları kendilerini benzer çalışmalardan belirli bir tarzla ayırırlar. Cyberpunk eserlerde olayların geçtiği yerler genellikle karanlık ve karamsar büyük şehir ortamlarıdır. Yeni gelişmelerin gündelik yaşama sorgusuz sualsiz girmesi gibi, kavramlar da okurlara açıklanmadan fırlatılır. Genellikle ahlaki bir belirsizlik de bulunur: Karakterlerin "sisteme" karşı savaşıyor olmaları, bu karakterlerin "kahraman" ya da "iyi" olmasını gerektirmez.
Cyberpunk'lar yukarıda tanımlanan kişilerden herhangi biri olabilir mi? Cevap biraz karışık. Bir kişiye göre Cyberpunk olarak tanımlanan, bir başkasına göre teknoloji hayranı yeniyetmelik olabilir; kendisini Cyberpunk olarak tanımlayan bir kişi en yeni moda trendi yakalamaya çalışıyor olabilir; ya da bu sadece kitle piyasası için bir pazarlama etiketi olabilir. Cyberpunk'ların büyük bir kısmı yukarıda belirtilen tanımlardan haberdar ve bir kısmı da bu konularda iyi bir pratiğe sahip, ancak bu tanımlar yine de nihai bir tanım olmaktan daha çok, anlamlardan bazıları olarak algılanmalıdır. Tabii ki "nihai tanım" kişisel hedeflere göre değişir. Bazılarına göre de Cyberpunk tanımlanamaz. Ancak Gibson'ın da söylediklerinden sonra ve gözlemlerine dayanarak, bazıları günümüzde hepimizin Cyberpunk toplumlarda yaşadığımızı ifade ediyor. Gibson şöyle demişti: "Gelecek geldi; sadece düzgün bir yapıda değil".
Son zamanlarda son derece popüler olan siber-uzay (cyberspace) deyimi ilk olarak William Gibson tarafından "Burning Chrome" isimli hikayede kullanılmıştır. Bu hikayedeki kullanıcılar normal duyuları iptal ederek dünya bilgisayar ağına algılayarak erişmelerini sağlayan siber-konsollar kullanıyorlardı. Bunu yapan kullanıcıların "siber-uzayda" oldukları söyleniyordu. "Siber-uzay" bu öyküde "dünya bilgisayar ağına" erişen birisinin bulunduğu metaforik "yerin" ismiydi. Gibson'ın siber-uzayla ilgili vizyonu bazı noktalarda gerçek-dışına uzanır, buna karşın bilgi işlem dünyasındaki pek çok kişiyi de etkilemiştir. Siber-uzay kelimesi günümüzde sıkça "Internet" yerine kullanılıyor. Ayrıca sanal gerçeklikle ilgili bazı bilgisayar araştırmacılar, Internet'e erişim amaçlı olmasa da, bilgisayar tarafından geliştirilen bazı ortamlarda Gibson'ın Matrix'ine (Matris) benzer bir ortam oluşturmaya çalışıyorlar.
Şimdi yayınlanmış en iyi Cyberpunk eserlerinden bazı örnekler verelim:
TV'lerde cyberpunk kavramlarının gariplikleriyle dolu Max Headroom'u seyrettik. Max, bilgisayar tarafından yaratılmış sentetik bir karakterdi. Philip K. Dick'in Türkçe'ye Bıçak Sırtı ismiyle çevrilen kitabı 'Do Androids Dream of Electric Sheep?' isimli kitabından sinemaya aktarılan Blade Runner, mükemmel bir cyberpunk film örneği olarak kabul edilir. (Gibson Blade Runner'ın görsel özelliklerinin Neuromancer'ın gelecekteki şehir vizyonuna çok benzer olduğunu söyler). Cyberpunk veya bu türe yakın olarak anılan diğer filmler arasında şunlar sayılabilir: Aliens serisi, Freejack, Lawnmower Man (Bahçıvan), Until The End Of The World (Dünyanın Sonuna Kadar), Terminator serisi, Total Recall, Strange Days, Brainstorm, Matrix, eXistenZ. Bu liste son yıllarda çekilen filmlerle daha da uzayabilir, ancak ilk başta akla gelenler bunlar.
Gibson'ın kısa öyküsü "Johnny Mnemonic" de büyük bütçeli bir sinema filmi olarak çekildi. Filme aktarılırken tabii ki orijinal öykü üzerinde pek çok değişiklik yapıldı. Filmde sadece öyküden öğeler değil, Neuromancer ve Virtual Light'tan da unsurlar var; aksiyon daha fazla şiddet yüklü ve son da daha çarpıcı.
William Gibson Alien 3 için de bir senaryo yazmış. Ancak Gibson'ın söylediğine göre, onun senaryosundan kullanılan tek şey mahkumların kafasına kazınan barkodlar olmuş
Blade Runner, Ridley Scott tarafından yönetilmiş, Rutger Hauer, Sean Young ve Daryl Hannah'ın başrolleri oynadığı bir bilimkurgu/kara film. Gişe hasılatları açısından başarısız olarak değerlendirilse de, 20. yüzyılda çekilmiş az sayıdaki bilimkurgu kült filminin arasına katılmayı başarmıştır
Filmin konusuna gelirsek, bunu sanırım filmin açılışındaki jenerik en kısa şekilde aktarabilir:
21. yüzyılın başlarında TYRELL CORPORATION robotların gelişiminde NEXUS evresine geldi (insandan ayırdedilemeyen varlıklar), bunlar replikant olarak biliniyor. NEXUS 6 replikantları güç ve çeviklikte insandan üstün, zeka alanında da en az insan kadar zekiydi. Replikantları yaratan genetik mühendisleri onları dış dünyalarda kaba iş gücü olarak ve diğer gezegenlerin araştırılması ve kolonizasyonunda kullandılar. Bir NEXUS 6 savaş ekibinin bir dış-dünya kolonisinde çıkardığı kanlı bir ayaklanma sonrasında replikantlar dünyada kanundışı ilan edildi ve ölüm cezasına çaptırıldılar. Özel polis ekipleri (Blade Runner Birimleri) dünyaya sızmayı başaran replikantları tespit etme ve öldürme emri aldılar. Buna idam değil, 'emekliye ayırma' deniyordu. LOS ANGELES, KASIM, 2019.
Blade Runner'ın birkaç farklı versiyonu vardır. ABD'de gösterilen versiyonda göz çıkarma sahnesi ve bazı sahneler çıkarılmıştı; bu sahneler Avrupa gösterimlerinde ve video kasetlerde eklendi. 1992'de bir "director's cut" yayınlandı: Bu versiyonda Deckard'ın sondaki anlatan sesi ve mutlu son çıkarılmış, unicorn (tekboynuz) sahnesi yeniden eklenmişti.
Filmde heyecan eksikliği, fotoğraflar, parlak gözler gibi ipuçları Deckard'ın replikant olduğuna dair şüphe uyandırır. Ancak, bu hiçbir versiyonda açıkça anlatılmaz. "Director's Cut"taki kağıttan yapılmış (origami) tekboynuzlu at sahnesi bu teoriye ağırlık kazandırır.
Blade Runner ile ilgili gelişmelerden birisi de, filmin adventure (macera) tarzında oyununun çıkmış olması. Westwood Studios tarafından çıkarılan oyun filmin hayranlarına tavsiye edilir. Oyunun en büyük özelliği filme büyük ölçüde sadık kalınmış olması.
Matrix nedir? Matrix son derece güzel bir film. Hatta bazıları Matrix'in "90'ların Blade Runner'ı" olduğunu söylüyor. Matrix 2000 Oscar'larının ve Akademi ödüllerinin dördünü aldı. Bunun haricinde aldığı aday gösterildiği ve aldığı daha pek çok ödül daha var
Wachowski kardeşlerin Matrix'i son derece farklı bir film. Sanal gerçekliğin, gerçekliğin yerini aldığı, yapay zekanın her şeyi denetlediği bir dünya anlatılıyor. Neo (Keanu Reeves), çok-uluslu bir yazılım firmasında çalışan bir programcı olarak karşımıza çıkıyor. Sene 1999 ve yer ABD'de bir yer. Bir isyancı grubunun şefi olan Morpheus'un (Laurence Fishburne), seçilmiş kişi olduğuna inandığı Neo'yu bulmasından sonra hareket başlıyor.
İçinde yaşadığı kuvözden alınarak Morpheus'un hovercraft'ına getirilen Neo ile birlikte yılın aslında 2199 olduğunu öğreniyoruz. Makinelerle insanlar arasında çıkan savaşta insanlar kaybeden taraf olmuş, makineler varlıklarını sürdürebilmek için gereken enerjiyi kuvözlerde "yetiştirdikleri" insanlardan sağlamaya başlamış. Kuvözdeki insanlar ise, gerçek dünyada yaşadıklarını sanırken, aslında yapay zeka tarafından üretilen sanal gerçeklik ortamında yaşıyorlar. Neo'nun gerçeği ve kendisine sunulan eğitimi kabul etmesinden sonra, kung-fu filmlerini aratmayacak bir aksiyon şenliği başlıyor. Morpheus ve avanesinin yapay zekanın siyah giysili ajanlarıyla çarpıştığı, yüksek adrenalinli pek çok kovalamaca ve döğüş sahnesi izliyoruz. Filmin efektleri göz alıcı ve yavaş çekimdeki sahneler adeta bir bale kadar zarif