Bilim adamları uyardı:

 

Akdeniz tehdit altında

Ali CANSU

Kıbrıs Gazetesi

1 HAZİRAN 2002

 

*İsveç Örenro- Limea Üniversitesi Politik Bilimleri Bölüm Şefi ve öğretim üyesi Prof. Dr. Abdul Khakee: CMC Avrupa Birliği’nin sorumluluğu altındadır, bu nedenle Akdeniz Eylem Planı’nın en erken zamanda devreye girmesi gerekir. Çünkü sorun, sadece Kıbrıs’ı değil Doğu Akdeniz’i tehdit ediyor

 

*Ege Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ünal Altınbaş: Sorun Kıbrıs’ın sorunu değil. Sorun, Akdeniz kıyılarını içeren bölge ülkeleri ilgilendiriyor ve giderek global hal alıyor. ‘Kirleten öder’ çevre etiğinden yola çıkarak CMC’ye uluslararası yaptırımlar için baskı unsurlarının devreye sokulması en acil, akılcı ve sağlıklı bir yoldur

 

* Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyesi, Fen Fakültesi Analitik Kimya Anabilim Dalı Başkanı ve Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Emur Henden: CMC’nin havuzlarındaki kimyasal maddeler çok tehlikelidir. Patlayan havuzdan akan kimyasal suyun bahçe ve denize de akması tehlikelidir. Bölgede uzun süre metaller kalacaktır ve bitki ve canlılara zarar verecektir

 

***

   Bilim adamları, CMC’nin bir “ölüm vadisi” olduğunu, burada var olan görüntünün çevresel bozulma ve ekolojik denge yok oluşunun tipik bir örneğini oluşturduğunu belirterek, “Akdeniz tehlike altındadır” uyarısında  bulundu.

   Türkiye’de alanında uzman bilim adamları KIBRIS muhabirine telefonda yetkilileri uyarıcı ve çok önemli açıklamalarda bulundu. Bilim adamları, daha önce CMC’de yaptıkları incelemelerde çıkardıkları sonuçları ve çözüm önerilerini anlatarak yetkilileri bir kez daha uyardı.

   Bilim adamları incelemelerinde katı atık havuzların çok kuvvetli asit, metalik iyonlardan demir, bakır, kurşun, krom, kobalt ile metalik olmayan kükürt elementi çok yüksek nicelikte analiz ettiklerini belirterek, CMC’deki kükürt dağılımının yalnız bir havuzda yüzde 16.82 olarak ölçüldüğünü ve bunun da normal içerikten 200 kat daha fazla olduğu tespit etti. 

   Ege Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ünal Altınbaş, Fen Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyesi, Fen Fakültesi Analitik Kimya Ana Bilim Dalı Başkanı ve Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Emur Henden, Ege Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğretim görevlisi Ümit Erdem, İsveç Örenro-Limea Üniversitesi Politik Bilimleri Bölüm Şefi ve öğretim üyesi Prof. Dr. Abdul Khakee’nin ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aysel Akıntay KIBRIS Gazetesi’ne CMC hakkında açıklamalarda bulundu.

 

Akdeniz tehlikede

 

   CMC ile yakından ilgilenen bilim adamlarından Ege Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ünal Altınbaş, Gemikonağı bölgesindeki CMC atıklarının Doğu Akdeniz üzerine olan kirlilik baskısı ile ilgili olarak bölgede daha önce etütler yaptıklarını belirtti.

   Buradan toprak, su, katı atık ve bitki örnekleri aldıklarını anlatan Altınbaş, bunları kendi laboratuvarlarında analiz ettiğini belirtti ve şöyle konuştu:

   “Çağımızın kabul edemeyeceği bu insan oluşumlu (Anthropojen) çevre vebasını, 15-16 Şubat 2001 tarihli ve Lefke / Kıbrıs; International Conference on Europen Environmental Policy and The Case of Cyprus Mines; 26.Nisan-1 Mayıs.2001 tarihli ve İzmir / Türkiye, Coastal Zone Management in The Mediterranean Region (CIHEAM); 26-29.Haziran.2001 tarihli ve İstanbul / Türkiye, Türkiye'nin Kıyı Alanları III. Ulusal Konferansında ulusal ve uluslararası toplantılarda gündeme getirdik.”

  

“Çevre felaketi müzesi”

 

   Ege Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ünal Altınbaş, Gemikonağı Limanı yöresinde bulunan CMC bakır madeni işletmeciliğinin 1913-1974 yılları arası üretim sonrası oluşan katı atıkların bölgede yaklaşık 5 km2 alansal genişliği ile 10 milyon ton kitlesel ağırlık oluştuğunu saptadıklarını söyledi.

   Yörede patlamaya her an hazır ölüm vadisi görünümü yanında açık bir çevre felaketi müzesi olarak şekillendiğini anlatan Altınbaş, vardığı sonuçları KIBRIS’a açıkladı:

   “Görüntü çevresel bozulmanın ve ekolojik denge yok oluşunun tipik bir örneğidir. Bakır madeninin çıkarıldığı yöreler ile cevher üretiminin durdurulduğu açık işletme sahaları yanında, cevher ve cevher işleme sonrası ortaya çıkan atıkların depolandığı teras görünümlü alanlarda, yağmur sularının arazi eğimine bağımlı olarak oluşturdukları yüzey akışları, katı atık çevresindeki toprak, su, bitki çeşitliliği ve Akdeniz’in doğal özelliğini bozarak, kirlilik verilerini her geçen gün yoğunlaştırmıştır. Katı atık havuzlarının çok kuvvetli asitliği yanında, metalik iyonlardan demir, bakır, kurşun, krom, kobalt vb. ile metalik olmayan kükürt elementi çok yüksek nicelikte analiz edilmiştir. Bakır cevherinin içerik olarak yaklaşık 1/20 oranında atık havuzlarına atıldığı ve sonuçta litosfer ortalamasından 10 kat daha fazla bakırın bu havuzlarda yoğunlaştığı görülmüştür.”

 

Kükürt yüzde 200 fazla

 

   Altınbaş, CMC’deki kükürt dağılımının bir havuzda % 16.82 olarak ölçüldüğünü ve bunun normal içerikten 200 kat daha fazla olduğu tespit ettiklerini söyledi.

   Analize tabi tutulan kimi bitkilerden fasulye yaprağında demir, kurşun ve bakır; portakal, lahana ve mandalinde bakır, yine bakıra ilaveten portakal yaprağında krom kirliliğinin söz konusu olduğunu kaydeden Altınbaş, şöyle konuştu:

  “CMC’nin Gemikonağı bakır madeni işletmesi sonrası şekillenen kirlilik boyutları bakır flotasyon atıkları, altı ayrımlı katı atık havuzunu oluşturan ve yüzde 30 civarında kükürt içeren yoğun pirit, kalkopirit vb. atıkları ile Karadağ bölgesindeki bakır birikintileri ile kimi dere yataklarındaki pasa atıklarıdır. Benzer şekilde Gemikonağı göleti ve maden deresinin kimi yerleri ile katı atık havuzlarında gözlenen mavi ve kırmızı renkler bakır ve demir, sarı renkler ise demir ve kükürt elementinin yoğunluğundan kaynaklanmaktadır.

   Gemikonağı yöresindeki cevher atıkları, kimyasal madde atıkları, işletmenin kapatılması ile yoğunlaşan çevredeki hurdalıklar, katı atık havuzlarındaki atıklar yörenin çevresel sorunlarının temelini oluşturmaktadır.”

  

Sorun globaldır

 

   Altınbaş, yukarıdaki tüm olumsuzluklara rağmen bugün ne yapılabilir sorusunun net yanıtının, bu sorunun yerel bazda Lefke, KKTC veya Kıbrıs’ın olmadığı, sorunun Akdeniz kıyılarını içeren bölge ülkeleri ve giderek global sorunu olduğu söyledi.

   “Kirleten öder” çevre etiğinden yola çıkarak CMC’ye uluslararası yaptırımlar için baskı unsurlarının devreye sokulmasının en acil, akılcı ve sağlıklı bir yol olduğunu savunan Altınbaş, “Ancak bu arada yöre yöneticileri tarafından ağır elementler ve kükürt yönünden yöredeki toprak, su, biyolojik çeşitlilik vb. doğal kaynakların bugünden itibaren mevcut kirliliğe kirlilik yükünün ilave edilmemesi için acilen aşağıdaki önlemlerin alınması zorunludur” dedi.

 

Etrafı kesilmeli

 

   Maden işletme alanı çevresinin tel veya yörenin ekolojik koşullarına uyum sağlamış yeşil örtü çiti ile çevrilerek bu alana insan ve hayvan girişinin önlemesi gerektiğini belirtti.

   Altınbaş şöyle konuştu:

   “Yine bu arada yeşil çitin rüzgar tutucu özelliği nedeni ile katı atık ve maden cevheri ortamındaki yoğun element içeren ve kirlenmiş ince taneli kil, mil ve mineral kümelerinin rüzgarlarla savrulması sürecinde bu çitler tutucu özelliği gösterir.

   Maden katı atık alanına yağmur sularının girişlerinin engellenmesi ve sonuçta da son derece asit tepkime gösteren bu katı atıklar ile sularda çözünen ağır metallerin gölete, maden deresi ve topraklara olan deşarjlarını önlemek için havzanın yukarı bölümlerinde yağmur suyu ve yüzey akış çevirme kanallarının yapılması gerekir.

   Gemikonağı’ndaki katı atıklar ile kimyasal madde atıkları, işletme sonrası geride bırakılan hurda atıkları yörede kirlilik kaynaklarını oluşturduğundan bunların sürekli ve periyodik olarak izlenmesi yine bu bağlamda Gemikonağı göleti ile buna kaynak oluşturan Maden deresinin, kuyu sularının periyodik olarak kontrol edilmesi gerekir.

   Maden atık havuzlarının üzerlerinin buharlaşmaya engel olacak ve yağmur sularını geçirmeyecek kil kolloidleri ile ve başta da kaolinit kil ile örtülmesi ilk aşamadaki tedbirler olarak düşünülebileceği sonucuna varılmıştır.”

 

Akıntı hemen durdurulmalı

 

   Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyesi, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Analitik Kimya Anabilim Dalı Başkanı, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Emur Henden   

Gemikonağı’ndaki CMC alanındaki havuzlarındaki kimyasal maddeler çok tehlikeli olduğunu söyledi.

   Bu konuyu daha önce aktardıklarını anlatan Henden, patlayan havuzdan akan kimyasal suyun bahçe ve denize de akmasının tehlikeli olduğunu kaydetti.

   Henden şöyle konuştu:

  “Bölgede uzun süre metaller kalacaktır ve bitki ve canlılara zarar verecektir. Çevreye yayılacak ve çevreyi çok fazla etkileyecektir. Kalıcı olduğu için suyun daha fazla çevreye bulaşmaması gerekli. Havuzların çevresindeki sızıntılar durdurulmalıdır. Bu sızıntıların yayılmasını engellemek için kil kullanılabilir. Kimyasal maddeleri zararsız hale getirebilecek maddeler türetilmelidir. Çevredeki yer altı suları ve yüzeydeki kirlenmenin önlenmesi şarttır.

   Ortada CMC’nin temizlenmesi için büyük masraf gerekli. CMC firması ile iletişim kurulması ve firmanın devreye girmesi gerekirdi. Kıbrıs hükümeti olarak geçici önlemler alınabilir, fakat her şeyi çözmek çok masraflı olacak ve devlet bunu karşılayamayabilir.

   Öte yandan, bölgedeki hurdaların taşınması kuralsız  yapılıyordu. Kimsenin bu bölgeye girmemesi için bölgenin tellenmesi için biz gerekenin yapılmasını söylemiştik. Varillerin korunması gerekiyordu ve bunu da dile getirdik, fakat bu konuya duyarsız kalındı.”

 

CMC patlamalara mahkumdur

 

   Ege Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğretim görevlisi Ümit Erdem, havuzların patlayacağına dair uyarıları daha önce yaptıklarını söyledi.

    Daha önce CMC’yi ziyaret ettiklerinde yetkililere konuyu yine KIBRIS Gazetesi aracılığıyla duyurma fırsatı verdiklerini anlatan Ümit Erdem, bunun yanında yurtdışından Almanya’dan İsviçre’den ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden bilim adamlarının CMC’de araştırma ve incelemeler yaptıklarını belirtti.

   Erdem, CMC’nin enterne edilmesi ve uzmanların orada buluşturulup ayrıntılı çalışmalara geçilmesi gerektiğini kaydederek, “Önceki raporlar ele alınarak tekrardan ele alınarak rehabilite çalışmaları yapılması gerekir. Aksi halde patlamalara mahkum bir yerdir” dedi.

   Bu konuda  Ege Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak ve Prof. Dr. Emur Heden’in bu konuda ciddi çalışmaları olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ümit  Erdem, bu sorunun sadece Kıbrıs değil Akdeniz ölçeğinde konunun ele alınması gerektiği kanısına vardıklarını söyledi.

   Prof. Dr. Ümit Erdem, bölgedeki çok zehirli kimyasal maddeler üzerinde durulması gerektiğini vurgularken, bu kimyasal maddelerin bölgeden uzaklaştırılması gerektiğini kaydetti.

  

Avrupa Birliği’nin sorumluluğunda

 

   Erdem, bölgeye daha önce gelen İsveç Örenro- Limea Üniversitesi Politik Bilimleri Bölüm Şefi ve öğretim üyesi Prof. Dr. Abdul Khakee’nin konunun Avrupa Birliği’nin sorumluluğu altında olduğunu söylediğini ve Akdeniz Eylem Planı’nın devreye girmesi gerektiği vurguladığını kaydetti.

   Erdem, Prof. Dr. Abdul Khakee açıklamasında “Çünkü sorun sadece Kıbrıs’ı değil Doğu Akdeniz’i tehdit ediyor” dediğini hatırlatarak, Almanya’nın Hannver Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü görevlisi Prof. Dr. Gunther Watt’ın da burasının tehlikeli olduğunu söylediğini dile getirdi.

 

Önlenmezse hastalıklar ortaya çıkar

 

   Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aysel Akıntay, atıkların ağır metaller içerdiğini bunların da zaman içince yağmur suyunda ve yeraltı suyunda asitlenip daha sonra çözünerek yeraltı suyuna karışabileceğini söyledi.

   Tozların havaya karışmasıyla içlerinde yer alan ağır metallerin tehlikelerine değinen Akıntay şöyle konuştu:

   “Benim önerim bu konuda bir şekilde son ölçüm ve değerlendirmeler yapılarak bunu bir uluslararası proje haline getirmek,  uluslararası kuruluşlara baş vurarak bu konuya bir çözüm bulunulması gerekir. Orada sebze ve meyve de yetişiyor. Bir şekilde onların aldığı öz suyuna karışırsa ağır metaller asitleşmiş zehre de giriyor demektir. Bu ağır metaller bünyede insan ve hayvan vücudunda birikime neden oluyor ve belli bir seviyeden sonra değişik hastalıklara neden oluyor. Bunun besin zincirine girmesini önlemek gerekir. Bunun için de bu problem en erken bir zamanda çözülmesi gerekir.”