CMC
Teoman Oktay
Lefke
Gazetesi, sayı 1- Ocak 2000-
1970’li
yıllarda başlayan, günümüze gelene kadar giderek gelişip büyüyen ve
2000’li yıllarda ekonomik yaşamda, toplumların gelişmelerinde, kalkınmalrında
en önemli ve belirleyici bir faktör olarak çevrecilik ve çevre hareketleri,
insanlığın gelecek nesillerinin yaşama koşullarını ve standartlarını
belirleyecektir.
Yeni Dünya düzeni denilen olayın şekilsel olarak neye benzeyeceğini
hala daha hiç
Kimse
kesin olarak söyleyemez. Ancak, herkesin ortak olarak birleştiği bir nokta
ise; eğer gelecek kuşaklar için umut verici bir gelecek hazırlamak
istiyorsak, gezegenimizdeki çevresel bozulmanın önüne geçmek için gerekli
olağanüstü çabanın önümüzdeki yıllarda dünya olaylarına damgasını
vuracağıdır.
Yeryüzünde çevre kirliliğinden dolayı fiziksel koşullarda meydana
gelen değişiklikler, dünyamızın biyolojikçeşitliliği ve zenginliğiüzerinde
yıkıcı bir etki yaratmaktadır. Son 20 yılda kaç hayvan ve bitki türünün
yok olduğunu, ozon tabakasının delinmesi, Dünya ısısının giderek artması,
kutuplardaki buzulların giderek erimesi ve bunlara bağlı olarak yaşanan
tabii afetlerden ( sel, kasırga, nükleer kazalar vb gibi ) ne kadar insan öldüğünü
ve kuşaklar boyu sürecek hastalıklar konusunda kimse kesin bir sayı ve bilgi
veremez. Fakat önde gelen biyolokların ve uzmanların yaptıkları tahminlere
göre, yeryüzünde yaşayantürlerrin beşte birinin bu yüzyılın son 20 yılı
içerisinde tamamen yok olması mümkündür. Bunun açıklaması ise, 2000’li
yılların başlarında, dünyada yaşayan canlı türlerinin %20’si
yokolacak. Diğer taraftan orta Amerika’da yokedilen ormanlardan dolayı, olağandışı
boyutlara ulaşan sellerden, kasırgalardan 98 Kasın ayı içerisinde Honduras,
Guatemala ve Nikaragua’da 40 000’e yakın insan yaşamını yitirmiş, yüzbinlercesi
evsiz ve işsiz kalmıştır, Çernobil nükleer santrallarında meydana gelen
kazadan dolayı ne kadar insanın hayatını kaybettiğini, ne kadarının
radyasyona maruz kalıp hastalandığını ve radyasyonun etkilerinin kaç kuşak
dağa görüleceği bilinmiyor.
Dünya tüm bu büyük sorunlarla uğraşırken, derneğimiz bu sorunların
bir benzeriyle, sadece ülkemizin değil Doğu Akdenizin’de en büyük çevre
felaketiyle uğraşmaktadır. Bu çevre felaketi, bir Amerikan maden şirketi
olan CMC’nin doğayı pervasızca tahrip etmesinden, buda yetmezmiş gibi
tonlarca zehirli atığı bırakıp sorumsuz bir şekilde çekip gitmesinden oluşmuştur.
Lefke bölgesi, bulunduğu konum itibarıyle, geçiş yeri olması, sulu
tarım için elverişli toprakları bulunması, eski çağlardan beri Lefke
kentinin ada çapında önemli bir yerleşim birimi olarak gelişmesini sağlamıştır.
Soli kenti ve Vuni sarayı bu konuda önemli kanıtlardandır.
Asrın başlarında verimli araziler üzerinde tarım ve narenciyeye
dayalı ekonomik faaliyetlerin yapıldığı, bu bölgede üretilen portakalların,
harubun, zeytinin ve sebzelerin ihraç edildiği bir limanı olan, Doğuda Taşpınar,
Batıda Pirgo, Güneyde Solya köyüne kadar olan bu alanda bulunan elliye yakın
köyün idari, ekonomik ve sosyal merkezi konumunda idi.
Lefke ve yöresinin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısındaki değişiklikler, Amerika Birleşik Devletlerinden gelen Alman maden mühendisi Charles Godfrey Gunther’in, bu bölgede bol miktarda bakır ve kükürt madenlerinin tesbit etmesiyle değişmişti. O zamana kadar yöre halkı tarrım ve narenciye ile uğraşmakta ve Gemikonağı’ndaki limandan yurt dışına narenciye ihraç etmekteydi.
1913 yılında Foucassa dağında, 1923 yılında Lefke’nin Karadağ bölgesinde
maden üretiminin başlaması, buna bağlı olarak artan işçi talebini karşılamak
için bölge dışından işçi getirme ihtiyacı doğdu. Bölge dışından
gelen işçilerin ikamet ettirilebilmeleri için, 1922 yılında Skouriotissa bölgesinde,
1928 yılında ise Yeni Karadağ bölgesinde işçi lojmanları yapılmıştı.
Bu yapılanma ve genişleme adanın birçok bölgesinden, özellikle Baf kazasından
maden bölgesine büyük bir işçi akını başlatmıştı. Bu nedenle Lefke ve
yöresinin ekonomik ve sosyal yapısında geriye dönülmeyecek bir sürece
girilmiş oldu. Bundan sonra maden sektörünün, tarım sektörüne karşı
galip geldiğini açıkça görüyoruz. Lefke halkı narenciye ziraatına
gerekli önemi eskisi kadar vermemiş, Bağlıköy halkı ise maden sektöründe
çalışmaya başlayarak, köylerindeki bağları kurumaya terketmişlerdi.
Fakat madencilik sektörü her ne kadar kısa vadede Lefke bölgesine
ekonomik katkı yapmışsa da, uzun vadede bölge halkının üstesinden
gelemeyeceği kadar büyük bir çevre kirliliği bırakmıştır. Bu bölgenin
yeraltı su kaynaklarının, havasının , toprağının, denizinin, narenciye
ve sebze bahçelerinin kirlenmesine; ayrıca bu bölgedeyaşayan insanların sağlığının
ciddi şekilde tehdit altında olmasına neden olmuştur.
Doğal gelişme sürecinde Lefke ve yöresi bir Liman ve turizim kenti
olma özelliğine sahip bir bölge idi. Asrın başlarında narenciye, harup ve
zeytin ihracatında kulanılan limanı, VuniSarayı, Soli Harabeleri, Pir Paşa
Camii, Venadik Su Kemerleri ile bunlara bağlı Su Değirmenleri açık kanıtlarıdır.
Şu anda bizler, CMC maden şirketinin bırakrığı, deniz kıyısına
yakın bulunan yaklaşık 30.000 ton civarında (CMC kayıtlarına göre), 1920
yıllarından kalma, ve siyanürizasyon yöntemiyle işletilmiş ve siyanür içermesi
olasılığı bulunan, ekonomik değeri olmayan atıklar ile ve yine bu bölgede
%25-30 kükürt içeren piritli artık havuzları, Lefke Karadağ bölgesinde yığılmış
bulunan düşük tenörlü bakır yığınlarının ki bunların toplamı yaklaşık
8.000.000 tondur nasıl temizlenip etkisiz hale getirilip, bu artıkların
kapladığı binlerce dönüm araziyi nasıl geriye kazanıp tekrar
kullanabileceğimizin uğraşını veriyoruz.
Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği olarak bu sorunun çözümüne bilimsel bir bakış ve çözüm getirebilmek için 1996 yılının Temmuz ayında, Kıbrıs Türk Mimar ve Mühendis Odaları birliğine bir rapor hazırlattık. Mart 99’da ise Türkiye’den uzman bir heyet getirerek ikinci bilimsel raporu hazırlattık. Bölgemzdeki çevre kirliliğinin bolutlarını bu bilimsel rapor ışığında görelim.
"Yöredeki kükürt
mineralizasyonu, okyanus diplerindeki ısı yüklü akışkanlar
(hidrotermal)’in becerisi ile oluşmuştur. Karadağ yöresindeki Lefke açık
ve Karadağ kapalı rezerv işletmelerindeki ham cevherler ile Gemikonağı
Limanı’ndaki kimyasay atıklar, hurda birikintileri, siyanürlü altın üretimi
atıkları, bakır flatasyon işletmesinin yan atıkları, %25-%30 kükürt içeren
piritli atık havuzları, yörede toprak taban suyu ve deniz kirliliği yanında,
yazın aşırı ısınma sonucu, kükürt gazları ve maden tanecikleri ile hava
kirliliği de oluşturmaktadır.Maden Deresi üzerinde toprak dolgu barajı
olarak yapılan Gemikonağı Göleti’nde tarafımızdan yapılan incelemelerde
demir ve bakırlı kükürt ile “paslar”yüzeysel sularla taşınarak içme
suyu ve sulama suyu için ağır metal yoğunlaşmasına koşut olarak asit
ortam oluşturabilecekleridir.
Bugünkü görüntü, çevresel bozulmanın ve ekolojik dengeye indirilen
darbenin çok tipik bir örneğidir. O nedenle bu alan aslında tüm çevreciler
ve yaşamının geleceğini düşünenler için ayrıca çevre kirliliğine örnek
bir açık labaratuar olarak da değerlendirilmelidir. Maden işletmeciliği
sonrası şekillenen yerel kirlilik boyutları ele alınırsa yapılan gözlemlere,
yerinde incelemelere göre denizden, dağlık alanlara doğru dört düzeyli bir
belirleme yapılabilir. Bu düzeyler;
1.
Gemikonağı girişinde bulunan ve siyanür içerme olasılığı bulunan
altın atıkları.
2.
Ğemikonağı girişindeki
işletme tesislerinin bulunduğu alandaki bakır flotasyon atıkları.
3.
Yükselerek altı
ayrımlı atık havuzu oluşturan ve içerisinde %30 civarında kükürt
bulunduran, pirit mineralinin yoğunlaştığı atık havuzları.
4.
Karadağ Bölgesi’nde
madencilik becerileri sürecinde çıkarılmış olan düşük tenörlü bakır
birikintileri ile kimi dere yataklarındaki pasa atıkları olarak
belirlenebilir.
Burada, bir önemli nokta ise, madenin çıkarıldığı yöreler ile,
cevher üretimi durdurulmuş açık işletme sahaları yanında yağmur sularına
ve bu bağlamda Arazi eğimine koşut olarak yüzey akışlarının devinimidir.
Bir başka önemli nokta ise, yüzeyde bulunan ve kükürtlü bir mineral olan
pirit (FeS2) ve kalkopirit
(CuFeS2), yağmur suları ve serbest oksijen ile tepkimeye girerek arazi yüzeyindeki
atıklar yanında sulardaki asiditeyi de yoğunlaştırarak, yörenin yüzey
sularını, çevresel toprakları deniz kıyısı ve deniz suyu ile yeraltı
sularında kirlilik parametreleri oluşturmaktadır. Bu arada yaklaşık 5 km.
Genişliğinde ve 800 metreyi aşan bir boyutta. Akdeniz ortamında deniz
suyunun kırmızıya döndüğü ve bu rengin yağışlardan sonra daha da yoğunlaşarak
arttığı gözlenmiştir. Ayrıca asitliğin yoğunlaşmasının daha da
ilerleyerek arttığı gözlenmiştir. Asitliğin yoğunlaşması metalik
iyonlardan Fe, Cu, Pb'nun artışına neden olmaktadır. Kükürdün oluşturacağı
iyon ve kompleksleri ileH`
iyonu yoğunluğu toprak ve suda kirlilik oluşturarak
onun doğal özelliğini olumsuzluğa doğru yönlendirmektedir.
Benzer şekilde yapılan gözlemler göstermiştir ki Gemikonağı Göletinin
yukarı bölümünde ve Maden deresinin doğrudan göletle birleştiği noktada
doğrudan bakırdan kaynaklanmaktadır. Çünkü suyun drenaj alanında
bulunan pas ve madan cevheri birikimleri, eğim ve yüzey sularına bağımlı
olarak gölete doğru bir akış özelliği göstermektedir. Ayrıca bir önemli
nokta ise denizden yukarı bölümlere doğru, cevher atıkları, kimyasal madde
atıkları işletmenin kapatılmasıyla çevredeki hurdalıklar bir başka önemli
çevre sorunudur.
Atık havuzlardaki tepkimenin (PH) çok yoğun asit oluşu kimyasal ayrışmayı
yoğunlaştırır ve souşta mikro element ve ağır metallerin serbest kalmasına
ve bunların da taban suyu yanında, yüzeysel sularla denize ve çevre
arazilerine taşınmasına ve kirlilik yükünün her geçen gün yoğunlaşarak
artışına neden olur. Bu arada böyle düşük asitli koşullarında ayrışma
ortamında sekonder oluşumlu kaolinit kil minerali yanında
gibsit-Al(OH)3, hidrargillit-Al(OH) ve
gootit-FeOOII oluşumları da yoğunlaşır. Maden atıklarında çevresel
topraklarda ve çözeltilerdeki Al-3 yoğunlaşması havuzlardaki kimyasal asitb
ayrışmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Deniz kıyısından
itibaren 50-100m içerdeki kuşak şeklindeki oluşumda demir yoğunluğu oldukça
fazla ve sonuçta atık yüzeyi kırmızı ve sarı rengiyle çok belirgin demir
niceliği %14,7719 ile en başat sınırda
dağılım göstermektedir. En yukarı bölümde örnekleme sürecinde, civardan
akan suyun çok yoğun kükürt kokusu içerdiği belirlenirken atık örneklemelerinde
kimi yüzeylerin kükürt elementi kabuğu bağladığı gözlenmiştir. Pirit
ve kalkopirit minerallerindan element ayırma işleminde, ayrışma ortamında sülfüroz
ve sülfirik asit yoğunlaşması sonucu atık tepkimesi (PH) son derece asit
olduğundan örnekleme sürecinde temasta bulunan cildimizin oldukca ileri düzeyde
etkilendiği, burada ayrıca belirtmek uygun olacaktır. Bu arada çevresel rüzgarlarla
%70-%80 sınırlarında dağılma gösteren kil+mil inorganik taneleri, yöreye
toz bulutu şeklinde dağılarak ağır elementler ve kükürtçe artan çevresel
kirliliğe neden olmaktadır.
Lefke ve Gemikonağı dolaylarının hidrojeolojik görünümüne bakacak
olursak, Teodos Ofiyolit kompleksinden beslenen ve kuzeye doğru akış gösteren
dereler ve beslenim alanlarında yer alan Cu-Fe-Sülfür maden sahaları
terkedilmiş bir vaziyette çevresini ve yaşamın her türlü öğesini
tehlikeye sokmaktadır.
SONUÇ
VE DEĞERLENDİRME
İnceleme alanı olan Lefke ve Gemikonağı mevkii, deniz kıyısından
başlamak üzere içerilere doğru devam eden zooo
üzerindeki bir alanl kapsamaktadır. Alan gözle görülebilir beş duyu
organıyla hissedilebilir biçimde, önemli bir çevre sorunu yumağı ortamı
durumundadır. Bu şekliyle alan Risk Bölgesi şekliyle tanımlanabilir.
Tehlikeli Bir Çevre öeneği olarak Açık Laboratuardır denebilir. Bu
belirtilenler aşağıdaki bulgularla oldukça açık bir biçimde görülebilmektedir.
BULGULAR VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
1.
Bölgede doğru bir envanter çalışması bulunmamaktadır.Bu nedenle
araştırmalar ivedilikle derinleştirilmeli, kirlilik durumunun taban verileri
saptanmalı, böylece Risk Analizi sonuçlarına ulaşılmalıdır.Ekolojik
kapsamdayaşamsal bir Riziko Analizi bu nedenle oldukça önemli olarak görülmektedie.
Konuyla ilgili tarafımızdan yapılan su analizleri ( Çizelge 2 ) durumu, ön araştırma çalışmasında bile
açıklamaktadır.
2.
Envanter çalışmalarının ve Riziko Analizi çalışmalarının
sonucunda Alan KullanımKaralarına gidilmesi zorunludur.Böylece doğru kullanımlarla
risk sorunu en aza indirgenecektir. Çünkü alan 1974 tarihinden itibaren 25 yılı
aşkın bir süredir terk edilmiş bir alan durumundadır.
3.
Açık seçik ortada olan çevresel zararlanma yalnızca Lefke'yi ya da Kıbrıs'ı
değil Doğy Akdenize kıyısı olan ülkeleri, giderek Yunanistan, İtalya gibi
turizim yörelerini de doğrudan etkileyecek durumdadır.
4.
KKTC Devlet Laboraturı Müdürlüğü tarafından 18.03.1999 sulama suyu
raporları da göstermektedir ki önemli toksik maddeler adı geçen alanda
standartların üzerinde bulunmaktadır.
5.
Kısa vadede özellikle yaşamsal risk taşıyan önlemler ivedilikle ele
alınmalı,böylece hemen teğlikeli olabilecek maddeler ortadan kaldırılmalıdır.
6.
Alan depolama bölümünde verilen ksantatlar önemli bir tehlikedir. Bu
kimyasalların beş yıllık ömrü olduğu bilinmektedir. Ancak şu anda nasıl
bir tehlike içerdikleri ivedilikle araştırılmak durumundadır. Kansorejen
olan bu maddelrin araştırma esnasında maskelr gibi ilgili araç gereç kullanılmalı
ve daha sonrada bu maddeler yine ivedilikle enterne edilmelidir.
7.
Her ne kadar gözle de görülebiliyor ve Çizelge 1-2'de
belirlenebilmekte ise de, yine de alanda 50-60 noktada dikey araştırmalar yapılmalı.İzotop
izleme yöntemi de kullanılarak hidrojeolojik akışlar belirlenebilmektedir.
8.
Lefke Maden deresinde ki Gemikonağı göletine, drenaj havzası içinde
yer alan pasa ve maden birikintilerinden olan atık girişlerinin önlenmesi. Göletin
ve bunun kaynak verdiği kuyu sularının periyodik olarak kontrol edilmesi ve
bunların sulama ve içme suyu olarak kullanılmasının engellenmesi,
9.
Gemikonağında ki maden birikintileri, kimyasal madde atıkları, işletme
sonrası geride bırakılan hurda
atıkları, yörede gerek topraklarda, gerek bitkilerde ve gerekse sularda çevresel
sorunlar yanında, görsel bağlamda da kirlilik oluşturmakta ve sonuçta
kimyasal işlevin sağlıklı bir şekilde ortaya çıkarılması için yöredeki
kirlilik kaynaklarınln sürekli izlenmesi ve bu amaçla da
0-1m.,1-2,5m.,2,5-4m.,4-5,5m.,5,5-7m.,7-8,5m. derinliklerden periyodik olarak örnek
alınıp analizlenmesi,
10.
Maden işletme çevresinin tel veya yörenin ekolojik koşullarına uygun
yeşil çitle çevrilerek buraya insan ve hayvan girişinin engellenmesi,
bilhassa yeşil çit oluşturarak rüzgar tutucu özelliğiyle, çevresel
kirliliğin en az düzeye indirilmesinin sağlanması."
Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği
yönetim kurulu, gelen raporu incelemesi sonucunda aşağıdaki sonuçları elde
edip bir dizi çalışma kararı aldı.
I)
Kısa
vadede çözülebilecek sorunlar,
a)
Kansorejen etkisi olan 200
varil ksantatın ve diğer tehlikeli kimyasal maddelerin etkisiz hale getirilmesİ.
b)
Denize akan ve PH derecesi 2.0
olan asitli suyun denize akışının önlenmesi.
c)
İçerisinde, ağır metaller
bulunan ve limitleri dünya sulama suyu standartlarının 17 kat üzerinde olan
Gemikonağı göletinin suyu ile yapılan sulamanın durdurulup, bu suyun tarımda
kullanılır hale getirilmesine çalışılsın.
d)
Tehlike arzeden CMC maden alanının
kontrola alınıp etrafının tellenmesi.
e)
Bölgede üretilen sebze ve
meyvelerden örnek alınıp tahlillerinin yapılması.
f)
Deniz
suyundan örnek alınıp, deniz suyu içerisindeki ağır metallerin tesbit
edilmesi.
II)
Uzun
vadede çözülecek sorunlar,
a)
CMC maden atıklarının
temizlenmesi için bir projenin hazırlanması.
b)
Maden alanının rekültivasyonunun
yapılması.
Yukarıda belirtiğimiz kısa vadeli çözümlerin yerine getirilmesi KKTC'nin ilgili bakanlıklarına aittir. Uzun vadede çözülmesini beklediğimiz tüm atıkların temizlenmesi işlemi, ki bu sorunun esasını oluşturmaktadır, CMC tarafından yapılması gerekmektedir.
Lefke'de
bir insanlık suçu işlenmiş ve işlenmeye devam etmektedir. CMC atıklarının
temizlenmesi için verilen mücadele bir insan hakları mücadelesidir. Her kim
ki bu olayı küçültmeye örtmeye çalışırsa veya görmezlikten gelirse, o
da bu suça ortak olmuş olur. Dernek olarak, bu kişileri ve amaçlarını
takip etmeyi görev olarak kabul ediyoruz.
Bu konuda yasal işlem yapabilmek için gerekli hazırlıklarımızı sürdürmekteyiz.