Anasayfa

YARIN BAŞKA MI OLACAK?

21.11.2002

ATİLA KARADERİ

          İçinde bulunduğumuz bu günler, geleceğimizin farklı şekilleneceği üzerine birtakım bulgular içermekte. Konumuz ne kadar çevre de olsa Kıbrıs konusundaki yeni gelişmeler, ister bireysel olarak ailemizi, isterse de toplumsal olarak tümümüzü etkileyecek bir tutum izlemekte. Hayatımızın bir kefesinde olumlu işler, diğer kefesinde ise olumsuzluklar yer tutmakta. İnanıyorum ki hedefte, gelişen olaylardan çevreciliğimiz de nasibini alacaktır. Yeni bir gelecek, bizim tüm insiyatifimize rağmen başkaları tarafından şekillendirilmek üzere... Ben bunun olumlu olması temennisinde bulunmak istiyorum.

          Lefke Gazetesi olarak uzun bir aradan sonra sizlerle, Lefke’yi sevenlerle buluşuyor. Gönül isterdi ki düzenli olarak her ay gazetemizi sizlere ulaştırabilelim. Fakat ekonomik engeller maalesef buna müsaade etmedi. Arada geçen bu zaman boş geçmedi. Oldukça hareketli  gün ve aylar bizleri meşgul etti.

          Nisan ayı sonlarında derneğimizin genel kurulunu yaptıktan sonra ki bu bir bayrak değişimiydi her şey normal gidiyordu. Fakat havaların yağışlı geçmesi, uyuyan bir devin uyanmasına neden oldu. CMC alanı için su ve hava kimyasal tepkime demektir. Mayıs ayının sonlarına doğru alanda birtakım değişimlerin yaşanmaya başlağı farkedildi. CMC alanında 12 adet atık havuzu mevcut. Bunlardan 17 numaralı havuzun içersi 30 bin ton su ile dolmuştu. Bu bir kimyasal değişimdi. Kısacası asit. Havuzun ön kısmı göçme tehlikesi gösteriyordu. Havuzun doğu yakası ile kuzey yakasından patlamalar olmuş asit etrafa tehlike saçıyordu. Çevrede tam bir felaket görüntüsü yaşanıyordu. Sağlığımız, denizimiz, yediğimiz içtiğimiz her şey ileri derecede bir risk altına girdi. Olay, basında tam bir bomba gibi patladı. Bu kaçınılmaz bir sondu. Dernek ve basın olayların üzerine gittkçe, konu ile ilgili yetkililerin el ve ayakları dolanıyordu. Çözüm üretmenin zor olduğu bir konuyu geçiştirmek de zordu. 95’li, 96’lı yıllardan bu tarafa defalarca konu gündeme gelmiş raporlar ortaya konmuştu. Peki çözüm. Maalesef aranıyordu!

          Dernek olarak defalarca alınması gerekli kısa vadeli önlemleri ortaya koymuş, mutlaka yapılması için baskı oluşturmuştuk. Basın, konuya duyarlı diğer örgütler, bireysel olarak duyarlı birçok insan, sanatçılar, konunun çözümü için harakete geçti. Bölgemiz Kadın Konseyi üyeleri, derneğimizle beraber ilk defa eylem ortaya koydu. Lefkoşa’dan İlim Dersanesi’nin öğrencileri eylem yaparak CMC’ye çözüm istedi. Değerli sanatçımız İnci Kansu, eserlerini CMC alanında sergileyerek kirliliğe son verilmesini istedi. Tabipler Birliği alanı gezdi. Biz artık tarafız dedi. İşbirliği kararı alındı. Bunun neticesinde 14 Kasım’da adaya Ege Üniversitesi’den (Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ali Osman Karadayı) halk sağlığı uzmanı getirdildi. Dernekle beraber çalışmalar başlatıldı. Bu çalışmalar bir müddet sonra meyvesini verecektir. Genç Avukatların oluşturmuş olduğu dernek, gerçekleri yerinde görmek için alanı gezdi. Kendi yayın organlarında konu geniş bir şekilde yankı buldu. DAÜ’lü biçok öğrenci ve görevli alanı gezdi. “Şetan Çamuru” adında bir dökümanter film ortaya çıktı. Avustralya’dan, Japonya’dan, İngiltere’den duyarlı birçok insan sorunumuza ses verdi. Özellikle uzaklardan birine özel teşekkür etmek istiyorum. Sayın Niyazi Toros (Suzuki). İnanın sanki buradaymış gibi yardıma koşuyor, didiniyor. Elinizdeki bu gazetede onun ciddi bir katkısı var. Ve daha buraya adını sıkıştıramadığım birçok insan ve örgüt bizimleydi.

          Bizimle olmayanlar var mıydı? Elbette... Sayayım mı? Lütfen darılmasınlar. Yakından başlamak lazım. Yerel idaremizin yani belediyemizin sorunun çözümü için elinden geleni yaptığına inanmıyorum. Görünen köy kılavuz istemez.

           Sorun büyüdükçe bölge esnafını kışkırtanlar da bizimle beraber değildi. Onlar kendilerini iyi biliyorlar. Beni en çok üzenler de onlardı. Asıl sahip çıkması gerekenler palyatif düşüncelerle etrafı dağıtmakla meşguldular. İnsan sağlığının herşeyin üzerinde bir değere sahip olduğunun bilincinde değildi bu insanlar. Ya da biliyorlardı fakat umurlarında değildi.

          Başkaları yok muydu? Vardı tabii. Ortamdan  pay almak isteyen bazı basın, yayın organları da vardı. Çatlak sesleri ön plana çıkararak önemli bir soruna takoz oluyorlardı. Asitli suyu içen insanları rant aracı olarak kullanıyorlardı. Maksat reytig olsun. Meğer konu abartılıyormuş da haberimiz yok. Onca bilim adamı, bilimsel rapor ortada varken. Peh..demek geçer insanın içerisinden.

          Bunca hengamenin içerisinde devletimiz hareketleniyor. Sorunun çözümü için “Acil Müdahale Komitesi” oluşturuluyor. Fakat kaderi daha önce oluşturulan CMC Komitesinden farklı görünmüyor. Daha önce de söyledim gibi bizi bağışlasınlar. Dostlar acı söyler. Ne yapacaklardı? Ne yaptılar? Bir hatırlamakta yarar var.

          Şimdi bir bakalım:

a.                 17 numaralı havuzun göçmek üzere olan ön tarafı iyileştirilecek, dayanıklı hale getirilecek. Ayni havuzun patlak noktaları kontrol altına alınacak. Sadece patlak noktalar, diğer atık havuzlarına bağlandı. Dere yatağındaki bölüme (patlağa) dokunulmadı. Göçme tehlikesi gösteren toprak set olduğu gibi duruyor.

b.                Güney tarafından atık alanına su girişini engellemek için toprak set yapılacak. Tamamlandı.

c.                 Kimyasal diye adlandırılan k-santatlar, (yaklaşık 300 kadar varildi) başka bir alanda beton, geçirmez bir bir ortamda kontrol altına alınacak. Bu maddeler hocaların deyimiyle de son derece de kanserojen bir yapıya sahip. Olduğu gibi duruyor. Dokunulmadı. Hatta ortalığa daha da saçılanlar var.

d.                CMC alanının önünündeki yol boyunca asitli suların denize akışı durdurulacaktı. Yapılmadı. Bu konu için Devlet, Emlâk ve Malzeme Dairesi sorumlu olarak gösterilmektedir. Komite, bu konuda bizim suçumuz yok diyor. Takdir kamuoyunundur.

Bütün bunların dışında derneğin acilleri arasında; alanın tellenmesi, kontrolsuz girişlerin yasaklanması, alan dibindeki ekim, dikim alanlarının kontrol altına alınması da vardı.

Kısaca işin yüzde sekseni yapılmadı.

Çevre ile ilgilenen herkes, ÇEKOVA’yı duymuştur. Diğer bir deyişle Çevre Koruma Vakfı. Olay güzel. Güzel de bu ülkenin çevresel problemleri toparlandığı zaman en başa ben iki taneyi hemen korum. CMC ve taş ocakları. Derneğimiz ilk kurulduğu günden beridir Çekova içerisinde etkin görev almaktadır. Hal böyle iken tüm davetlerimize rağmen kendilerini yanımızda göremedik. Bu işte bir çelişki yok mu?

Gelelim diğer yöresel konularımıza;

Alışkanlık haline getirilen, şu köpeklerin katledilmesi olayı. Ölen köpeklerin büyük bir bölümü masum. İnsanlar büyük paralar atarak çocukları gibi baktıkları köpekleri bir çırpıda telef edilmiş. Olayın baş oyuncusunu herkes  biliyor. Dünyanın hiçbir yerinde bu iş böyle yapılmaz. Çevre sağlığı böyle tehlikeye atılmaz. Başıboş köpekler varsa yakalanır. Yöntemleri var. Bir müddet koruma altına alınır. Ne yapılacağına insanca karar verilir. İnşallah bu son olmuştur.

Defalarca gündeme getirdiğimiz diğer önemli bir konu ağaç katliamları. Ne yaptıksa durduramıyoruz. Bu işin birinci izin makamı kaymakamlık. Nereden görüş alıyor? Orman Dairesi’nden. O zaman ağaç kesimlerinden her iki makam da sorumlu. Lütfen kamuoyu bunu böyle bile...Aldığımız duyumlara göre yine ağaç kesimleri olacakmış. Adres de verelim mi? 1 Mayıs Cad. 4. Bölgedeki garaj arkasındaki tüm selviler. Yine Lefke’de merkezdeki göçmen evlerinin yanındaki bazı ağaçlar. Fala baktık olmamasını temenni ederiz.

Sorunlar bir yumak. Sorunların çözümü Kıbrıs sorunun çözümü ile ilintili. Olumlu gelişmeler bizlerin de önünü açacaktır. Unutulmamalıdır ki çözüm ne olursa olsun, CMC bizlerin yanı başında yaşamaya devam edecektir.

Ona da bize de kurtuluş yok! Öyleyse:

CMC kirliliğinden den kurtulmak için elele mücadeleye EVET