Son dönemde evrimciler tarafından yeni bir oyun
sahneye konmakta ve Türk halkı aldatılmaya
çalışılmaktadır.
Tek merkezden planlandığı aşikar olan bu oyunda bazı
din adamlarına Darwinizm propagandası yaptırılmaktadır.
Evrim teorisi, Allah'ı ve yaratılışı inkar eden, tüm
canlıların birtakım tesadüfler sonucunda ortaya
çıktığını savunan bilim dışı bir teoridir. Bu teori,
materyalizm, komünizm ve diğer birçok sapkın ideolojinin
de sözde bilimsel temelini oluşturmaktadır.
Evrim teorisinin, diğer adıyla Darwinizm’in en büyük
hedefi İlahi dinlerdir. Her türlü dini ve ahlaki değeri
kökten reddeden Darwinizm, İslam dinini, Müslümanları,
özellikle de İslam'ın yüzyıllardır bayraktarlığını
yapmış olan yüce Türk Milleti'ni en büyük düşmanı olarak
görmektedir.
Buna karşın, son günlerde bazı Müslümanların evrim
teorisini destekler yöndeki açıklamaları basında yer
almaktadır. Dahası bu kimseler evrimin Kuran'a mutabık
bir görüş olduğunu öne sürecek kadar büyük bir yanılgı
içine düşmektedirler. Oysa, evrim teorisi, tüm
canlılığın bilinçsiz tesadüflerin eseri olduğunu iddia
etmektedir. Bu tesadüf mantığı ise Kuran’ın bütünüyle
çelişen çarpık ve akıl dışı bir mantıktır. Kuran, canlı
cansız tüm varlıkların, Allah’ın dilemesi ve
yaratmasıyla varolduğunu bildirmektedir. Ayetlerde, Yüce
Allah'ın üstün yaratması şöyle bildirilir :
“O, gökleri ve yeri hak olarak
yaratandır. O'nun "Ol" dediği gün (her şey) oluverir,
O'nun sözü haktır…“ (Enam Suresi, 73)
“Gökleri ve yeri hak olmak üzere
yarattı ve size düzenli bir suret verdi; suretlerinizi
de güzel yaptı. Dönüş O’nadır”. (Tegabun Suresi,
3)
Kuran'daki açık izahları görmezden gelerek ve bilimin
ortaya koyduğu gerçekleri göz ardı ederek evrimin
Kuran'a uygun olduğunu iddia etmek çok hatalı bir
yaklaşım olur. Böyle bir yaklaşımı benimseyen dindarlar,
gerçekte bilerek ya da bilmeyerek materyalist felsefeye
hizmet etmekte olduklarını anlamalıdırlar.
Kaldı ki medyanın bu kişilere sayfalarında yer
vermelerinin, ön plana çıkartıp övmelerinin sebebi,
evrimci bir bakış açısını anlatmaları ve Darwinizm’in
toplumda kabul görmesi için çaba harcamalarıdır. Bu
kişiler eğer evrimi reddetseler, güzel ahlakı, Allah’ın
varlığını ve birliğini savunacak olsalardı, bu sayfalar
kendilerine sonuna kadar kapanacaktı. Bu kişilerin
şöhret olma merakları da evrimci medya tarafından
kullanılmakta ve kendilerine hizmet etmeleri
sağlanılmaktadır.
Böyle bir amaca hizmet edecek bir yanılgıya
düşmelerinin nedeni, bu teorinin bugüne kadar insanlığa
getirdiği belalardan, dine düşmanlık besleyen çevrelerin
bu teoriyi sahiplendiğinden ve bu teorinin yaratılış
gerçeğini kesin olarak reddettiğinden habersiz olmaları
olabilir. Bu durumdaki bir Müslümanın, hakkında bilgi
sahibi olmadığı böyle bir konunun peşinden gitmekten
şiddetle sakınması şarttır. Çünkü bu, Allah'ın iman
edenlere bir emridir. Kuran'da şöyle
buyurulmaktadır:
“Hakkında bilgin olmayan şeyin
ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi
ondan sorumludur.” (İsra Suresi, 36)
TÜRK HALKI ÜZERİNDE
OYNANAN OYUNLAR
Türk halkının dini duyguları suistimal edilerek,
sözde, din adına bir evrim propagandası yürütülmektedir.
Bir kısım tanınmış din adamları da bu propagandaya alet
edilerek tek merkezden büyük bir oyun oynanmaktadır. Bu
karanlık kampanyaya farkına varmadan alet olanlar
bilmelidirler; yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın
varlığını inkar eden Darwinizm, 140 yıldır tüm insanlığa
büyük belalar ve sıkıntılar getirmiştir.
Karanlık oyunlar peşinde olanlar da bilmelidirler ki
Türk halkı bu tür oyunlara gelmeyecek kadar bilinçli ve
sağduyuludur. Ordusuyla, halkıyla bir bütün olan Türk
milleti, tarih boyunca birlik ve bütünlüğüne yönelik bu
tür tehditlere taviz vermemiş, milli, manevi ve dini
değerlerini hedef alan bu tür saldırılara karşı yekvücut
mücadele etmeyi bilmiştir.
Güçlü bir imana sahip Türk milleti, insanları bir tür
hayvan gibi gören Darwinist düşüncenin tehlikelerinin
farkındadır. Bu nedenle de vahşetin, şiddetin, her türlü
belanın arkasında duran bu felsefeye karşı büyük bir
fikri mücadele başlatmıştır.
20. yüzyılda bilim karşısında mağlup olan evrim
teorisi, Türk milletinin gayretleriyle 21. yüzyılda
tarihin tozlu sayfalarına terk edilecektir. Böylece Türk
milletinin hedefi gerçekleşecek, tüm dünyada sevgi,
dostluk, huzur, güven, barış ve neşe hakim
olacaktır.
TÜRK DÜŞMANLIĞININ
KAYNAĞI DARWINİZMDİR!
Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkmayı amaçlayan “19.
yüzyıl emperyalizminin bilimsel sözcüsü" olan Darwin,
Türk Milleti'ni kitaplarında "aşağı bir ırk" olarak
göstererek milletimizi hedef haline getirmiştir. Darwin,
tarihe yön vermiş, şanlı bir geçmişe sahip olan Müslüman
Türk Milleti için şunları söylüyordu:
"Avrupa ırkları olarak bilinen medeni ırklar, yaşam
mücadelesinde TÜRK BARBARLIĞINA karşı galip
gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir
geleceğine baktığımda, BU TÜR AŞAĞI IRKLARIN çoğunun
medenileşmiş YÜKSEK IRKLAR TARAFINDAN YOK EDİLECEĞİNİ
GÖRÜYORUM." (Francis Darwin, The Life and Letters of
Charles Darwin, s. 285-286)
Bu çirkin propagandanın etkisinde kalan bazı Avrupa
ülkeleri, milletimize karşı yıkıcı faaliyetlerde
bulunmuşlardır ve Osmanlı’nın sonu bu zihniyetin eseri
olmuştur. Bu vahşi zihniyet geçmişte olduğu gibi
günümüzde de devam etmektedir.
Darwinizm'in karanlık yüzünün, vatanına ve milli
kimliğine bağlı olan her Türk'ün tepkisini çekeceğine
kuşku yoktur. Nitekim milletimize "aşağı ırk" diyen bu
emperyalizm sözcüsü sözde "bilim adamı"na ve onun
fikriyatına karşı tavır almak, her Türk'ün milli bir
görevidir.
Editörlüğünü Charles Darwin’in oğlu Francis
Darwin’in yaptığı “The Life and Letters Of Charles
Darwin” (Charles Darwin’in Hayatı ve Mektupları) isimli
kitapta Darwin Türk Irkını “aşağı bir ırk” olarak
göstermeye çabalamıştır.
ALLAH’IN
KURAN’DA BİLDİRDİĞİ YARATILIŞ ÖRNEKLERİ
Allah’ın yaratmada sebeplere ihtiyacı yoktur,
Kuran'da yaratılışa dair pek çok örnek bulunmaktadır. Bu
örneklerin hiçbiri evrimle oluşmamış, Allah’ın
dilemesiyle yoktan var edilmişlerdir. Bu örneklerden
bazıları şöyledir:
Hz. Musa'nın asasının “yılana dönüşmesi”
"Sağ elindeki nedir ey Musa?"
Dedi ki: "O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla
davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim, onda
benim için daha başka yararlar da var." Dedi ki: "Onu
at, ey Musa.” Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o
hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan
(oluvermiş)." (Taha Suresi, 17-20)
Hz. İsa'nın çamurdan bir kuşu Allah'ın izniyle
canlandırması
... "Gerçek şu, ben size
Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş
biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da
hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir...”
(Al-i İmran Suresi, 49)
Meleklerin ve cinlerin yaratılması
Allah, cinleri ve melekleri farklı şekillerde ve
yoktan yarattığı gibi, insanı da ayrı bir varlık olarak
yoktan var etmiştir.
“Hamd, gökleri ve yeri yaratan,
ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan
Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz
Allah, herşeye güç yetirendir.” (Fatır Suresi,
1)
“Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz
eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.” (Hicr
Suresi, 27)
MODERN
BİLİM EVRİM TEORİSİNİ YALANLAMAKTADIR
Darwin’in evrim teorisi 1800’lü yılların köhne bilim
anlayışının bir eseridir. Bilim dünyasının genetikten,
paleontolojiden, elektron mikroskobundan, DNA'dan
habersiz olduğu ilkel bir dönemde ortaya atılmıştır.
Daha sonra 20. yüzyılda modern bilimin gelişimiyle
defalarca yalanlanmış, günümüzde bilimin konuyla ilgili
tüm dalları tarafından geçersizliği ispat
edilmiştir.
BİYOKİMYA alanında, değil bir canlının, herhangi bir
hücresinde bulunan bir protein molekülünün bile
tesadüfen oluşma ihtimalinin matematiksel olarak "sıfır"
olduğu ortaya konmuştur.
GENETİK BİLİMİ, DNA'yı keşfetmiş ve her canlının her
hücresinin çekirdeğinde, o canlı ile ilgili son derece
detaylı bilgilerin, şifreli olarak kayıtlı olduğunu
bulmuştur.
PALEONTOLOJİ, canlıların Prekambriyen Dönemi'nde
aniden ortaya çıktığını ve canlı türleri arasında evrim
teorisinin öngördüğü ara-geçiş formlarının bulunmadığını
göstermiştir. Milyonlarca yıllık fosiller günümüzdeki
nesilleri ile tıpatıp benzerlik içindedirler. Son
yüzyılda bulunan milyonlarca fosil içinde, balıktan
sürengene geçen canlıların, uçmaya başlayan
dinozorların, maymunla insan arası ara- geçiş
formlarının bir tane bile fosili bulunmamıştır.
Evrimciler bu açığı kapatmak için sahtekarlık yoluna
gitmiş, Piltdown Adamı gibi sahte fosiller üreterek,
Nebraska adamı gibi hayali çizimler yaparak, bilim
tarihine utanç verici bir şeklide geçmişlerdir.
KİMYA, Le Châtelier Kanunu ile ilk dünya şartlarında
amino asitlerin canlılardaki protein moleküllerini
oluşturmak üzere birleşemeyeceklerini kanıtlamıştır.
Yine evrimcilerin delil gösterdiği Urey Miller deneyinin
büyük bir aldatmaca olduğu da modern bilim tarafından
ortaya konmuştur.
JEOLOJİ, dünyanın hiçbir döneminde evrimcilerin
canlılığın oluşumu için iddia ettiği atmosfer
şartlarının var olmadığını tespit etmiştir.
FİZİK BİLİMİ, ilk dünya atmosferindeki gazların,
canlılığın yapıtaşı olan amino asitlerin meydana gelmesi
için elverişli olmadığını ispatlamıştır.
EVRİMCİLER İTİRAF
EDİYOR!
CHARLES DARWIN: "Eğer gerçekten türler öbür türlerden
yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş
formuna rastlamıyoruz? Sayısız ara geçiş formu olmalı,
fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok
katmanında gömülü olarak bulamıyoruz? Belki de bu benim
teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz
olacaktır." (Charles Darwin, The Origin of Species,
sf.134, Senate Press, 1995)
Dr. ROBERT MILIKAN, (Nobel ödüllü, evrimci fizikçi):
“Şu çok acıklı: Biz bilim adamları şu ana kadar hiçbir
bilim adamının kanıtlayamadığı evrimi kanıtlamaya
çalışıyoruz.” (SBS Vital Topics, David B. Loughran,
Nisan 1996, Stewarton Bible School, Stewarton,
Scotland)
SOREN LOVTRUP, (Embriyoloji Profesörü, İsveç Umea
Üniversitesi): “İnanıyorum ki Darwinci efsane bilim
tarihinin en büyük aldatmacası olarak yerini alacaktır.
O zaman birçok kimsenin soracağı soru şu olacaktır:
“Böyle birşey nasıl olabildi?” ('Darwinism: The
Refutation of a Myth' (New York: Croom Helm, 1987), s.
422)
NILES ELDREDGE, (Paleontolog, Amerikan Doğa Tarihi
Müzesi) ve IAN TATTERSALL: "Darwin gelecek nesillerin
boşlukları dolduracak yeni fosil bulguları elde
edecekleri kehanetinde bulunmuştur... Aradan geçen 120
yılı aşkın süre boyunca yürütülen tüm paleontolojik
araştırmalar sonucunda, fosil kayıtlarının Darwin'in bu
kehanetini doğrulamayacağı açıkça görülür hale
gelmiştir. ...Herkes bunu görmüş, ama görmezlikten
gelmeyi tercih etmiştir.” (N. Eldredge, and I.
Tattersall, The Myths of Human Evolution, Columbia
University Press, 1982, s. 45-46)
PROTEİNLER
TESADÜFEN OLUŞAMAZ!
Proteinler, "amino asit" adı verilen daha küçük
moleküllerin belli sayılarda ve çeşitlerde özel bir
sırayla dizilmelerinden oluşan dev moleküllerdir ve
canlı hücrelerinin yapıtaşlarını oluştururlar. En
basitleri 50 amino asitten oluşur, binlerce amino
asitten oluşan proteinler de vardır.
Bileşiminde 288 amino asit bulunan ve 12 farklı amino
asit türünden oluşan ortalama büyüklükteki bir protein
molekülünün içerdiği amino asitler 10300 farklı biçimde
dizilebilir. (Bu, 1 rakamının sağına 300 tane sıfır
gelmesiyle oluşan astronomik bir sayıdır.) Ancak bu
dizilimlerden yalnızca bir tanesi söz konusu proteini
oluşturur. Geriye kalan tüm dizilimler hiçbir işe
yaramayan, hatta kimi zaman canlılar için zararlı bile
olabilecek anlamsız amino asit zincirleridir. Herhangi
bir proteinin tek başına oluşması da canlılık için
yeterli değildir. En küçük canlı bakterilerde bile 600
farklı protein vardır. Hayatın rastlantılarla oluştuğunu
öne süren evrim teorisi ise, bu kusursuz düzen
karşısında çaresizdir.
KÖRELMİŞ ORGANLAR
ALDATMACASI
Bazı yayın organlarının son dönemde gündeme getirmeye
çalıştığı körelmiş organlar iddiası 100 yıl önce ortaya
atılmış bilim dışı bir safsatadır. Evrimcilerin 1895
yılında yayınladıkları insan vücudunun 100 kadar
organından oluşan körelmiş organlar listesi, bilim
ilerledikçe kısalmıştır. Yararsız ve evrim kalıntısı
oldukları iddia edilen bu organların çok önemli
görevleri yerine getirdiği anlaşılmıştır. İnsan
vücudunda faydasız herhangi bir organ yoktur.
Vücudumuzun her noktası Rabbimiz’in benzersiz sanatının
örnekleri ile doludur. Evrimcilerin körelmiş olduğunu
iddia ettikleri bazı organlar ve faydaları şu
şekildedir:
Apandisit: Bağışıklık sisteminin bir parçası olduğu
ve bağırsaklara giren mikroplara karşı mücadele eden bir
doku olduğu belirlendi.
Kuyruk Sokumu Kemiği: Kendisine bağlanan pelvis
kasları sayesinde omurganın dik ve dengeli durmasını
sağladığı anlaşıldı.
Bademcikler: Bağışıklık sisteminin önemli bir kontrol
noktası olarak, mikropların giriş yerinde vücudu
enfeksiyonlara karşı koruduğu anlaşıldı.
Kulak Kepçesi: Ses dalgalarını kulak zarına doğru
yönlendirdiği anlaşıldı.
Bunlar gibi, evrimciler tarafından körelmiş (işlevi
olmayan) organ olarak nitelendirilen Timüs bezleri, 20
yaş dişleri, Tiroid bezi, Hipofiz bezi, Epifiz bezi gibi
organların insan vücudunun faaliyetlerini eksiksiz
olarak yerine getirmesinde önemli görevler üstlendikleri
ortaya çıkmıştır.
Evrim Teorisinin modern bilimin geçersizliğini
ispatladığı 100 yıllık iddialarının bazı medya organları
tarafından tekrar tekrar gündeme taşınması anlaşılamaz
bir tutumdur. Bu yazıları hazırlayanların bilim
dünyasındaki gelişmeleri takip etmeleri gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki, bu iddiaların ortaya atıldığı
dönemde bilim dünyası teknolojik yetersizlik içindeydi.
Kullandıkları mikroskoplar sonucunda insan hücresinin
“içi su dolu baloncuk” olduğunu zannediyorlardı. Son
derece kompleks bir yapıya sahip hücreyi oluşturan
mitokondri, golgi cisimciği, hücre çekirdeğindeki DNA
gibi organellerden bihaberdiler.
Araştırmadan, incelemeden bu tip konulara yer vermek
Türk medyasına yakışmaz.
Kaynak : www.harunyahya.org - Yazar : Harun Yahya