Doğadaki pek çok malzeme
insanların ihtiyaç duyduğu sağlamlık, hafiflik, esneklik
gibi özelliklere sahiptir. Ancak doğadaki mükemmel
tasarımlı malzemeleri günlük hayatta yaygın biçimde
kullanmak her zaman mümkün olamayabilmektedir. Bunun
nedeni ise bu malzemeleri taklit edebilmek için yüksek
teknoloji seviyesine gereksinim duyulmasıdır. (Harun
Yahya, Atom Mucizesi)
Zaman içinde deri, kemik,
ağaç ve selüloz lifleri gibi doğal organik malzemelerin
de kullanılmaya başlanması, sürekli artan ihtiyaç talebi
karşısında yetersiz kalmıştır. Bu nedenle bilim adamları
yapay malzemeler üretme yoluna gitmiş ve bunda da büyük
başarılar elde etmişlerdir.
Bugün yaygın olarak
kullanılan naylon, lâstik, plâstik ve polivinil klorür
(PVC) bilim adamlarının tamamen yapay malzeme üretme
çalışmalarının sonucunda ortaya çıkmıştır. Plastikler
bilimsel adıyla polimerler iş yerlerinden evlere,
evlerden sokaklara kadar pek çok yerde kullanılmaktadır.
Polimer kelimesi, poly: çok ve meros: parça anlamına
gelen kelimelerin bileşimidir. Polimer malzemeler
birbirine benzer küçük molekül birimlerinin zincir
şeklinde birbirine eklenerek meydana getirdiği dev
moleküllerden oluşur. Bu moleküller naylon poşetlerden,
araba lâstiklerine; çocuk oyuncaklarından, kışın
giydiğimiz botların tabanlarına kadar pek çok şeyin
temel yapısında yer alır.
Ucuz ve kolay
üretilmelerine karşın polimerlerin de bazı
dezavantajları vardır. Örneğin organik maddeler gibi
çürüyüp parçalanmazlar ve atıldıklarında yüzlerce yıl
bozunmadan kaldıkları için yeryüzünde ve denizlerde
büyük bir kirliliğe neden olmaktadırlar.
Polimerlerin, bakteri vs. gibi faktörlerle
parçalanmamak gibi olumsuzluklarına karşın, bir de iyi
özellikleri vardır: Elektriğe karşı yalıtkandırlar. Bu
nedenle elektrik telleri kısa devrelerden korunmak için,
polimerler kullanılarak yapılan kablolar ile kaplanır.
Bunun sebebi, yalıtkan olmalarının yanı sıra, esneme
özelliğine de sahip olmalarıdır.
Nobel Ödüllü
Buluş
Alan J. Heeger, Alan G. Mac Diarmid ve
Hideki Shirakawa adlı bilim adamları plastiğin bir
anlamda kendisi ile özdeşleşmiş olan yalıtkanlık
özelliğini değiştirmeyi başardılar. Artık polimer de
(poliasetilen) hemen hemen bir metal kadar iletken hâle
getirilebiliyor. Nitekim bu büyük başarı 2000 yılında
Nobel Kimya Ödülü'ne layık görüldü.
1977 yılında
Shirakawa, Mac Diarmid ve Heeger; poliasetilen
filmlerinin; klor, brom ve iyot buharlarıyla reaksiyonu
sonucu, bu filmlerin ilk hallerinden 109 kat daha fazla
iletken olabildiklerini gördüler. Bu metodla
poliasetilenin iletkenliğini 105 S/m2'ye kadar
çıkardılar. Elektrik kablolarında yaygın olarak
kullanılan bakırın iletkenliği ise, 108 S/m2
civarındadır.
Elektronik Teknolojisinde Büyük
Değişimler
Bilim adamları iletken
plastiklerin teknoloji dünyasında büyük değişikliklere
yol açacağına inanıyorlar. Bu plastikler daha hafif daha
küçük devre elemanları üretiminde kullanılabileceği gibi
radara yakalanmayan hayalet uçakların yapımında da
kullanılabilecek. Ayrıca bazı iletken polimerlerin
elektrokromik özellikleri, bu polimerlerin; yazın, güneş
ışığı altında kararan "akıllı pencereler"de kullanımına
imkân sağlamaktadır. 1977'de iletken polimerlerin
keşfinden sonra, iletken polimer bilimi, birçok dalda
hızla gelişmeye başlamıştır. Son olarak, yüksek saflıkta
polimerler sentezlendikçe, yarı iletken polimerler
elektronik devrelerin yapımında kullanılmaya
başlanmıştır. Yakın bir zamanda elektronik devrelerin
temel parçaları olan transistorlar, FET'ler ve
fotodiyotlar iletken plastiklerden yapılacak.
Askerî sahada ve uzay teknolojisinde kullanılan
araçların hafif olması çok önemlidir. Eğer elektronik
devreler ve bataryalar polimerlerden yapılabilirse,
kullanılan bu araçların ağırlığı yaklaşık % 90 oranında
azalacaktır. Öyle ki ileride motor blokları
alüminyumdan, birçok aksamı sert plâstikten ve elektrik
devreleri iletken polimerlerden yapılan bir otomobili,
tek elle itebilmek mümkün olacaktır.
Günümüzde
nanoteknolojiye yönelik büyük bir çalışma var. Ancak
Nanoteknoloji ile uğraşanların karşısında temel bir
sorun var: Nanoteknoloji ile yapılan devreleri
birbirine, ya da bizim kullanabileceğimiz makro
büyüklükteki sistemlere bağlamak. Şu an kullanılan bakır
tellerle böyle bir şeyi yapmaya çalışmak gemi halatını
dikiş iğnesine bağlamaya benziyor. Üstelik normal kablo
(ilkten) bağlantılarını naoteknoloji de kullanılacak
boyutlara indirdiğinizde iletkenlik özellikleri
değişiyor ve kendilerinden beklenen görevi yerine
getiremeyebiliyorlar. İşte bu noktada plastik
iletkenlerin görevi ortaya çıkıyor. Çünkü iletken
plastikler küçültülerek kullanıma daha müsaitler üstelik
onlar küçültüldüklerinde görevlerini aksatmıyorlar. Eğer
bu gerçekleştirilebilirse, büyük bir ihtimalle
mikroskobik boyuttaki devreler iletken polimer telleri
ile birbirine bağlanacak ve bu devrelerin boyutlarını
200 nanometreden 0,2 nanometreye indirmek mümkün
olabilecektir. Boyutlardaki bu düşüş bilgisayarların
hızını ve hafızasını 108 kat artırabilir. Böyle bir
gelişme, günümüze kadar devam eden, kırk yıllık
bilgisayar teknolojisindeki gelişmeye eşit olacaktır.
Haliyle iletken polimerler, moleküler elektronik
dünyasında, çok önemli bir role sahip olabilir.
Kısa bir süre öncesine kadar, hiç kimse
elektrikten korunmak için kullanılan bir malzemenin,
elektrik iletiminde başrolü oynayabileceğini
düşünmemişti. İletken polimerler artık günlük
hayatımızda yer bulmaya başladılar. Bilim adamları
atomdaki yaratılış özelliklerini öğrendikçe daha birçok
yeni materyali üretme imkânına kavuşacaktır.
Atomun şekli, hareketi, yapısı ile ilgili
yapılan çalışmalar, tüm evrende olduğu gibi atomda da
kusursuz bir düzen, şaşmaz bir denge ve bilinçli bir
tasarım olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Yüce Allah
atomu, maddelerin optik, mekanik, iletkenlik, manyetik
özelliklerinİ belirleyecek şekilde yaratmıştır.
Atomlarla ilgili yapılan bilimsel her yeni çalışma hem
Allah'ın, üstün yaratışının delillerini görmemize vesile
olmakta hem de yeni malzemelerin keşfine ışık
tutmaktadır.
Kaynak : www.harunyahya.net - Yazar : Harun Yahya