Bugün;

 

www.egitimcilersitesi.8k.com


BENİ ÇOK KIZDIRDIN!*

 

 

Dr. Aynur YILMAZ

Çocuklarımız istemediğimiz davranışlarda bulunduğunda genellikle ne hissettiğimizi düşünmeyiz. Hemen sen-dilini kullanır ve “Şimdi dayağı yiyeceksin’’, “Beni rahatsız etmeyi bırak’’ gibi emir ve gözdağı veren iletiler göndeririz. Oysa ben-diliyle konuşurken duygularımızın ne olduğunu bilmemiz gerekir. “Kızgın mıyım, korkuyor muyum, endişeli miyim, hayal kırıklığına mı uğradım, utanıyor muyum?’’

Uzmanların önerisine göre tanıdığımız duyguları bir liste halinde yazın. Eğer yirmi ayrı duyguyu sıralayabiliyorsanız, duygularınızı tanımada başarılı sayılırsınız. Başımızın en çok dertte olduğu duygumuz ise, kızgınlık. Diğer duyguların tersine kızgınlık doğrudan karşımızdakine yöneliktir. “Kızgınım’’ çoğunlukla “Sana kızgınım’’ ya da “Beni kızdırdın’’ anlamına gelen bir sen-iletisidir. Çocuk kendini suçlanmış hisseder. Oysa kızgınlığın ardında başka duygular var. Kızgınlık genellikle daha önce yaşanmış bir duygudan sonra gelişir. Örneğin:

- Anne büyük bir markette çocuğunu kaybetmiştir. İlk duygusu korkudur. Çocuğu bulunca içinden “Çok şükür, bir şeyi yok’’ deyip rahatlar. Ama çocuğa dönüp “Yaramaz! Sana yanımdan ayrılma demedim mi? Beni çok kızdırdın!’’ der.

- Çocuk zayıflarla dolu karnesini getirir. Annesinin ilk duygusu hayal kırıklığıdır. İkincil duygusu ise kızgınlıktır.

Burada dikkat etmemiz gereken en önemli nokta, çocuklarımıza ikincil duygular yerine ilk duygularımızı söylemektir. Herhangi bir şeye kızdığımızda hemen kendimize dönüp, gerçek duygumuzu araştırmalıyız. “Gerçekte ne hissediyorum? Çocuğumun davranışı bende korku mu, utanma mı, hayal kırıklığı mı yarattı?’’ Eğer gerçek duygumuza ulaşıp, bunu çocuğumuza iletirsek, çocuğumuzun davranışını değiştirme olasılığına kavuşuruz. Böylece kızgınlık ortadan kalkar. Dikkat etmemiz gereken diğer bir nokta da  ben-iletişimi eksiksiz kullanmaktır: Kabul edilmeyen davranışı tanımlamak, bu davranışın üzerimizdeki somut etkisi. Örneğin, anne kazak almak için oğluyla mağazaya gider.

Anne: Ahmet, bunu dener misin?

Ahmet: Hayır, istemiyorum.

Anne: Ama denemezsen bu kazağı nasıl alırız? Üstüne uyacak mı merak ediyorum.

Ahmet: Hayır, giymek istemiyorum.

Anne: Oğlum, çok kızıyorum, şunu dener misin?

Sonuçta anne vazgeçer. Oğluna uyacağını düşündüğü kazağı alı, mağazadan çıkarlar.

Şimdi de Ahmet’in davranışını değiştirme olasılığı yaratacak bir ben-iletişimi düşleyelim:

Anne: Bu kazağı denemediğin için, onu almaya korkuyorum. Çünkü uymazsa değiştirmek için tekrar buraya gelmem gerekecek.

Burada anne Ahmet’e duygularını ve davranışının neden sorun yarattığını anlatmaktadır.

Hepimizin amacı çocuklarımızın istenmeyen davranışlarını değiştirmek. Çocuklarımıza kızdığımızı ve kabul etmediğimizi söylemek yetmez. Neden kabul etmediğimizi onlara anlatmalıyız. Çünkü çocuklarımız değişmek için güçlü bir neden duymak isterler.

* 20 Haziran 2001 tarihli Yeni EVRENSEL gazetesinin “EVRENSEL Kadın” ekinden alınmıştır.