Dr.
Aynur YILMAZ
Çocuklarımız
istemediğimiz davranışlarda bulunduğunda genellikle ne hissettiğimizi
düşünmeyiz. Hemen sen-dilini kullanır ve “Şimdi dayağı
yiyeceksin’’, “Beni rahatsız etmeyi bırak’’ gibi emir ve gözdağı
veren iletiler göndeririz. Oysa ben-diliyle konuşurken duygularımızın
ne olduğunu bilmemiz gerekir. “Kızgın mıyım, korkuyor muyum, endişeli
miyim, hayal kırıklığına mı uğradım, utanıyor muyum?’’
Uzmanların
önerisine göre tanıdığımız duyguları bir liste halinde yazın. Eğer
yirmi ayrı duyguyu sıralayabiliyorsanız, duygularınızı tanımada başarılı
sayılırsınız. Başımızın en çok dertte olduğu duygumuz ise, kızgınlık.
Diğer duyguların tersine kızgınlık doğrudan karşımızdakine yöneliktir.
“Kızgınım’’ çoğunlukla “Sana kızgınım’’ ya da “Beni
kızdırdın’’ anlamına gelen bir sen-iletisidir. Çocuk kendini suçlanmış
hisseder. Oysa kızgınlığın ardında başka duygular var. Kızgınlık
genellikle daha önce yaşanmış bir duygudan sonra gelişir. Örneğin:
-
Anne büyük bir markette çocuğunu kaybetmiştir. İlk duygusu korkudur.
Çocuğu bulunca içinden “Çok şükür, bir şeyi yok’’ deyip
rahatlar. Ama çocuğa dönüp “Yaramaz! Sana yanımdan ayrılma demedim
mi? Beni çok kızdırdın!’’ der.
-
Çocuk zayıflarla dolu karnesini getirir. Annesinin ilk duygusu hayal kırıklığıdır.
İkincil duygusu ise kızgınlıktır.
Burada
dikkat etmemiz gereken en önemli nokta, çocuklarımıza ikincil duygular
yerine ilk duygularımızı söylemektir. Herhangi bir şeye kızdığımızda
hemen kendimize dönüp, gerçek duygumuzu araştırmalıyız. “Gerçekte
ne hissediyorum? Çocuğumun davranışı bende korku mu, utanma mı,
hayal kırıklığı mı yarattı?’’ Eğer gerçek duygumuza ulaşıp,
bunu çocuğumuza iletirsek, çocuğumuzun davranışını değiştirme
olasılığına kavuşuruz. Böylece kızgınlık ortadan kalkar. Dikkat
etmemiz gereken diğer bir nokta da ben-iletişimi
eksiksiz kullanmaktır: Kabul edilmeyen davranışı tanımlamak, bu
davranışın üzerimizdeki somut etkisi. Örneğin, anne kazak almak için
oğluyla mağazaya gider.
Anne:
Ahmet, bunu dener misin?
Ahmet:
Hayır, istemiyorum.
Anne:
Ama denemezsen bu kazağı nasıl alırız? Üstüne uyacak mı merak
ediyorum.
Ahmet:
Hayır, giymek istemiyorum.
Anne:
Oğlum, çok kızıyorum, şunu dener misin?
Sonuçta
anne vazgeçer. Oğluna uyacağını düşündüğü kazağı alı, mağazadan
çıkarlar.
Şimdi
de Ahmet’in davranışını değiştirme olasılığı yaratacak bir
ben-iletişimi düşleyelim:
Anne:
Bu kazağı denemediğin için, onu almaya korkuyorum. Çünkü uymazsa değiştirmek
için tekrar buraya gelmem gerekecek.
Burada
anne Ahmet’e duygularını ve davranışının neden sorun yarattığını
anlatmaktadır.
Hepimizin
amacı çocuklarımızın istenmeyen davranışlarını değiştirmek. Çocuklarımıza
kızdığımızı ve kabul etmediğimizi söylemek yetmez. Neden kabul
etmediğimizi onlara anlatmalıyız. Çünkü çocuklarımız değişmek için
güçlü bir neden duymak isterler.
|