KARNEDEKİ
BAŞARI ÖĞRENCİ KADAR,
ÖĞRETMEN
ve ANA BABALARIN DA BAŞARISIDIR!*
Dr.
İlhami FINDIKÇI (Davranış
Bilimleri Uzmanı)
Okuldan
karne alacak milyonlarca öğrenci kadar onların
anne-babaları hatta yakın çevrelerinde bulunan diğer
insanlarda karne heyecanı yaşıyor.
Karne,
eğit-bilim açısından kabaca belirli bir eğitim-öğretim
süreci sonunda öğrencinin çalışmalarını herkesin
anlayabileceği şekilde belirleyen bir değerlendirmedir.
Ölçme ve değerlendirme, eğit-bilimin son derece önemli
ve temel konuları arasında yer almaktadır. Ancak bu yazıda
karnenin aile ortamında anne-baba-çocuk ilişkilerine
etkisi üzerinde durmak ve bazı önerilerde bulunmak
istiyoruz.
-
Karne,
öğretmenlerin bir öğretim yılı boyunca verdikleri eğitim-öğretimin
ve yaptıkları ölçme-değerlendirme çalışmalarının
en genel sonuçlarını içermektedir. Performansının değerlendiriliyor
olması doğal olarak öğrenciyi heyecanlandırır. Bu dönemde
çocuk sıkılabilir, günlük alışkanlıklarında davranışlarında
küçük değişiklikler, hırçınlıklar, aşırılıklar
görülebilir.
-
Karne
yoluyla değerlendirmenin çocukta oluşturacağı kaygı,
onun pasifize olmasına çevresiyle kurduğu ilişkilerin
bozulmasına hatta beslenme düzeninin bozulmasına bile yol
açabilir.
-
Değerlendirmenin
temel amacı, eğitim-öğretim uygulamaları yoluyla öğrenciye
kazandırılan bilgi ve becerilerin düzeyini belirlemektir.
Tüm öğretmenlerin değerlendirmeyi objektif esaslara göre
yapma gayreti içinde olduklarını düşünüyoruz. Bununla
birlikte her ölçme değerlendirme sürecinde olduğu gibi
öğrenciyi notla değerlendirmede de olayın bir sübjektif
yönü olduğu unutulmamalıdır.
-
Ne
yazık ki bazı anne-babaların karne sonuçlarını bir koz
olarak, bir baskı aracı hatta bir küçük düşürme aracı
olarak gördüklerini gözlüyoruz. Karnedeki sonuçların
öncelikle çocuğun çalışmalarının sonucu olduğu doğrudur.
Ancak çocuğun çalışmalarını etkileyen daha doğrusu
başarısını etkileyen bir çok faktörün bulunduğu bir
gerçektir.
-
Her
çocuğun kendisine has olduğu farklı kişilik, zekâ ve
gelişim özelliklerine sahip olduğu unutulmamalıdır.
Yanlış olduğu bilinmesine karşılık çocukların
birbirleri ile karşılaştırılması alışkanlığını
bir çok anne-baba halen sürdürmektedir.
-
Karne,
çocuğun başarısı olduğu kadar aynı zamanda öğretmenin
ve anne-babanın da başarısıdır. Çünkü, yapılan
bilimsel araştırmalar, normal çocuklardaki okul başarısızlığının
en önemli nedenleri arasında uygun olmayan öğretim yöntemi
ve uygun olmayan aile ortamını öncelikle göstermektedir.
-
Şu
halde çocuğun başarısızlığı söz konusu ise bunun
nedenleri üzerinde durulmalıdır. “Az çalışma” tek
neden olmaktan çıkarılmalıdır.
-
Anne-baba
çocuğun karnesine ilişkin değerlendirmelerde bulunurken,
bu konuda konuşurken çocuğun kişiliğini değil sadece
ders başarısını konuştuğunun farkında olmalıdır.
-
Çocuğuyla
yakından ilgili anne-baba karneden önce onun başarısı
hakkında bilgi sahibidir. Öğretmenlerini tanır. Onlarla
iletişim halindedir. Çocuğunu yakından izler. Dolayısıyla
karne aile ortamında aşırılıkların yaşanmasına neden
olmaz.
-
Anne-baba
her şeyden önce çocuğunu tanımalı, ona güvenmeli ve
onu sevmeli. Karnedeki notların anne-babalık sevgisini
belirleyen rakamlar olmadıkları çocuğa
hissettirilmelidir.
-
Başarı
gibi başarısızlık da çocukla karşılıklı konuşulmalı.
Başarı durumunda da başarısızlık durumunda da çocuğun
iyi olduğu derslerden küçük bile olsa, başarılarından
hareket edilmeli. Çocuğun önündeki engeller büyütülmemeli
bu engelleri görmesi sağlanmalı ve nasıl aşılacağı
konusunda rehberlik edilmelidir, desteklenmeli, motive
edilmelidir.
-
Başarısızlık
durumunda bunun nedenleri çocukla birlikte aranmalı ve
uygun çözümler üretilmelidir. Anne-babanın çözümleri
her zaman çocuğa uymayabilir. Önemli olan öğrencinin
kendi başarı durumunu düşünmesi, çözümler geliştirmesidir.
-
Tatil,
boşuna geçirilen bir zaman olmamalıdır. Çeşitli
dersleri zayıf olan çocukların tatilde, açıklarını
kapatacak biçimde bir program hazırlatmaları sağlanabilir.
-
Ders
başarısızlığı olsun ya da olmasın öğrencinin tatil
süresi için iyi bir zaman plânlamasına ihtiyacı vardır.
Ne yazık ki bu konuda da aşırılıklar yaşıyoruz ve
zaman yönetimine dikkat etmiyoruz. Zaman ve plân kavramının
küçük yaşlarda yerleşmesi için tatilin plânlanması büyük
önem taşır. Tatil, çocuk ve genç için başıboş bir dönem
ve istediğini yapabildiği, zamanını sokaklarda geçirebileceği
bir dönem olmamalıdır. Çocukla birlikte yapılacak bir
tatil programı, başarısız olduğu derslere yeniden
bakmayı, sistemli çalışmayı, oyun ve eğlenceyi,
okulların açık olduğu zamanlarda yapılamayan bazı gezi
ve benzer etkinlikleri yapmayı içermelidir. Ayrıca tatil
dönemlerinde yetişkinlerin çocuklara daha çok zaman ayırmaları
gerektiği de unutulmamalıdır.
*
Kaynak:
Yaşadıkça Eğitim/45/1996
|