Babüsselam:
Fatih Sultan Mehmet zamanında yaptırılan kuleli kapının önündeyiz. Bu kapının diğer adı "Babüsselam". Kapıdan içeri girmeden önce kapı yönünde sağda birkaç tane sütun göreceksiniz. Bu sütunların adı "İbret Taşları" . Osmanlı da ölüm cezasına çarptırılan bazı isyancıların başları burada ibret olması için sergileniyordu.

 
Mutfak:
İçeriye girdiğimizde öncelikle sağ tarafa doğru yöneliyoruz. Burada gördüğümüz binaların çatıları bacalarla süslü ve bu bacalı çatılar Topkapı Sarayının simgesi haline gelmiş durumda. Burası tahmin edeceğiniz üzere mutfak kısmı. Birdönem binlerce kişinin doyurulduğu bu mekanlarda şimdi paha biçilmez Osmanlı mutfak ürünleri sergileniyor. Porselen ve cam ürünlerin birkısmı o dönemde değişik ülke hükümdarlarınca hediye olarak gönderilmiş. Bu kolleksiyonun en dikkat çeken bölümünü ise Çin porselenleri oluşturuyor.
 
Ahırlar:
Mutfak bölümünün tam karşı kısmında, kapıdan girince sol tarafta kalan bölümde saray ahırları yer alıyor. Bir dönem padişaha ait seçme atların barındığı bu bölümde şimdi çeşitli arabalar sergileniyor.
 
Harem:
Ahırlan yönünde ilerliyoruz. Karşımıza çok kompleksli bir yapı çıkıyor. Burası Harem. Gerçi haremin asıl kapısı burası değil ama günümüzde hareme girmek isteyen ziyaretceler içeriye buradan alınıyorlar. Bizlerde bu nedenle haremi bu kısımda anlatmayı uygun bulduk.
Burada, hakkında birçok tartışma olan haremi anlatmayacağız. Fakat yer olarak haremin yanından geçerken harem ve tartışmalı konumu hakkında birkaç kelam etmeden de geçemeyeceğim.
 
Birkere harem birkısım insanların düşündükleri gibi padişaha has bir bölüm değildi. Haremde padişahın ailesinin dışında farklı amaçlarla orada bulunan birçok bayanda bulunuyordu. Bu hiyararşi içinde herkesin vazifesi belli idi ve harem için bir bayanlar okulu da denebilirdi.
 
Babüssaade:
Adından da anlaşılacağı üzere bu kapı mutluluk kapısı. Bu kapıyla birlikte Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusunu da geride bırakıyoruz. Önümüzde üçüncü avlu var. Az önce söylediğim gibi buradan sonra artık sarayın daha özel bölümleri başlıyor. Bu kapının bir hususiyeti de sadece padişahın at üzerinde geçebilmesi. Padişah dışındaki devlet adamlarının ise bir kısmı buradan girebiliyorlar.
Buradan gelip geçen birçok ziyaretçinin aklına bile getirmediği bir manzara var ki her buradan geçişte aklıma gelir ve içimi sızlatır. Bu kapıdan destursuz geçilmez dedik ama geçenler de olmuştu. Genç Osman'ın yeniçeri ocağını kaldıracağını öğrenen yeniçeriler hunharca saraya dalmışlar, içeriye girerek 2.Osman'ı idama götürmüşlerdi. Böyle ikinci bir vak'a da sultan üçüncü Selim'in öldürülmesi sırasında oldu. Onu kurtarmak isteyen Alemdar Mustafa Paşa kuvvetleri de yine bu kapıyı kırarak içeriye girmişlerdi.
Bu kapının bana hatırlattığı acı bir hatıra da "Ayak Divanı" olaylarıdır. İsyan eden yeniçerilerle padişahın pazarlıkları yine burada olurdu. Zaman zaman bu divanlarda padişahı öldürmeye bile teşebbüs ederlerdi. Cülüs merasimleri ile padişahın para dağıtma olayı burada yapılırdı.
Babüssaade'nin önünde bir de flama asma yeri göreceksiniz. Burası Hz. Muhammed'in Sancağ-ı Şerif'inin asıldığı yerdir. Ordu sefere çıkacağı zaman sancak buraya çıkarılırdı.
 

 
Arz Odası:
Kapıdan girer girmez arz odası ile karşı karşıya geliriz. Divan toplantısı bittikten sonra sadrazam başta olmak üzre divan üyeleri buraya gelir ve vardıkları sonuçları sultana arz ederlerdi. Yabancı elçilerde burada törenle kabul olunurlardı. Bu oda, Fatih Sultan Mehmet döneminde Edirne Sarayının arz odası model alınarak yapılmıştı.
 
Kütüphane:
Arz Odasının hemen arkasında 3.Ahmet'in 18.yy başlarında yaptırdığı zarif kütüphane binası görülür. Saray içinde değişik zamanlarda değişik yerler kütüphane olarak kullanılmıştır. Sanıyorum kütüphanenin en son kullanım yeri burasıdır.
 
Enderun:
Avlunun güneydoğu köşesini oluşturan binalar Enderun olarak kullanılmaktadır. Enderun bilindiği gibi Osmanlı Devletinin en yüksek eğitiminin verildiği okuldu. Ve buradan mezun olanlar devlet kadrolarına alınırlardı. Bu okula kayıt yapılması için kesinlikle hiçbir ayırım yapılmaz sadece kişinin zekasına bakılırdı. Osmanlı Devletini yöneten birçok ünlü devlet adamı ve ilim erbabı buradan mezun olmuşlardı. Sokullu Mehmet Paşa ve Evliya Çelebi bunlara örnek olarak gösterilebilir. Enderun'un yayıldığı bazı odalar bugün müze idaresi tarafından kullanılmaktadır.
 
Kostüm Bölümü:
Enderunun kapladığı alanlardan biri olan bu yer ise Osmanlı Padişahlarının elbiselerinin sergilenmesi amacıyla kullanılıyor. Değişik dönemlerde Osmanlı Padişahlarının çocukluk, gençlik, tören vb. hatırası olan bu elbiseler gerçekten görmeye değer.
 
Silah ve Hazine Bölümü:
Kostüm bölümünden ilerlemeye devam edelim. Bu kapıyla aynı hizada karşımıza yeni kapılar çıkacaktır. Burası silahların sergilendiği bölümler. İçeride gerçekten görmeye değer parçalar var. Öncelikle karşınıza çıkan kılıçların sergilendiği bölüm bu kılıçları dönem dönem ayırmış. Emevi, Abbasi, Memlüklü vb. devletlere ait değişik dizaynlara sahip kılıçları inceleyebiliyorsunuz.