Asya Krizi ve sonuçları

IMF programı çökertiyor

1997'de Tayland'da başlayan kriz, Malezya, Endonezya ve Filipinler'e de sıçradı. Bu dört ülke "Asya kaplanları" olarak anılıyordu, IMF programlarının uygulandığı ve düşük enflasyon ve yüksek büyüme hızları nedeniyle örnek gösterilen ülkelerdi.

Kriz patlamadan önce bu dört ülkenin de dış borçlanmaları yüzde 100'den fazla artmıştı.1997 krizi ile yeniden çok büyük miktarlarda borçlanmaya gitmek zorunda kaldılar ve borçları geri ödemede ciddi sıkıntı çektiler.

Krizin boyutları

1997 öncesinde yüksek büyüme hızına sahip olan bu dört ülke, toplamda ekonomik olarak büyümüş olsa bile gelirin sınıflar arasında dağılımına bakıldığında, durum diğer üçüncü dünya ülkelerinden farklı değildi. İhracatları daima ithalatlarından fazla oldu. Orta sınıf çöktü ve zenginlerle yoksullar arasındaki fark kısa zamanda yüzlerce kat arttı. Büyümeden yoksullar faydalanmadı, tersine yaşam standartları büyük bir hızla düştü. Hepsi de devalüasyonla karşı karşıya kaldı. IMF ve Dünya Bankası'ndan öncesine oranla daha yüksek faizlerle borçlanma yoluna gittiler ve IMF'nin bütün koşullarına boyun eğdiler.

Kriz, Ekim 1997'de Hong Kong'a ve Kore'ye sıçradı. Japon ekonomisi etkilendi. Kasım başında dünya borsaları sarsıldı. 27 Ekim 1997'de Wall Street borsası krizin etkisini kırmak için iki kez durduruldu, bugün "kara pazartesi" olarak anılıyor.

Kriz çalışanları kısa sürede vurdu. dört ülkede 350 milyon insanın alım gücü hızla düştü, 1998 başında, iki milyon üç yüz bin Endonezyalı, bir milyon Malezyalı, bir milyon yedi yüz bin Taylandlı işini kaybetti.

Kore'de IMF politikaları

Kriz, Kasım 1997'de dünyanın 11. büyük ekonomisi olan Kore'yi de vurdu. Kriz'e kadar neo-liberal politikanın savunucuları Kore'ye övgüler düzerken, aniden fikirlerini değiştirdiler ve eleştirmeye başladılar. Krizin nedenini Kore'nin liberal politikaları reddetmesi olarak göstermeye çalıştılar. Kore'nin krizden etkilenmesinin nedeni neo-liberal politikaları uygulaması idi.

1994'te Kore ithalata yönelik engelleri kaldırmaya başladı. 1994-1998 döneminde özelleştirilmesi öngörülen 133 kamu kurumundan 16'sı 1996'ya gelindiğinde özelleştirilmişti. Sermaye hareketlerinin önünü açacak olan tedbirlerin önemli bir bölümü hayata geçirilmişti. IMF yöneticileri Kasım 1996'da yayınladıkları raporda Kore'den övgüyle söz ediyorlardı.

Krizin faturası çalışanlara kesilmeye çalışıldı. İş yasaları değiştirilerek işten çıkarmalar kolaylaştırılmak istendi. Kore işçi sınıfı örgütlü ve Asya'nın en yüksek ücretini alan işçi sınıfı. Genel greve giden işçiler yasanın kendi lehlerine düzeltilmesini sağladılar.

11 Ağustos ile 17 Aralık 1997 arasında Seul borsası yüzde 96.5 oranında düştü. 2 Temmuz 1997 - 8 Ocak 1998 arasında Kore parası dolar karşısında yüzde 96.5 değer kaybetti. Kore ekonomisi rekabet gücünü yitirdi ve IMF'nin her dediğini yapacak hale geldi

Krizin Tayland, Endonezya ve Kore üzerindeki etkileri

Bir çok finans kurumu kapatıldı, Kore'ye özgü olan büyük şirket toplulukları (chaebol) parçalandı, faiz oranları aniden arttı, yatırım projelerinden vazgeçildi, merkez bankası hükümet karşısında özerkleştirildi.

Hükümet IMF ve Dünya Bankası'nın vesayeti altına girdi. Düzenli olarak rapor vermeye başladılar. Krizden sonra Asya şirketleri, yabancı yatırımcılarca çok ucuza kapatıldı. Krizle beraber kaçan yabancı sermaye, kriz sonrasında eskisine oranla çok daha avantajlı şartlara kavuştu.

Malezya

Malezya kriz sonrasında IMF programını uygulamayı reddetti. Diğerleri hala toparlanamamış iken Malezya ekonomisi kendisini daha kısa sürede toparladı. Malezya Başbakanı, 1997 sonrasında spekülasyon yapan büyük finans gruplarının suç teşkil eden rolü üzerine açıklamalar yaptı, IMF yardımını reddetti. Çeşitli üçüncü dünya ülkelerini bir araya getirerek sanayileşmiş ülkeler üzerinde baskı yapmayı amaçlayan toplantılar düzenledi.

Malezya kısa süreli de olsa durumunu düzeltti ama uyguladığı politikalar bir çözüm değil. Uluslararası sermayeye karşı yerli sermayeyi korumaya yönelik önlemler alması ve göçmen işçileri sınır dışı etmesi sorunu çözmüyor. Çalışanlar ve yoksullar açısından değişen bir şey yok.

IMF politikalarına ve kapitalist sistemin ürettiği yıkıma karşı ulusal kalkınmacı modelle ve milliyetçilikle çözüm üretilemez. Çözüm IMF'ye ve kapitalizme karşı olan öfkenin aşağıdan hareketiyle çeşitli kazanımlara ulaşması ve sistemi alaşağı etmesinde.

Sorumlu IMF

1994'de Meksika krizi sonrasında ulusal ekonomileri denetleyen bir sistem oluşturduğunu iddia eden IMF bir daha böyle bir krize yol vermeyeceğini söylerken Asya krizi patlak verdi.

Sadece dört ülke ile sınırlı kalmayıp, tüm Asya'yı ve dünyayı etkiledi.

1980'den 1997'ye kadar bu dört ülke ekonomisi IMF ve Dünya Bankası tarafından bütün üçüncü dünya ülkeleri- ne örnek gösterildi. Bu tutum ancak krizle birlikte değişti.

Kriz sonrasında Malezya ve Filipinler'de spekülatif sermayeye yönelik öfke dolu açıklamalar oldu ve IMF'ye karşı hava hızla yaygınlaştı. Ama şimdilerde tartışılan "toplumsal patlama" denilen şey Endonezya'da ortaya çıktı. Suharto devrildi, arkasından iki devlet başkanı daha devrildi. Yoksulların hareketi, öğrenciler ve işçilerin hareketiyle birleşti, ücretler yükseldi, örgütlenmenin önündeki bir çok engel ortadan kalktı. Endonezya'da mücadele hâlâ sürüyor.

Kriz kimin işine yarıyor?

Asya krizinden G-8'ler özellikle de Amerikan sermayesi büyük kazançlar elde etti ve siyasal etkilerini de pekiştirdiler. Krizden etkilenen çalışanlar ve yoksullar oldu. IMF ve Dünya Bankası kriz sonrasında yeni krediler verdi ama bu krediler dış borç ödemelerinde kullanıldı. Yani para verilen yere geri ödendi, borç azalmadı katlanarak arttı ve arkasından ekonomik siyasi bağımlılık güçlendi, yerel sanayiler, tarım çöktü ve Asya uluslararası sermaye için daha kolay bir pazar haline geldi.

Asya krizi ve Türkiye'nin krizi

Türkiye'de yaşanan kriz öncesi ve sonrası ile Asya Kaplanları'nın yaşadığı kriz benzer gelişmeler gösteriyor. Çünkü aynı program Türkiye'de de uygulanıyor. Dış borç miktarı son bir kaç yıl içerisinde 100 milyar doları aştı ve kişi başına gelir düzeyi 2000 dolar seviyesine indi. Son altı ayda 1.5 milyon insan işsiz kaldı. Her gün 10 bin kişi işsiz kalmaya devam ediyor. 12 banka kapatıldı. Binlerce işyeri kapandı ve orta sınıflar yıkımla karşı karşıya kaldı. Reel ücretler yüzde 50'nin üzerinde geriledi. Yüzde 80'in üzerinde devalüasyon yapıldı ve doların yükselişi devam ediyor. Her an yeni bir kriz kapıda.

Türk hükümeti IMF'nin ve Dünya Bankası'nın vesayetini koşulsuz kabul etmiş durumda.

Artık dünyada yıkımın nedeninin neo-liberal politikalar olduğu daha çok insan tarafından dile getiriliyor. Endonezya buna iyi bir örnek.

Arjantin'de mücadele giderek büyüyor. IMF'ye ve onun programının uygulayıcısı olan hükümete karşı birikmiş öfke parça parça sokağa taşıyor. IMF politikalarını emekçilerin lehine püskürtmek ve kazanımlar elde etmek mümkün.

Funda Baysal

Sosyalist İşçi Anti Kapitalist Kadın Özgürlüğü Troçkizm
DSİP Tartışma Forumu
IMF'ye Hayır! e-Grup