Küreselleşme
kadınlara ne vaat
ediyor?
Küresel
direniş
ve kadınlar
Uluslararası Çalışma Örgütü ILO'nun yaptığı
araştırmaya göre, 1997 yılında ortaya çıkan Asya-Pasifik krizi, özellikle
kadın işçilerin iş garantilerini ortadan kaldırırken, yüksek ücretli işleri
düşük ücretli hale getiriyor.
Kriz sonrası, Güney Kore'de normal işlerde
çalışan kadın işçilerin oranı yüzde 20 azalırken, bu oran erkek işçilerde
yüzde altıda kaldı. Filipinler'de kadın işsizlerin oranı yüzde 15 artarken,
erkek işsizlerin oranı yüzde 12 arttı.
Endonezya'da durum biraz farklılık göstererek
erkek işsizlerin oranı yüzde 27 artarken, kadın işsizlerin oranı sadece
yüzde 14 arttı. Ancak hem kentlerde hem de kırsal kesimlerde kadın işçilerin
ücretleri erkek işçilerin ücretlerine göre daha hızlı düştü.
Piyasa ekonomisine geçişte de eski Doğu Bloku
ülkelerinde kadın işçilerin sayısı azaldı. Çalışan kadınların sayısı 1985-1997
yılları arasında Macaristan'da yüzde 40, Estonya'da yüzde 31, Litvanya'da
yüzde 33, Rusya'da yüzde 21, Slovenya'da yüzde 16, Çek Cunmhuriyeti'nde
yüzde 12 ve Polonya'da yüzde 13 azaldı.
Üretim süreçlerinde yeniden yapılanma
ve kadın emeği
Uluslararası işbölümü ve firma bazında üretim
süreçlerinde yeniden yapılanmaya gidilmesinin kadın işçilerin istihdamına
etkisi son derece olumsuz. Enformal sektörün son 20 yılda gösterdiği önemli
gelişmeyle birlikte eve iş verme oranında da büyük artışlar yaşandı. Bu
konuda yapılan araştırmalar, özellikle vasıfsız, evli ve çocuklu (dolayısıyla
"dışarda" iş bulma olanağı düşük olan) kadınların ya da kocalarının evin
dışında çalışmasını engellediği kadınların
eve iş verme sistemi içinde çok yaygın bir biçimde çalıştırıldığını göstermekte.
Yeni teknoloji ve kadın emeği
Brezilya'da büyük bir bilgisayar yazılım
firmasının bilgi hazırlama ve giriş işlemcilerinin yüzde 60'ında kadın
işçi istihdam edilmekte. Başka bir firmanın toplam yazılım işlemlerinin
yüzde 40'ında kadınlar çalışmakta.
Ancak, bilgi giriş işlemcilerinin yüzde 87'si
kadın iken, programlamacı ve analistlerin arasında sadece yüzde 37 oranında
kadın bulunmakta. İngiltere'de de 1980'de programlamacıların yüzde 23'ü
analistlerin ise sadece yüzde 10'u kadın işçilerden oluşuyor.
Yeni teknolojilerin uygulanmasının istihdama
direkt etkisi bir çok işçinin işini kaybetmesi biçiminde olmuştur. İşini
kaybedenlerin yarısı kadındır.
Brezilya'da tekstil sektöründe
1960-1975 yılları arasında modernizasyon aşamasında toplam istihdam düşerken,
erkek istihdamında değişiklik gözlemlenmezken, kadın işçi istihdamının
yüzde 24 gibi yüksek bir oranda düştüğü tespit edilmiştir.
Türkiye'de bir firmada yapılan araştırmaya
göre 1980-1993 yılları arasında firmanın gerçekleştirdiği yenilenme sonucunda
üretim yüzde 126 artmış, ihracat yaklaşık on misline fırlamışken, işçi
sayısı yüzde dört azalmış. 1980'de yüzde 23.5 olan kadın işçi oranı, modernizasyon
sonucunda 1990'da yüzde 19'a düşüyor.
Firmaların fason üretimi tercih etmesi, firmadaki kadın işçi sayısının
yüzde 83.3 daha gerilemesine neden olmuştur.
Eskiden üç-dört tezgaha bir işçi bakarken
artık 10 ya da daha fazla tezgaha bir tek işçi bakmakta. Bu nedenle dokuma
sektöründe yeni teknoloji genel olarak istihdamı azaltıcı etki yapmıştır.
Yerleşik kalıplar ise radikal bir biçimde değişmemiştir.
Yaygınlaşan yeni istihdam biçimleri
Kısmi çalışma, geçici işçilik, çağrı üzerine
çalışma, kendi hesabına çalışma, evde çalışma, hafta sonu çalışma, işin
paylaşılması, işin bölünmesi ve esnek çalışma saatleri gibi yeni istihdam
biçimleri, işgücü maliyetlerinin düşürülmesini gerektiren küresel rekabet
ortamında hızla yaygınlaşmakta. Bu istihdam biçimleri sendikalaşmanın
zor, hatta bazı
hallerde imkansız olduğu alanlardır.
Sanayileşmiş ülkelerde hizmetler sektöründe
ve küçük işletmelerde istihdam artıyor. Bu iki istihdam alanı, "esnek"
çalışma alanları sunduğu için kadın istihdam oranı da artıyor.
Avrupa Birliği'nde sanayide işgücünün yüzde
23'ü, tarımda yüzde 35'i kadınken, hizmetler sektöründe yüzde 46'sı kadındır.
İşsizlerin ise yüzde 52'sini kadınlar oluşturmaktadır.
Kadın işçiler, sendikaların güçlü olduğu
kamu sektörünün dışına itiliyor. Küresel rekabetin bir sonucu olarak dünyada
pek çok kadın çalışma yasalarının uygulanmadığı, sosyal korumanın olmadığı
ve sendikalaşmanın ise hiç girmediği ihracata yönelik serbest bölgelerde
çalışmaktadır. Bu alanlarda kadının sendikal üyeliği adeta imkansızlaşmaktadır.
Küreselleşme, savaş ve göç
Savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalan nüfusun
yüzde 80'inin kadın olduğu tahmin edilmektedir. Yoksulluğun ve ekonomik
krizlerin ortaya çıkardığı sorunlardan biri de ekonomik amaçlı göçlerdir.
Asya'da her yıl 800 bin kadın yoksulluğun
dayattığı zorunluluk nedeniyle yurtdışında çalışmak için ülkesini terk
ediyor.
1970'lerin sonunda Asya'daki toplam göçmen
sayısı içinde kadınlar yüzde 15 iken, 1987 yılında bu oran yüzde 27'ye
ve günümüzde yüzde 50'ye ulaşmış durumda.
Sonuç
Küreselleşme ve neo liberal politikaların
doğurduğu sonuçlar, kadın emekçileri erkeklerden çok daha fazla olumsuz
etkilemektedir. Kadınların kurtuluşu mücadelesi ile kapitalizmin gezegenimizi
yok etmesine karşı verilen anti kapitalist mücadelenin ortak
bir hedefi var: Küresel kapitalizm.
Bu nedenle, kadınlar küresel direnişin en
önünde yer almakta ve anti kapitalist mücadelenin önemli bir bileşenini
oluşturmaktadır.
•
Aynur Karaş
|