kRONİk
Liralarım döküldü
toplayamadım
İstanbul sokaklarında gördüğüm bir duvar
afişi para hakkında uzun uzun düşünmeye sevk
etti beni. Çevremdeki herkes gibi epeyce
bir zamandır zaten para hakkında sık sık düşünmek zorunda kalıyorum, sohbetlerde
gündeme geliyor, tartışma konusu oluyor. Geçtiğimiz bir hafta on gün içinde
tüp gaz, benzin ve tekel mamullerine yapılan zamlar vesilesiyle para daha
da yoğun olarak konu oldu. Gerçi otomobil kullanan tanıdıklarımın sayısı
artık iyice azaldı, ama arkadaşlarımın hemen hepsi sigara içiyor, bir
kısmı da bazen
yemek yiyorlar. Bu nedenle, tekel mamulleriyle tüp gaza hepimiz çok düşkünüz.
Dolayısıyla, tartışmalarımızın konusu çok zaman "para" oluyor; sanki hepimiz
iktisatçıymışız gibi enflasyon, faizler, batan bankalar, banka batıranlar
dilimizden düşmüyor. Hemen
her sohbet adeta bankalar arası bir zirve toplantısına dönüşüveriyor.
Bazen de konumuz "parasızlık" oluyor; bunu tartışmak için de zaten iktisatçı
olmak gerekmiyor, sigara içen veya yemek yiyen bir kişi olmak yetiyor.
Para ve parasızlık bu memlekette yaşayan
herkes için gündelik ve yakıcı bir tartışma ve yakınma konusu olduğuna
göre, bir siyasi teşkilatın, ister sağcı ister solcu olsun, bu konuda
afişler asması çok doğal. Ne var ki, gördüğüm duvar afişindeki para konusu
böyle bir konu değildi. Bankalardaki
paralarımızı kendi ceplerine aktaran hortumculara duyulan kitlesel öfkeyi
veya sabah işe gitmek için otobüs bileti alacak parayı bulamayanların
nefretini yansıtan bir yönü yoktu afişin.
"Dolar yasaklansın - Türk Lirası, Türk Bayrağı"
yazıyordu afişte. Sağ alt kenarı yırtılmış olduğu için, afişi hangi teşkilatın
asmış olduğunu bilemiyorum. Ama bahse girerim, sağcı, hatta belki de aşırı
milliyetçi bir örgüt olması gerek.
Bütün bu eylemlerde "Hükümet
istifa!" diye bağırıldığını duydum,
ama doğrusu "Dolar'a hayır!", "Dolar istemiyoruz!" sloganları bağırıldıysa,
ben işitmedim. Dahası, yine bahse girerim, eylemlere katılan herkes "Yüz
lira mı istersin, yüz dolar mı?" sorusuna aynen benim vereceğim cevabı
verecekti.
Türkiye'de yoksulluğa, işsizliğe, özelleştirmelere
karşı öfke duyan hiç kimse dolar ile lira arasında bir seçim yapmak gibi,
dolara karşı lirayı korumak, Türk bayrağını göndere çekmek gibi kaygılara
sahip değil. Öfkenin hedefi, IMF siyasetleri ve bu siyasetleri Türkiye'de
uygulayan hükümet. Üstelik, aynı siyasetlerin IMF tarafından dünyanın
dört bir tarafındaki düzinelerce ülkeye dayatıldığını herkes bildiği için,
kimse bu mücadelenin Türkiye'ye özgü olduğunu, Türk Lirası veya Türk bayrağı
ile ilgili bir mücadele
olduğunu düşünmüyor.
Yani IMF siyasetlerine karşı mücadele doğası
gereği uluslararası, enternasyonalist bir mücadele ve zaten Seattle'dan
beri tam da böyle gelişiyor. Bir gün Prag'da, ertesi gün Arjantin genel
grevinde, bir gün Nice'te, ertesi gün Cenova'da; uluslararası sermayenin
temsilcileri nerede toplansalar basılıyorlar, IMF siyasetleri nerede uygulansa
orada genel grev oluyor.
Tüm sosyalistlerin her zaman özledikleri,
bekledikleri uluslararası mücadele nihayet gerçekleşirken, bu mücadeleyi
daraltmak, hatta daraltmak bir yana dursun, hedef şaşırtmak herhalde sağcı
bir partinin işi olsa gerek. Uluslararası sermayeye karşı uluslararası
bir direniş yükselirken, bu direnişi Türk Lirası ve Türk bayrağı uğruna
yapmak su katılmamış milliyetçiliktir.
Örneğin, Cenova'da kapitalizmin tüm
dünyadaki etkilerine karşı gösteri yapanların arasında dolaşıp "Siz Türk
bayrağını savunuyor musunuz? Hayır mı? O zaman haydi bize eyvallah" demeyi
gerektirir.
Bir de şu var. Benim bildiğim kadarıyla,
para "evrensel değişim değeri"dir. Bunun teknik ayrıntılarını bir kenara
bırakırsak, metaların dolaşımını ve dolayısıyla tüccarların kar etmesini
kolaylaştırmak için ortaya çıkmış bir araçtır. Tüccarlar ve sermaye sahipleri
dışında diğer insanları para ancak "bende var mı yok
mu, karnımı doyurabiliyor muyum?" kadarıyla ilgilendirir. Emeğini satmak
zorunda olan insanlar için, yani ezici çoğunluk için, liraymış, dolarmış,
kurlar düşmüş, yükselmiş, fark etmez. Ben emeğimi satıyor ve sömürülüyorsam,
beni sömürenler lirayla mı, dolarla
mı sömürüyor, elinde Türk bayrağıyla mı yoksa Amerikan bayrağıyla mı sömürüyor,
fark etmez. "Ben sömürülmekten çok hoşlanıyorum, ama ille de Türk patronlar
beni sömürsün, öbür türlüsünden ben hoşlanmıyorum" diyen işçiye henüz
rastlamış değilim.
Ulusal
para birimleri, farklı egemen sınıflar kendi coğrafi sınırlarını yarattıktan
sonra diğer egemen sınıfları o sınırlar dışında tutabilmek için, yani
o sınırlar içindeki işçileri rahat rahat sömürebilmek için yaratılmıştır.
Mark, sterlin, frank ve dolar ile
lira egemen sınıflar arasındaki rekabetin sonucu ve unsurudurlar. Bu para
birimleri arasında taraf tutmak bu egemen sınıfların üyeleri için anlamlıdır.
Tüm egemen sınıfların tüm çıkarlarına karşı
çıkanlar için böyle bir tarafgirlik anlamsızdır.
Söz konusu
afişi asan sağcı partiye bir de şöyle bir hatırlatma yapmak gerek. Halkımız,
sadece Türk halkına değil tüm halklara özgü içgüdü ile, tek kelime Marks
okumadan, "Para tüm kötülüklerin anasıdır" der, dolar ile lira arasında
ayırım yapmaz.
•
Roni Margulies
|