Küresel Sermayeye Karşı İzmir Girişimi

Kapitalizme hayır!

Başka bir dünya mümkün!

 

Prag 2000 kampanyası için İzmir'de çeşitli çevrelerden insanların girişimiyle 1 Eylül 2000 tarihinde Küresel Sermayeye Karşı İzmir Girişimi kuruldu. Küresel sermayenin oluşturmaya çalıştığı yeni düzeni reddeden, zarar gören tüm kurum ve bireyleri ortak mücadeleye ve girişime katılmaya çağrılmasıyla kısa sürede geniş bir birlik oluştu. Girişime çok sayıda bireyle birlikte İzmir'deki meslek odaları, sendikalar, kitle örgütleri ve ÖDP, DSİP gibi partiler katıldı.

Girişim, kuruluşundan itibaren küresel sermayeye karşı olan herkesi ve her kurumu eşit olarak görerek geniş bir birlik ve katılımcılık örneği gösterdi. Şiddeti yeniden üretmeyen, her kesimin kendi özgünlükleriyle zenginleştirdiği, katılımcıları özgürleştiren bir tarzı benimseyen Girişim, karar süreçlerinde olabildiğince doğrudan demokrasi mekanizmaları kullanmaya çalıştı.

Küresel Sermayeye Karşı İzmir Girişimi 26 günlük bir kampanya sonunda Prag 2000 kampanyasına paralel olarak 26 Eylül 2000 tarihinde yaklaşık bin kişinin katıldığı coşkulu bir eylem gerçekleştirdi. Kampanyanın sonunda başka kampanyalar için yeniden bir araya gelme kararı alındı ve etkinliklerin sürekliliğini sağlamak için bir koordinasyon kurulu oluşturuldu.

Cenova 2001 kampanyası için yeniden bir araya gelen Girişim, paneller, imza standları ve kampanyalar, TV programları ve eylemleri ile "Borçlar Silinsin Cenova 2001" kampanyasını yürüttü. İzmir'den emeğin, demokrasinin, barışın, özgürlüğün sesi ve kulağı olmayı önüne amaç olarak koyduğunu ifade eden Küresel Sermayeye Karşı İzmir Girişimi, Seattle, Prag ve Cenova sokaklarından yayılan umudun türküsünü birlikte söylemek isteyenleri, küresel kapitalizmin dayattığı politikalara karşı "başka bir yaşam mümkün" diyenleri birlikte hareket etmeye çağırıyor.

Küresel Sermayeye Karşı İzmir Girişimi'nin koordinatörleri arasında yer alan Mevlüt Ülgen, Orhan Bilikvar ve Erkan Kara kısaca görüşlerini ifade ettiler...


Biz kazanacağız!

Erkan Kara (Girişim Koordinatörü)

Dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleşen toplumsal olaylar her zaman insanların çok ilgisini çekmez. Bu olayların duyulması, bilinmesi izleyenlerde belirgin değişiklikler yaratmaz. Ama dünya genelinde büyük alt üst oluşların parçası olan olaylar başka bir etki yaratır. İzleyenler bu olaylar karşısında kafalarındaki fikirleri sorgulamaya, yeni sorular sormaya başlar ve bu durum giderek toplumsal dengelerin değişmesinin koşullarını yaratır.

1990'ların ortalarından itibaren Avrupa işçi sınıfının yeniden ayağa kalkışı; Endenozya ve Yugoslavya'da diktatörlerin kitleler tarafından devrilmesi; sayısız ülkedeki genel grevler, parlamento baskınları, büyük kitle hareketleri; "küresel eylemler" kapitalizmin bütün varoluş biçimlerine karşı çıkışı sembolize ediyorlar. Dünya genelinde insanlar, kapitalizmin yol açtığı bütün sonuçlara karşı değişik cephelerde mücadele ederken, bu hareket giderek genelleşiyor ve birleşme eğilimine giriyor.

Cenova eylemleri gerçekten çok heyecan vericiydi. Dünyanın en gelişmiş 7 ülkesinden birinin işçileri, dünyanın dört bir yanından G-8'e karşı çıkmak için gelmiş insanlarla büyük bir güç birliği oluşturdu. Bir gazete haberinde belirtildiğine göre dünyada Cenova'yla birlikte eylem yapılan şehirlerin sayısı tam 146.

Bu yeni ve heyecan verici gelişmeler kapitalizmin açmazından kaynaklanıyor. Dünyanın dört bir yanındaki işçiler, gençler, feministler, çevreciler sorunlarının küresel kapitalizmden kaynaklı olduğunu anlıyor ve giderek daha yüksek sesle ifade ediyorlar. Bu insanları artık neo liberal masallarla kandırmak oldukça zor.

Bu hareketin henüz başlarında olduğumuzu görmemiz gerekiyor. Çünkü Cenova yeni bir dönemin başlangıcı olacak. İtalyan işçileriyle "küresel eylemciler" nasıl birleştiyse, dünya genelinde de bu birleşme gelişmeye başlayacak. Dünyadaki milyonlarca işçinin üst örgütü olan ICFTU Kasım ayındaki DTÖ toplantısı tarihlerinde dünya genelinde eylem yapılması çağrısı yaptı. Dünyadaki birçok sendika uluslararası eylemler yapacaklar.

Ama şunu da görmek gerekir: Seattle ve Cenova eylemleri "birdenbire" ve "kendiliğinden" olmuyor. Cenova'daki eylemlerini merkezi olarak organize eden Cenova Sosyal Forumu'nu yüzlerce örgüt oluşturmuştu. Bu eylemlere kitlesel katılım için binlerce aktivist coşkulu bir çaba sürdürdü. Küresel direnişin Türkiye'de yaygınlaşıp kitleselleşmesi için İstanbul, İzmir ve Ankara'daki girişimlerin daha büyük iddialarla, daha ciddi çabalar içinde olması gerekiyor. Bunun için de yüzlerce yeni anti kapitaliste ulaşmak, yüz binlerce çalışanın örgütleri olan sendikaların aktivistlerinin daha fazlasını bu mücadeleye kazanmak gerekiyor. Gerekli iradi çabalar, kazanmamızı kolaylaştıracaktır.


"Yeni bir yaşamın ipuçlarını yaratmak"

Orhan Bilikvar (Girişim Koordinatörü)

Özellikle Seattle'den beri dünyada küreselleşme karşıtı hareketlerin sesi duyuluyor. Bu hareketler kısa sürede ciddi ideolojik kazanımlar elde etti. DTÖ, DB, G-8 benzeri örgütlenmeler üzerinde baskı ve sorgulamanın yoğunlaşmasına yol açtı.

Sistemin 70'ler sonunda içine girdiği değişim sürecine toplumsal tepkiler yaklaşık yirmi yıl sonra ortaya çıktı. Aradan geçen zaman sistemin yöneliminin netleşmesi, bunun sonuçlarının toplumsal düzeyde ortaya çıkması ile dolduruldu. Ve artık bugün toplumsal tepkinin değişik biçimlerde ortaya çıkma sürecine girdik.

Tepkinin şiddetinin ve yaygınlığının farklı biçimlerde gelişmeye devam edeceğini söyleyebiliriz. Çünkü kapitalizmin egemenliğinin gelişmesi toplumsalın köktenci bir şekilde yeniden yapılandırması sonucunu doğuruyor. Günümüzde bu, sanayileşme ile başlayan modernist paradigmanın yenilenmesi anlamına geliyor.

Kapitalizmin günümüzdeki gelişmesi iki düzeyde farklılaşmaya karşılık geliyor. Bir yanıyla devletler arası sistemi diğer yanıyla gündelik hayatı değiştiriyor. Her iki düzeyde de piyasanın egemenliğini pekiştiren bir parçalanma yaşanıyor. Piyasa dışındaki güçler, ilişkiler, kültür, siyasal alan eritiliyor.

Bu süreç köktenci sorunlar ortaya çıkarıyor. Gündelik yaşantının en ücra köşeleri piyasanın alanına dönüşüyor. Metalaşmayan hemen hiçbir şey kalmıyor.

Sanayileşme doğanın tahribine yol açıyor. Daha önce görülmedik doğa olayları, fırtınalar, kuraklık yaşanıyor. Nükleer silahlar dünyayı birkaç kez yok edecek kadar birikiyor, güçleniyor.

"Nereye gidiyoruz?" Bu soru dünyadaki milyarlarca insanın gündemine oturuyor. Piyasanın egemenliğinde gidilecek yer artık mutlu küreselleşme masallarıyla örtülemiyor.

Tüm bu gelişmeye toplumsalın tepkisi bugün küreselleşme karşıtı harekette kendisini ifade ediyor. Kapitalizmin dünya yaşamının tümünü yok etme tehlikesi ortaya çıkarması birbirlerinden çok farklı kesimleri aynı noktada buluşturuyor.

Farklılıkların eşit bir zeminde bir aradalığı modern düşüncenin tekleştirici, tek doğrucu geleneğini sarsıyor. Solun bugünün bilgileriyle, bugüne uygun bir tarza yönelmesi için itici bir işlev görüyor.

Bu hareketin karakteriyle ilişki kurabilen sol kesimlerin güçleneceği, genişleyebileceği söylenebilir. Ancak bunun salt sosyalistlerin hareketi olmadığı, ondan çok daha geniş kesimleri kapsadığı, anti kapitalist karakterinden taviz vermeden kapsaması gerektiği unutulmamalı.

Önümüzdeki dönemin önemli bir tartışma konusu ise ulusalcı politikalar olacaktır. "İleri kapitalist ülkeler gibi olma" fikriyatıyla beslenen örtük bir milliyetçiliğin, yerel kapitalizmin sol adıyla yeniden üretilmesinin aracı olan ulusal kalkınmacılık; devletçi yaklaşımıyla ciddi bir açı farkına sahiptir.

Küreselleşme karşıtı hareket; şiddeti, otoriteyi yeniden üretmemek, farklılıkları eşiti olarak kabul etmek çerçevesinde çizdiği nitelikleriyle alternatif kamusal alanın çerçevesinin ilk adımlarını başarıyla attı. Ancak yolun daha başındayız. Salt bir karşı çıkış hareketinin, diğerlerini araçlaştıran cephe anlayışlarının ötesinde yeni bir yaşamın ipuçlarını yarattığımız oranda başaracağız.


"Daha fazla mücadele, emek ve tartışma"

Mevlüt Ülgen (SES İzmir Şube Başkanı Girişim Koordinatörü)

Küresel kapitalizmin tüm insanlığa ve dünyaya yönelmiş olan sömürü ve yok etme politikaları karşısında emekçilerin, ezilenlerin, yoksulların, sosyalistlerin, demokratların, çevrecilerin birleşik mücadeleden başka seçeneği bulunmamaktadır. Biz emekçilerin Küresel sermaye karşısında tek başına dar bir alanda mücadele ederek kazanma şansımız bulunmamaktadır.

Küresel kapitalizm IMF, DB, DTÖ gibi kurumları aracılığıyla dünyayı tek merkezden yönetmeye çalışıyor. Saldırılar tek merkezden planlanıyor. Bunun karşısında tek tek ülkelerde ve işkolunda kalıcı kazanımlar elde etmek oldukça güç gözükmektedir. Üretim sürecindeki değişiklikler, çokuluslu şirketlerin üretimi dünya ölçeğinde yaygınlaştırması vb. süreçler de mücadeleyi küreselleştirmeyi dayatıyor. Sanırım Marks'ın "Dünyanın bütün işçileri birleşin" sözü bugün daha büyük bir anlam kazanmıştır. Şimdi tam da Marks'ın çağrısına uyma zamanıdır. Emek hareketinin kazanması için bunu zorunluluk olarak görüyorum.

Ülkemizde, emek hareketi özellikle kamu emekçileri ve KESK nezdinde son yıllarda çok önemli bir mücadele hattı oluşturmuştur. Ancak KESK'in mücadelesinin yarattığı umut ve soluğun kalıcılaşması ve büyümesi bundan sonra uygulayacağımız politikalara bağlıdır. Bu hareketi ne kadar dar bir alana sıkıştırırsak kalıcı başarı sansımız da o kadar azalacaktır. Son zamanlardaki pratik bunu doğrulamaktadır da. Kamu emekçileri ve emekçiler olarak yerel dokularımızı kaybetmeden emek-sermaye eksenli küresel bir direniş hattını oluşturmak için küresel direnişe kendi renklerimizle eklemlenmemiz gerektiğine inanıyorum. Bu konuda daha fazla kafa yormak, deneyim ve bilgi paylaşımı içinde olmak gerekiyor.

Önümüzdeki süreçte küresel mücadele daha fazla anlam ve önem kazanacaktır. Cenova bu anlamda önemli bir göstergedir. Yine önümüzdeki süreçte mücadeleye emekçilerin ve sendikaların daha fazla katılacağı öngörülebilir. ICFTU'nun Kasım ayında Katar'da yapılacak DTÖ toplantısına karşı dünya genelinde eylem kararı alması bu doğrultuda önemli bir göstergedir. Emekçilerin küresel mücadeleye katılmasını zorunluluk olarak gören bizlerin bu mücadeleyi kendi alanımıza yaygınlaştırması, duyarlılık oluşturması ve tüm ezilenlere ve muhaliflerle taşıması gerekmektedir. Küresel Sermayeye Karşı İzmir Girişimi önümüzdeki süreçte önüne bunu koymuştur.

Ben çok anlamlı ve önemli gördüğüm bu mücadelenin kazanacağına, kapitalizmin önemli mevzi kaybedeceğine inanıyorum. Bunun için yalnız inanç yetmiyor, daha fazla mücadele etmek, daha fazla emek vermek ve kafa yormak gerekiyor.

Sosyalist İşçi Anti Kapitalist Kadın Özgürlüğü Troçkizm
DSİP Tartışma Forumu
IMF'ye Hayır! e-Grup