Seattle’dan Cenova’ya

Dünyayı sarsan yeni güç Anti-kapitalist Hareket

 

1989'un son aylarında ardı ardına Doğu Avrupa rejimleri çökerken kapitalizm zafer çığlıkları atmaktaydı. Francis Fukuyama "tarihin sonunun geldiğini" ilan ederken aslında kapitalizmin sonsuza kadar zafer kazandığını ilan etmekteydi ve o günlerde bu tür düşünceler yaygın ve güçlüydü. Oysa, aradan geçen 10 yılda dünya bu iddialardan tamamen farklı bir deney yaşadı. Zenginlerin zenginliği, çok uluslu şirketlerin kârları akıl almaz boyutlarda artarken, dünya bir taraftan kanlı savaşlar yaşarken, diğer yandan ise alabildiğine tahrip oldu. Bu 10 yılın deneyi yoksullar için daha da yoksullaşma oldu. Çokuluslu dev şirketler çeşitli uluslararası örgütlenmeleri ile dünya üzerindeki egemenliklerini her gün biraz daha artırdılar. IMF, Dünya Bankası (DB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi kurumlar çokuluslu şirketlerin ekonomik egemenliklerini pekiştiren programları bütün dünyaya dayatırken, NATO ve BM ise siyasi ve askeri olarak bu egemenliği garanti altına aldılar.

1989'un kapitalist zafer çığlıkları 1999'un 30 Kasım'ında, yeni bir bin yıla girerken bir savaş çığlığı ile kesildi. Amerika'da, “yeni ekonomi” başkenti Seattle'da on binlerce Amerikalı ve başta Kanada olmak üzere çeşitli ülkelerden gelen göstericiler "kapitalizm öldürür, kapitalizmi öldür" diyerek çokuluslu şirketlerin dünya egemenliğine karşı savaş bayrağını açtılar. Böylece "anti-kapitalist hareket" deyimi bütün dünyada yerleşmeye başladı.

Seattle gösterisi o güne kadar çok geniş bir yelpazede yer alan güçleri bir araya getirdi. Bu geniş mücadele ittifakının temeli daha sonra "Teamster-turtle ittifakı" (nakliye işçileri ile kaplumbağa severler ittifakı) olarak adlandırıldı. 30 Kasım 1999'da Seattle'da liman işçilerinin yanı sıra Microsoft çalışanları, büro işçileri, üniversite öğrencileri, nakliye işçileri ve Alaskalılar, Kanada yerlileri, liseli öğrenciler ile büyükanneler yan yana eyleme çıktılar. Bir göstericinin deyimi ile Seattle göstericileri artık "kendi pişirdikleri pastadan pay almanın zamanı geldiğine karar vermişlerdi". Bu göstericilerin çok büyük çoğunluğu yaşamlarında ilk kez kapitalizmin bir kurumuna karşı gösteri yapıyorlardı. İlk kez polis copu, gaz bombası ile tanışıyorlardı. Heyecanlı ve deneysizdiler.

Seattle polisi bu beklemediği dev gösteriye vahşice saldırdı. Ama yenilen DTÖ ve vahşi Seattle polisi oldu. DTÖ toplantısını erken bitirmek zorunda kaldı. İlk zafer kazanılmıştı. Heyecanlı ve deneysiz göstericiler dünyanın en büyük uluslararası kuruluşlarından birisini yenilgiye uğratmışlardı. Dışarıdaki göstericiler sayesinde içeride ise 3. Dünya'nın delegeleri daha cesurca, daha kolay pazarlık yapmaktaydılar.

Seattle'dan dönen bir nakliye işçisi kaplumbağa severleri kastederek "sürekli çevre üzerine konuşan bu çocukların bir işe yaramayacaklarını düşünürdüm. Şimdi, bizim bir parçamız olduklarına ve dünyayı birlikte değiştireceğimize inanıyorum" diyordu. Bir kaplumbağa sever ise Seattle'dan dönerken "kaplumbağaları sevmenin yetmediğini, dünyayı değiştirmek gerektiğini Seattle'da öğrendiğini" anlatıyordu.

"Yeni binyıl kapitalizme karşı bir isyanla başladı" diyen kapitalizmin başlıca temsilcilerinden Economist dergisi Seattle gösterisinin önemini en doğru biçimde tespit ediyordu.

Kapı aralanıyor

Gerçekten de Seattle gösterisi yeni bir mücadele döneminin kapısının açılması olarak kabul edilebilir. 90'lı yılların özellikle ikinci yarısında dünya çapında yeniden başlayan toplumsal hareketlilik birçok insanı umutlandırırken gene de var olan yenilgi, yılgınlık havasını kırmaya yetmedi. Fransa'da, 1995'teki milyonlarca işçinin katıldığı grevler, Meksika'da Chiapas'ta Zapatistalar’ın ortaya çıkışı gibi en görkemli olanlar dahi havanın değişmesini sağlayamadı. Seattle ise yarattığı geniş ittifak, bu ittifakın meşruiyeti ve harekete geçirdiği yığınların karakteri ile yeni bir hava yarattı. Yeniden 1968 ruhunu gündeme soktu. Kazanmanın mümkün olduğunu gösterdi.

Ve her şeyden önemlisi dağılmış, parçalara bölünmüş hareketi birleştirdi.

"Teamster-turtle ittifakı"nın önemi burada. Düne kadar yan yana gelmeleri düşünülemeyecek, birbirlerini küçük gören hareketler Seattle'da yan yana dövüştüler ve birlikte kazandılar. Seattle kazanmak için tek bir konuda değil sermayenin küresel saldırısına karşı küresel direnişin önemini gösterdi. Amerikalı liman ve nakliyat işçileri, öğrenciler ve yerlilerle birlikte Uzak Asya'nın çocuk emeğine, 3. Dünya'nın borçlandırma ile inim inim inletilmesine karşı savaşa girdiler. Çokuluslu dev şirketlerin sembollerine karşı yürüdüler.

Hareketin daha sonraki eylemlerinde Seattle'da temelleri atılan gelişme devam etti. José Bove ve arkadaşları Fransa'nın küçük bir kasabasında Mc Donalds'ı demonte edip, söküp inşaat haline getirdiklerinde 100 bine yakın insan Millau kasabasına gelerek Mc Donalds'ı demonte edenlerle dayanışma içinde olduklarını gösterdiler. Seattle'daki gösteri gerçekleşirken Fransa'da aynı gün 30 bin kişi aynı hedefle dayanışma eylemi yapmaktaydı. Washington'da, Melbourne'da, Prag'da, Seul ve Nice'de, Quebec, Davos ve Göteburg'da 100 binlerce insan Seattle örneğini izledi ve en sonunda 350 bin kişinin üç gün boyunca G-8 liderlerinin toplantısını protesto ettikleri Cenova gösterisi gerçekleşti. Anti-kapitalist hareket Cenova ile birlikte yeni bir aşamaya girdi.

68 dalgasının ardından parçalanarak dağılan ve her biri bir alanda faaliyet sürdüren sayısız toplumsal güç ilk kez Seattle örneğinde göze batar bir biçimde bir araya geldi.

Seattle aynı zamanda bezginliği yenmeye başladı. Yenilgi duygusu Seattle'da kazanılan zaferle yerle bir oldu. Saflarda yeniden umut hakim oldu. Madem ki Dünya Ticaret Örgütü'nün toplantısı gösteriler nedeniyle tamamlanmadan erken bitmek zorunda kalmıştı, öyleyse kapitalizmi alt etmek de mümkündü. Seattle'ın arkasından gelen her gösteride eylemciler aynı duygu ile sokağa çıktılar ve aynı sonuç için çarpıştılar. Birçok zaman protesto edilen toplantı erken bitmek zorunda kalırken her zaman da başarı elde edilmedi ama kazanma umudu her gösteriden sonra artarak gelişti. Cenova'da 350 bin gösterici dünyanın en güçlü sekiz devletinin liderinin "artık bu tür toplantıları gözlerden uzak noktalarda yapmalıyız" dedirten başarıyı elde ettiler. Melbourne'de Dünya Ekonomik Forumu, Seul'de Asya Avrupa Ekonomik Zirvesi, Prag'da Dünya Bankası toplantısı erken tamamlanmak zorunda kalırken umudun artmasına yol açtılar.

Bu yeni hareket aynı zamanda birçok ülkede birden kendisini ifade etmeye başladı. Gösterilerin bütün dünyaya yayılmış olmasının yanı sıra birçok gösteri için gerçekleşen dayanışma kampanyaları da gene bütün dünyaya yayıldı. Fransa'da Seattle gösterisi ile aynı gün 30 bin kişinin sokağa çıkması başta gelmek üzere Cenova, Göteburg, Prag, Nice, Quebec, Davos için yaygın dayanışma gösterileri gerçekleşti. Dayanışma gösterilerinin yanı sıra yüzlerce, binlerce tartışma toplantısı düzenlendi. Hareket, 1968'de olduğu gibi tam bir küresel direniş karakteri ile ortaya çıktı.

Büyük ve merkezi gösterilerin yanı sıra, birçok ülkede hareket çokuluslu şirketleri doğrudan hedef aldı. Mc Donalds, Starbucks, Gap gibi simgesel şirketlere karşı yoğun kampanyalar örgütlendi. Bu kampanyalar aynı anda dünyanın birçok yerinde gerçekleşti.

2000 yılının bitiminde geçmiş yılı değerlendiren Economist dergisi Fukuyama'nın "tarihin sonu geldi" tespitine değinerek "geçen yılın protestoları bu tespiti yerle bir etti" demek zorunda kaldı.

Küresel eylemlerden Cenova'ya

Seattle sonrasında anti-kapitalist hareket ciddi bir biçimde güç kazanmakta. Her şeyden önce, Seattle'daki gösteriden bu yana geçen bir buçuk yıl içinde 12 önemli merkezi gösteri gerçekleşirken sayısız daha küçük çaplı gösteri oldu. Dayanışma eylemleri ile birlikte düşünüldüğünde, bu kısa sürede üç milyonun üzerinde insan anti-kapitalist hareketin eylemlerinde yer aldı. Küresel sermayeye karşı eylemler süreklilik kazandı. Aynı zamanda da bir örnek oluşturarak yayılmaya başladı. Her bir küresel direniş eylemi bir sonrakini haber verirken sayısız yeni, küçük, yerel eyleme de ön ayak olmakta.

Hareket baştan, Seattle dışında, işçi sınıfının yoğun katılımı olmaksızın gerçekleşmekteydi. Nice gösterisi ile birlikte bu karakter değişti. Nice'de on binlerce sendikalı işçi Fransa'dan ve diğer Avrupa ülkelerinden katılırken Seul'da Asya Avrupa Ekonomik Zirvesi'ni protesto edenlerin ezici çoğunluğu sendikalı işçilerdi.

Cenova'da ise durum tamamen değişti. İtalyan işçi sendikaları Cenova'ya akın ederek gelirken birçok ülkeden sendikalar Cenova için seferberlik ilan ettiler. Bir yandan en geniş ittifak anlayışı devam ederken, diğer yandan işçilerin anti-kapitalist hareket içinde yer alma eğilimleri güçlenmeye başladı. Şimdiden biliyoruz ki Aralık ortasında Brüksel'de gerçekleşecek olan Avrupa Birliği zirvesi başta Belçika sendikaları olmak üzere Avrupa sendika hareketi tarafından şiddetle protesto edilecek. Anti-kapitalist hareket artık yavaş yavaş işçi sınıfının örgütleri üzerinde etkinlik oluşturuyor. Ve bu çok önemli.

Hegemonya mücadelesi

Burada anti-kapitalist hareketin bir başka özelliği ortaya çıkıyor. Hareket bir dizi entelektüelinin de önemli katkıları ile giderek büyüyen bir politik-ideolojik hegemonya oluşturmakta. Bu hegemonya doğrudan safların güçlenmesine yol açmakta.

Dün işçi hareketine ve toplumsal güçlere hakim olan ideoloji işçi sınıfının bittiği, devrimlerin mümkün olmadığı fikri idi. Bugünkü anti-kapitalist hareket bu fikri sarsıyor, yıkıyor.

Susan George, Naomi Klein, Kevin Danaher, Walden Bello, Pierre Bourdieu, Naom Chomsky, George Monbiot ve daha bir çok aydın bir taraftan ideolojik-politik mücadele sürdürürken, diğer taraftan sadece yazıları ile değil, sokaktaki eylemleri ile de kapitalizmi teşhir ediyorlar. Hareketin örgütlenmesine sadece yazılarıyla birer akademisyen olarak değil birer militan olarak da katılıyorlar. Dünyayı değiştirmek için savaşıyorlar.

Açık ki hareketin ideolojik ve politik sorunları var. Yukarıda değindiğim aydınlar ve eylemlere katılan büyükçe kalabalıklar arasında reformist fikirler yaygın. "Kapitalizmi yıkalım" sloganının yanı sıra Dünya Ticaret Örgütü'nü veya Dünya Bankası'nı ıslah edelim fikri yan yana yer alıyor. Davos toplantısına alternatif olarak düzenlenen Porto Allegre forumuna kimi ilginç sermayedarlar da katılıyor. Saflarda Dünya Bankası'nın ıslah edilebileceği ütopyasının yanı sıra uluslar arası finans işlemlerinde vergi toplanarak yoksulluğun giderilebileceği de tartışılıyor ve oldukça taraftara sahip. Ancak, bütün bu fikirlerin nereden ve niye ortaya çıktığını görmek önemli.

Kapitalizmi ıslah ederek dünyayı daha yaşanabilir yapacaklarını düşünenlerin öncelikle kapitalizmi yıkmak isteyenlerle yan yana gaz bombalarına karşı çıktıklarını unutmamak gerekir. Ayrıca, hareketin reformist taleplerine sahip çıkmak ve bu talepler uğruna mücadele etmek sosyalistler için son derece önemli. Reformlar için mücadele etmeden, reformları kazanmadan, işçi sınıfını böylesi bir mücadelede eğitmeden devrimci bir işçi sınıfı ortaya çıkamaz.

Alternatifi yaratmak

Anti-kapitalist hareketin bir başka etkisi ise yarattığı politik hava değişikliği. Bu değişim bir yandan yeni ve daha güçlü ittifakların oluşmasına yol açıyor, diğer yandan uluslararası finans kuruluşlarına, çokuluslu şirketlere karşı yığınsal mücadeleleri hem yayıyor hem de güçlendiriyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleşen başkanlık seçimlerine Yeşil Parti'nin adayı olarak katılan Ralph Nader çevresinde oluşan ittifak bunun en parlak ve başarılı örneği.

Nader, anti-kapitalist hareketin kendi kampanyası üzerindeki olumlu etkisini kabul ederken Seattle'da gerçekleşen türden bir ittifak Nader kampanyasında da gerçekleşti. Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında çok küçük bir oy farkı ile süren bir mücadelede Demokratların Cumhuriyetçilerden daha "ilerici" oldukları hayali inancı Nader kampanyasının oyunun azalmasına neden olmasına rağmen, ABD'nin bütün eyaletlerinde süren kampanyanın her toplantısı muazzam bir başarı ile gerçekleşti ve sonunda Nader üç milyonun üzerinde oy aldı.

Bir başka benzer başarılı örnek ise İngiltere'deki Sosyalist İttifak. İngiltere'de yüzde ikiye yakın oy alırken İskoçya'da ise yüzde dört civarında oy aldı. Sosyalist İttifak İngiltere'de 150 yıllık tarihe sahip olan İngiliz emek hareketi için yepyeni bir soluk.

Öte yandan, nedenleri neo-liberal politikaların dünya çapındaki uygulanışından doğrudan etkilenmiyor gibi gözüken mücadeleler üzerinde de anti-kapitalist hareketin etkilerini görmek mümkün. Örneğin, Filistin'de yeniden başlayan İntifada böyle bir hareket. Filistin üzerine görüşleri ile tanınan Edward Said şöyle yazıyor:

"Ancak, bir dönüm noktasına erişilmiş bulunuluyor ve Filistinlilerin giriştikleri yeni İntifada bu açıdan önemli bir gösterge niteliğinde. Çünkü, İntifada, Setif, Sharpeville, Soweto ve dünyanın başka yerlerinde dönem dönem görülmüş olan sömürge karşıtı ayaklanmalardan biri değil yalnızca. Bunun yanı sıra, İntifada, Seattle ve Prag gösterilerinde sergilenen Soğuk Savaş sonrası dönemin (ekonomik ve sosyal) düzenine yönelik genel hoşnutsuzluğun bir örneğini oluşturuyor." (E. Said, 'Palestinians under Siege', London Review of Books, 14 Aralık 2000, s. 10.)

Üçüncü dünyada sınıf mücadelesi

Geçtiğimiz iki yıl içinde onlarca ülkede yığınsal genel grevler gerçekleşirken bir çok yerde ise küresel sermaye kurumlarının geri adım attırıldığı önemli direnişler yaşandı. Arjantin, Bolivya, Honduras, Kolombiya, Brezilya, Paraguay, Bangladeş, Endonezya, Nijerya, Zambiya, Kenya, Malawi ve Güney Afrika gibi ülkelerde ise süreklilik gösteren grevler, gösterilerden oluşan mücadele süreçleri yaşandı.

Bolivya'da çokuluslu şirketlere satılan su şebekesi nedeni ile ayaklanan Cochamba halkı üç gün süren bir mücadele ile suyun özelleştirilmesini engelledi. Halk, şehri barikatlarla dış dünyaya kapatırken şehirdeki bütün işçiler greve çıktı.

Güney Afrika'da yaygın AIDS hastalığına karşı çokuluslu kimya-ilaç şirketlerinin elindeki patentlere aldırmadan ucuz ilaç üretmek isteyen Güney Afrika hükümeti çokuluslu şirketlerce mahkemeye verildi. Yığınsal bir mücadele sonucu ilaç şirketleri mahkemeleri durdurmak ve Güney Afrika hükümetinin ilaç üretimini kabul etmek zorunda kaldılar.

ABD'de başkanlık seçimleri sırasında hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat Parti kongreleri basıldı ve kongre binalarının önünde yığınsal gösteriler gerçekleşti.

Endonezya, Peru ve Filipinler'de hortumcu devlet başkanları yığınsal eylemlerle düşürülürken 1998 Endonezya Devrimi'nin yeniden Endonezya'da ya da benzer koşullara sahip bir ülkede gerçekleşmesi tehdidi küresel sermaye için gerçek bir tehlike haline geldi. Sırp Devrimi, Filistin'deki İntifada doğrudan anti-kapitalist hareketin parçaları olmamasına rağmen anti-kapitalist hareketten etkilenmekte.

Arjantin ile birlikte Türkiye'de de IMF karşıtı hareket giderek yükselmekte. Geçtiğimiz bir yıla yakın süre içinde Türkiye'de IMF'ye ve IMF'nin Yapısal Uyum Programı'na karşı eyleme çıkanların sayısı yaklaşık altı milyon! MGK son yaptığı toplantıda bir sosyal patlamanın gündemde olduğunu saptarken aslında IMF karşıtı hareketin gücünü ve etkisini kabul etmekte. Gerçekten de Türkiye'de, Arjantin'de olduğu gibi emekçi yığınlar IMF programına karşı mücadelede kararlı. Bu mücadele isteği örgütsüzlük, önderlik sorunları nedeniyle ertelenebilir ama gerçekleşmesi kaçınılmazdır.

Buzdağının görünen yüzü

Dünya çapında yükselen anti-kapitalist hareket, içerdiği bütün sorunlar ve tartışmalarla zengin. Kapitalizmin nasıl yıkılacağı, dünyanın nasıl kurtarılacağı, eşitsizliğin nasıl ortadan kaldırılacağı daha tartışılacak.

Hareket bu sorulara daha toplu cevaplar ürettiği ölçüde daha net taktiklere, mücadele yöntemlerine sahip olacak.

Anti-kapitalist hareketin şu andaki görünümü buz dağının üstüdür. Buz dağı yavaş yavaş tüm heybeti ile su üstüne çıkmakta ama hâlâ asıl gövde suyun altında. Önümüzdeki dönemde karşılaşacağımız hareket muazzam gelişmeleri yaratacak olanaklarla dolu.

Açık ki hareket gelecekte esas olarak uluslararası finans kurumlarının Seattle, Prag ve benzeri kentlerdeki protestoları biçiminde devam etmeyecek. Bu hareket örgütlü işçi sınıfının güçlerini harekete geçirebildiği ölçüde hedeflerine daha sert vurmaya ve etkin olmaya başlayacak. G8 toplantısına karşı Cenova eylemi bu açıdan yeni bir dönemeç oldu.

Cenova gösterilerinden sonra şimdi Katar toplantısı hedef halinde. Katar'a gitmek yerine bütün dünyada eş zamanlı, eş hedefli ortak eylemler yapılması tartışılıyor. Bir biçimi ile hareket yeni bir 1 Mayıs geleneği yaratma hazırlıkları içinde.

Anti-kapitalist hareket eskinin yıkılması gerçekleşmeden gelişme olanaklarına sahip değil. Her yeni hareket gibi önce eski alışkanlıklar, eski yapılarla çatışmak zorunda.

Bu süreç şimdiden başladı ve ilerliyor. Bu çatışma için kendisine yeni mücadele yöntemleri, yeni taktikler, yeni yapılar bulacak.

İşte o gün buz dağı bütün heybeti ile su üstüne çıkmış olacak. Bugün dünyayı sarsmayı başarabilen hareket o gün dünyayı değiştirebilecek.

Doğan Tarkan

Sosyalist İşçi Anti Kapitalist Kadın Özgürlüğü Troçkizm
DSİP Tartışma Forumu
IMF'ye Hayır! e-Grup