Afganistan 

Yeniden ateş hattı

 

Bugünlerde tepesine bombalar yağan Afganistan yaklaşık yüz yıldır yabancı güçlerin savaş alanı durumunda. Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Afganistan'da denebilir ki hala feodalizm hüküm sürmektedir.

19. Yüzyıl boyunca İngiliz emperyalizmi ile Rus Çarlığı arasında savaş alanı olan Afganistan halkı önce İngiliz emperyalistleri ile savaştılar.

İkinci Dünya savaşından sonra, bölgedeki egemenlik savaşı Doğu ve Batı bloklarının liderlikleri arasında, Rusya ile ABD arasında geçti. Afganistan Soğuk Savaş'ın en kötü kurbanlarından biri oldu.

Emperyalistlerin rekabeti

Rusya yanlısı bir saray darbesi ile 1973'te Kral Zaher devrildi. Sonraki altı yıl Rus yanlılarının duruma hakim olmak için çabalamalarıyla geçti. İlk Mücahit örgütlenmeleri başladı. Dolayısıyla ilk ABD yardımı da geldi. 1998'de yapılan bir röportajda Rusya'nın Afganistan işgali öncesinde Carter yönetiminin savunma danışmanı olan Zbigniew Brezinski işgalden altı ay öncesinden Mücahitlere para ve silah yardımı yapılmaya başlandığını ve amacın Rusları tahrik ederek Afganistan'ı işgale zorlamak olduğunu söylüyordu.

Nitekim ABD planı başarılı oldu ve 1979'da Rus orduları on yıl sürecek ve ağır kayıplara mal olacak bir savaş için Afganistan'a girdi.

Bir tarafta Rus ordusu ve onunla birlikte savaşan Afgan hükümet birlikleri, diğer tarafta ABD destekli Mücahitler on yıl boyunca savaştılar. Rusya geri çekilme kararı aldığında ordusu tüm moralini kaybetmiş, ayaklanmaya hazır bir haldeydi. Tam anlamı ile Vietnam'dan çekilen ABD ordusuna benziyordu halleri.

Rusya'nın çekilmesinden sonra Rusya destekli Afgan hükümeti üç yıl daha savaştı. Sonunda Mücahitler 1992'de Kabil'e girdi. Afganistan'ın Rusya yanlısı hükümdarı Necibullah derhal idam edilirken ülkeye şeriat yasaları hakim kılındı. Bu savaş süresince 1,2 milyon ile 4 milyon arasında insanın öldüğü tahmin ediliyor.

Ne var ki, uluslara, aşiretlere ve mezheplere bölünmüş olan Mücahit hareketi derhal birbiriyle çatışmaya başladı. Saf değiştiren eski Necibullah taraftarı generallerin çeteleri de bu iç çatışmaya katılınca Afganistan, tam "savaş bitti" denirken, yeniden kana bulandı.

Bu çatışmalarda bugün Kuzey İttifakı'nın önemli isimlerinden biri olan Hikmetyar'ın birlikleri ABD'den aldıkları ağır silahlarla Kabil'i günlerce topa tuttular ve 25 bin insanın ölümüne neden oldular. Kabil defalarca el değiştirdi.

Enkaz

Bütün bu süreç içinde nüfusun dörtte biri evlerinden ve topraklarından koparak göçmen haline geldi. Altı milyon Afgan, İran'a ve daha çok da Pakistan'a kaçtı. Afganistan Pakistan sınırına yığılan göçmenler zaten Rus işgaline karşı savaşta Mücahitlerin başlıca kaynağı oldu. Savaşçılar orada eğitildi, kurmaylar orada çalıştı.

Pakistan'daki Afgan göçmen kampları CIA ile Pakistan'ın gizli servisi ISI'nin tam kontrolü altındaydı.

Zaten yoksulluğun en derinini yaşayan göçmenlerin terk ettiği köyler ve kasabalar göçten sonra tamamen yok oldu. Kabil bir enkaza dönüştü. Her türlü salgın hastalık bu savaş enkazının içinde yoksulluk ve bakımsızlık nedeniyle hızla yayıldı. Ortalama yaş haddi Afganistan'da 40'a kadar düştü. Afgan köylülerinin tarım üretimi yarı yarıya azaldı. Çoğu göçebe hayvan yetiştiricisi olan nüfusun sürüleri büyük ölçüde telef oldu. Rus işgali öncesi 50 küçük baş hayvanı olan ailelerin şimdi 2 ya da 3 hayvanı var; kuraklık ve savaş bu son hayvanların da yok olmasını hızlandırıyor.

Bu arada, üç yıldır kuraklık yaşanıyor. Bu süre içinde üç milyon Afgan açlıkla karşılaşırken, altı milyonu da açlık sınırına geldi. Tahminlere göre 100 bin insan açlıktan öldü. Üç milyon Afgan esas olarak Birleşmiş Milletler'in gıda yardımı sayesinde yaşamlarını sürdürebilmekte. Şimdi, savaşla birlikte, gıda yardımı da durduruldu. Bütün yardım örgütlerinin sözcüleri kısa zamanda milyonlarca insanın ölümle karşı karşıya kalacağını anlatıyor. Aynı sözcüler, ABD'nin bombalarla birlikte Afgan halkının kafasına yağdırdığı "insani yardım"ın ise hiçbir yararı olmadığını belirtiyorlar.

Amerikan yardımı

ABD, Soğuk Savaş'taki rakibi Rusya'ya karşı savaşan Mücahitlere 1980-92 arasında 10 milyar doların üzerinde silah ve para yardımı yaptı. Binlerce, on binlerce Mücahit ABD ve Pakistan orduları ve gizli servisleri tarafından eğitildi. Açık ki, Ruslara karşı savaşın kazanılmasında ABD yardımı tam anlamı ile belirleyici oldu. Sadece 1980 yılında, ABD Afgan hükümetine karşı savaşan Mücahitlere 3 milyar dolar verdi. Fakat aynı ABD, Mücahitlerin Kabil'e girmesinden sonra imha olma noktasına gelmiş olan ülkenin yeniden inşası için 1 dolar vermedi. Mücahitler Kabil'e girdiğinde artık Soğuk Savaş bitmiş, Doğu Bloku yıkılmıştı. "Afgan özgürlük savaşçıları"nın görevleri tamamlanmıştı.

Aynı dönemde Rusya ise Afganistan'da desteklediği hükümete 45 milyar dolar askeri yardım yaptı. Kısacası, Afganistan'da süren Soğuk Savaş 60 milyara yakın bir dış yardımla sürdü.

Birleşmiş Milletler Afganistan'a yardım için 1993'te ABD'nin de içinde olduğu zengin ülkelerden 124 milyon dolar istedi ve iki yıl içinde ancak 65 milyon dolar toplayabildi. BM 1997'de aynı amaçla 133 milyon istedi ve bu kez sadece 56 milyon dolar toplayabildi. BM geçen yıl yardım talebini kuraklık ve açlığa rağmen iyice azalttı, ama istediği miktarın yarısını dahi bulamadı. On yıl önce milyarlarca doların akıtıldığı Afganistan'ın artık küresel sermaye için hiçbir önemi kalmamıştı. Yoksul Afgan halkı acından ölebilirdi.

Taliban

"Öğrenciler" anlamına gelen Taliban örgütlenmesi Mücahitlerin Kabil'e girmesinden iki yıl sonra Pakistan'daki göçmenlerin arasında 1994'te kuruldu. Örgüt hızla gelişti, yığınsallaştı ve ardından çeşitli Mücahit gruplarının savaş alanına dönüşen Afganistan'a girdi ve 1996 Eylül'ünde başkent Kabil'i ele geçirdi.

Taliban, daha önce Mücahitler örneğinde de olduğu gibi, CIA'nın, Pakistan gizli servisi ISI'nin ve Suudi Arabistan'ın onayı ve desteği ile kurulup gelişti. Gerek Afgan gençlerini gerekse de Afganistan'da savaşmaya başka ülkelerden gelen gençlerin eğitimi için kuzey Pakistan'da kurulan medreselerin öğrencileri bu okullarda katı bir din eğitiminin yanı sıra askeri eğitim aldılar.

Taliban Afganistan'a savaşmak için girdiğinde ciddi bir silahlı güce sahipti. Diğer örgütlenmelerde olmayan bazı özelliklere sahipti. Mücahit örgütlenmelerinin çoğunun liderlikleri ve tabanları köylü aşiret liderleri idi. Birçoğu ülkenin Tacik, Türkmen, Hazar ya da Özbek azınlıklarına dayanmaktaydı. Hemen hemen bütünü eğitimsizdi. Taliban ise şehirliydi, eğitimliydi ve disiplinliydi. Ayrıca, Afganistan'ın çoğunluk ulusuna dayanmaktaydı. Bu özellikleri onların kısa zamanda Mücahitleri yenilgiye uğratıp merkezi hükümeti ele geçirmelerini kolaylaştırdı.

Yararlı bir kukla

Taliban'ın hakimiyeti savaştan bezmiş ve yok olma noktasına ulaşmış bir Afganistan'a istikrar getirdi. ABD'nin baştan Taliban'ı desteklemesinin nedeni de buydu. Doğu Bloku'nun yıkılmasından sonra Orta Asya'da kurulan yeni devletlerin petrolünü Hint Okyanusu'na indirecek petrol boru hatları Afganistan'dan geçmek zorundaydı ve bunun için de istikrar gerekliydi. ABD istikrarın Taliban sayesinde gelebileceğini düşünmekteydi. Suudi parası, ABD silahı ve Pakistan desteği ile Taliban yararlı bir kukla olabilirdi.

ABD'nin beklediği olmadı. Öncelikle Kabil'i ele geçirdikten sonra Taliban daha hızlı ilerleyip muhalefeti tamamen yok edemedi. Bugün Kuzey İttifakı'nı oluşturan sayısız örgüt Rusya, Hindistan, Türkiye ve yeni Orta Asya Cumhuriyetleri'nin desteği ile ayakta kaldı. İkincisi, Taliban ve onunla birlikte savaşan ve davranan Afgan-Araplar örgütlenmesi El Kaida giderek ABD'den ve Suudi rejiminden koptular.

Taliban Kabil'e girdiğinde onunla birlikte Kabil'e giren bir başka örgüt ise, Orta Asya petrolünü Hint Okyanusu'na taşımayı amaçlayan Amerikan petrol şirketi Unocal idi. Taliban'ın tüm Afganistan'ı kontrol edemeyeceği anlaşıldığında ise Unocal da Kabil'i terk etti.

Taliban, ele geçirdiği bölgelerde ve nihayet Kabil'de şeriatı en katı biçimiyle, en vahşi şekliyle uygulamaya başladı. Kadınlar tamamen örtünürken çalışmaları yasaklandı, sokaktan çekildiler. Her türlü resim, film yasaklandı. Televizyonlar, radyolar kırıldı.

Taliban tüm dünyaya "en gerici rejim" olarak tanıtılmakta. Bütün bu yaptıkları ile Taliban bu sıfatı hak ediyor, ancak kendisini besleyenlerin ya da karşısında alternatif olarak duranların ondan pek bir farkı yok.

Gerek Kuzey İttifakı, gerek Suudi Arabistan, Taliban türü bir şeriat anlayışına sahip. Kolların, kafaların kopması bu güçler için yaygın uygulama. Kadınlar Suudi Arabistan'da ya da Kuzey İttifakı'nın örgütleri arasında yarım insan sayılmakta. Baş patron ABD ise idam cezalarının yaygınlığıyla tanınmış durumda. Onun tek farkı mahkumların kafalarının koparılmaması, elektrikli sandalyede ya da zehirli iğne ile öldürülmeleri. İşte Batı demokrasisi ve yaşam biçimi ile Taliban arasındaki fark!

Usame bin Ladin ve El Kaida

Rus ordusunun Afganistan'a girmesinin ardından ABD desteği ile bütün dünyadan Afganistan'a militan İslamcılar toplandı. 100 bine yakın Müslüman Rusya'ya karşı savaşmak üzere Pakistan'a geldi. Bütün bu operasyonda ABD, Suudi Arabistan ve Pakistan ile işbirliği yapmaktaydı. Bu yeni gücün başına ise ABD bir Suudi prensinin geçmesini istiyordu. Uygun prens bulunamayınca, onun yerine bir başka Suudi Arabistan vatandaşı, Usame bin Ladin, hareketin başına geçirildi.

Bin Ladin'in emrinde toplanan militanlar 5-6 yıl içinde savaşçı bir güce dönüştürüldü. Yeraltı merkezi olarak kullanılacak dev "host tünelleri" inşa edildi ve Bin Ladin'in küçük ordusu buraya yerleşti. 1989'da, Rusya Afganistan'dan çıkarken El Kaida kuruldu.

Bin Ladin o yıl Kuveyt'e giren Irak'a karşı Suudi Arabistan adına savaşmak istedi, bu isteği reddedildi ve yerine ABD askerleri Arabistan'a çıktı. Böylece Suudi krallığı ile Ladin'in arası açıldı.

Bin Ladin 1992'de Suudi Arabistan'dan atıldı, Sudan'a gitti. Artık ABD ile köprüler atılmıştı. ABD'nin baskısı ile 1996'da Sudan'dan da ayrılmak zorunda kaldı. Ertesi yıl CIA bin Ladin'i öldürmek istedi. Afrika'daki ABD elçiliklerinin 1998'de bombalanması El Kaida örgütünün işi olarak görüldü ve ABD uçakları Sudan'ı ve Afganistan'ı bombaladı.

ABD artık kendi eğitip yetiştirdiği Bin Ladin ve El Kaida'yı "en çok aranan terörist" olarak tanımlamakta ve Amerika'da olan her şeyden onu sorumlu tutmaktaydı. Bin Ladin giderek Müslüman dünyada bir efsane haline dönüştü. ABD kendi Frankeştayn'ını yaratmış ve onunla savaşa girmişti.

Kuzey İttifakı

Bir dizi eski Mücahit örgütlenmesi ile General Dostum gibi eski Rusya yanlısı savaş ağalarının birliği olan Kuzey İttifakı, Afganistan'ın en kuzey köşesine sıkışmış %15'lik bir toprağı kontrol ediyor. Kuzey İttifakı, Rusya, İran, Hindistan, Türkiye ve yeni Orta Asya Cumhuriyetleri'nin desteği ile yaşıyor. Şimdilik bir arada duran bu güçlerin iktidarı ele geçirmeleri halinde en kısa zamanda birbirlerinin gırtlağına sarılmaları sürpriz olmayacak.

Kuzey İttifakı'nın büyük parçalarından birisinin lideri olan Hikmetyar, yukarıda da değinildiği gibi, Kabil'de Şii güçler hakim olduğu için kenti ağır bir biçimde bombalamış ve 25 bin insanın ölümüne yol açmıştır. Kuzey İttifakı'nın bir dizi örgütlenmesi kesin Şii düşmanıdır. Buldukları Şiileri katletmeleri, kadınlara tecavüz etmeleri ile ünlüdürler.

Ecevit'in hayran olduğu General Dostum ise Kuzey İttifakı içindeki en aşağılık unsurlardan biridir. Önce Rus yanlısı olan Dostum, diğer Mücahit örgütlerine karşı Taliban ile birlikte davrandı. Sonra büyük rüşvetlerle Taliban'a karşı savaşmaya başladı. Hezimete uğrayınca Afganistan'ı terk ederek Türkiye'ye yerleşti. Durum değişip Kuzey İttifakı küçük de olsa bir toprak parçasını tutmayı başarınca tekrar Afganistan'a döndü.

Para canlısı olan Dostum ve ona bağlı birlikler yağmacılıkları ile ve kadınlara tecavüzleri ile ünlüler. Dostum'a bağlı askeri kuvvetler Taliban'dan ayrıldıktan sonra eski dostlarından 3000 tanesini esir alarak açık arazide topluca katlettiler.

Başta Dostum olmak üzere Kuzey İttifakı'nı oluşturan güçlerin önemli bir etkinlik alanı ise uyuşturucu ticareti. Afganistan dünya uyuşturucu üretiminin üçte birini gerçekleştirmekte.

ABD'nin Mücahitleri desteklemesinden önce Afganistan'da uyuşturucu üretilmemekteydi. Uyuşturucu üretimi savaşın, daha doğrusu savaş ağalarının, Mücahit örgütlerinin liderliklerinin finansmanı için başladı. Kısa zamanda uyuşturucudan iyi para kazanan Mücahit liderlikleri zenginleşmeye ve dünya mafyası ile iyi ilişkiler kurmaya başladılar.

Taliban kendi kontrolündeki bölgede uyuşturucu üretimini yasakladı. Şimdi, Afganistan'daki tüm uyuşturucu üretimi Kuzey İttifakı'nın kontrolündeki dar bölgede yapılmakta. Uyuşturucunun pazarlanmasında Pakistan gizli servisi ISI ile CIA'nın açıktan desteği var. Taliban'ın uyuşturucu üretimini yasaklaması ve bulduğu uyuşturucuları meydanlarda yakması ile birlikte esrarın kilosu 44 dolardan 400 dolara çıktı ve 11 Eylül'den sonra fiyatlar iki katına çıktı.

Ecevit'e göre Türkiye'nin dostu General Dostum uyuşturucu ticaretinde kilit bir yere sahip. Bilindiği gibi, uyuşturucunun Orta Asya'dan çıkıp dünyaya yayılmasında Türkiye'nin de kilit bir rolü var. Acaba Dostum'la dostluğun oluşmasında uyuşturucunun rolü ne kadar? Türkiye'nin gizli vurucu gücü Çatlı ve faşist çetesinin de uyuşturucu ticareti ile yoğun bağları olduğu malum.

Savaşa hayır!

Yıllardır savaşın, emperyalistlerin yarattığı karışıklıkların pençesinde inleyen Afgan halkı yeni bir yıkımla karşı karşıya. 11 Eylül bahanesi ile ABD ve müttefikleri Afganistan'a bomba yağdırıyor. Açlıktan ve hastalıktan kırılan 100 binlerce Afgan sınırlara kaçmakta. Sınırlar ise kapalı. Pakistan askerleri sınırı geçmek isteyen Afganlara ateş açıyor.

Afganlar için kaçış yok. ABD'nin, yani küresel sermayenin askeri gücünün dünya egemenliğini kanıtlaması için ölmek zorundalar. Aynen on sene önce Soğuk Savaş'ta Rusya'nın mı, ABD'nin mi kazanacağının sınandığı alanlardan biri olarak ölmek zorunda kaldıkları gibi. Bu savaşa destek vermek, yoksul Afgan halkının ABD'nin dünya hegemonyası için imhasına destek vermektir.

• F. Alaoğlu

Sosyalist İşçi Anti Kapitalist Kadın Özgürlüğü Troçkizm
DSİP Tartışma Forumu
IMF'ye Hayır! e-Grup