Tarık
Ali ile savaş üzerine söyleşi
Belirsizlikler
bölgesi
Pakistan
niye bu krizin merkezinde?
Birinci
nedeni, Pakistan'ın Afganistan ile sınır komşusu olması. İkincisi ise,
Pakistan'ın geçmişte Taliban'ı silahlandırmış, mali destek vermiş ve yaşatmış
olması. Pakistan ordusunun tüm tarihi boyunca kazandığı tek zafer sonucunda,
Taliban'ı Kabul'de iktidara Pakistan oturtmuştur.
Taliban
rejimi, Amerika'nın tam desteği, bilgisi, işbirliği ve anlayışı ile, Pakistan
tarafından yaratılmıştır. Geçmişte bu rejimi yaratmış olan Pakistan devletinin
şimdi rejimi yıkması isteniyor.
Pakistan
çok uzun zamandır Amerika'nın müttefiki. Afganistan'da SSCB'ye karşı yürütülen
savaş Pakistan'ın yardımı olmadan yürütülemezdi. Pakistan o savaşın yürütülmesinde
bir araç olarak kullanılmıştı, şimdi Pakistan devletinin kendi yarattığı
rejime karşı yeni bir savaş yürütmesi isteniyor.
Pakistan
devletinin Amerika'yı desteklemesinin iç savaşa yol açabileceği söyleniyor.
Niye?
Çünkü
Taliban rejiminin Pakistan'da (ve Pakistan ordusunda) pek çok taraftarı
var.
Ayrıca,
Taliban'ın Pakistan'ın çeşitli yerlerinde silahlı grupları ve eğitim kampları
var. Daha şimdiden bu gruplar Pakistan'ın kentlerinde karmaşa yaratmaya
başladılar.
Ama
Pakistan halkının çoğunluğunun kökten dinciliği desteklediğini düşünmüyorum.
Hiçbir zaman desteklemiş değiller. Pakistan'daki tüm genel seçimlerde
kökten dincilerin aldıkları oy hep son derece düşük oldu. İsrail’de softaların
aldığı oydan daha düşük oldu örneğin. Kökten dincilik Pakistan'da hep
devlet desteğiyle yaşamıştır. Pakistan ordusunun ve devlet aygıtının desteği
olmasa Pakistan toplumunda kökten dinciler kendilerine yer edinemezlerdi.
Devlet
aygıtında kökten dinciliğin bu kadar yoğun olmasının nedeni, Afganistan'da
Ruslarla savaştıkları zaman halkı harekete geçirebilmek için bulabildikleri
tek yöntemin cihad bayrağını açmak olmasıydı. ABD cumhurbaşkanı Carter'in
Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski bizzat Afganistan sınırına
gidip kafasına türban sarıp "Allah sizden yana" diyordu. Ve
Brzezinski bu davranışını bugün hala savunuyor: "Dünya tarihi açısından
bakıldığında hangisi daha önemli? Taliban mı, Sovyet İmparatorluğu’nun
yıkılışı mı? Birkaç tane aşka gelmiş Müslüman mı, Soğuk Savaş'ın sonu
mu?" diyor. Komünizme karşı bu yöntemle savaşmak ABD'nin verdiği
bir karardı. Dünyada 1980'lerden bu yana ortaya çıkan tüm dinci aşırı
gruplar Suudi Arabistan ve Pakistan aracılığıyla ABD tarafından desteklenmiştir.
ABD
Afganistan'a karşı Pakistan'ı üs olarak kullanmakta ısrar ederse ve ABD
ve Batı askerleri Pakistan'da mevzilenirse, kökten dincilikle hiç ilişkisi
olmayan çok sayıda insan kanımca bu durumu çok aşağılayıcı bulacak. Kabul
etmeyecekler. İç savaşa benzer çok tehlikeli bir durum ortaya çıkabilir.
Ordu bölünebilir. Şeriatçılar ordu içinde çoğunluğa sahip değil. Dolayısıyla,
iç savaş çıkarsa askerlerin birbirlerine düştükleri çok kanlı ve acılı
bir iç savaş olur. Nüfusun çoğunluğu durup korku içinde seyreder. Bulaşmak
istemez.
Pakistan
askeri istihbarat örgütü ISI ordunun bir parçası. CIA tarafından Taliban'a
fon aktarmakta kullanılan ve tam CIA modeline göre kurulmuş olan bu örgüt
1980'lerin sonlarında Pakistan'da müthiş güçlü bir hale geldi, neredeyse
ordu içinde bağımsız bir ordu gibi oldu. Ama şimdi ordu ve Müşerref ISI'yi
tekrar kontrol altına aldılar.
Asıl
tehlike tabandaki askerler ve Taliban'a sıcak bakan genç subaylar. Bunlar,
ordu şeflerinin Taliban'a savaş açan bir yabancı gücü desteklediğini gördüklerinde
her şey darmadağın olabilir. Pakistan'ın Kuzey Batı sınır bölgesi Afganistan'a
bitişik. Bu bölgede savaştan kaçan pek çok Afgan yaşıyor.
Geleneksel
olarak, Kuzey Batı sınır bölgesi Pakistan'ın çok laik bir bölgesiydi.
Bu bölgedeki medreselerde eğitim görmüş Taliban türü kökten dincilerin
bölgenin bazı kısımlarını denetim altına alması, kendi yasalarını dayatması,
ancak son 10-15 yılda gerçekleşti. Bugün bölgenin bazı kesimlerinde Taliban'ınkine
benzer bir rejim var. Ama Pakistan nüfusunun çoğunluğu Pencap'ta yaşıyor
ve orada çok farklı bir gelenek egemen. Bu gerçekten 1971'den beri rejimin
karşı karşıya kaldığı en zor kriz ve ne yapacaklarını kestirmek mümkün
değil. Bu açıdan, Washington ve Londra'da pişirilen kovboy teorilerini
uygulamaya sokmadan önce Batı'nın uzun uzun düşünmesinde yarar var. Unutmamak
gerek, Pakistan ordusunun elinde nükleer silahlar var. Bir düşünün!
Eğer
Batı Pakistan'ı tamamen teslim olup Batı'nın tüm dediklerini yapmaya zorlarsa
(bunu geçmişte yaptılar elbet, ama o zaman koşullar farklıydı), kanımca
Pakistan devleti parçalanabilir. Ve bütün bölgenin çivisi çıkabilir.
Belli
ki Afganistan Rusya'ya karşı bir tampon devlet idi. Soğuk Savaş'ın sona
ermesinden bu yana bölgenin Batı için stratejik bir önemi var mı?
Bence
yok. Bugün olup bitenler 1970'lerde ve 1980'lerde uygulanan Soğuk Savaş
politikalarının artıkları; bölgenin stratejik önemi yok denecek kadar
az.
ABD
petrol şirketi Unocal Azerbaycan'dan gelip bu bölgeden geçen bir boru
hattı inşa ediyor, ama bu hattın yolunu değiştirmek mümkün. Bush hükümetinin
ve daha önceki Amerikan hükümetlerinin Taliban'a yumuşak davranmalarının
nedeni buydu - dev bir Amerikan petrol şirketinin bölgede iş yapıyor olması.
Şimdi bunun faturasını ödüyorlar. Afganistan'da bir koalisyon hükümeti
kurulmuş olsaydı bugün olanlardan hiçbiri olmayacaktı. Ama Pakistan koalisyon
hükümetine karşı çıktı ve Taliban'ı destekledi.
Afganistan'ın
en önemli ihracat ürünü eroin. Taliban da eroin işinin tam göbeğinde.
Eroin dolu kocaman kamyonlar Kabul'den yola çıkıp Pakistan'ın en büyük
liman kenti olan Karaçi'ye gidiyor, oradan da dünyaya yayılıyor. Bu iş
1970'lerde ve 1980'lerde Pakistan'ı yöneten askeri diktatör General Ziya
ul Hak zamanından beri sürüp geliyor. Pakistan, Kuran'ın eroini yasaklamadığını
iddia ederek bu işi çeşitli operasyonlarının finansmanı için kullandı.
Pek çok kişi için ise yaşamlarını sürdürebilmenin tek yolu - para kazanmanın
tek yolu olarak koka bitkisini yetiştirip kokain üreten Kolombiyalı köylüler
gibi. Piyasa ekonomisinde yaşıyoruz, piyasada talep var, biz de bu talebi
karşılıyoruz diyorlar. Neo liberaller buna ne cevap verebilir ki!
ABD
istese bu narkotik ticaretini erken bir aşamada durdurabilirdi, fakat
onlar için Soğuk Savaş daha önemliydi. Dolayısıyla, CIA eroinden gelen
kârları Pakistan'daki çeşitli grupların finansmanı için kullandı.
Krizin
Keşmir üzerinde ne etkisi olacak?
Keşmir'de
ikili bir sorun var. Birincisi, yerli halka karşı hunharca bir baskı uygulayan
Hindistan işgal ordusu var. İkincisi, içine ISI'nin iyice sızmış olduğu
silahlı kökten dinciler var. Bunların çoğunluğu Bin Ladin'in taraftarları.
Keşmir'in bazı bölgelerini ele geçirdikçe bunlar da yerli halkı eziyor,
İslamcı rejimler dayatıyor, kadınları örtünmeye zorluyor (geçmişte bölge
kadınları örtünmüş değil). Bu arada Keşmir halkı müthiş acılar yaşıyor.
Kanımca,
krizin etkisiyle, kökten dinciler herhalde bölgeden atılacak (çünkü başka
yerlerde savaşmaya gidecekler) ve Hindistan Keşmir'de daha da baskıcı
bir egemenlik kuracak. Keşmir halkı için iyi bir durum değil - gerçi on
yıldır değil. Örneğin, şu anda Keşmir'de ölen insan sayısı Filistin'den
daha fazla, ama kimsenin ilgilendiği yok.
Hindu
kökten dincilerinden oluşan Hindistan hükümeti fırsattan yararlanarak
ülkedeki azınlık dinlerini (Müslümanları, Hıristiyanları) daha da ezecek.
Hindistan'da pek çok kişi güney Asya topraklarına yabancı askerlerin girmesini
kaygıyla karşılayacak. Pakistan'da oluyorsa burada da olabilir diye düşünecekler.
ABD ile müttefiklerinin küresel bir güvenlik devleti yaratıp istedikleri
yere istedikleri gibi girebilmeleri ilkesi bir kez dayatıldıktan sonra,
ulusal bağımsızlığın bir anlamı mı kalır?
Sosyalistler
sizce ne demeli, ne yapmalı?
Sol,
savaşın anlaşmazlıklara çözüm getirebileceği anlayışına karşı çıkmalı.
Bunu siyasi bir kriz olduğunu ve köklerinin birçok açıdan Orta Doğu'da
bulunduğunu anlatmalı
Filistin
sorunu çözülmedikçe, Irak'a uygulanan ambargo ve hala süregelen bombalama
sona erdirilmedikçe, 100 tane Bin Ladin öldürülebilir fakat terörizmi
yaratan ve besleyen koşullar var olmaya devam eder. Sosyalistler şunu
vurgulamalı: Sorunu çözmek istiyorsanız, Filistinlilere iki karış toprak
değil, doğru dürüst bir devlet verin, İsrail'in Filistinlilerin topraklarında
köyler kurmasını engelleyin, Irak'a karşı on yıldır sürdürülen bombalama
kampanyasını durdurun, ve düşmanlarınızın suçlarını cezalandırırken dostlarınızın
suçlarını ödüllendirmek şeklinde çifte standart uygulamaya son verin.
Yoksa çatışma ve ölümler devam edecek.
Sosyalistler
bu savaşa karşı kampanya yürütmeli, medyanın iğrenç yalanlarını cevapsız
bırakmamalı.
*
Tarık Ali, 1968'lerden beri İngiltere solu içinde yer alan Pakistan
asıllı bir sosyalisttir. Bu söyleşi Socialist Review dergisinin Ekim sayısında
yayınlanmış ve Roni Margulies tarafından Türkçeye çevrilmiştir.
|