Sermayenin
küreselleşmesi
Kadın
ve çocuk katliamı
Günümüzde
kadınlar çalışma yaşamının vazgeçilmez bir parçasını oluşturuyor. Bugün
sadece Endonezya'da çalışan 87 milyon kadın Marks ve Engels'in Komünist
Manifesto'yu yazdığı dönemdeki dünyada çalışan tüm işçilerin sayısından
daha fazladır.
Serbest
ticaret ve kadınlar üzerinde
baskı
Küreselleşmeyle
birlikte artan rekabet koşulları bir çok ulus devleti, yabancı sermayeyi
çekmek için onlara çekici gelecek koşullar hazırlamaya itiyor. Yatırım
yapacak sermaye açısından maksimum kar elde etmek için koşullar hazırlanıyor.
Bunlara örnek, serbest ticaret bölgeleridir. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün
(ILO) yaptığı açıklamaya göre dünyada 70 ülkede bin civarında bu tür bölgede
30 milyona yakın işçi çalıştırılıyor. Çalışanların çoğu genç kadınlar.
Çalışma saatleri çok uzun. Örneğin Sri Lanka'da 14 saat, Endonezya'da
12, Çin'in güneyinde 16 ve Filipinler'de 12 saat. Çoğu işler taşeron firmalar
tarafından üstleniliyor ve fabrikalar askeri bir disiplinle yönetiliyor.
Bu bölgelerde çalışma koşulları oldukça kötü. Bulundukları ülkenin çalışma
yasaları geçersiz. Grev yapmak ve sendika örgütlenmesi ise yasak.
Küreselleşme
kadınların vahşi
sömürüsüdür
Küreselleşen
dünyada 12 saat çalışmak zorunda kalan Endonezyalı kadınlar regl dönemlerinde
iki gün yasal izin haklarına sahipler ama izni alan kadın fabrikada aşağılanmakta.
İzni almak için erkek olan formenlere başvurmak zorunda. Şayet formen
izin verirse fabrikanın kliniğine giderek regl olduğunu ispat etmek durumunda.
Bunu da genellikle pantolonlarını indirerek klinik çalışanlarına kanı
göstererek yapmak zorunda. Yapılan bir araştırmada yoksulluk nedeniyle
ped kullanamayan kadınların Nike fabrikalarında regl dönemlerinde koyu
elbiseler giyerek kanlarını gizledikleri görülmüş. İşçilerin günde iki
kezden fazla tuvalete gitme izni olmadığı Nike fabrikasında iki bin işçiye
beş tuvalet olduğu için bir çok işçi tuvalete dahi gidememekte.
Cins
ayrımcılığı; çok çalışma, az ücret
Sanayileşmiş
ülkelerde kadın işçilerin toplam işgücüne katılımı 1970'de % 38 iken,
bu oran 1990 yılında % 52'ye ulaşarak erkekleri aşmıştır. Ancak kadınların
çalışma yaşamına katılımı radikal olarak artmasına rağmen, erkeklerden
daha az kazanmaya devam ediyorlar. Örneğin okullarda öğretmenlerin büyük
çoğunluğu kadın olmasına rağmen, yöneticilerin büyük çoğunluğunu erkekler
oluşturuyor. Ayrıca kadınlar erkeklerden farklı sektörlerde yoğun olarak
toplanıyor. Kadınlar daha çok hizmet sektöründe çalışırken erkekler ise
daha yoğun olarak üretim ve ulaşım sektöründe çalışıyorlar. Kadınlar 21
sanayileşmiş ülkeden 13'ünde erkeklere göre en az iki saat daha fazla
çalışıyor.
Sermaye
çocuk kanıyla besleniyor
Ekonomik
kriz dönemlerinden de en fazla kadınlar ve çocuklar etkileniyor. Dünyada
çoğu kız çocuğu olan 60 milyondan fazla çocuk yoksulluk içinde yaşamakta.
100 milyondan fazlası okula gidememekte ya da yoksulluk nedeniyle çalışmak
zorunda. Okula gidemeyen çocukların 60 milyonu kız çocuğu.
Yoksulluk
kız ya da erkek çocukları erken yaşta çalışmaya zorlayan en önemli neden
olsa da kız çocukların bu durumdan erkek çocuklara göre daha fazla etkilendikleri,
uzun işgünlerinin ardından evdeki işlerle de yüzyüze kaldıkları bilinmektedir.
Kız çocukları kırsal kesimde ağır tarla işinin yanı sıra su taşıma, yakacak
toplama, yiyecek hazırlama, kardeşe bakma ve bulaşık yıkama işlerini de
üstlenmek zorunda bırakılmaktadır.
Bebek
ölüm hızı bir toplumdaki sağlık ve sosyal hizmetlerin yetersizliği hakkındaki
en önemli göstergelerden birisidir. Günümüzde 5 yaşındaki çocuk ölümleri
sahra ülkelerinde binde 172 iken sanayileşmiş ülkelerde binde 6'dır. Türkiye'de
ise 2002 bütçesine göre ulusal gelirinin % 2,6’sını sağlığa harcamakta.
Sağlıkta yapılan kısıtlamalar yüzünden ishal, tifo, verem, beslenme bozukluğu,
kızamık ve boğmacadan dolayı çocuk ölümleri ciddi boyutta. 5 yaşın altındaki
çocukların ishalli hastalıklara kapılma oranı, kentsel bölgelerde % 22.7,
kırsal bölgelerde % 28.
Dünyada
her yıl 515 bin kadın doğum sırasında ya da hamilelik sırasında ölüyor.
Sahra altı Afrika ülkelerinde yaşayan kadınların hamilelik ya da çocuk
doğurma nedeniyle ölüm riski 13'de 1 iken, sanayileşmiş ülkelerde bu oran
4 binde 1'dir. Hamilelik ya da doğum sırasında ölüm riskinin dünya ortalaması
ise 75'te 1’dir. 2,4 milyar insan yeterli sağlık hizmetlerinden yoksun
yaşıyor. 1,1 milyar insan ise temiz sudan yoksun.
Dünyada
her yıl AIDS'ten dolayı beş yaşın altındaki çocukların 1,4 milyonu ölüyor.
Bu ölümlerin % 80'i Afrika'da. Yine AIDS nedeniyle 14 yaşın altındaki
çocuklarda ölüm sayısı 13 milyondur.
Savaşlar
nedeniyle ölenlerin % 80-90'ını siviller oluşturuyor. Bunların çoğunluğu
ise çocuklar ve kadınlar. Savaşlar nedeniyle 35 milyon insan mülteci durumunda.
Bunun % 80'i kadın ve çocuk. 2001’de bu yüzden 12 milyon çocuk evlerini
terk etmek zorunda kaldı. 1990-2000 yılları arasında savaşlar yüzünden
iki milyon çocuk ölürken altı milyon çocuk sakat kaldı.
Kapitalizmi
öldürelim!
İşte
liberallerin öve öve bitiremedikleri neo liberalizmin ve küreselleşmenin
sonuçları. Özellikle kadınlar ve çocuklar, bir avuç sermaye sahibinin
kar oranlarını artırmak, dünyayı yeniden ve yeniden paylaşmak için, IMF,
DTÖ, Dünya Bankası gibi kurumları aracılığıyla dayattıkları ekonomik politikaların
bedelini yaşamlarıyla ödüyorlar.
Kapitalizm
acımasız, vahşi ve öldürmeye devam ediyor. Rosa Luksemburg geçen yüzyılın
başında "ya sosyalizm ya barbarlık" demişti. Kapitalizmin barbarlığına
karşı yanıtımız sosyalizm, yani kapitalizmi öldürmek olmalı, hem de vakit
geçirmeden.
•
Aynur KARAŞ
|