Kriz,
kapitalizmi SARSIYOR!
OECD'nin
Kasım ayında yaptığı bir açıklamaya göre, son 20 yılda ilk kez tüm OECD
üyelerinin ekonomileri eş zamanlı bir küçülme yaşıyor. Bir başka deyişle,
21. yüzyılın ilk küresel krizini yaşıyoruz. Bundan öncekilerden farklı
olarak, bu kez kriz ABD, Almanya ve Avrupa Birliği ve Japonya gibi, küresel
kapitalizmin tüm büyük sermaye bloklarını aynı zamanda vuruyor.
Bir
zamanlar 21. yüzyılın lider ülkesi olarak görülen Japonya'nın ekonomisi
çok uzun bir süredir durgunluk yaşıyor. Bu yıl ise % 0.8 düzeyinde küçülecek.
Avrupa
Birliği'nin motoru Almanya'nın ekonomisi, Temmuz-Eylül döneminde sadece
% 0.3 büyüdü. Bu 1997 yılından bu yana kayıt edilen en zayıf ekonomik
performans. Tüketici eğilimini gösteren ve ekonomik performansın ölçütü
olarak kabul edilen bira tüketimi % 20 azaldı. Almanya, Avrupa Birliği'nin
toplam ekonomik büyüklüğünde % 30'luk bir paya sahip. Bu yüzden, Alman
ekonomisindeki kötü performansın, tüm kıta ekonomilerini de olumsuz etkilemesi
kaçınılmaz. Avrupa Birliği'nde büyüme, 2001'in ikinci yarısında % 0.7'ye
geriledi.
Dünya
ekonomisindeki payı % 25 olan ve uzun bir süredir büyüyen ABD ekonomisi
de, 2000 yılındaki % 4.2 oranında büyümeden sonra, 2001 yılındaki büyümesi
% 1.1'e gerileyerek, resmen resesyona girdi. Ekonomik büyüme üçte iki
oranında azaldı. Ülkenin sanayi, madencilik ve hizmetler üretimi, Ekim
ayıyla birlikte 13. kez küçülerek, son 50 yılın en uzun süren üretim düşüşünün
yaşanmasına yol açtı. ABD ekonomisi, en son 1991 yılında olmak üzere,
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana toplam 10 büyük durgunluk yaşadı. Federal
Merkez Bankası, 2001 yılında 10 kez faiz oranlarını düşürmesi ve son 40
yılın en düşük seviyesine çekmesine rağmen kriz derinleşiyor.
Standard
& Poor'un ABD'nin 500 işletmesini ele alan kârlılık araştırmasında,
yılın 3. çeyreğinde ABD şirketlerinin kârlarında % 13'lük bir düşüş tespit
edilmişti. 11 Eylül saldırısı sonrası yapılan araştırmada ise kârlardaki
düşüş % 22'ye ulaştı. Yılın son çeyreğinde buna ilave olarak % 15'lik
bir düşüş daha bekleniyor.
Sanayileşmiş
ülkelerde yaşanan kriz, kalkınmakta olan diğer ülkeleri de olumsuz etkiliyor.
Bu durumdan olumsuz etkilenen yeni sanayileşen Asya ekonomileri 2000 yılında
ortalama % 8.2 büyürken, büyüme 2001 yılında % 1'de kalacak. Latin Amerika
ekonomileri de 2000 yılında % 4.2 büyüdükten sonra, büyüme hızları 2001
yılında yarı yarıya azalarak, % 1.7'ye gerileyecek. Bir bütün olarak dünya
ekonomisi 2000 yılında % 4 büyürken, 2001 yılında büyüme hızı % 1.3'e
geriledi.
1997-98
yıllarında Güneydoğu Asya'da yaşanan krizler, dünyanın % 30-40'ını etkilemişti.
Buna rağmen krizin etkisi çok yıkıcı olmuştu. Küresel kapitalizm, yaşadığı
krizleri bugüne kadar aşmasını bildi. Ancak günümüzde yaşanan küresel
krizden ulusal ekonomilerin yerel önlemler alarak kaçmalarının olanağı
yok. Yaşanan her bir kriz derin izler bırakıyor. Asya krizinin faturası
sadece yoksullara ve emekçilere çıkmadı. Aynı zamanda bölgedeki görece
zayıf sermaye, daha güçlü Batı sermayeleri tarafından yutulurken, politik
alanda da Endonezya Devrimi gibi izler bıraktı. Bu seferki krizin yıkıcı
etkisinin, küresel boyutları bakımından çok daha derin olacağı ortada.
İşsizlik
ve yoksulluk artıyor
Küresel
kriz emekçiler açısından yoksullaşma ve işsizlik anlamına geliyor. Kriz
nedeniyle 2002 yılında 24 milyondan fazla emekçinin işini kaybetmesi bekleniyor.
Bu Avustralya'nın nüfusundan daha fazla emekçinin işsiz kalması demek.
İşsizlik son 10 yılda, neo-liberal saldırılar nedeniyle kronik bir hal
almıştı. ILO'nun bir araştırmasına göre, büyüyen dünya ekonomisine rağmen,
son yıllarda işgücüne katılan 48 milyon emekçiye karşılık, küresel kapitalizm
sadece 40 milyon kişilik yeni iş alanı yaratabildi. Araştırma sonuçları
yoksulluğun da artacağını gösteriyor. Dünya Bankası başkanı Wolfensohn'a
göre, kriz nedeniyle en az 10 milyon insan daha yoksulluk sınırının altına
itilirken, fazladan on binlerce çocuk, yoksulluk nedeniyle ölecek.
Kriz,
tüm sektörlerde, kısa süreli sözleşme sahibi işler başta olmak üzere,
kitlesel işten çıkarmaları gündeme getirdi. Üstelik tüm bu işten çıkarmalar
kriz öncesi, rasyonelleşme, şirket evlilikleri ve özelleştirme gibi nedenlerle
zaten söz konusu olan işçi kıyımının üzerine geliyor.
11
Eylül saldırısının ertesinde ABD'nin havacılık sektöründe 100 binden fazla
işçi çıkarıldı. Bir zamanlar ömür boyu iş garantisi olan Japonya'da işsizlik
oranı rekor bir düzey olan % 5.3'e çıktı. İngiltere'de özellikle üretim
sektörlerinde, 2001 yılı içinde 100 binden fazla işçinin işini kaybetmesi
bekleniyor. Almanya'da 2001 yılı içinde yaklaşık dört milyon kişi işsiz
kaldı.
Sonuç
Tüm
veriler bize küresel kapitalizmin alternatif olmadığını gösteriyor. Kapitalizmin
piyasa ve kâr mantığı, bir yandan üretilen zenginliklerin yok olmasına
neden olurken, öte yandan milyarlarca insanın işsiz kalması ve yoksulluğa
itilmesine yol açıyor. Küresel kapitalizmin neo liberal piyasa politikaları
açlık ve ölüm getiriyor.
Ancak
aynı zamanda küresel kapitalizmi bir bütün olarak istikrarsızlığa iterek,
bu eşitsiz ve adaletsiz sistemin aşılması için olanaklar da yaratıyor.
Kapitalizm öldürüyor, bu nedenle ya biz kapitalizmi öldüreceğiz, ya da
kapitalizm kendisiyle birlikte tüm insanlığı karanlığa sürükleyecek.
•
Kenan AYDIN
|