| ANA SAYFA | SON SAYI | ADRESLER | LİNKLER | ARŞİV |

>> Sayı 08 • Mart-Nisan 2002

 

 

 

Anti-kapitalist hareket en güçlü seslerinden birini kaybetti

Pierre Bourdieu öldü*

Büyük Fransız sosyologu Pierre Bourdieu 23 Ocak günü Paris'te kansere yenik düştü. Bourdieu 1930'da köylü bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi ve College de France'ta profesör olarak Fransız üniversite sisteminin zirvesine yükseldi. Fakat ünlü kitabında Dünyanın Ağır Yükü adını verdiği olguyu - sıradan insanların çektiği acıları - hiçbir zaman unutmadı. Yaşamının son 10 yılında kendini siyasi faaliyete vererek kapitalist küreselleşmeye karşı hareketin önde gelen yandaşlarından biri oldu.

Bourdieu, Michel Foucault, Gilles Deleuze ve Jacques Derrida gibi post-yapısalcılığın dünya çapında ünlü isimleri olan felsefecilerle aynı kuşağın üyesiydi. Ancak, antropolog ve sosyolog olarak, Bourdieu tüm çalışmalarında, bir yanda bireysel özneyi dünyanın hakimi haline getiren liberal bireycilik ile, diğer yanda bu özneyi nesnel yapılar ve süreçlerin bir etkisi haline getiren yapısalcılık ve post-yapısalcılık arasındaki kısır çelişkiyi aşmaya çalıştı.

Bourdieu, bilimin dünya hakkında nesnel bilgi edinemeyeceğini savunan ve pek moda olan relativizmi şiddetle reddetti. Kendisini, 19. yüzyıl sonunda Emile Durkheim'in yazılarından kaynaklanan Fransız sosyoloji geleneğinin bir parçası olarak gördü. Fakat bilimsel nesnelliğin faturasının da bilincindeydi. Pascal'cı Düşünceler (1997) adlı mükemmel eserinde, Bourdieu akademik araştırmaları günlük yaşamdan ayıran mesafeyi ele alır; akademik görevlilerin nispeten varlıklı ve rahat yaşamlarının bir tür toplumsal ayrıcalık olduğunu, fakat aynı zamanda bu ayrıcalığın kişiyi gündelik maddi sıkıntılardan bir ölçüde uzaklaştırarak bilimsel araştırmaya izin verdiğini tartışır.

Bourdieu'nün en özgün çalışmalarından biri, sanatçıların ve entellektüellerin görünürde özerk olan dünyasının tarihsel ve toplumsal kökleri üzerinedir. Sanatın Kuralları (1992’de Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlandı) adlı kitabında 19. Yüzyıl Paris'inde estetik Modernizmin ortaya çıkışını inceler. Bu kitapta Bourdieu, ayrıca, çağdaş Fransız toplumunun özgün bir tipinin, sanat veya bilim alanlarında ün yapan ve bu ünü kullanarak toplumsal yaşama müdahale eden aydınların oluşumunu tartışır: 1890'larda Dreyfuss meselesinde taraf olan Emile Zola veya İkinci Dünya Savaşı sonrasında Jean-Paul Sartre gibi. Yaşamının son yıllarında bu rolü üstlenen bizzat Bourdieu oldu.

Fransa'da 1970'lerin sonlarında 'yeni filozoflar' marksizmi stalinizm ile eşleştirerek entellektüel yaşamın marjlarına itmeyi başarmışlardı; 1989'dan sonra ise neoliberalizme karşı hiçbir alternatif kalmamış gibi görünüyordu artık.

Ancak, 1995 Kasım ve Aralık aylarında dev kamu sektörü grevleri ile birlikte direniş patlak verdi. Ve Bourdieu bu direnişin kararlı bir yandaşı olarak sahneye çıktı. Daha önceki yazılarında da ezilenlerden yanı bir hava vardı. Şimdi bu tavır ön plana çıktı. Bourdieu 1995 Aralık ayında Paris'in büyük garlarından birinde grevci demiryolu işçilerine hitap ederken "bir uygarlığın imha edilmesine karşı mücadele ediyorsunuz" dedi. İşsizler ve göçmenler mücadeleye atıldıklarında yanlarında hep Bourdieu'yü buldular. Yakın çalışma arkadaşlarıyla birlikte, Bourdieu kendi ifadesiyle bir 'araştırmacı-aktivist' grubu kurdu: Raisons d'agir. Grup, çok yaygınca okunan bir dizi ucuz, kısa kitap yayınladı. Bu kitaplar, neoliberal politikaların kaçınılmazlığını kabul eden politikacıların, gazetecilerin ve akademiklerin 'kaderci'liğini acımasızca eleştiriyordu.

Fransa'da 1997'de Jospin'in 'çoğul sol' hükümeti iktidara gelip aynı politikaları devam ettirdiğinde, Bourdieu'nün eleştirileri daha da sertleşti. 'Neoliberal Blair-Jospin-Schröder üçlüsü'ne karşı, Bourdieu 1995'ten beri gelişen toplumsal hareketlerin üzerinde yükselen bir 'solun solu' yaratma çağrısı yaptı. Artık akademik seminerlerden çok sendika toplantılarında görülüyordu. Millau kasabasında McDonalds binasını yıkan Jose Bove'yi desteklemek için Haziran 2000'de yapılan dev gösteri ve toplantılarda Bourdieu'nün katılımını bizzat Bove şöyle anlatıyor: "İki gün boyunca tüm tartışmalara katıldı. O koca kalabalığın içinde hiç tanınmayan biri gibi yer aldı". ATTAC örgütünün kurucularından Christophe Aguiton'a siyasi olarak yakın olmasına rağmen, bir arkadaşının dediğine göre, Bourdieu bu örgütü "fazla reformist, resmi mercilere fazla yakın" buluyordu.

Bourdieu'nün eserlerinde katılmayacağımız noktalar bulmak zor değil. Teorik olarak, bu eserler Bourdieu'nün marksizmde bulunduğunu sandığı determinizm ile malul. Siyasi olarak, Bourdieu ulusal sahnede yenilmiş olan sosyal demokrasinin kapitalizmi denetim altına almak için Avrupa çapında yeniden yaratılabileceğine inanıyordu. Ama bütün bunlar bugün daha az öneme sahip. Bourdieu, neoliberalizme karşı yürütülen mücadeleye büyük bir Fransız aydınının prestijini kattı. Ölümüyle, anti-kapitalist hareket en güçlü seslerinden birini kaybetti.

• Alex CALLINICOS


(Bu yazı, İngiltere Sosyalist İşçi Partisi'nin aylık yayın organı Socialist Review dergisinin Şubat 2002 sayısından kısaltılarak çevrilmiştir).

Bourdieu’nun Türkçe'de yayınlanmış olan kitapları:

1) Televizyon Üzerine (YKY)

2) Sanatın Kuralları: Yazınsal Alanın Oluşumu ve Yapısı (YKY)

3) Pratik Nedenler: Eylem Kuramı Üzerine (Kesit Yay.)

Karakedi Kitapevi’nden indirimli olarak elde edebilirsiniz:

Sakızgülü sok. Göynük apt. 24/4, Kadıköy, İstanbul, Tel: 0 216 418 53 40

 

Sosyalist İşçi Anti Kapitalist Kadın Özgürlüğü Troçkizm
DSİP Tartışma Forumu
IMF'ye Hayır! e-Grup