![]() |
||||||||||
>> Sayı 08 • Mart-Nisan 2002
Gündem Günün acil ihtiyacı: Mücadeleci bir birlik Şubat krizinin üzerinden bir yıl geçti. Sabit gelirliler, işçi ve emekçiler krizin sonuçları ile giderek daha fazla karşı karşıya geliyorlar. Yüzbinlerce işçi işini kaybederken milyonlarca işçi ve emekçi hergün bir temel ihtiyacın daha nasıl zamlandığına tanık oluyorlar. Kısacası, işçi ve emekçiler her gün biraz daha yoksullaşıyor, biraz daha zorlanıyor. Oysa egemen sınıf için durum farklı. Kriz başladığından beri sadece onların kullanabildiği tüm lüks maddelerin satışlarında artış var. Lüks konutların, yatların ve Mercedeslerin satışında patlama var. Ve zaten tüm toplum biliyor ki soyguncular, hortumcular ellerini, kollarını sallayarak geziyorlar. Bir emekçi küçücük bir borcunu ödeyemediği için icra memurları ile karşılaşırken, hortumcular soydukları milyonlarca dolarla zevk içinde yaşıyorlar. Başta OYAK olmak üzere bütün büyük şirketlerin, bankaların kârları artıyor. Hani kriz vardı? İşçi ve emekçilerin bu koşullarda her gün daha fazla öfkelendiği açık. Herşey fazla gizlenmeden, açıkca yapılıyor. Ve tabii ki öfke sınırsız bir biçimde yükseliyor. Egemen sınıf ve onun adına devleti yönetenler bu öfkenin farkında. Uzun bir süredir toplumsal bir patlama beklediklerini açıkça ifade ediyorlar. Sürekli tedbir almaya çalışıyorlar. Onların tedbirleri iki türlü. Bir yandan IMF ve Dünya Bankası’nın tüm emirleri derhal yerine getiriliyor. Bu kurumlar be derse yapılıyor. Zaten ekonomiyi hükümet değil Dünya Bankası’nın görevli memuru Derviş yönetiyor ve hükümet sadece Derviş’in söylediklerini, istediklerini yapıyor. Başka bir rolü yok. IMF programına bu sadakat aslında krizi derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor. IMF tedbirlerinin ulaştığı sonuç Arjantin’de ortaya çıktı. Dünyanın en çok gıda maddesi üreten ülkesinde, Arjantin’de insanlar aç kaldı. Açlar ayaklandı ve rejim yıkıldı. İşte Türk egemen sınıfının aldığı ikinci tedbir böyle bir sonuca karşı işçi ve emekçilere azgınca saldırmak. Her türlü baskı tedbiri alınıyor ve hükümetteki MHP emekçi düşmanlığının simgesi durumunda. Baskının garantisi MHP. MHP-DSP-ANAP hükümeti alternatifi olmadığını söylüyor. Bu parlamentodan başka bir hükümet çıkmayacağına güveniyorlar. İşçi hareketi ve solun önemli kesimleri de bu kanıda, Hükümete alternatif göremiyorlar ve bu nedenle harekete geçemiyorlar. Bunda 28 Şubat’ta hareketin bölünmüş ve geriletilmiş olmasının büyük rolü var. Sosyalistlerin önemli bir kısmı başını kuma gömmüş durumda. Toplumun öfkesinin, mücadele isteğinin farkında değil. Son mücadele dalgasından (Kasım-Aralık 2001) bu yana gerçekleşen küçük eylemlerde ki hava dahi bunu açıkca gösteriyor. Öfke dorukta. Öyleyse öfkenin patlamasına ne engel oluyor. Bu sorunun cevabı önemli. Öfkenin patlamasının karşısında birden çok neden var. Birinci olarak baskı. Her fırsatta emekçilere, sola saldıran hükümet özellikle sol saflarda yılgınlık yarattı. Ancak emekçiler ve mücadeleye yeni atılan gençler aynı havayı paylaşmıyorlar. İkinci olarak ise hareketin her türden reformist önderliği önemli bir fren rolü görüyor. 28 Şubat’ta egemen sınıfla uzlaşan ve bölünen hareket şimdi her fırsatta frene basıyor ve hareketin bölünmüşlüğü bu frenin işlemesine yol açıyor. Şimdi en önemli görev işçi hareketinin ve solun mücadeleci bir birliğini oluşturmaktır. Bunu ne denli hızlı gerçekleştirirsek kazanmak o kadar mümkün olacaktır. Türk egemen sınıfı zayıf, bölünmüş ve istikrarsızdır. Ayakta kalabilmesinin tek nedeni karşısında mücadeleci bir birliğin olmamasıdır. İşte ihtiyaç bu birliği kurmaktır. Anti kapitalist hareket mücadele için nasıl onlarca, yüzlerce eğilimin, örgüt ve çevrenin yan yana gelebildiğini ve nasıl çok büyük güçleri seferber edebildiğini göstermektedir. Kazanmanın mümkün olduğunu göstermektedir. Türkiye’de de hızla yapılması gereken budur. Mücadeleci bir birliği inşa etmeliyiz. Tek tek konularda, IMF programının hedeflerine karşı bütün güçleri bir araya getirebiliriz. Soyut değil, somut hedefler için seferberliklere girişebiliriz. Hedefler ne denli somut olursa kazanımlar da o denli büyük ve etkileyici olacaktır. Bu yan yana geliş kesinlikle her türlü sekterlikten uzak olmalıdır. Sekterliğe karşı, grup çıkarlarının dayatılmasına karşı aralıksız mücadele etmek gerekir. Kazanmak mümkün. Bu IMF uşağı hükümeti IMF programının enkazı altında yıkmak mümkün. Krize emekten yana bir çözümün kazanmasını sağlamak mümkün. Ve Arjantin’in gösterdiği gibi devrim mümkün.
|
||||||||||