![]() |
||||||||||
>> Sayı 08 • Mart-Nisan 2002
Kitaplar arasında Bir Irkçının İhaneti • Doğan kitap, • Rıdvan AKAR • 2002 basım İkinci Dünya Savaşı yılları... Türkiye savaşa girmemiş, ancak yarı resmi yollardan Nazilerle ilişki içindedir. Naziler Türkiye'deki faaliyetlerini üç merkezden yürütmektedir. Alman Lisesi; burada Nazi yanlısı hocalar 3 bin kişilik Alman topluluğa (ve Türk öğrencilere) propaganda yaparlar. Teutonia Kültür Merkezi; Nazi bayrağı ve amblemleri altında toplantılar düzenleyerek propaganda yapar ve Nazilerden kaçan hocaların üniversitelerde görev almasını engellemeye çalışır. Alman Arkeoloji Enstitüsü; Anadolu içlerine 'kazı' yapmaya giderek, casusluk faaliyetlerini düzenler. Ancak Nazi faaliyeti bunlarla sınırlı değildir. Almanya'nın Doğu Cephesi'ni sağlama almak için giriştiği faaliyetlere, zaten Rusya'ya karşı olan ve Doğu'daki 'esir Türkleri' kurtarmak isteyen ve Türkiye'de yeni yeni boy atmakta olan ırkçı-Turancı hareket de destek vermektedir. Faşist hareketin bu ilk nüveleri, Nihal Atsız, Necip Fazıl Kısakürek, Hikmet Tanyu, Reha Oğuz Türkkan gibi ırkçı aydınlar önderliğinde örgütlenmekte ve devlet bürokrasisinin üst kademelerinden de başlangıçta destek görmektedir. Almanya savaşta üstünlüğünü devam ettirdiği sürece ordudan üst düzey subaylar (Hüsnü Emir Erkilet, harp akademileri komutanı Ali Fuat Erden) Naziler tarafından davet edilip işgal bölgeleri gezdirilmektedir. Ancak, Almanlar Rus cephesinde bozguna uğrayıp savaşın kaderi değişmeye başladığında, Türkiye hemen yön değiştirip, SSCB korkusuyla, Türkiye'deki ırkçı hareketi tasfiyeye girişir. Bu arada, el altından Türkiye'ye yollanan Nazi altınları ırkçı hareketteki ilk bölünmeye ve çıkar çatışmasına yol açmıştır. 1944'te 'Türkçülük Davası' olarak bilinen dava açılır. Davanın ilk duruşmasının yapıldığı 3 Mayıs günü ırkçılar Türkiye'deki ilk büyük, uğursuz mitinglerini, Ankara Ulus Meydanı'nda yaparlar. Sonradan bu gün "milli diriliş günü" ilan edilecektir. Davada aralarında Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Fethi Tevetoğlu (eski Adalet Parti Samsun senatörü) gibi isimlerin de bulunduğu 47 sanık vardır ve 23'ü gözaltına alınmıştır. Daha önce 'azınlıklar' konusundaki verimli çalışmalarıyla tanıdığımız Rıdvan Akar, tarihsel bir gerçekliğe, bu kez roman formatında yaklaşıyor. Bir gazeteci 1964 yılında işlenen bir cinayetin peşine düşer, hiç bilmediği ve ummadığı bir ilişkiler yumağına adım atar. Çeşitli nüfuzlu ilişkileri sayesinde elde ettiği ipuçlarıyla vardığı nokta yirmi yıl önceye dayanmaktadır. Türkiye'deki faşist hareketin az bilinen yönleri, kitapta oldukça kolay izlenebilecek bir dille aydınlatılıyor. Hitler'e "Führer" diye hitap eden subaylar; Enver Paşa'nın Bolşevikler'e karşı savaşan, iki yılda bir Nazileri ziyaret eden, Ribbentrop ve Goebbels gibi Nazi kurmaylarıyla bizzat görüşen kardeşi Nuri Dilligil; başbakan Saraçoğlu ağzından anti-bolşevik propaganda; faşistlerin evlerde yaptıkları kafatası ölçümleri; İstanbul Üniversitesi önünde Nazi rozeti dağıtan Türk faşistleri; Nazilere methiye düzen Nadir Nadi; "Bozkurtçunun Amentüsü"... gibi renkli ayrıntılar, kitapta meraklısına sunuluyor. • Cengiz ALĞAN ABD terörizminin yorulmayan muhalifi Noam Chomsky: Bir Muhalifin Yaşamı • Robert F. Barsky, • Çev. Gülden Şen • Doğan Kitap, Altan Matbaacılık, • Ekim 2001 Kitabının toplatılması ile ilgili davaya katılmak için Türkiye'ye gelen Chomsky, güçlü bir ilginin odağı oldu. Televizyonlar Chomsky'nin konuşmalarını naklen yayınladılar, boyalı basın her gün sayfalarında Chomsky'ye olumlu olumsuz yer ayırdı. Kürtler'in davetlisi olarak gittiği Diyarbakır'da ise peşinden polis eksik olmadı. İşte, Bir Muhalifin Yaşamı, Chomsky'nin yaşamı, akademik kariyeri, ailesi, politik görüşlerinin şekillenmesi ve militan mücadelesi gibi bir dizi konuda doyurucu bilgiler sunuyor. İspanya 1936, Chomsky'nin anarşizmi ve leninizm 7 Aralık 1928 yılında doğan Chomsky, erken yaşlarda, "onuncu doğum gününden kısa bir süre sonra", okul gazetesinde yayınlanan ilk makalesinde, İspanya İç Savaşı'nda Barselona'nın düşüşünü ele aldı. İspanya'da faşizme karşı mücadele veren kitle hareketi, Chomsky'yi, devrimci bir öncünün yokluğunda "derinden hissedilen ihtiyaç ve ülkülerin"in uyanmasıyla kitlelerin iyi örgütlenmemiş hareketlere katıldığı sonucuna götürdü. Chomsky, İspanya'daki çatışmaları "ağırlıklı olarak anarşist bir devrim" sözleriyle tarif eder. İspanya İç Savaşı'ndan anarşist hareketlerin tabandan başlatılması halinde başarılı olabileceği sonucunu çıkartan Chomsky, bu perspektifinden hiçbir zaman vaz geçmedi. Çok genç yaşta anarşizme duyduğu ilgiyi "şanslı bir kaza" olarak yorumlayan Chomsky'nin, "Sadık bir leninist olma dürtüsünü hissedemeyecek kadar gençtim... Ben her zaman kaybedenlerden, örneğin İspanyol anarşistlerinden yanaydım" sözleri, resmi tarihin ve devlet yalanlarının uslanmaz eleştirmeninin, stalinizmin leninizmin devamı olduğu yalanına inandığını gösteriyor. Kuşkusuz, Chomsky gibi baskının her biçimine karşı olan bir militan, İkinci Dünya Savaşı'ndan önce kurulan stalinist-faşist ittifakından iğrenmekte sonuna kadar haklı. Burada haksızlık, stalinizmin Lenin'in eylem ve fikirleriyle en küçük bir ilgisinin bile bulunmadığı görülmediğinde başlıyor. Özgürlükçü bir toplum için... Chomsky, politik mücadeleye ilgisini bir daha hiç kaybetmedi. Bir süre marksizme yakınlaşan Chomsky, 13 yaşında (!) marksizme mesafelenerek daha net bir anarşist tutumu benimsedi. "Dünyada olan işler adlarını hiç kimsenin duymadığı, tarih sahnesinden silinmiş, kendilerini ideallerine adamış cesur insanların çabaları sayesinde olmaktadır". Bu sözlerin sahibi olan Chomsky, çok geniş bir ilgi alanına sahip. Üstelik, dilbilim alanında çığır açan fikirleriyle parlak bir akademik kariyere sahip. Dilbilim ve felsefe alanındaki çalışmalarının etkisiyle üniversite çevrelerinde ünlenen ve sık sık konuşmacı olması için davetler alan Chomsky, 1960'lı yıllarda giderek daha sert bir biçimde insan hakları ihlallerine, ABD'nin Vietnam'ı işgaline, egemen sınıfların baskılarına karşı mücadele etmeye başladı. Eşsiz bir sorgulayıcı olan Chomsky'nin, Küba'ya yönelik ABD ambargosu, Kennedy iktidarı tarafından Kübalılara yöneltilen terör eylemleri, Çinhindi'ndeki savaş, silahlanma yarışı, Sovyet-Amerikan ilişkileri, Sovyetlerin Çekoslavakya'yı işgali, ABD'nin Orta Doğu'daki rolü gibi konularda devlet belgelerinden yola çıkarak yaptığı teşhirler oldukça çarpıcıydı. Yine de, Chomsky bu dönemini şöyle değerlendiriyor: "O zaman verilmekte olan mücadelelerde yalnızca pasif bir rol üstelenmekle inanılmaz derecede bencil davrandığımı biliyorum." ABD başkanı Richard Nixon'un "düşman" listesine giren Chomsky, mücadelesini daha da derinleştirdi. Yürüyüşlere, savaş karşıtı eylemlere katıldı. Göz altına alınan, uzun hapis cezalarıyla tehdit edilen Chomsky, yıllara ve egemen sınıflara teslim olmayan örnek bir muhalif. 11 Eylül'de New York'taki İkiz Kulelerin çökmesiyle birlikte yeniden savaş karşıtı muhalefetin bayrağını yükselten Chomsky, Seattle'da patlayan anti kapitalist hareketin de aktivistlerinden. Özellikle diktatörleri destekleyen, işkencecileri silahlandıran, örneğin Doğu Timor'da olduğu gibi halkın yarısına yakınını imha eden askeri operasyonlara destek ve silah satan ABD'nin en büyük terörist olduğunu sık sık kanıtlayan Chomsky'nin yaşamını ve mücadelesini öğrenek için Bir Muhalifin Yaşamı oldukça doyurucu bir kaynak. • Şenol KARAKAŞ İyi bir başvuru kaynağı Marksist Düşünce Sözlüğü • Yayın Yönetmeni Tom Bottomore, • İletişim Yayınları, 709 sayfa Marks'ın ileri sürdüğü fikirler ve ondan sonra gelen düşünürlerin yaptığı katkılarla gelişen Marksist düşünce, neo-liberal ideolojinin 'mümkün olan en adil sistem piyasa ekonomisidir' böbürlenmesine karşın, en etkili düşünce akımlarından biri olmayı sürdürüyor. Kapitalizmin insanlığa karşı işlediği suçları, kâr güdüsünün yıkıcılığını, savaşları, şirket hegemonyasını eleştiren kitaplar yok satıyor. Kapitalizm yıllar sonra ilk kez bu denli çok ve yaygın bir eleştiriye tabi tutuluyor. Ancak kapitalizmin nasıl aşılacağı ve yerine ne konulacağı konusundaki tartışmalarda henüz bir netleşme gözlenmiyor. Özellikle ABD ve Avrupa'da kapitalizme karşı gelişen nefret, başka başka konularda mücadele eden ve tartışan grupların, işçilerin birlikte ve aynı hedefe karşı mücadele etmeye başlamalarıyla şekillenen, adına antikapitalist hareket denen yeni mücadele dalgası içinde Marksist düşünce ne kadar 'alıcı' bulacak? Reform taleplerinin politize ettiği mücadeleci yeni gençlik kuşağı devrim fikrine nasıl kazanılacak? Doğu Avrupa ve Rusya'daki uygulamalardan haklı olarak nefret eden ve yanı başlarında bu uygulamaları savunan solcuları gördükçe çileden çıkan gençler sosyalizm düşüncesine nasıl ikna olacak? Devrimci marksistler bu soruları sorar ve yanıtlar ararken, stalinizmi eleştiren pek çok aydın da marksizmin yeni bir yoruma ihtiyaç duyduğu savıyla düşünce üretiyor, çeşitli kitaplar yayımlanıyor. İletişim yayınları yayın yönetmenliğini Tom Bottomore'un yaptığı ve yazım kurulu Laurence Harris, V. G. Kiernan ve Ralph Miliband gibi tanınmış aydınlardan oluşan Marksist Düşünce Sözlüğü'nü tekrar yayımladı. Sözlüğün ilk basımı 1993 yılında yapılmıştı. Türkçe çeviriyi derleyen Mete Tunçay ve çeviriler hayli özenli. Yazarlar ele aldıkları maddelerde, olabildiğince yansız davranmış ve konuyu çeşitli yönleriyle tartışmaya çalışmış. Bu yaklaşım pek çok sözlükte karşımıza çıkan propagandacı anlayıştan uzak, bilimsel bir yaklaşım. Kimi maddelerde ileri sürülen düşüncelere katılırsınız, kimilerine ise katılmazsınız. Ancak İletişim Yayınları'nın hazırladığı bu sözlükten muhakkak yararlanacaksınız. Her maddenin sonuna konulan okuma önerileri sayesinde, aynı zamanda bir kitap kataloğuna da sahip olacaksınız. • Cem HİRE Kadınlar üzerine iki kitap Kadınlık Maskesi • Efrat Tseelon • Ekin yayınları Batı kültüründe kadınlığın toplumdaki konumunu araştıran kitapta yazar toplumda kadının nasıl görünmesi gerektiğiyle ilgili beklentilerin yanı sıra, söz konusu beklentilerin kadının kendini algılayışını nasıl etkilediğini araştırıyor. Yazar öne sürdüğü tezde kadının var oluşunun anlaşılması için gerekli bir dizi anahtar kavram sunuyor. Bunlar, iffet çelişkisi, sahtelik çelişkisi, görünürlük çelişkisi, güzellik çelişkisi, ölüm çelişkisi. Havva ile başlayan, Meryem ana ile devam eden kitap, aralarında Elias, Freud, Lacan, Goffman, Aries ve Baudrilard'ın da olduğu birçok fikir adamının kavramlarına gönderme yapıyor. Siyaset ve Cinsiyet • Heidi Wedel • Metis Kırsal kesimden kente göç tüm dünyada görülen bir olgu. Yapılan araştırmalara göre, sonucunda 2005 yılında dünya nüfusunun yarıdan fazlası kentlerde yaşayacak. Wedel'in İstanbul'un iki gecekondu mahallesinde yaptığı araştırma "siyaset ve cinsiyet" arasındaki ilişkiyi belirlemeye çalışıyor. Kırsal kesimden gelip kente yerleşen kadını göç olgusu nasıl etkiliyor? Şehirde kadının siyasallaşması, siyasal katılımın önündeki başlıca engeller, yaşanan ekonomik krizlerin yansıması olan yoksulluğun hayatlarına etkileri, etnik ve mezhepsel farklar, kadının yaşadığı bölgede radikal solculuk ve İslamcılık karşısındaki konumu, yani gecekondu bölgelerinde yaşayan "göçmüş" kadınların içinde yaşadıkları sorunlara bakış, Latin Amerika'daki araştırma örnekleriyle karşılaştırılıyor. • Salih ERTURAN
|
||||||||||