| ANA SAYFA | SON SAYI | ADRESLER | LİNKLER | ARŞİV |

>> Sayı 08 • Mart-Nisan 2002

 

 

 

Marksizmin temelleri

Neden parti? Nasıl parti?

Dünyayı değiştirmek istiyor, "Başka bir dünya mümkün" sloganını sık sık atıyoruz. Eşit, özgür bir dünyayı kurmak için mücadele ediyoruz. Küçük bir azınlığın büyük çoğunluğu sömürmesine, savaşlara, kadınların ezilmesine, ırkçılığa ve çocukların açlık ve hastalıktan ölmesine "artık dur" demek istiyoruz.

Sisteme öfkeli milyonlarca insan benzer isteklere sahip. Ama bu isteklerin gerçekleşmesinin kestirme bir yolu yok. Çünkü, başka bir dünyanın kurulmasını istemeyenler ekonomik ve siyasi gücü ellerinde tutuyorlar. İşi insan öldürmek olan, adına polis ve ordu denilen özel silahlı birlikler; işi kapitalistlerin özel mülkiyetlerine, yani yoksulluğun kökenine yönelik tepkileri cezalandırmak olan mahkemeler; sistemin çarklarının dönmesini engelleyenleri toplum dışına itmek için hapishaneler var.

Önümüze dikilen duvar sadece bu baskı mekanizmalarının toplamı olan devletten ibaret olsaydı, işimiz kolay olurdu. 2001 yılının Temmuz ayında Cenova'da G8 toplantılarını protesto eden yüzbinlerce anti kapitalistin dediği gibi, onlar sadece sekiz, bizim sayımız ise milyarlar. Küre çapında 24 milyon asker ve polise karşı, biz sayısal olarak önüne geçilmez bir güç oluşturuyoruz. Ama Marks'ın dediği gibi, sayılar bilgi temelinde birleşirse toplumsal bir güce dönüşebilir.

Milyarlarca emekçinin, kapitalistlerin ortak sömürü komitesinden başka bir şey olmayan devletleri yıkmasının önünde silahlı güçlerden çok daha önemli bir duvar var: Egemen sınıfın fikirlerinin hakimiyeti.

Kapitalizm, geliştikçe kendi mezar kazıcısını geliştirir. Kapitalizmden daha üstün, örgütlenme ilkesi insanlar arasında dayanışma olan sosyalist bir dünyayı yaratmak için çağdaş toplumda sonuna kadar devrimci olan sadece bir tek güç var: İşçi sınıfı.

İşçi sınıfı bu gücünü her gün değil, bir çok etkenin bir araya geldiği dönemlerde gösterebiliyor. Çünkü kapitalizm eşitsiz bir sistem. Kapitalizmin ürünü olan işçi sınıfı da eşitsiz gelişen ve hakim fikir ve geleneklerin etkisiyle bir dizi bölünmüşlüğe sahip olan bir sınıf.

İşçi sınıfının ulusal, dinsel, politik, cinsel ve diğer bölünmesi aşılamadan, başka bir dünya kurulamaz. İşte, işçi sınıfının devrimci partisi tam da bu bölünmüşlüğü gidermek için sabırlı ve kararlı bir mücadeleyle inşa edilmek zorunda. Dünyanın toptan yok oluşunu engellemenin başka yolu yok!

Devrimci bir işçi partisi, hakim olan yalan fikirlere karşı, doğru olan devrimci fikirlerinin yaygınlaşması için örgütlenir. Böyle bir örgütün en güçlü silahı, işçi yığınlarının mücadele deneylerinin birikmesinden başka hiçbir şey olmayan ve bilimsel bir dünya görüşüne dayanan devrimci fikirleridir.

Devrimci faaliyet, en ileri teorinin üzerinde yükselir. Kökten bir toplumsal dönüşümü hedefleyen bir örgüt, daha hızlı büyümek için önyargıları, ortalama fikirleri okşayamaz. Çünkü, toplumun en ileri kesiminin, öncü işçilerin örgütüdür. Öncü işçi ne durağandır, ne de soyut. İlk "greve çıkalım" diyendir, çatışmada polise en militanca direnendir, işçilerle kapitalistler arasındaki sınıf ayrımını netçe gören ve patrona karşı işçilerin birliğini sağlamaya çalışan, egemen sınıfın fikirlerini etkisi altındaki işçileri eylem gücü ve politik fikirlerinin üstünlüğüyle kazanmaya çalışan işçidir. Bilimsel bir dünya görüşüne yaslanan, devrimci geleneği ve güncel politik gelişmeleri sürekli tartışarak egemen sınıfın fikirlerine karşı üyelerini politik olarak birleştiren, en yeni üyesini en deneyimli üyesinin düzeyine sıçratmak için politik tartışma platformları yaratan devrimci bir örgüt geri fikirlerin etkisi altındaki arkadaşlarının basıncına maruz kalan öncü işçilerin hafızasıdır. Deneyimleri ortaklaştırmanın aracıdır.

Devrimci bir işçi partisi işçi sınıfının ne aklı ne de didaktik öğretmenidir. İşçi sınıfının mücadelesinden öğrenemeyen bir parti devrimci olamaz. Bir örgütün işçi hareketini birleştirebilmesi ve harekete yön verecek talepleri şekillendirebilmesi için hareketten öğrenmesi zorunluluk ise, hareketten öğrenmesi için de devrimci örgütte tam bir açıklığın, demokrasinin sürekli canlı tutulması gerekir. Ekim Devrimi'ne öncülük eden Bolşevik Partisi siyasi baskının en yoğun olduğu yeraltı faaliyeti döneminde dahi demokrasiyi örgütün yaşam biçimi olarak görmüştür. Bürokratik ilişkilerin yozlaştırdığı, üyelerinin inisiyatifini kıran, hiyerarşik bir aygıtın kâbus gibi çöktüğü bir örgüt devrimci olamaz.

Devlet gibi merkezi bir baskı aygıtına karşı mücadele de kuşkusuz merkezi verilmeli, aynı politik sloganlarla, merkezi ve birleşik bir eylem çizgisiyle örgütlenmelidir.

Sosyalizm işçi sınıfının kendi eyleminin ürünü olabilir ancak. Bunun kestirme bir yolu yoktur. Başka bir dünya ancak, işçi sınıfının devrimci kabarışlarını tüm iktidarın işçilerin ellerinde toparlanmasına yönlendirebilecek kitlesel devrimci işçi partilerinin tüm dünyada inşa edilmesiyle kurulabilecek. Böyle bir örgüt ancak mücadelenin içinde inşa edilebilir, ancak mücadele içinde işçi kitlelerinin güvenini kazanabilir. Ancak mücadelenin içinde örgütlenen bir devrimci örgüt, mücadelenin ekonomik, teorik ve örgütsel ihtiyaçlarına yanıt vererek tüm ezilenlerin kürsüsü haline gelebilir.

 

Sosyalist İşçi Anti Kapitalist Kadın Özgürlüğü Troçkizm
DSİP Tartışma Forumu
IMF'ye Hayır! e-Grup