YAPRAKLAR
(*) |
|
Yaprakları hiç düşündünüz
mü? Biçim biçim, dantel dantel yaprakları... Kırmızı gül ile kucak kucak,
karanfille sarmaş dolaş... Yağmur damlalarına şemsiye, sıcaktan bunalanlara yelpaze
olan yaprakları.. hiç düşündünüz mü? Düşündünüz mü öksüzlüklerini,
küskün oluşlarını? Evet, yapraklar öksüz, yapraklar küskün: şairin ilgisizliğine, ressamın fırçasına, bülbülün sesine... "Varsa yoksa çiçekler! Övgüler onlara, nağmeler onlara" diyerek içini dökmek isteyen, damar damar hicran dolu yapraklar... İntizarını bir türlü duyuramayan yapraklar haksızlar mı acaba? Hayır! Hiç de haksız değiller; incecik bir dalda birlikte oldukları halde, sadece çiçeğe rağbet, haklı olmalarına yetmez mi? Fırçalar çiçeği çizer; renk renk, diller çiçeği söyler; türkü türkü: "Çiğdem der ki ben alayım Yiğit başına belayım Her çiçekten ben alâyım Benden alâ çiçek var mı?" Aşık, mâşukuna kırmızı bir gül ile ilân-ı aşk eder de, ne aşık ne de maşuk, gülün ancak yeşil yaprakları arasında seyredilmeye layık olduğunu düşünür. Ceketin yakasını süsleyen çiçek olur da, nedense yaprak olmaz bir türlü... Ama iş sofraya kalınca, yiyilen yaprak yaprak maydanoz, yaprak yaprak marul olur! Ne kadar garip öyle değil mi? Bazen, arılaradır intizarları: " - Neden bir defacık da bana misafir olmuyorsunuz?" Bazen de, bülbüllere seslenirler acı acı: " - Yetmez mi bunca nağme kırmızı güle.. yetmez mi ömrünüzü ve sesinizi güle bahşettiğiniz?" Fakat, cevap alamazlar bir türlü.. ses vermez hiç biri bu yakarışa. Belki bunlardır; sararıp sararıp, mahzun mahzun dökülmelerine sebep... Belki de "Bensiz ne güzelliği kalır çiçeğin, ağacın" dercesine hüzünlü olmaları... Ey gönüller huzur veren yeşil yeşil, dantel dantel yapraklar! Ben sizin dostunuz, ben sizin meftununuzum. Artık yalnız değilsiniz bu garip âlemde. Varsın başkaları anlamasın sizleri... Ben anlıyorum ya... O halde; gülün biraz, gülün ne olur! ![]() (*) Bu deneme, 1987 yılında Dolunay Fikir ve Sanat Dergisi'nin 18. sayısında yayımlanmıştır. |