HAYYAM BABA'DAN ...
27 Ekim 2004


Her sabah yeni bir gün doğarken
Bir gün de eksilir ömürden
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen

Dünya dediğin bir bakışımızdır bizim
Ceyhun nehri kanlı göz yaşımızdır bizim
Cehennem, boşuna dert çektiğimiz günler
Cennet ise gün ettiğimiz günlerdir bizim

Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?

Felek ne cömert aşağılık insanlara!
Han, hamam, dolap, değirmen, hep onlara
Kendini satmayan adama ekmek yok
Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!

Yaşamanı akla uydurman gerekir
Ama bilmezsin akla uygun olan nedir
Bereket eli çabuktur Zaman Usta'nın
Başına vura vura sana da öğretir

Bu dünyada nedir payıma düşen, hiç
Nedir ömrümün kazancı felekten, hiç
Bir sevinç mumuyum sönüversem hiçim
Bir kadehim kırılsam ne kalır benden hiç

İç, şarap iç, Mahmut olmak budur
Çalgı dinle, Davut olmak budur
Geçmişi, geleceği düşünme
Gününü gün et, yaşamak budur

Gören göze, güzel çirkin hepsi bir
Aşıklara, cennet cehennem hepsi bir
Ermiş ha çul giymiş ha atlas
Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir

Bir yürek ki yanmaz, yürek denir mi ona?
Sevmek haram, yüreğinde ateş olmayana
Bir gününü sevgisiz geçirdinse, yazık
En boş geçen günün o gündür, inan bana

Bu kubbe altındaki bin bir belayı gör
Dostlar gideli boşalan dünyayı gör
Tek soluk yitirme kendini bilmeden
Bırak yarını, dünü, yaşadığın anı gör

Gül der ki yüzüm yüzlerden güzelken
Ezer suyumu çıkarırlar bilmem neden
Bülbül de şöyle der ona sanki içinden
Bir yıl dert çekmeden var mı bir gün sevinen?

Hayyam, olsa olsa bir çadır senin bedenin
Can sultanımızın bir süre oturması için
Ecel hancısı bir başka konak döşeyince
Sultan göçer gider, viran olur çadırın senin

Ömer Hayyam