Askere gitmeden önce dostlarıma yazdığım veda mesajıdır ...

 

SENİN HAYATIN "TİK"Lİ Mİ? ...

"İnsan doğar, büyür, yaşar ve ölür" derler, ya da ona benzer bir şey. Olayların kademe kademe gerçekleştiğini, hayatın belli aşamaları olduğunu, bazı aşamaların değiştirilemeyeceğini, belli sırayla herkesin bu deneyimleri elde edeceğini savunan doğru bir sözdür. Bu söz söylendiğinde sohbete nokta koyulmuş olur, yeni bir şeyler eklemek yersizdir ...


Bir de "doğduğunda sen ağlıyordun, herkes sana gülüyordu; öyle bir yaşam sür ki, öldüğünde sen gül, ardından onlar ağlasın" diye bir söz vardır ki, bu söz hem doğru hem de güzeldir. Sınırlayıcı ve dar kapsamlı olan, insanı korkutan ilk sözün aksine daha geniş ve özgürlükçü bir sözdür, umut aşılar insana. Yaşanması gereken hayat hakkında çok genel bir tanım yaparak gerisini insana bırakmakta, önemli olan tek şeyin iyi birisi olarak anılmak olduğunu vurgulamaktadır ...

Bazı insanlar ilk sözü, bazıları ikinci sözü felsefe yapmışlardır kendilerine. "Abicim sen hayatın gerçeklerinin farkına varamamışsın, hala toz pembe görüyosun olayları" diye bir söz duyuyorsanız birinin ağzından ya da "aklın hala bir karış havada" sözü kulaklarınızda sıkça yankılanıyorsa bilin ki onların felsefesi ilk söze dayanır. Onlara göre hayat bir kitaptır ve bu kitapta "yapılması gereken işler" listesi vardır. Her işin yanında boş bir kutucuk yer almaktadır: Okula git, kolej sınavlarını kazan, mezun ol, dersaneye git, iyi puan alıp iyi bir üniversite kazan, okulu bitir, erkeksen askere git, iş bul, evlen, yuva kur, çoluk çocuk sahibi ol, onları okut, vs. gibi bir listedir bu. İşler bittikçe yanındaki boş kutucuklara "tik"ler atılır mutlulukla, "oh be, bunu da halletim, sıradaki neymiş?" denip listeye göz atılır ...

Bazılarının hayat kitabı içinde ise hiçbir şey yer almaz. Daha doğrusu bu bir kitap değil, sayfalarına hiçbir şey yazılmamış boş bir defterdir. Yaşanır, sonra deftere kaydedilir, aynen bir günlük gibi. Nerede, kiminle, nasıl yaşanacağını ve neden böyle bir yaşam seçileceğini sadece ve sadece insanın kendisi belirler. Liste yoktur, kutucuklar hiç yoktur ...

Ne yazık ki, böyle bir hayatı yaşayan çok az insan vardır dünyada. "Tik"li hayata sahip olan insanların yanında onlar İstanbul deplasmanına takımlarını desteklemeye gelmiş Anadolu takımlarının taraftarları gibidirler, çok azdır sayıları, duyulmaz pek sesleri. Ne kadar içten, ne kadar inançla bağırsalar da kalabalık kısım onların bu haykırışlarına kulak asmaz. Kalabalık kısımdakiler çoğunluğun içerisinde yer almanın gücüyle doğru yolda olduklarını hissederler sürekli ...

Değişik iki kitaba sahip olan bu iki insan grubunun erkek üyelerinin tek bir ortak noktası vardır, her ikisinin kitabında da bu "vatan borcu" olarak mutlaka geçer. Üyelerden birisi, yanında "askerlik hizmeti" yazan kutucuğa tik atarken, diğeri defterine "askerliğimi yaptım" yazar mutlaka ...

Site sahibi olarak, bugüne kadar hayatımızın tümden "tik"siz olduğunu iddia edersek yalan söylemiş oluruz. Ancak elimizden geldiğince "tik"lerden kurtulmaya çalıştık, hala da çalışıyoruz. Doğru olanın bu olduğuna inandık ve bundan sonra da yolumuza bu inançla devam edeceğiz ...

Gelin görün ki, içine "tik" atılması gereken bir kutucuk orada bizi bekliyor, ondan kaçamıyoruz. 12 Ağustos'tan itibaren asker ocağında olacağız, sabahları koşup her şeyin vatan için olduğunu haykıracağız. Vatani görevimizi bitirdiğimizde biz de "bizim bölükte bir çavuş vardı" ile başlayan hikayeler anlatabileceğiz ...

2004'ün ilk yarısından itibaren tekrar sizlerle olmak en büyük arzumuz. Görüşmek dileğiyle ...

 

4 Ağustos 2003