İLK YILLARDAN 2004'E
EUROVISION ŞARKI
YARIŞMASI ve TÜRKİYE
Eurovision Şarkı Yarışması, her yıl bir önceki yarışmayı kazanan ülkede yapılıyor. 2004'te Türkiye yarışmaya evsahipliği yapacak. Türkiye'nin 1975 yılında Seninle Bir Dakika ile başlayan Eurovion macerası, 2003'te Sertap Erener'in Every Way That I Can ile kazandığı birincilikle, yepyeni bir boyut kazandı.
Umutlarla, sevinçlerle, ama çoğunlukla da hayal kırıklıklarıyla geçen bu uzun yılların ardından, Türkiye için yarışmada yeni bir dönem başladı. Bu kez İstanbul'da yapılacak olan büyük finalde, Türkiye adına Athena yarışacak. Türkiye, Mayıs 2004'te İstanbul'da gerçekleştirilecek olan Eurovision Şarkı Yarışması'nda bu "dev adamlar"dan başarılı bir sonuç bekliyor.
Türkiye, Eurovision Şarkı Yarışması ile 1973 yılında tanıştı. Türkiye'nin henüz katılmadığı yarışma TRT televizyonu tarafından ilk kez o yıl canlı olarak yayınlanmıştı. Yarışmayı, Lüksemburg adına katılan Anne Marie David, Tu Te Reconnaitras adlı şarkısıyla kazanmıştı. Anne Marie David Türkiye'de çok sevildi
. Önce Eurovision'da birinci olan şarkısı, o sıralar adı yeni duyulmaya başlanan genç şarkıcı Nilüfer tarafından Göreceksin Kendini adıyla Türkçe seslendirildi. Ardından David Türkiye'ye geldi, Türkçe plaklar yaptı. Özellikle Neşeli Gençleriz, en sevilen pop şarkıları arasına girip bugünlere kadar ulaştı...1974 yılında Eurovision'da Türkiye yine yoktu. Ancak, 74'ün birincisi İsveç'li grup Abba, Waterloo adlı şarkısı ile tüm dünya ile olduğu gibi Türk seyircisiyle de bu yarışma sayesinde tanışıyordu. Abba, o yıl yarışmada aldığı birinciliğin ardında dünyanın en önemli pop müzik gruplarından birisi oldu. Plakları satış rekorları kırdı; konserleri doldu, taştı...
Örovizyon, Örevizyon, Erovizyon, Erevizyon... "Eurovision" sözcüğünü okurken bir türlü dilimiz dönmüyordu ama yarışmayı benimsemiştik bile.
Eurovision Şarkı Yarışması'nın elli yıla yakın bir geçmişi var. Üye ülkelerde pop müzik alanında üretimi desteklemek, televizyon kanalları arasında program alışverişini sağlamak, ülkeler arasındaki teknik bağlantıları kontrol etmek ve geliştirmek ve hep
sinden önemlisi ortak bir kültür ortamı sağlamak gibi amaçları olan yarışma, ilk kez 1956 yılında İsviçre'de düzenlendi. Ve o zamanlardan bugüne kadar aralıksız devam etti.Eurovision Şarkı Yarışması, başlangıcından bugüne kadar pek çok şarkıyı, şarkıcıyı, grubu dünya çapında ünlü yaptı. Pop müzik piyasasının Avrupa yakasında çok önemli bir yer edindi. Yarışma bugün hala özel kulüpleriyle, fanlarıyla, meraklılarıyla ve her yıl dünyaya tanıştırdığı yeni şarkıları, şarkıcılarıyla anlam ve önemini koruyor. 70
'li yıllardaki kadar olmasa da, yarışma hala müzik piyasasında söz sahibi.1973'te izleyici olarak tanıştığımız Eurovision Şarkı Yarışması, 1975'te TRT'nin katılmaya karar vermesiyle Türkiye için bambaşka bir anlam ve önem kazandı. Daha Türkiye elemeleri başlamadan, "erevizyon" ülke gündeminin birinci sırasına yerleşti.
Türkiye, zor bir dönem yaşıyordu. Kıbrıs Barış Harekatı'nın ardından kendisini dünyadan soyutlanmış ve yalnız hisseden ülke, bir moral çıkışı bulmuştu. Sokakta, evlerde, işyerlerinde, kahvelerde, her yerde "erevizyon" konuşuluyordu. Yorumlar yapılıyor, bahisler tutuluyordu. Ne ambargo, ne şiddet, ne ekonomik sıkıntılar, ne yokluklar... Varsa yoksa "erevizyon".
Televizyon, çok gençti. Yeni tanıştığımız bu büyülü kutu zaten evlerin ve zihinlerin baş köşesinde özel bir yer edinmişti. Televizyonla ilgili her şey zaten bir ilgi konusu, dikkat odağıydı. Böyle bir uluslararası yarışmanın ses getirmemesi düşünülemezdi.
Türkiye'nin Eurovision'a katılmaması gerektiğini savunanlar da çıkıyordu. Bu yönde gelen tepkilerin en ilginci Dış İşleri Bakanlığı kaynaklıydı. Bakanlık, Eurovision Şarkı Yarışması'na katılmanın, "Türkiye'nin tanıtımı açısından yararlı olmayacağı" görüşünde olduğunu açıkladı.
Melih Kibar'ın bestesi olan Çoban Yıldızı da bu dönem ortaya çıktı. Eurovision Türkiye elemeleri için bir sinyal müziği bestelenmesine karar verildi. Timur Selçuk'un müzik okulundan öğrencisi olan Melih Kibar, Çoban Yıldızı'nı besteledi. Düzenlemeyi Timur Selçuk yaptı ve orkestrasıyla
parçayı seslendirdi. Çoban Yıldızı o kadar sevilip benimsendi ki, yarışma dışı olduğu bilindiği halde, 1975 Türkiye elemelerinde halktan en çok oy alan şarkılar arasına girdi. Çoban Yıldızı Türkiye'de Eurovision Şarkı Yarışmaları'nın vazgeçilmez bir parçası oldu."TRT Türk Hafif Müziği Şarkı Yarışması" adıyla düzenlenen 1975 Türkiye elemelerine çok sayıda şarkı katıldı. Neredeyse memleketin bütün bestecileri, söz yazarları, şarkıcıları seferber olmuştu. Eli saz tutan herkes, bir beste yapıp Eurovision'a gönderiyordu. Ne de olsa, sesini duyuramayanlar için önemli bir fırsattı. Profesyonel ve amatör müzisyenlerin yanında, halk ozanlarından bile yarışmaya şarkı gönderenler oldu.
Elemeleri kazanıp, finale kalanlar açıklandığında nefesler tutuldu. Bülent Özveren'in sunduğu Türkiye finalinde gerçekten de güzel şarkılar yarışıyordu. Seçmek zordu. İkili bir seçim sistemi kurulmuştu. Bir yanda posta kartları ile gönderilen halk oyları, bir yanda TRT'nin jürisi. H
alk oylamasında Ali Rıza Binboğa Yarınlar'la birinci olurken, jüri daha avrupai bir beste olan Semiha Yankı'nın seslendirdiği Seninle Bir Dakika'yı tercih etmişti. İki grubun birleştiği Cici Kızlar'ın Delisin'i de ortalama puanda öne geçerek birinciliğe ortak olunca, iş kur'aya kaldı. Cici Kızlar'dan Bilgen Bengü boş zarfı çekti ve birinciliği Semiha Yankı'ya verdi. Türkiye'yi büyük finalde sözlerini Münir Ebcioğlu'nun yazdığı, bestesini Kemal Ebcioğlu'nun yaptığı Seninle Bir Dakika temsil edecekti.Seninle
Bir Dakika'nın seçilme biçimi epey karışık olmuştu. Üstelik finaldeki şarkılar arasında, "şu gitse daha mı iyi olurdu" diye düşündüren başka besteler de vardı. Yine de, Semiha Yankı ve Seninle Bir Dakika benimsendi, sahiplenildi ve nefesler tutulup Stockholm'de yapılacak olan final beklenmeye başlandı.22 Mart 1975 gecesi televizyonların başına kilitlenildi. Sıra Türkiye'ye geldiğinde, önce orkesta şefi Timur Selçuk yerini aldı. Semiha Yankı sahneye çıkıp şarkısını seslendirirken, yarışmanın sonlarına yaklaşılmıştı. Şarkıların ardından ülkeler telefonla bağlanıp verdikleri puanları açıklamaya başladığında ise heyecan doruktaydı. Aslında yarım saatten kısa süren puanlama uzadıkça uzuyor, fakat beklenen puanlar bir türlü gelmiyordu. Oylamanın sonlarına doğru Monako'dan üç puan geldi. Ancak tam bu sırada puan panosu bozuldu, 3 puanımız güçlükle panoya yazılabildi. Oylamanın sonunda Türkiye, 19 ülkenin katıldığı finalde en az puanı alarak son sırada kalmıştı.
Gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığıydı sonuç. 13. sırada yarışmanın uğursuzluğundan, Semiha Yankı'nın saç modeline, elbisesinin rengine, biçimine kadar pek çok yorum yapıldı. Yönetmen şarkıcımızı uzaktan, arkadan gösterdi diye eleştirildi; ve elbette en çok da politik nedenlerden söz edildi. Bu sonuç aylarca konuşuldu Türkiye'de. Türkiye yarışma konusunda çok deneyimsizdi,
final öncesi yeterince tanıtım yapılmamıştı.Ancak bugün baktığımızda görüyoruz ki, Seninle Bir Dakika aradan geçen 28 yılın ardından hala dinlenen, sevilen iyi bir şarkı. Üstelik, Semiha Yankı'nın, gençliğine ve tecrubesizliğine rağmen final gecesi gösterdiği performans hiç de hafife alınacak gibi değil. Stockholm'de alınan tatsız sonuç, Seninle Bir Dakika'yı sevmemize ve beğenmemize engel olmuyor. Bugün bile, "Eurovision" denildiğinde ilk aklımıza gelen şarkı Seninle Bi
r Dakika oluyor.75 finalinde birinci olan Hollandalı grup Teach-In'in şarkısı Ding-A-Dong, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de tanındı, sevildi. Plakları çok sattı. Şarkıları her yerde çalındı, bugüne kadar unutulmadı.
75'te yaşanan hayal kırıklığının ardından 1976 ve 77'de Türkiye yarışmaya katılmadı. Ancak, finaller canlı yayında izlendi yine de, büyük ilgi gördü. 1976'da İngiltere adına katılan ve birinci olan Brotherhood Of Man topluluğunun seslendirdiği Save Your Kisses For M
e dilimize takıldı. 1977'de Fransa'dan Marie Myriam, L'oiseau Et L'enfant adlı şarkısıyla birinci oldu."Erevizyon" kanımıza girmişti bir kere, vazgeçmek olmazdı. TRT, 1978'de yapılacak olan yarışmaya katılmaya karar verdi. Paris'te yapılacak olan 78 finalinde, Türkiye de yarışacaktı. 75'e göre daha tecrubeliydik, yarışmayı yakından tanıyorduk artık.
1978 Türkiye elemeleri de en az 1975 yılında olduğu kadar ilgi gördü. Gerçi bu kez 75'teki gibi bir "sosyal olay" yoktu ortada ama, özellikle basın yarışmaya büyük yakınlık gösteriyordu. Her gün gazetelerde, dergilerde haberler yayınlanıyordu. Elemeleri geçip finale kalan sanatçıların çoğu iddialıydı.
Yarışmada öne çıkan dört şarkı vardı. Şarkısında bebeğinin kırıldığını
anlatan Ayça adlı bir "küçük kız" ilk dikkat çeken yarışmacı oldu. Çocuklardan kurulu Ayça ve Elma Şekerleri, her ne kadar büyük finale gönderilme şansları olmasa da, Küçük Kız şarkısı ile herkesin kalbinde taht kurdu. Nükhet Duru ve Modern Folk Üçlüsü'nün bir araya gelmesiyle kurulan Grup Anadolu Majör, Dostluğa Davet'le büyük ilgi gördü. Ertan Anapa, Funda Anapa, Esmeray, İskender Doğan, Kerem Yılmazer ve Melike Demirağ'ın birlikte seslendirdiği İnsanız Biz kalabalık ve iddialı kadrosunun yanısıra, sözleri ile de hemen dikkat çekiyordu. Ancak birinciliği yakalayan, Nilüfer ve Grup Nazar oldu. Sözlerini Hulki Aktunç'un yazdığı, Dağhan Baydur'un bestelediği Sevince'yi seslendiren Nilüfer ve Grup Nazar, 1978 büyük finalinde Türkiye adına yarışacaktı.Küçük Kız, İnsanız Biz ve Dostluğa Davet'in yanısıra, Türkiye finalinde dereceye giremeyen Nükhet Duru'nun Anılar'ı, Rezzan Yücel'in Bu Gece'si, Grup Karma'nın İmkansız'ı ve Ali Rıza Binboğa'nın Baharım Sensin'i bugüne kadar hatırlanan şarkılar olarak kaldı.
75'teki yarışmada tespit edilen eksikler kapatılmaya çalışılmıştı. Bu kez sahnede dört kişi olacaktı. Saçlara, giysilere özen gösterildi. Koreografi hazırlandı. Final gecesi yine her şeyi bırakıp televizyon karşısına geçtik. Puanlama sonucu, yine düş kırıklığı yarattı. İngiltere ve İsveç'in verdiği birer puanla, toplam iki puan almış, hiç puan alamayan Norveç'in önüne geçip, 20 ülke arasında sonda
n ikinci olmuştuk. Bu kez şaşkınlık vardı, geçen seferki gibi olmayacağına inanmış, yanılmıştık. İkinci kez yaşanan başarısızlık, "bu yarışmaya katılmayalım" fikrini ortaya çıkardıysa da, bu görüş fazla taraftar bulamadı. Türkiye, Eurovision Şarkı Yarışması'ndan vazgeçmedi.1978 yılında İsrail, Ishak Cohen'in söylediği A-Ba-Ni-Bi adlı şarkıyla birinci oldu. Kulağımıza yatkın melodisi ve tanıdık ritmiyle A-Ba-Ni-Bi'yi çok sevdik. Şarkı Türkiye'de uzun süre liste başı oldu. Aylarca çalındı, söylendi.
1
979 Türkiye finalinde, ağırlıklı olarak amatör sanatçılar yer almıştı. Söz ve müziği Maria Rita Epik'e ait olan Seviyorum birinci seçildi. Maria Rita Epik ve 21. Peron, Seviyorum ile Türkiye'yi temsil etmeye hazırlanıyordu. Ancak ülkenin dış politikası gereği, Kudüs'te yapılacak olan yarışmaya katılmama kararı alındı. Sessizce razı olduk. Türkiye'nin katılmadığı finalde, İsrail Milk and Honey grubunun Hallelujah adlı şarkısıyla bir kez daha birinci oldu.1980 yılında yarışma Hollanda'da yapılacaktı. Türkiye bu kez farklı bir strateji izlemeye karar verdi. Ülke elemelerinden vazgeçildi. Bir profesyonele "görev verildi." Ajda Pekkan Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi temsil edecekti. Ajda Pekkan, o yıllarda sanat yaşamının doruklarındaydı. Türk
iye'de bir numaraydı. Yurtdışı deneyimi vardı. Daha uygun bir isim olamayacağı düşünülmüştü.Bestecilere şarkılar ısmarlandı. Gelen besteler elenerek önce beşe, sonra üçe indirildi: Bir Dünya Ver Bana, Olsam ve Pet'r Oil... Dönemin ünlü müzik adamlarından kurulu jüri, sözlerini Şanar Yurdatapan'ın yazdığı, Attila Özdemiroğlu'nun bestelediği Pet'r Oil'ü birinci seçti. O yıllarda dünyada petrol krizi vardı ve şarkı bu krizi esprili bir dille anlatıyordu. Oryantal ritmi ve kıvrak melodisiyle Türkiye'de çok sev
ildi Pet'r Oil. "Aman petrol, canım petrol..." nakaratı hemen dilimize yerleşti.Ajda Pekkan'lı yarışma için öncekilere göre çok daha profesyonel bir hazırlık dönemi yaşandı. Yabancı uzmanlara danışıldı. Şarkının düzenlemesi iyice elden geçirilip yenilendi. Topkapı Sarayı'nda renkli bir tanıtım filmi çekildi. Broşürler, promosyon plaklar bastırıldı. Her şey dört dörtlük yürüyordu.
Ajda Pekkan'ı yarışmanın yapılacağı Lahey kentine uğurlarken, bu kez kendimize güveniyorduk. Eski kötü dereceleri hiç aklımıza getirmiyorduk. Yer, yer "birincilik"ten bile söz edilir olmuştu. Ne de olsa, elimizdeki en büyük kartı oynadığımızı düşünüyorduk. Hollanda'da yarışma öncesi hazırlıklar yolunda gidiyordu. Tanıtım filmimiz büyü
k ilgi görmüş, yarışmacımız beğenilmişti. Tek bir aksilik vardı ki, o da sonucu ciddi olarak etkileyecekti. Yarışma sırasında sanatçılara eşlik eden Eurovision orkestrası, Pet'r Oil'ün oryantal ritmine uyum sağlayamamıştı. Durumu kurtarmak için düzenlemede yapılan değişiklikler işe yaramadı. Ajda Pekkan'ın performansı da, dansçı-vokalistlerin kıvraklığı da durumu kurtaramadı. Ajda Pekkan ve Pet'r Oil, Türkiye'nin derecesini daha önceki yıllardan birkaç sıra yukarıya taşıyabildi ancak. Türkiye, 19 ülke arasında 15. Sırada yeraldı. Üstelik de bu iki derecelik yükseliş, o yıl ilk defa yarışmaya katılan Fas'ın verdiği 12 puan sayesinde olmuştu.Başta Ajda Pekkan olmak üzere herkes şaşkındı. Bu kez iddialıydık, umutluyduk, beklentimiz vardı. Ama yine olmamıştı. Bu sonuç, Ajda Pekkan'ın müzik yaşamında ciddi bir darbe oldu. Uzunca bir süre yurt dışında kaldı, Türkiye'ye dönmedi. Kendisine teklif götürüldüğünde "seve seve" kabul eden Pekkan, sonraki yıllarda, yarışmaya katılmış olmasını "büyük bir hata" olarak
değerlendirilecekti.Ajda Pekkan Türkiye'den uzak kaldı ama, o yılın birincisi Johnny Logan, kısa bir süre içinde ülkemizi komşu kapısı yaptı. Defalarca Türkiye'ye geldi, konserler verdi. What's Another Year adlı romantik şarkısı ile birinciliği İrlanda'ya kazandıran Johnny Logan, Türkiye'de genç kızların kalbini kazanmayı da başarmıştı.
Pet'r Oil ve Ajda Pekkan'la da istediği başarıyı yakalayamayan Türkiye, yine vazgeçmedi. İlk yılların büyük heyecanı aşılmış olsa bile, yarışma hala büyük ilgi görüyordu. Besteler yapılıyor, elemelere çıkılıyor, şarkılar söyleniyordu. 1981'den 83'e kadar, uluslararası sıralamanın son çeyreğinde kaldı Türk
iye. 1981'de, Modern Folk Üçlüsü ve Ayşegül Aldinç, sözleri ve müziği Ali Kocatepe'ye ait olan Dönme Dolap'la 18. Sırada kaldı. 1982'de Neco, sözleri Faik Tuğsuz'a, bestesi Olcayto Ahmet Tuğsuz'a ait olan Hani ile 15. Oldu.Bu yıllarda, Türkçe'nin Avrupalıların kulağına yabancı geldiği, bu yüzden de şarkılarımızın tutulmadığı gibi bir teori ortaya atılmıştı. Bunun için bulunan çözüm formülü ise, şarkının sözleri arasına, batı dillerinden sözcükler eklemek oldu. Neco'nun Hani'si, İngilizce bal anlamına gelen "Honey"i çağrıştırıyordu örneğin. Avrupalı seyirci, kulağına tanıdık gelen sözcükl
erle karşılaşınca, şarkılarımızı daha çok sever diye düşünmüştük. 1983 yılında bu uygulama biraz abartıldı. Sözlerinde ünlü operaların ve opera bestecilerinin adları geçen Opera adlı şarkı yarışmaya gönderildi. Çetin Alp ve Kısa Dalga'nın seslendirdiği Opera'yı Buğra Uğur bestelemiş, sözlerini Aysel Gürel yazmıştı. "İşte Opera" diyerek Avrupalılara operanın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmayı deniyorduk. Meğer talihsiz bir deneme imiş. Opera şarkısı ile Türkiye, Eurovision tarihinin en kötü sonucunu aldı. Opera'ya puan veren hiç bir ülke çıkmadı ve yarışmayı o yıl son sırada bitirdik. Bu sonucun ardından Opera, Eurovision tarihimizin unutulmayan şarkıları arasında en ön sıralardaki yerini aldı.Opera, Türkiye için önemli bir deneyim olmuştu. Tereciye tere satmamak gerektiğini öğrendik. Bu kez kendi kaynaklarımıza yönelmeyi deneyecektik. 1984 yılı, bu anlamda bir dönüm noktası oldu. Türkiye'yi yarışmada Halay adlı şarkı temsil edecekti. Daha önce Pet'r Oil ile buna benzer bir girişim olmuş
tu ama, Halay'da durum çok daha net ve belirgindi. Anadolu türkülerinden ciddi izler taşıyan Halay, ileriki yıllarda başarı kazanacak şarkılarımızın ilk örneği oldu. Selçuk Başar'ın bestelediği, Ülkü Aker'in sözlerini yazdığı Halay'ı Beş yıl Önce On Yıl Sonra grubu seslendiriyordu. Lüksemburg'ta yapılan yarışmada Türkiye, o güne kadar aldığı en yüksek puanla 12. Sıraya yükselmeyi başardı. Sıralamada son çeyrekten kurtulmuş, ortalara doğru bir yer edinmeyi başarmıştık. Hepsinden önemlisi, kendi müziğimizden esinlenerek yaptığımız şarkıları beğendirebileceğimizi görmüştük. Türkiye elemelerinde, şarkının başında Arif Sağ'ın bağlama solosu vardı. Finale giderken, bağlamanın Avrupa için uygun olmadığı düşünülmüş ve bu solo kaldırılmıştı. Yıllar sonra 1997'de, Dinle'nin girişindeki sazın nasıl ilgi çektiğini görülünce bu solonun kaldırılmış olmasının pek de doğru olmadığı ortaya çıktı.Halay'ın ardından 1985 ve 86'da ard arda iki güzel şarkı Türkiye'yi temsil etti Eurovision'da. 1985'te Mazhar Fuat Özkan'ın Aşık Oldum - Diday Diday Day'ı 36 puanla 14. Sırada kaldı. Şarkının sözleri ve müziği gruba aitti.
1986'da Klips ve Onlar'ın seslendirdiği Halley, o sıralarda dünyanın yakınlarında dolaşan Halley kuyruklu yıldızından söz ediyordu. Şarkının sözlerini İlhan İrem yazmış, bestesini Melih Kibar yapmıştı. Kuyruklu yıldız altında yapılan bu izdivaç, Türkiye'ye 53 puan ile dokuzunculuk kazandırdı. Yarışmadan bugünlere kalan diğer bir ka
zanç ise, Klips ve Onlar grubunda ilk büyük sahne deneyimini yaşayan Candan Erçetin oldu.1987-89 MFÖ - CELIN DION
80'lerin son döneminde Türkiye şanssız sonuçlar aldı. 1986'da Halley ile aldığımız başarılı sonucun ardından 1987'den itibaren yine bir düşüş ivmesine girdi Türkiye. 1987'de Seyyal Taner ve Lokomotif'in seslendirdiği, sözleri ve müziği Oltayto Ahmet Tuğsuz'a ait olan Şarkım Sevgi Üstüne ile hiç puan alamayıp son sırada kaldık.
1988'de Dublin'de düzenlenen yarışmayı, bir Türk bestecisinin şarkısı kazandı. Attila Şereftuğ'un bestelediği Ne Partez Pas Sans Moi adlı şarkıyı Celin Dion seslendiriyordu. Attila Şereftuğ'un şarkısı, İsviçre'ye birincilik kazandırırken, Celin Dion'un sonu Titanic'e varacak olan şöhret yolculuğunu da başlattı. O yıl Türkiye'yi yine
Mazhar Fuat Özkan temsil ediyordu. Sözleri Mazhar Alanson'a, bestesi gruba ait olan Sufi, ancak 37 puan alabildi ve 15. Sırada kaldı. Mazhar Fuat Özkan, katıldıkları Eurovion yarışmalarında iyi dereceler alamadı. Ancak bu yarışmalar sayesinde, MFÖ adını kazandılar. Yabancı sunucuların Mazhar Fuat Özkan adını telaffuz edememesi, böyle bir çözüm bulunmasına yol açmıştı. Grubun adı, o yıllardan itibaren MFÖ olarak anılmaya başlandı.1989'da Türkiye'yi, Bana Bana ile Grup Pan temsil etti. Timur Selçuk'un sözleri
ni yazdığı ve bestelediği Bana Bana, sadece 5 puan alabildi ve 21. Sırada kaldı. Bana Bana hareketli, kıvrak bestesi, olağanüstü düzenlemesi ve Timur Selçuk'un orkestra şefi olarak gösterdiği muhteşem performansa rağmen iyi bir derece elde edemedi. Eurovision Şarkı Yarışması'nın Türkiye'ye gelmesinden itibaren orkestra şefi olarak görmeye alıştığımız Timur Selçuk, ilk defa bir bestesi ile yarışmaya katılmıştı. Üstelik Grup Pan'da kızı Hazal Selçuk da yer alıyordu. Belki de sorun, Bana Bana'nın Eurovision için pek uygun bir şarkı olmamasıydı.90'lı yıllara gelindiğinde Eurovision Şarkı Yarışması, Türkiye'de gördüğü ilgiyi kaybetmeye başlamıştı. Yıllardır bir türlü elde edilemeyen başarı, izleyiciyi yıldırmaya başlamıştı. 80'lerin ortasında başlayan bu ilgi kaybı, 90'larda özel televizyon kanallarının açılmasıyla iyice artacak, yarışma unutulmaya başlanacaktı..
1990'da yıldızı oldukça geç parlamış bir müzisyen olan Kayahan, Eurovision yarışmasına katıldı. Kayahan'ın sözlerini yazdığı ve bestelediği Gözlerinin Hapsindeyim, yarışmada 21 puanla 17. Sırada kaldı ama, Türkiye'de çok tutuldu. Kayahan'ı uzun süre liste başında tuttu ve müzik defterinde yeni bir sayfa açtı. Kayahan'ın yanında vokalist olarak yer alan Demet de yarışma sayesinde tanındı
ve dikkat çekti.1991'de Can Uğurluer, İzel Çeliköz ve Reyhan Karaca'dan kurulu üçlünün seslendirdiği, sözleri Aysel Gürel'e müziği Şevket Uğurluer'e ait olan İki Dakika, 44 puan alıp 12. Sıraya yerleşmeyi başardı. Bu keyifli "rock'n roll" şarkısı, bugün artık meşhur pop şarkıcıları olan İzel ve Reyhan Karaca'nın önünü açmayı başardı.
1992'de, Aylin Vatankoş, Aylin Sarıkayalı'nın sözlerini yazdığı, Aldoğan Şimşekyay'nın bestelediği Yaz Bitti ile yarıştı. Sonuç, 17 puan ve 19. Sıra olabildi. 1993'te, Burak Aydos söz ve müziği kendisine ait olan Esmer Yarim'i seslendirdi. Grup, 10 puan alabildi ve 21. Sırada kaldı. 1994'te Türk
iye yarışmaya katılmadı. Bir yıllık tatilin ardından 1995'te Arzu Ece, sözlerini Zeynep Talu Kurşuncu'nun yazdığı, Melih Kibar'ın bestelediği Sev ile 21 puan alıp 16. Sırada kaldı. Bu arada, yarışma Türkiye'de iyice gözden düşmüş, unutulmaya yüz tutmuştu. Ciddi bir toparlanmaya ihtiyaç vardı.Yarışma öyle unutulmuştu ki, Şebnem Paker'in 1996'da Beşinci Mevsim'le 57 puan alıp 12. Sıraya yerleştiğinden pek kimsenin haberi olmadı. Oysa ki, sözlerini Selma Çuhacı'nın yazdığı, Levent Çoker'in bestelediği Beşinci Mevsim, Türkiye'nin Eurovision defterinde yeni bir sayfanın açıldığını gösteren ilk iş
aret olmuştu. Ne yazık ki gözden kaçtı.Bir yıl sonra durum çok farklı olacaktı. 1997'de, Türkiye'yi yine Şebnem Paker temsil ediyordu. Bu kez yanında Grup Etnik vardı. Beste bir yıl önce olduğu gibi yine Levent Çoker'indi, sözler bu kez Mehtap Alnıtemiz tarafından yazılmıştı. Dublin'de yapılacak olan finale sessiz sedasız giden ekip, şaşırtıcı bir sonuçla geri döndü. Şebnem Paker ve Grup Etnik, Dinl
e ile tam 121 puan alıyor ve yarışmayı üçüncü olarak tamamlıyordu. Türkiye ilk kez Eurovision Şarkı Yarışması'nda ciddi bir derece alıyordu.Dinle, 1984'te Halay'ın açtığı yoldu izleyen bir şarkıydı. Anadolu ezgilerinden yararlanılmış, düzenlemede saz ve ney ön plana çıkarılmıştı. Şebnem Paker de bu ritmik ve akıcı şarkının hakkını verdi, çok başarılı bir yorumla seslendirdi.
Dinlenin başarısının ardından, 1998 yılında Unutamazsın ile Türkiye'yi temsil eden Tüzmen, yarışmayı 25 puanla 14. Sırada bitirebildi. Bir yıl sonra 1999'da Grup Etnik eşliğinde Tuğba Önal Dön Artık adlı şarkıyı seslendirdi. Dinle'nin benzeri bir şarkı ile başarıyı yakalama şansı aranmış ama bulunamamıştı. Sonuç parlak değildi: 2
1 puan ve 16. Sıra.Durgun dönemin en dikkat çekici şarkısı 2000 yılında yarışan Pınar Ayhan ve SOS'in seslendirdiği Yorgunum Anla oldu. Pınar Ayhan ve SOS, 59 puan alarak 24 ülke arasında 10. Sıraya yükselmeyi başardı. Yarışmaya katıldığımız ilk yıllarda olsa, bu derece büyük bir başarı olarak değerlendirilebilirdi. Ancak, Dinle'nin 97'de kazandığı üçüncülüğün ardından, 10. Sıra önemli bir başarı olarak değerlendirilmedi. 2001'de de Sedat Yüce, Sevgil
iye Son adlı şarkısıyla iyi bir derece yaptı. 41 puan aldı ve 11. Sıraya yerleşti. 2002'de Grup Safir'in seslendirdiği Leylaklar Soldu Kalbimde, 16 sırada kaldı ve sadece 29 puan alabildi.2033'e gelindiğinde, TRT Eurovision Şarkı Yarışması ile ilgili ciddi bir atılım yapmaya karar vermişti. 1980'de olduğu gibi elemelerden, Türkiye finalinden vazgeçildi ve Sertab Erener'in Türkiye adina yarışmasına karar verildi. Bu karar, özellikle basında çok tartışıldı. Çeşitli bakış açılarıyla, farklı fikirler ortaya çıktı. Sertab Erener'in bu iş için uyg
un olmadığı söylendi. Bazı yazarlar, Ajda Pekkan'ı örnek vererek, yarışmanın katılan ünlü sanatçıların müzik hayatına ciddi bir darbe vurduğunu, Sertap Erener'in de bu işten zarar göreceğini savundu. Sertab Erener'in şarkısını İngilizce seslendireceğinin duyulmasının artından tartışmalar bu boyuta çekildi.TRT, Sertap Erener'in plak
şirketiyle işbirliği yaptı ve ciddi bir promosyon çalışmasına girişildi. Şarkı, yarışmadan önce tanıtıldı, duyuruldu. Sertap Erener ve Every Way That I Can'in başarısında bu profesyonel çalışmanın önemli bir payı oldu. Finalde sergilenen gösteri de, dansçıların ve koreografinin başarısıyla dikkat çekti.Sözleri Demir Demirkan'a, bestesi Demir Demirkan ve Sertab Erener'e ait olan Every Way That I
Can, Riga'da yapılan 48. Eurovision Şarkı Yarışması'nda hayli çekişmeli geçen bir oylamanın sonunda 167 puanla birinci oldu. Gerçi Sertab Erener ve ekibi yarışmaya iddialı gitmişti ama, yine de bu sonucun Türkiye'de yarattığı etki sevinçten önce şaşkınlık oldu. Ne de olsa yarışmaya 25. kez katılıyorduk ve o güne kadar sadece bir kez üçüncülük alabilmiştik. 1997'de Dinle ile elde edilen başarı, unutulmaya yüz tutan yarışmayı yeniden hatırlamamızı sağlamıştı. Every Way That I Can ile, bu başarı bir adım daha ileriye taşındı. Yıllardır kırılamayan zincir, sonunda parçalandı.Eurovision Şarkı Yarışması'na ilk kez katıldığımız 1975 yılı, Türkiye'nin geçmişinde "karanlık" diye tanımlanan bir döneme denk geliyordu. Gazetelerde "Hayret, Dün Hiç Banka Soyulmadı" gibi haberler yayınlanıyor, sokaklarda insanlar öldürülüyordu... Yokluklar, kıtlıklar, kuyruklar hayatın vazgeçilmez bir parçasıydı. İlk yıl karşılaştığımız sonuç, belki de bu karanlığın bir yansımasından ibaretti. Aradan yıllar geçip de Tür
kiye birinci sıraya yükseldiğinde ise durum tersine dönmüştü. 2001'de Türkiye, Avrupa Basketbol Şampiyona'sında ilk kez final maçı oynadı. 2002'de Dünya Kupası'nda futbol milli takımı, ilk defa final grubuna çıktı. Eurovision'la aynı tarihlerde, Nuri Bilge Ceylan Uzak filmi ile, Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazandı.Yarışma 2004'te İstanbul'da yapılacak. Türkiye'yi dev adamlardan kurulu bir grup, Athena temsil edecek. Athena, sert müzik yapan bir grup olarak yola çıkmış, daha sonra yöneldikleri "ska" tarzı eğlenceli şarkılarıyla ilgi çekmişti. İlk çıkışlarını Holigan albümü ile yaptılar. Tüm Türkiye tarafından tanınmaları ve sevilmeleri ise, 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda milli takım için besteledikleri
On İki Dev Adam şarkısıyla oldu. Bu şarkının da ciddi desteğiyle Türkiye final maçı oynadı. On İki Dev Adam, yarışmanın ve kazanma isteğinin marşı olarak içimizde yer etti.Bugüne kadar yarışanlara çok başarılı bir şekilde destek oldular, bu kez kendileri yarışacak. Şimdi Türkiye, Athena'dan yani bu dev adamlardan başarılı bir sonuç bekliyor. Türkiye'nin Eurovision macerası devam ediyor. Unutmayın, yarı final 12 Mayıs'ta, final 15 Mayıs'ta, İstanbul'da..
Eylül 2003