Şiir üstüne yazılmış bu yazı Mehmet Çelikel Lisesi'nin Haziran 2000'de düzenlemiş olduğu "Şiir Gecesi"nde açılış konuşması olarak sunulmuştu. Çok beğenmiştim... Yazarı Nilüfer ALKAN'dan rica ettim, o da kırmadı ve yazı burada yer aldı... Çok teşekkürler Nilüfer hanım... Hem yazınız hem izniniz için...
Mustafa EYRİBOYUN
O, gecenin karanlığında
geldiğinde şairi şairliğinden utandırdı. Kimi zaman gümüş bir tarakla
gecenin saçlarını taradı boğazın lacivert sularında, kimi zaman şarap rengi
dumanlara büründü Kalamış’ta. Sivas yollarında bıçak sırtı bir
ayaz oldu, Karacaoğlan’da tepeden tırnağa çiçeğe durdu. O, gecenin karanlığında
geldiğinde şairi şairliğinden utandırdı. Turnaların kanadında haber, Ümit
Yaşar’da “biraz kül, biraz duman” oldu. Bad-ı Saba olup yalnızlığın
kapısını araladı Fuzuli’de. Asırlar öncesinden Mevlâna’yla seslendi “gel”
diye... O, şiirdi. Haşim’de gecenin rengi, Atilla
İlhan’da adı mıh gibi akılda tutulan sevgili ve Yunus’ta “benden içeri bir
ben”di. O, şiirdi. Sunay Akın’da İstanbul’un
saçlarını Kız Kulesi’yle toplamak, Orhan Veli’yle rakı şişesinde balık olmak,
Köroğlu’yla Bolu Beyi’ne meydan okumak gibiydi. O, gecenin karanlığında
geldiğinde şairi şairliğinden utandırdı. Bingöl çobanlarına yayla yapmaktı
yüreği, Pir Sultan’da dostun gülüyle incinmek, Veysel’de uzun ince bir yolda
gitmek ve menzile ulaşmak gibiydi. O, şiirdi. Şair onu ayak sesinden tanıdı,
gecenin karanlığında geldiğinde şairi şairliğinden utandırdı. Nazım’ın vapuru okşayan
ellerinde yanmak, Ahmet Arif’le dağlara bahar olmak gibiydi. O hüzündü. İnsanoğlunun en güzel
türküsüydü... Mehmet Çelikel
Lisesi (Zonguldak) Türk Dili ve
Edebiyatı Öğretmeni |